NATO üyesi Türkiye ve Yunanistan arasındaki Doğu Akdeniz gerilimi ABD tarafından yakından izleniyor. Geçen haftaki Avrupa turu sırasında Yunan mevkidaşı ile bir araya gelen ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, hafta sonunda da Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile görüştü. Pompeo, gerilimin düşürülmesi gerektiği mesajı verse de Doğu Akdeniz’deki son hamleler ABD’yi fazlasıyla ilgilendiriyor.
Doğu Akdeniz’deki gerilimin olası sonuçlarını ve ABD’nin yaklaşımını, ABD Dışişleri Bakanlığı’na bağlı Dış Hizmetler Enstitüsü uzmanlarından John Sitilides ve Washington Enstitüsü Bernstein Körfez ve Enerji Politikası Direktörü Simon Henderson, VOA Türkçe’ye değerlendirdi.
Jeopolitik uzmanı Sitilides’e göre ABD, Doğu Akdeniz bölgesinde çok sayıda önemli endişesi var. Suriye ve Libya, iç savaş, İslamcı terör ve Rusya, Türkiye ve İran önderliğindeki dış askeri müdahaleler nedeniyle işlevsel devletlerin neredeyse yok edildiğini söyleyen Stilides, Yunanistan’ın Girit adasındaki ABD üssünün de bu endişelerden biri olduğuna dikkat çekti.
Sitilides, “Girit’in batı ucundaki Suda Körfezi donanma tesisi, Virginia eyaletindeki Norfolk Donanma İstasyonu ile Hint Okyanusu arasında, ABD uçak gemilerini bir hava sahası tesisinin iskelesine yanaştırabilen tek derin su limanıdır. Böylelikle gemileri hem Doğu Akdeniz’de hem de Karadeniz, Ortadoğu ve Kuzey Afrika bölgelerinde destek, caydırıcılık ve askeri gücünü gösterecek ilgili harekatları düzenlerken, Amerikan donanma filosunun tamirat, bakım ve yeniden ikmaline olanak sağlar. Türkiye, Libya’ya binlerce Suriyeli paralı asker göndermiş ve Libya ile Yunanistan’ın en büyük adası Girit’in coğrafi varlığını görmezden gelen hukuksuz bir deniz sınırı anlaşması imzalamıştır” dedi.
2019 yılı Kasım ayında Ankara’nın Libya’yla imzaladığı anlaşma, Türkiye’nin güney kıyılarından Libya’nın kuzeydoğu kıyısına kadar uzanan münhasır ekonomik bölge oluşturulmasını kapsıyordu. Mısır anlaşmayı hukuk dışı olarak niteledi, Yunanistan Girit Adası’nı hesaba katmayan bu anlaşmaya karşı çıktı. Mayıs ayı sonlarında Türkiye Doğu Akdeniz’in batısındaki bölgelerde doğalgaz arama faaliyetlerine başlamayı planladığını açıkladı.
Yunanistan ve Türkiye arasındaki gerilimin azaltılması için geçtiğimiz ay Almanya devreye girdi. Ancak Ağustos ayında gerilim, Türkiye’nin Oruç Reis sismik araştırma gemisini bölgeye göndermesi ve karşılıklı NAVTEX ilanlarıyla yeniden tırmandı.
“Anlaşmazlık uluslararası hukukun farklı yorumlanmasından kaynaklanıyor”
Washington Enstitüsü Bernstein Körfez ve Enerji Politikası Direktörü Simon Henderson, taraflar arasındaki rekabetin uluslararası hukukun farklı şekilde yorumlanmasından kaynaklandığını belirtiyor. Anlaşmazlığın odağında Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi yer alıyor. Buna göre, bir ülke deniz ve deniz tabanında ekonomik olarak olağan 12 deniz mili sınırının 200 mil ötesine kadar hak iddia edebiliyor.
Konuyla ilgili The Hill internet sitesi için de bir makale kaleme alan Simon Henderson, “Açık denizde birbiriyle karşı karşıya olan ülkeler arasındaki mesafe toplam 424 deniz milinden daha azsa, komşu ülkelerin aralarındaki sınır hattı konusunda anlaşmaları gerekiyor. İsrail ve Güney Kıbrıs arasında böyle bir anlaşma var. İsrail ve Lübnan arasında ise yok. Doğu Akdeniz haritasına baktığımızda Türkiye Mısır’dan 424 mil uzakta; Yunanistan’ın da Kıbrıs’la arasında benzer bir mesafenin olduğu görülüyor. Yani net bir çizgi çekmek zor” ifadelerini kullandı.
ABD gerilimin neresinde duruyor?
Trump yönetiminin, Yunanistan’ın iddia ettiği Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) içinde Türkiye’nin enerji araştırma faaliyetlerine ilişkin belli endişelerini Ankara’ya ilettiğini söyleyen John Sitilides, geçen hafta sonunda Dominik Cumhuriyeti’nde bir araya gelen Pompeo ve Çavuşoğlu’nun ilk açıklamalarını son günlerde taraflardan gelen hamlelerin kamuoyu önünde güçlendirilmesi, yani Türkiye’nin ve Yunanistan’ın geri adım atmaması olarak değerlendirdi.
