Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, seçim sandığı önlerine geldiğinde kendi cumhurbaşkanı adaylarını çıkaracaklarını söyledi.
Hedeflerinin tek başına seçime girmek ve iktidarın en güçlü adayı olmak olduğunu belirten Davutoğlu, “Bizim görevimiz milletin sesi olmak. Milletin psikolojik olarak kısılmış sesiyiz” dedi.
Davutoğlu, seçim sandığı önlerine konulduğunda da Gelecek Partisi’nin kendi cumhurbaşkanı adayını çıkaracağını ifade etti.
Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AKP) Seçim Yasası değişikliği hazırlığı ile ilgili de Davutoğlu, “Ne zaman iktidardaki parti veya partiler Seçim Yasası’nı değiştirmeyi gündeme getirmişlerse, ne zaman seçimle ilgili bir tarih spekülasyonu sürekli olmaya başlamışsa bilin ki aslında o iktidarın son demleridir” dedi.
‘Sisteme açık ve net yeni bir alternatif koymaya ihtiyaç var’
Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, gazetecilerle parti genel merkezinde bir araya geldi, gündeme ilişkin gazetecilerin soruları yanıtladı.
Konuşmasında partisinin kuruluş süreci ve amacını anlatan Davutoğlu, “dışlayıcı popülizme karşı kapsayıcı demokrasi” önerilerini içeren son kitabı “Sistemik Deprem ve Yeni Dünya Düzeni”nde, dünyadaki “sistemik deprem” saptamasına yer verdiğini anımsattı.
Kendisinin bu gidişata karşı “kapsayıcı demokrasi” önerisini çözüm olarak gördüğünü ifade eden Davutoğlu, Türkiye’de de bir “iç sistemik deprem” yaşandığını vurgularken, nedenini şöyle açıkladı:
“Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ile Bab-ı Ali’nin kuruluşundan bu yana geçen 300 yıllık dönemde kurulan tüm devlet kurumlarının içi boşaltıldı. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi, o haliyle doğru uygulansaydı bir şekilde başarılı olabilirdi ama o kadar kötü şekilde uygulandı ki. (…) Psikolojik olarak yeni sese ihtiyaç var. İnsan hakları bakımından, yasaklara karşı net bir tavra ihtiyaç var. Siyasal sistem bağlamında cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine açık ve net yeni bir alternatif koymaya ihtiyaç var. Ekonomik olarak olağanüstü bir fakirleşme var. Biz vatandaşın sesi olacağız.”
Türkiye’deki otokrasinin yaşamasının mümkün olmadığını da vurgulayan Davutoğlu, “Türkiye’de otokrasi yaşamaz. 15 Temmuz’da darbe nasıl yerle bir edildiyse, Türkiye’de uzun dönemli otoriter yönetimlerin yaşama şansı yoktur” görüşünü dile getirdi.
‘Milletin kısılmış sesiyiz’
Davutoğlu, kendisine “AK Parti’yi içeriden bölmek için parti kurdu” suçlamaları yöneltildiğini belirterek: başbakanlığı yüzde 49,5 oyla bıraktığını, daha sonra yüzde 14-15’lik oy kaybı yaşandığını vurguladı.
Partisinin kongrelerine katılmak için Anadolu’yu dolaştığına dikkat çeken Davutoğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Giresun’daki sel felaketi sonrasında kentte yaptığı mitinge göndermede bulunarak, “Biz Giresun’da olduğu gibi millete çay dağıtmak için miting yapmıyoruz. Kongre yapıyoruz, sokaklarda yürüyorum, tek tek insanların dertlerini dinliyorum” diye konuştu.
Artık AKP defterini kapattıklarını belirten Davutoğlu sözlerini şöyle sürdürdü:
“Büyük kongremizi de Ekim sonu, Kasım başı gibi yapacağız. Bunu yaparken çok büyük baskılarla karşı karşıya kaldık. Yok sayıldık. İl Başkanı olacaklara baskılar yapıldı. Ama bugün Türkiye’de bir Gelecek Partisi realitesi var. Geçen sene bu yoktu. Bizim görevimiz milletin sesi olmak. Milletin psikolojik olarak kısılmış sesiyiz.”
‘Çok eleştirilen CHP İnce’yi ihraç etmedi, biz AK Parti tarihinden silindik’
AKP’de görüşlerini dile getirdikleri için disipline sevkedilince ayrılmak durumunda kaldığını anlatan Davutoğlu, CHP içinde partinin son cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce’nin ayrı bir parti kurmak için yola çıkmasına karşın ihraç edilmediğini, eski Başbakan Bülent Ecevit’in yeni bir parti kurmasına karşın resimlerinin partiden kaldırılmadığını anımsattı.
Bu görüşlerini geçtiğimiz hafta kendisini ziyaret eden CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na da anlattığını belirten Davutoğlu, “Bizimse adımız AK Parti tarihinden silindi biliyorsunuz” dedi.
