Türkiye destekli Libya Ulusal Anlaşma Hükümeti Başbakanı Fayez el Sarrac, 10 günden fazla süredir Türkiye’de bulunan İçişleri Bakanı Fethi Başağa’yı görevden aldı ve hakkında soruşturma başlattı. Başağa’nın yerine Halit Ahmet el Ticani atandı.
Karar, Başağa’nın Türkiye’de Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar ile görüşmesinden bir gün sonra kamuoyuna duyuruldu. Türkiye ziyaretini Sarrac’tan habersiz gerçekleştirdiği iddia edilen Başağa’nın yine Sarrac’a bilgi vermeden kendisine özel bir uçak almak istediği de gündeme gelmişti.
Başağa’nın görevden alınmasını Trablus’taki Sarrac yanlısı milis güçler büyük bir coşkuyla kutladı. Başağa, Sarrac tarafından 7 Ekim 2018’de içişleri bakanı olarak atanmıştı.
21 Ağustos’ta Türkiye destekli Libya Ulusal Anlaşma Hükümeti (GNA) Başbakanı Sarrac, rakibi Tobruk merkezli Libya Temsilciler Meclisi Başkanı Akile Salih ile eş zamanlı olarak ateşkes kararını açıklamış, ancak ateşkesle ilgili olarak Türkiye’nin sessizliğini koruması dikkat çekmişti.
Misratalı grupların desteklediği Fethi Başağa, Türk asıllı olarak biliniyor ve Türkiye’nin Libya’daki faaliyetlerinde kilit bir rol oynuyor. Ancak Başağa ve Misratalı grupların, Türkiye’nin Trablus merkezli hükümet nezdindeki etkisini artırmasıyla birlikte ön plana çıkması başta Sarrac olmak üzere Trablus merkezli pek çok grubu rahatsız etmeye başladı.
Son ateşkes kararıyla birlikte Sarrac ve Başağa arasındaki ipler kopmuş ve Sarrac aleyhine başlayan gösterileri Başağa’nın organize ettiği yönünde iddialar ortaya atılmıştı.
Hafta içinde Trablus merkezli güvenlik birimleriyle toplantı yapan Sarrac, Başağa’yı görevden alma alternatifini masaya yatırmış ve bu konuda Trablus merkezli grupların desteğini almıştı.
Hafta içi düzenlenen gösterilerde, Sarrac’a bağlı Navasi Taburu’na mensup milislerin göstericilerin üzerine ateş etmesiyle gösteriler Trablus merkezinin kontrolündeki tüm kentlere sıçramıştı.
Sarrac cephesi, gösterilerin Başağa tarafından organize edildiğini öne sürerken, Başağa ise göstericilerin üzerine ateş edilmesinin Sarrac’a bağlı milislerin işi olduğunu belirterek bunun soruşturulması gerektiğini belirtiyordu.
Sarrac’ın güvendiği en önemli milis güç olan Trablus merkezli Navasi Taburu ile Başağa sık sık karşı karşıya geliyordu. Daha önce de Başağa, Navasi Taburu’na bağlı istihbarat birimini suçlayarak kendisine yönelik birtakım girişimlerde bulunulduğunu iddia etmişti.
Başağa’nın görevden alınmasının Türkiye’nin bilgisi dahilinde olup olmadığı bilinmiyor. Aynı şekilde Sarrac’ın ateşkes kararını da Ankara’ya danışarak mı aldığı konusunda herhangi bir bilgi bulunmuyor.
Sarrac liderliğindeki GNA, Türkiye ile geçtiğimiz yıl imzalanan güvenlik anlaşmasından sonra Hafter’e karşı üstünlük kurmaya başlamış ve Mayıs ayından itibaren de Batı Libya’yı Hafter güçlerinden tamamen temizlemişti.
Türkiye’nin de desteğiyle Sirte ve Cufra arasındaki petrol ve doğal gaz zengini verimli hilalin ele geçirilmesi için güçlerini harekete geçiren Sarrac, başta Mısır olmak üzere Hafter’i destekleyen ülkelerin harekete geçmesi üzerine ilerleyişi durdurmak zorunda kalmıştı.
21 Ağustos’ta iki tarafın da desteklediği ateşkese Türkiye’nin nasıl baktığı ise tam bir muamma. Ankara şu ana kadar bu konuda herhangi bir yorumda bulunmuş değil. Fakat sahadaki gelişmelere bakıldığında ateşkes Türkiye’nin Libya stratejisi ile uyumlu görünmüyor.
Ankara Libya’yı Doğu Akdeniz’deki deniz sınırları konusunda kritik bir ülke olarak değerlendiriyor ve yalnızlığını bu ülke ile gidermeye çalışıyor.
Trablus hükümeti ile 27 Kasım 2019’da imzalanan Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) Anlaşması ile Yunanistan’ın deniz sınırlarını sınırlandırmayı amaçlayan Türkiye, bu anlaşmayı gerekçe göstererek tartışmalı sahalarda hidrokarbon kaynakları bulmak için sondaj çalışmaları gerçekleştirmek istiyor.
Türkiye’nin diğer bir hedefi ise Afrika’nın en zengin petrol ve doğalgaz kaynaklarına ulaşmak. Bu amaçla Sirte’nin ele geçirilmesini hayati olarak gören Türkiye, bölgenin silahsızlandırılması çağrılarına da olumlu yanıt vermemiş, bu bölgelerin GNA’nın kontrolünde olması gerektiğini açıklamıştı.
Yaşanan bu son gelişmelerden sonra Sarrac’ın hala Türkiye’nin çıkarları doğrultusunda hareket edip etmeyeceği bilinmiyor. Hafta başında Sarrac Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron tarafından Paris’e davet edilmişti.
Sarrac’ın Türkiye’ye rağmen hem ateşkes kararı alması ve hem de Başağa gibi güçlü bir ismi görevden alabilmesi için ilk ihtimal daha güçlü bir ülkeden destek almış olması ya da birtakım vaatlerde bulunulmuş olması.
Diğer bir ihtimal ise Sarrac’ın Türkiye ile koordineli bir şekilde Başağa’yı görevden alarak, Trablus’ta istikrarı sağlamaya çalışması. Fakat bu ihtimal ile ilgili ciddi bir işaret bulunmuyor.
Fakat Türkiye’nin hem istihbarat birimleri ve gelişmiş silahlar ve hem de 10 binden fazla Suriyeli paralı askerle Trablus ve GNA’nın kontrolündeki kentlerde bulunduğu sırada Sarrac’ın Türkiye’nin aleyhine gibi görünen kritik adımları atabilmesi pek çok soruyu cevapsız bırakıyor.
Türkiye’nin desteğini çekmesi durumunda Sarrac’ın koltuğunu koruması ve Sarrac’a bağlı milis güçlerin Hafter liderliğindeki Libya Ulusal Ordusu’na karşı bir varlık göstermesi mümkün görünmüyor.
Başağa’nın görevden alınması ile ilgili olarak Türkiye’den şu ana kadar herhangi bir açıklama yapılmadı ve tıpkı ateşkes gibi bu konuda da sessizliğini koruması mümkün. Ancak ABD ve Almanya’nın Libya’da daha aktif bir politika izlemeye başlaması, Fransa’nın Türkiye’yi tehdit edecek şekilde Doğu Akdeniz’e askeri güç konuşlandırması Türkiye açısından Libya’da işlerin iyi gitmediğinin önemli işaretleri.