Türk Lirası’nın, Dolar ve Euro karşısındaki değer kaybı sürüyor. 6 Ağustos itibarıyla Dolar 7.30’a, Euro ise 8.65’e yükselerek tarihinin en yüksek zirvesini gördü. TL’nin döviz karşısında değer kaybetmesi sadece piyasaları değil, toplumu da tedirgin etti.
Yeditepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Veysel Ulusoy’a göre küçük çaplı bir devalüasyon oldu ve yaklaşık üç aydır kuru sabitlemek için gösterilen çabanın sonuna gelindi.
Ekonomist Ulusoy’a göre her ne kadar piyasaya sürülen döviz rezervleri ile kuru sabitlemek hedeflense de, yurtiçi ve yurtdışında yaşanan gelişmeler neticesinde bu mümkün olamadı.
TL’nin değer kaybını sadece pandemi ile ilişkilendirmemek gerektiğini söyleyen ekonomist Ulusoy, geçmişten gelen borçlanma ile alakalı olduğuna dikkat çekiyor.
“2002-2007’ye kadar Türkiye yalancı bir zenginlik yaşadı. El parası ile biz ucuz kredi ve ucuz döviz bağlamında borçlandık. Ve sanki kendi paramız gibi hissettik. O dönemde yollar, köprüler yaptık. Yeni arabalar aldık. Bir ev yetmedi, iki ev aldık. İnşaat patladı. Sanki bunu kendi paramızla yarattık gibi görüldü. Ama bu algı 2010’dan itibaren çökmeye 2014’ten itibaren de batmaya başladı. Bir ülke kapasitesi olmadan kapasitesinin fazlasında borçlanacak, bu dövizin faizi yüzde 1,5’lardan yüzde 8’lere çıkacak. Bugün devletin dışarıya olan döviz borçlanma faizi, Türkiye’de mevduat faizlerine veren Türk Lirası’nı geçmiş durumda. Ben ilk defa ekonomi tarihinde böyle bir yaklaşım görüyorum.’’
Ekonomist Ulusoy, pandemi nedeniyle yüzde 33 oranında küçülen özel sektör için de durumun daha da derinleşeceğini öngörüyor. Döviz kriziyle birlikte 150 milyar dolar civarında olan kısa dönemli borç çevirme yapısının olumsuz etkilenmesi ciddi fakirleşmeyi getirecek. Çünkü 150 milyar dolar borcun büyük çoğunluğu özel sektöre ait. Ulusoy’a göre, özel sektörün borcunun toplum ödeyecek. İşte bu nokta da özel sektöre devlet desteği ya da yapılandırma şart.
Ulusoy’a göre TL’yi koruyacak alternatifler kalmadı.
‘’Bırakın Merkez Bankası’nın sattığı rezervlerin yeterliliğini bırakın, swap dediğimiz para değiş tokuşunun sonuna geldik. Bir bakıma TL verip karşısında döviz alıp borçlandığımız kısmın bile sonuna geldik ki bu batmamayı yaşadık. Eğer rezervlerimizde başkalarının parası olan kısmı elde tutabilseydik, belki kuru sabitleyebilirdik. Ama onun bile sonuna geldik. Bunun nedeni de döviz talebini karşılayabilmek için piyasaya sunulan döviz.’’
Yeditepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Veysel Ulusoy Türk Lirası’nın geleceğini ise, pandeminin ikinci dalgasına, IMF ile bir anlaşma olup olmamasına ya da fon sahipleri ile yapılacak görüşmelere göre şekilleneceğini düşünüyor.