‘Düzelme umudu olsaydı, yeni parti kurmazdık’
Başbakanlıktan ayrılırken “Cumhurbaşkanı ile hukukumu koruyacağım ama doğruları söylemeye devam edeceğim” dediğini anımsatan Davutoğlu, Erdoğan’ın “trol çeteleri”ne karşı kendisini korumadığı gibi, üniversitelerdeki konferanslarının iptal edildiğini, onunla da yetinmeyip, eşinin konferanslarının iptal edildiğini, ancak buna karşın 3 yıl sabırla bu hukuku korumak için beklediğini vurguladı.
Başbakanlık Sistemi’nin son kararnamesinin danışmanlarıyla ilgili olduğunu kaydeden Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Benimle çalışan tüm danışmanların lise seviyesinde memuriyete indirgenmesidir, aralarında profesörler de var. Şahsileştirmek için söylemiyorum, ama bu hukuku ben korudum ve korumaya çalıştım. Hep Cumhurbaşkanı’na saygıyla hitap eden mektuplar, raporlar gönderdim; ‘Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi yanlıştır’ dedim. Şu, şu sebeple Türkiye’nin demokrasisi zayıflayacak dedim, ittifaklar sistemi yanlış olur yapmayın, dedim. Karşınızda yeni ittifaklar doğacak ve bu Türkiye’yi kutuplaştıracak dedim, hepsi kayıtlıdır. (…) AK Parti’nin düzeleceğine dair en ufak bir umut olsaydı, yeni bir siyasi parti kurmak yerine, içeride düzeltmek için çaba sarfederdik. Ama bütün ümitler yok edildi, o zaman kusura bakmasınlar ama bizim nihai sadakatimiz milletedir.”
‘İttifak AK Parti’nin doğasını bozdu’
Ahmet Davutoğlu, Kılıçdaroğlu ile görüşmesi anımsatılarak, “seçim ittifakları içinde yer alıp almayacakları” ve seçimlerde kendi cumurbaşkanı adaylarının olup olmayacağı yönündeki sorulara da yanıt verdi.
İttifakların, koalisyonlardan daha tehlikeli olduğunu, sözkonusu düzenlemenin yapıldığı Mart 2018’de Erdoğan’a da ilettiğini kaydeden Davutoğlu, şu görüşleri dile getirdi:
“Türkiye’de bugün Cumhur İttifakı’nın bir protokolü var mı, yok. Sayın Bahçeli seçime gitmek için çağrıda bulunur, ondan bir hafta önce ‘Zinhar seçim yok’ diyen sayın Erdoğan seçime gitmek zorunda kalır. Cumhur İttifakıyapısı bugün AK Parti’nin doğasını bozmuştur. Sadece MHP ile ilgili de değildir, partileri kendi doğalarından uzaklaştırır, MHP’nin de doğası bozulur. Alın Erdoğan ile Bahçeli 17/25 sebebiyle karşılıklı yaptıkları hakaretleri bir anda şimdi çekti. Çünkü ikisinin de şahsen ayakta kalabilmeleri birbirine bağlı.”
‘Gelecek Partisi kendi cumhurbaşkanı adayını çıkaracaktır’
Siyaset yapma anlayışının artık değiştiğini ve bundan sonraki mücadelenin “sağ-sol” siyaseti arasında değil, “dışlayıcı siyaset yapıp kutuplaştıranlarla, kapsayıcı siyaset yapıp, içselleştiren siyaset” arasında olacağını kaydeden Davutoğlu, Gelecek Partisi olarak kendileri gibi yolsuzluğa karşı çıkan, temiz, özgürlükçü siyaseti savunanlarla işbirliği yapacaklarını ifade etti.
Bunun adına “ittifak” demediklerini vurgulayan Davutoğlu, “Bir gün seçim sandığı ortaya çıkarsa, o zaman da bizim birinci hedefimiz, tek başımıza seçime girmek ve tek başına iktidar olmaktır. Hiçbir yere eklenmeyiz, birilerini de cumhurbaşkanı ya da iktidar yapmak için de çaba sarfı içine girmeyiz” dedi.
Davutoğlu, “cumhurbaşkanı adayı olup olmayacağı”na ilişkin bir soru üzerine de Gelecek Partisi kadrolarının her makama talip olacak donanımda olduğunu belirterek, “Net olarak söyleyeyim, Gelecek Partisi’nin cumhurbaşkanı adayı olacak. Doğal olarak benim de olmam mümkün ama partimiz o günkü şartlarda istişare ederek belirleyecektir” görüşünü dile getirdi.
‘Merkel Üniversitesi var mı?’