Sitilides, “Dünyanın hali hazırda en istikrarsız ve savaş halindeki bölgesinde NATO içi Türk-Yunan çatışmasına dönüşecek bir duruma karşı ABD uyarılarını sürdürüyor” dedi. Pompeo’nun geçen hafta Viyana’da Yunanistan Dışişleri Bakanı’yla yaptığı görüşmeye atıfta bulunan Simon Henderson da, “ABD tansiyonu düşürmekte kararlı gibi görünüyor” diye konuştu. Ancak Sitilides ilerleyen günlerde görüşmelerin içeriği, tarafların tutumu ve “ABD-Türkiye ilişkilerinde kayda değer bir çatlak daha oluşması olasılığının netleşeceği uyarısında da bulundu.
Peki bu ortamda ABD Kongresi’nde Senatör Bob Menendez ve Senatör Chris Van Hollen’ın yaptırım çağrısı ne anlama geliyor? İki Senatör bu çağrıyı, 13 Ağustos’ta Pompeo’ya bir mektup yazarak duyurmuştu. John Sitilides bu hamleyi, “Senatörler Trump yönetimini daha fazla eylemde bulunmaya, kilit Türk sektörlerine ve potansiyel olarak üst düzey Türk enerji yöneticileri dahil hedefe yönelik ekonomik ve mali yaptırımlar uygulamaya çağırıyorlar. Amaç, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı Türkiye’nin yasal MEB’i ötesinde ve Yunanistan veya Kıbrıs’ın yetki alanıyla kesişen uluslararası sularda araştırma faaliyetlerini durdurmaya ikna etmek” şeklinde yorumladı.
“Yaptırımlar ağırlaşabilir”
Sitilides, “Avrupalı liderler, özellikle Fransa Cumhurbaşkanı Macron veya İngiltere Başbakanı Johnson, gerginliği derhal azaltma ve ardından BM Deniz Hukuku Sözleşmesi uyarınca Yunanistan, Kıbrıs ve Mısır’la deniz yetki alanlarının sınırlandırılması konusunda yasal olarak müzakere etme ihtiyacı konusunda ve Libya ile MEB anlaşmasının hükümsüz kılınması konusunda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı ikna etmek için Başkan Trump’tan yardım almayı başarırsa, mevcut gerilim ortamında yaptırımlar daha da ağırlaşabilir” öngörüsünde de bulundu.
Türkiye ile Libya konusunda da gerilim yaşayan Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ne amaçlıyor?
Simon Henderson’a göre Macron, diplomatik bir profil çizme gayreti içinde. Henderson, “Türkiye, Libya ve Lübnan arasında nasıl bir öncelik sıralaması yapacağını görmek ilginç olacak” ifadelerini kullandı.
Simon Henderson, ideal çözümün tartışmasız Türkiye’ye ait olduğu sularda doğalgaz ya da petrol araması olduğunu ancak bunun da çok olası olmadığını belirtiyor. Anlaşmazlığın uluslararası hukuk boyutuna bir kez daha dikkat çeken Henderson, “Yani avukat tutulması gereken yerde donanma konuşlandırılıyor” diye de ekledi.
Masaya kimler oturur?
İsviçre ziyareti sırasında basın mensuplarına açıklama yapan Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, İsviçre’nin arabuluculuk teklif ettiğini ve kendilerinin de bunu ilkesel olarak kabul ettiklerini belirtti.
Simon Henderson, “İki taraf arasında yapılacak herhangi bir görüşmenin amacı tansiyonun düşürülmesine odaklı olacak. Ancak uzun süredir anlaşmazlığın devam ettiği deniz sınırları konusunun çözümü için iki tarafın masaya oturması gerekecek” dedi.
Sitilides de “Akdeniz’deki MEB’lerini genişletme konusunda belirgin bir çıkarı olan İtalya ve İspanya, Yunan ve Türk ordularını daha fazla olası sürtüşmelerden kurtarmak için diplomatik çabalara dahil olabilir. Roma, Yunan ve Kıbrıs MEB iddialarını desteklemek için bölgesel askeri tatbikatlarda Paris’e katılmaya karar verebilir. Öte yandan Madrid de herhangi bir askeri caydırıcılıktan kaçınan odaklanmış bir diplomatik çözüm çağrısı yapmak için Berlin’e katılıyor” ifadelerini kullandı.
Gerilim savaşa dönüşür mü?
Fransa Doğu Akdeniz’e savaş gemisi ve uçağı gönderdiğini açıkladı. Peki, taraflar arasındaki gerilim bir savaşa dönüşür mü? ABD bu gerilimin neresinde duruyor?
Simon Henderson, “İki tarafın gemileri arasında yaşanan küçük çarpışma gerçekten de bir çatışma riski olduğunu gösterdi. Fransa’nın Yunanistan’a verdiği destek Libya’da üstlendiği rol düşünüldüğünde provokatif. Gerilim daha da yükseliyor. Ancak bu işin savaşa doğru gidebileceğinden şüpheliyim” diyor.
[