İHD Diyarbakır Şubesi’nin, Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’da yaşanan hak ihlallerine ilişkin hazırladığı raporda, sağlığa erişimden işkenceye kadar birçok hak ihlalinin yanı sıra tutukluların söylediği Kürtçe şarkıdan dolayı uyarı aldıkları kaydetti.
İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi Hapishane Komisyonu, Diyarbakır Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’da yaşanan hak ihlallerine ilişkin hazırladığı “Diyarbakır Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumu İnceleme ve Tespit Raporu”nu şube binasında basın toplantısıyla açıkladı. Rapor İHD Cezaevi Komisyonu Üyesi Gurbet Yavuz tarafından okundu. Aileler, gelen mektuplar ve cezaevine gerçekleştirilen ziyaretlerin sonucunda hazırladıkları raporda, tespit, öneri ve sonuç bölümüne yer verildi.
Yavuz, İnfaz Kurumunda koğuş içerisinde ve mahrem alanları görecek şekilde kameraların bulunması, özel yaşam ve mahremiyet hakkının ihlali olduğunu belirterek, “Bu konuda daha önce resmi makamlar ile yapılan görüşmelerin sonuçsuz kaldığını artık bu sorunun kronik bir hal aldığını gözlemlemekteyiz. Mahpuslara hapishaneye ilk girişte çıplak arama uygulamasının dayatılması onur kırıcı muamele kapsamındadır. Söz konusu uygulama kötü muamele yasağının ihlalidir. Mahpuslar ‘çift kelepçe’ uygulamasına maruz kaldıklarını bu nedenle hastaneye götürüldüklerinde sosyal mesafeye uyulmadığını belirtmişlerdir. Söz konusu çift kelepçe uygulaması pandemi koşulları dikkate alındığında sağlıklı bir uygulama olmayıp kötü muamele yasağının ihlalidir. Mahpuslar pandemi nedeniyle birçok aktivitenin kısıtlandığını ve koğuşlarda Kürtçe şarkı söylemek suretiyle aktiviteler gerçekleştirdiklerini ancak memurlar tarafından uyarıldıklarını belirtmektedirler. Kürtçe şarkı söyledikleri gerekçesiyle haklarında işlem yapılacağının bazı cezaevi personeli tarafından ileri sürülmesi sosyal ve kültürel hakların ihlal edildiğini göstermektedir” diye belirtti.
Yavuz, Türkiye’deki infaz rejimi mevzuatının ve politikasının uluslararası insan hakları hukukuna ve özel olarak da mahpus haklarına uygun hale getirilmesi gerektiğini ifade ederek, “Mahpuslara yaşatılan işkence ve kötü muamele uygulamalarından derhal vazgeçilmeli, mahpuslara uluslararası hukukun emrettiği şekilde insana yaraşır bir muamele gösterilmelidir. Mahpusların mahremiyet hakkı korunmalıdır. Mahpusların koğuşlarında ve tuvalet banyo gibi özel alanları gösteren kameralar derhal kaldırılmalıdır. Mahpuslara ulusal ve uluslararası mevzuatın gereği olarak insan onuruna yaraşır bir muamele gösterilmelidir, güvenlik gerekçesiyle dahi olsa hapishane girişlerinde yapılan aramalar onur kırıcı olmamalıdır. Söz konusu uygulamayı gerçekleştiren personeller hakkında yasal işlemler ilgili cezaevi savcılığıyla gerçekleştirilmelidir” diye konuştu.
Tutsakların sağlığa erişim haklarının sağlanması, koruyucu sağlık hizmetlerine önem verilmesi, hastalığı olanların tedavi olanaklarından yararlanmaları için gerekli önlemlerin alınması gerektiğini vurgulayan Yavuz, özellikle pandemi koşulları dikkate alındığında tutsakların sağlığa erişim hakkının sağlanmasında daha titiz davranılması gerektiğini söyledi. Tutukluların sosyal ve kültürel aktiviteler gerçekleştirilmeleri için gerekli olanaklar sağlanması gerektiğini sözlerine ekleyen Yavuz, Kürtçe şarkı gibi kültürel faaliyet kapsamında olan aktivitelerin disiplin ve başkaca suç kapsamında değerlendirilemeyeceğini hatırlattı.
Yavuz, şunları söyledi:
“Cezaevi rejimi, fiziki koşullar ve uygulanan muameleler hakkında etkili bir idari ve yargısal denetim sağlanması gerektiğini tespit etmiştir. İşkence ve Diğer Zalimane, İnsanlık Dışı ya da Onur Kırıcı Muamele ya da Cezanın Önlenmesi Sözleşmesi Seçmeli Protokolüne uygun şekilde ‘bağımsız’ ulusal denetim mekanizmalarının oluşturulması için hükümeti derhal gerekli çalışmaları başlatmaya davet etmektedir. Ayrıca Diyarbakır Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda yaşananlara karşı Adalet Bakanlığını ve TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonunu göreve davet ediyoruz.”
(Mezopotamya)