İktidar hedeflerini anlatırken ilk yapacakları işin “Siyasi Etik Yasası” çıkarmak olduğunu belirten Davutoğlu, yaşayan siyasetçilerin kamu parası ile okul, üniversite veya yol yaptırıp isimlerini vermelerine de şu sözlerle tepki gösterdi:
“Siyasi Etik Yasası çıkmadan bu ülkede siyaset temizlenemez. Kamu parası ile yapılan bir binaya, okula üniversiteye yaşayan bir siyasinin adını vermek prestij yolsuzluğudur. Dünyanın hiçbir yerinde de yazdırmaz. Siz Chirac Üniversitesi duydunuz mu, Merkel Üniversitesi duydunuz mu?
“Bunu koyacağız etik yasasına. Ne oluyor, Adana’da 135 milyona yapılacak köprü 850 milyon liraya çıkıyor. Köprünün adı Devlet Bahçeli Köprüsü. Bahçeli diyor ki, Erdoğan Köprüsü yapalım. Çünkü Cumhurbaşkanlığı’ndan ek kaynak çıkıyor. Nereden geliyor bu kaynak? Erdoğan köprüsü mü, Bahçeli Köprüsü mü? Hepsi yanlış.”
‘Hangi seçim sistemi olursa olsun siyasi değişim zaruridir’
Ahmet Davutoğlu, iktidar partisi AKP’nin seçim sistemi değişikliği hazırlığına ilişkin bir soru üzerine de, “Ne zaman iktidardaki parti veya partiler Seçim Yasası’nı değiştirmeyi gündeme getirmişlerse, ne zaman seçimle ilgili bir tarih spekülasyonu sürekli olmaya başlamışsa bilin ki aslında o iktidarın son demleridir” dedi.
İktidarların oyunun kuralları içinde seçim başarısı kazanamayacaklarından emin olduklarında “kurallarla oynamaya başlayacağını” belirten Davutoğlu, “Şimdi de, dar bölge, daraltılmış bölge hangisi olursa olsun: Türkiye’de artık bir siyasi değişim zaruridir ve hiçbir seçim sistemi değişikliği bu zarureti ortadan kaldırmaz. Bizim görevimiz seçim sisteminin tartışması içinde yer almak değil, hangi seçim sistemi uygulanacaksa, o seçim sisteminin gerektirdiği siyasi değişimin aktörü olarak iddialı şekilde yürütmektir” dedi.
Davutoğlu, Ali Babacan ile ayrı parti kurmasının nedenleriyle ilgili bir soru üzerine de böyle olmaması için elinden geleni yaptığını ancak sonuç alamadığını ifade etti. Babacan, “Ama bazı şeyleri tek taraflı istemenin ötesinde gelişmeler olabiliyor. O zaman da niye olmadı, diye ağıt yakacak halimiz yok. Bizden sonra da sadece DEVA Partisi değil, başka partiler de kurulabilir, Biz kendi çalışmalarımızı yürütüyoruz” dedi.
‘Dış politika üslubu gözden geçirilmeli’
Davutoğlu, Türkiye’nin Doğu Akdeniz politikası, Mısır, Suriye ve İsrail’le ilişkilerini normalleştirmesi konusundaki bir soruya ise, Mısır’la “görüş ayrılıklarını paranteze alıp, Doğu Akdeniz anlaşmasının konuşulması” gerektiğini söyledi. Türkiye’nin Akdeniz’deki tezlerinde haklı olduğunu ancak, üslubunu gözden geçirmesi gerektiğini vurgulayan Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bugün Türkiye’nin bütün dış politika perspektifini, üslubunu gözden geçirmek gerekir. Doğu Akdeniz’de sert güç ile ince güç arasında uyumlu bir politika oluşturulamamasının sonuçlarını yaşıyoruz. Önce donanmayı çıkardılar. Sert güç kullanımına dayalı bir strateji benimsediler. Şimdi de Oruç Reis’i geri çektiler. Son derece edilgen bir politika izliyor. Diplomasi hasımlarla, rakiplerle yapılan bir sanattır. Bugün o sanat yok Türkiye’de” diye konuştu
‘Zarrab dosyası şantaj unsuru’
Ahmet Davutoğlu, FinCEN belgelerinde de adı rüşvet iddialarında geçen Rıza Zarrab’ın da Türkiye’ye karşı “şantaj unsuru” olarak kullanıldığını savundu.
Zarrab’ın ABD’de değil, Türkiye’de yargılanması gerektiğini baştan itibaren söylediğini kaydeden Davutoğlu,”Böyle bir dosyanın Türkiye’ye karşı şantaj dosyası olarak kullanılmasına izin verilmemeliydi. Özgüveni olan bir devlet, Halkbank Genel Müdür Yardımcısı bankacılık işleri için gittiği ABD’de tutuklandığında, “derhal bırakılsın” derdi. Reza Zarrab Türkiye’de yargılansaydı, Türkiye Amerikan mahkemelerinin ve bir takım ülkelerin esiri haline gelmezdi” dedi.