Haberleri tek tek ve birbirinden bağımsız olarak okuyup unuttuğunuzda gerçek bağlamı yakalamak zorlaşıyor.
Ekonomiden diplomasiye kadar her alanda bu böyle.
Ankara’nın S-400 hava savunma sistemleriyle ilgili karar ve girişimlerini de geçmişte okuduğumuz haberler ışığında okumak ve değerlendirmek gerekiyor.
Ekonomik kriz ve döviz sıkıntısı Saray Rejimi’ni yakın tarihte eşi görülmemiş sert önlemler almaya zorladı.
Döviz alım satımına kısıtlamalar getirildi, ihracat önemli ölçüde kısıtlandı. Bizzat Hazine Bakanı Albayrak, Türkiye’nin döviz saçacak durumda olmadığını defalarca açıkladı.
İki gün içinde bu kararı boşa çıkaran iki gelişme yaşandı. Birincisi Venezuela’dan gümrüksüz peynir ithalatına izin, ikincisi de Rusya ile ikinci S-400 sevkiyatı anlaşması imzalanması.
Birincisi muhtemelen bir AKP’liye kıyak ve çok büyük bir meblağ değil ancak Rusya ile imzalanan anlaşma milyarlarca dolarla ifade ediliyor.
Üstelik birinci korona bahanesiyle aktive edilmeyip depoda bekletilirken.
Anlaşma imzalanmış ama ödeyecek para yok belli ki çünkü Rus yetkili bizzat söylüyor bunu:
“Anlaşmanın 2021 yılında uygulanmaya başlayıp başlamayacağı sorusunu yanıtlayan Miheyev, ‘Partnerlerimizin projenin finanse edilmesine ilişkin prosedür konularını nihai olarak çözmeye hazır olup olmamasına bağlı’ dedi.
Ancak bunun ardından bir başka açıklama geldi:
Rusya Federal Askeri ve Teknik İşbirliği Servisi (FSVTS) Başkanı Dmitriy Şugayev, Türkiye’ye ek S-400 sevkiyatı konusundaki görüşmelerde ileri bir safhada olduklarını, ancak henüz anlaşma imzalamadıklarını ifade etti.
Sputnik’in aktarduğına göre Zvezda televizyonuna konuşan Şugayev, Rusya devlet silah ihracat şirketi Rosoboronexport’un Başkanı Aleksandr Miheyev’in Türkiye’ye S-400 sevkiyatına yönelik ikinci anlaşmanın imzalandığı konusundaki açıklamalarına yanıt verdi.
Şugayev, “Türkiye ile ek opsiyon için imzaları atma konusunda çok ileri bir safhadayız. Şu an başka bazı detayları konuşuyor, üzerinde anlaşıyor ve bir başka opsiyona yönelik imzaları atmak için Türk partnerlerimizin kararını bekliyoruz” dedi. Yani daha kapsamlı bir işbirliği sözkonusu olabilir.
Hızla S-400’ün Türkiye’ye gelmesi sonrası yaşananlara ışık tutacak bir başka habere bakalım, Amerika’nın Türkiye’ye yönelik fiilen uygulamaya koyduğu silah ambargosuna:
“Kongre liderleri, Ankara’nın, F-35 savaş uçağının gizli yeteneklerini tehdit ettiği söylenen Rus S-400 füze sistemlerini satın almasına yanıt olarak, ABD’nin Türkiye’ye büyük çaplı silah satışlarını neredeyse iki yıldır engelliyor. Türkiye daha sonra ortak F-35 programından çıkarıldı.
Kongre’nin gizli silah ambargosu ilk olarak Defense News tarafından geçen hafta ortaya çıkarıldı. Haberde, ambargonun F-16 savaş uçaklarının modernize edilmesi ve Türkiye’nin Pakistan’a bir milyar 500 milyon dolarlık Atak saldırı helikopteri satışı da dahil olmak üzere Türk askeri sektörünün diğer önemli önceliklerini de etkilediği belirtiliyor.
Devam eden gecikmeden dolayı Pakistan’a satışın iptal edilmesinden endişe duyan Türkiye, daha önce doldurulması gereken ancak yapılmayan ABD Yabancı Ajanlar Kayıt Yasası’ndaki bilgilere göre devlete ait Türk Havacılık ve Uzay Sanayii’nin ABD’deki hukuk firmalarından Greenberg Traurig LLP ve alt yüklenicisi Capital Counsel LLC ile, gerekli ihracat lisanslarını güvence altına almak için ilgili kongre liderlerine ve Beyaz Saray nezdinde lobi yapmak için anlaştığı görülüyor.
Sözleşmeye göre, Greenberg Traurig ve alt yüklenicisine, Başkanlar, Kıdemli Kongre Üyeleri ve Senato Dış İlişkiler Komitesi ile Temsilciler Dış İlişkiler Komitesi üyeleri ile toplantılar dahil olmak üzere, Kongre’deki tüm ilgili Komitelerle toplantılar yapmak için aylık 25 bin ABD Doları ödenecek.”
Yani Saray Rejimi bir yandan Cumhuriyetçi ve Demokrat Partili üyelerin fiili silah ambargosunu kırmak için çaba ve para harcıyor, hem de Kongre’yi iyice çileden çıkarıp ambargo ve yaptırımların kapsamını genişletmekle sonuçlanacak bir anlaşmaya imza atıyor. Şaşkın ördek tersten dalar misali tam…
Peki neden yapıyor bunu. Moskova’da yaşayan Kerim Has ile Washington’da yaşayan Ömer Taşpınar aynı kanaate. Putin’in elinde 15 Temmuz’la ilgili çok önemli bilgi ve belgeler var:
“Brooking Institution’da Türkiye çalışmaları direktörü ve ayrıca Washington’daki National Defense University’de ulusal güvenlik stratejileri profesörü olan Ömer Taşpınar, Beyaz Saray’daki Trump-Erdoğan görüşmesini değerlendirirken işin Rusya’ya bakan yönlerini de irdeledi.
“Bana göre Erdoğan, Putin’den daha çok çekiniyor çünkü Rusya kirli bir oyun oynayabiliyor. Türkiye üzerinde daha fazla manevra kabiliyeti var. Mesela İdlib konusu buna örnek” görüşünü dile getiriyor ve ekliyor:
“Benim duyduğuma göre Putin, istese Erdoğan’ı zor durumda bırakacak birçok dosyaya sahip. Yolsuzluklardan tutun da 15 Temmuz’un gerçek yüzüne gidebilecek kadar kirli dosyalar var elinde.”
Bu bilgi ve belgeler Erdoğan’ı hem içeride hem dışarıda çok zora sokacak nitelikte olmalı ki, İŞİD’le petrol ticareti dahil (O konuya ilişkin belgelerin bir kısmı zaten Rusya tarafından Birleşmiş Milletler’e verildi çok önceden) Erdoğan, Moskova’nın sözünden çıkmamaya özen gösteriyor. Türkiye, artık serseri bir mayın gibi ilerliyor yoluna. Kime, ne zaman çarpacağı belli değil açıkçası…