YORUM | BÜLENT KORUCU
Seçim afişlerinde kullanılan ama gerçeğini henüz kimsenin göremediği ‘Uçağımız göklerde’ değil; lakin AKP’liler uçmaya devam ediyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve ailesi zaten saded dışı; onları görmek için teleskopla filan bakmak gerekiyor. Ya diğerleri…
Bu kadar ekonomik krizler, büyük şoklar yaşadık; numune olsun diye bile bir tek AKP’linin iflas ettiğini duydunuz mu? Sosyal medyada Erdoğan övgüsü yazıp batanları saymayın, organik bağı yoksa kendilerinden kabul etmeyip el atmıyorlar.
‘İnşaat sektörü motor kapattı, konut stokları şişti’ haberleri okuduk. İlaç için bir tane yandaş müteahhitin burnu kanamadı. Ya birikmiş vergi borçları silindi, ya hak edişleri ihalede belirtilenden fazla ödendi, ya da devlet ellerinde kalmış konutları devraldı.
TÜİK’in açıkladığı tırpanlanmış enflasyon yüzde 12 olduğu bir yerde yüzde 3 daha düşük faizle kredi verdirerek, taşıt, konut, turizm ve AVM sektörüne koltuk çıkıldı. Hazine yüzde 12-13’le borçlanırken, Merkez Bankası yüzde 8’de direndi. Aradaki fark niye var ve nasıl sübvanse edildi?
Yandaş müteahhitleri kurtarmak için Hazine’yi feda ediyorlar. Niye çünkü onlar batarsa rüşvet havuzu çökecek. Onlar batarsa yandaş medya hortumsuz kalacak. Onlar batarsa parti referansıyla istihdam edilen işçiler işsiz kalacak.
Bu arada AKP’lilerin düşük faizli krediyi alıp dövize çevirdikten sonra yurt dışına çıkardığı bir şehir efsanesi değil. 2001 krizinden çıkarken ekonomi bürokrasisi ve MB’ye miras kalan tecrübeyi biçti Erdoğan. Sonucunda yandaşlar hariç tüm ülke alarm veriyor.
Havuz medyasında boy gösteren abdurrahman çelebilerin hayat standartlarında kayıp oldu mu? 10 yıl önce oturduğu apartman dairesinin kirasını ödeyemeyenler yalılarda rezidanslarda ‘padişahım sen çok yaşa’ methiyeleri döşeniyor. Kışın bir kere elektrikleri kesilince homurdanmışlardı o kadar; eleştiri haklarını sadece kendi konforları bozulunca kullanıyorlar.
Ya bürokratlar… Muhalif işadamlarının yağmalanan mallarında günlerini gün ederken markette kilitli dolaplarda satılan temel gıda ürünlerini görmüyorlar doğal olarak. Ali Katırcı’nın evini lojman olarak kullanan İstanbul Müftüsü, holding patronlarının binebildiği milyonluk Mercedes’e binen Diyanet Reisi, dinin dozunu artırarak halkı uyuşturmayı sürdürüyor. Bakırköy Adliyesi, gaspedilen Zaman Gazetesi’ni ek bina olarak kullanmaya başlamış. Mafya da öyle yapmıyor mu, çöktüğü mallarda keyif çatmıyor mu?
Ya akademi camiası onlar farklı mı? Üniversiteler aile şirketine dönüşmüş durumda. Alın dünün haberlerinden bir örnek: Pamukkale Üniversitesi Rektörü Hüseyin Bağ’ın açtığı ilandaki kriterleri karşılayan tek kişi eşi oldu. Bağ, daha önce de iki defa eşinin atamasını yapmış, tepkiler üzerine geri adım atmıştı.
İletişim özürlü İletişim Başkanı Fahrettin Altun ve eşinin aldığı dört maaş, güreşçilerin atandığı banka yönetim kurulu üyelikleri vs vs…
Başta Erdoğan olmak üzere bütün Jetgiller familyasının en büyük başarısı, sürünenleri ‘aslında onların da uçtuğuna’ ikna etmeleri. Bunun için yalanın, manipülasyonun ve rakamları çarpıtmanın sınırı yok.
Henüz pandemi filan başlamamışken küçülen ekonomiyi eksi büyüme diye anlattı Erdoğan ve yutturdu. “Geçtiğimiz Ağustos’ta döviz, faiz, enflasyon şer üçgeninde bir saldırıya maruz kaldık. Bu sebeple yılın dördüncü çeyreğinde ne yazık ki bir eksi büyüme oldu ama ortalama 2,6.”
Bu hafta yaşanan döviz şokunu anlatırken yine alakasız rakamlar vererek ilgi dağıttı. Bence bunu da başardı ama asıl sorun muhalifimsi görünümlülerin tıpkı bir kedi gibi onun attığı topla oynamaları.
Erdoğan buzdolabı satışlarıyla övünürken aslında kendi topuğuna sıkmış: 2017 itibariyle 3 milyon 107 bin iken 2019’da ise 2 milyon 486 bin adede inmiş. Yani 600 bin eksik satılmış. Bu bir itiraf, beyaz eşya sektörünün küçülmesini cümle arasında söylemiş, farkında olmadan. 2020’nin çok daha kötü olacağını haber veriyor uzmanlar. Beyaz eşya sadece bir örnek, üretim sektörünün içler acısı halinin küçük bir fotoğrafı. ‘Türkiye tırmanışta’ diye tamamlamış sözlerini Erdoğan; eksi büyüme gibi bu da eksi tırmanış galiba…
Ve elbette din istismarı: ”Ezanımıza da ekonomimize de saldırsalar bu millete diz çöktüremeyecekler.” Ne zaman kötü bir şey ya da büyük bir başarısızlık yaşansa ezanın sesini sonuna kadar açarak itirazları bastırıyorlar. Kimse de dönüp sormuyor: Asıl Uygurların ezanına saldırılıyor, üç beş kirli dolar için niye pısıp oturuyorsunuz? S400’lere gömdüğünüz 2 buçuk milyar dolar ne olacak?
Neyse siz kemerleri bağlayın çünkü ezan sesinin bile bastıramayacağı kadar büyük bir sorun var. Sonraki aşama acıyla şoklama oluyor genelde… İnşallah onu denemez…