Bizde gözler merkez bankasının para kurulu toplantısındaydı bu hafta. Beklenti faiz artışı olmayacağı yönündeydi; umutlar ise 200-300 baz puan artarsa piyasaların ne kadar rahatlayacağı tarafındaydı.
Gördüğümüz üzere, beklenen oldu. Faiz artışı çıkmadı. Hatta daha sıkı para politikasına referans bile yapmadı banka.
Kafasını kuma gömen deve kuşu misali, Türk lirasının yeni seviyesinin hem iç talebi, hem cari açığı yumuşatacağı umutlarını yazdı notunda.
Doğalgaz “müjdesi” dolayısıyla çok kısa sürede boşa çıkarken, önümüzdeki aylarda Türk lirasının erimesini seyretmek kaldı bize de.
Fakat, tabi dünya aslında ABD Merkez Bankası (Fed) tutanaklarına dikkatlerini odaklamıştı.
Federal Açık Piyasa Komitesinin (FOMC), 28-29 Temmuz’da düzenlenen toplantısına ilişkin tutanakları yayımladı. Politika faizinin yüzde 0-0,25 aralığında sabit tutulduğu son toplantının tutanaklarında, komitenin uzun vadeli hedeflere ilişkin açıklaması ve para politikası stratejisine yönelik olası değişikliklerin görüşüldüğü belirtildi.
Son gelen ekonomik veriler ışığında piyasalarda genel hava, enflasyon tarafında bir hareketlenme beklemenin makul olup olmadığı yönündeydi. Fakat, Fed tam tersine asıl tehdidi yine dezenflasyon olarak ortaya koydu.
Tutanaklarda, Covid-19 salgını ve buna karşı alınan önlemlerin ABD ve yabancı ülkelerdeki ekonomik faaliyet üzerinde etkili olmaya devam ettiğine dikkat çekilmekte. Buna karşın, ABD ekonomisinde mart-nisan aylarındaki keskin düşüşlerin ardından mayıs-haziran aylarında toparlanma yaşandığı da vurgulanmakta.
Bu toparlanmayı yeterli görmeyen Fed, salgının ekonomik etkilerine ilişkin belirsizliğin halen son derece yüksek olduğunu ve ekonomiye ait beklenti yapmayı da zorlaştırdığını belirtirken riskleri de halen aşağı yönlü olarak tanımlamakta.
Ekonomik gidişatın salgının seyrine bağlı olacağı vurgulanan tutanaklarda sağlık krizinin devam ettiği bu yakın vadede ekonomik faaliyet, istihdam ile enflasyon üzerinde baskı oluşturmaya devam edeceği ve orta vadede ekonomik görünüme yönelik kayda değer risk oluşturduğunun altı çizilmiş.
Piyasalar açısından bakınca da, halen hedefi %2 enflasyon olarak belirleyen Fed’in para politikaları yoluyla ekonomiye ve tabi piyasalara destek vermeye devam etmekten başka çaresinin olmadığının net olarak anlaşıldığını eklemek gerek.
Türkiye özeline dönersek de, Fed ve diğer büyük merkez bankalarının dev parasal/miktarsal genişlemelerine rağmen, yaratılan likiditeden son altı ayda sıfır pay alan Türkiye ekonomisin, rezervlerini de erittikten sonra pek fazla manevra alanı kalmamış durumda.