Dün Beyrut Limanı’ndaki devasa patlamayla sarsılan Lübnan, geçen yıl Ekim ayında yoğunlaşan ekonomik darboğazın sonuçlarını henüz atlatabilmiş değil. Ekonomik kriz siyasi belirsizliğe, haftalar süren protestolara ve başbakan değişikliğine de zemin hazırlamıştı.
Lübnan Sterlini’nin Amerikan Doları karşısında sürekli değer kaybetmesi ve dövizin karaborsada çok yüksek fiyata satılması, ekonomik krizi ve protestoları 2019’un son çeyreğinde derinleştirdi. Lübnan ekonomisinin, 1975-1990 yıllarındaki iç savaştan bu yana en büyük krizi yaşadığı değerlendirmeleri yapıldı.
Ülkenin kamu borcu, 2020 yılının ilk çeyreğinde 92 milyar doları aştı. Lübnan, tarihi boyunca ilk kez dış borcunu ödeyemedi.
Lübnan hükümeti, 10 milyar dolar kredi almak için Uluslararası Para Fonu (IMF) ile müzakerelere başladığını açıklasa da müzakere sürecinin önünde ülkedeki siyasi yapıdan kaynaklanan birçok engel mevcut. Farklı din ve mezheplere dayalı siyasi bölünmelerin gölgesindeki Lübnan’da ekonomik reformlar tepkiyi de beraberinde getiriyor.
Eylemler dinmedi
Ülkeyi saran protesto dalgası da ekonomik krizin belirginleştiği Ekim aylarından itibaren yükseldi ve eski Başbakan Saad el-Hariri’yi 29 Ekim 2019’da koltuğundan etti.
Tepkilerin odağında, hükümetin temel hizmetleri dahi sunamıyor olması, elektrik kesintileri, içme suyuna erişimdeki zorluklar, sağlık sistemindeki eksiklikler vardı. Ülkenin batısındaki dağlarda çıkan yangınlara müdahalede yaşanan eksiklikler de hükümetin temel fonksiyonlarını yerine getiremediği yorumlarına dayanak oldu.
Yaklaşık 6 milyon 850 bin nüfuslu ülkede halkın yarıya yakını yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Koronavirüs salgının etkileri, ülkedeki yoksulluğu daha da artırıyor.
İş yerlerinin birçok çalışanını işten çıkarması ya da ücretsiz izne göndermesi, işsizlik dalgasını büyüttü. Lübnan Sterlini’nin resmi değeri ile kara borsa değeri arasındaki fark bu dönemde daha da açıldı.
Toplumdaki fay hattını harekete geçiren bu sorunların çözülememesi, Ekim ayında başlayan protestoların 2020 başlarında da sürmesine neden oldu.
Koronavirüs salgının yan etkisi, sokak eylemlerinin bir süreliğine askıya alınması oldu ancak alttan alta derinleşen işsizlik ve yoksulluk, eylemlere verilen aranın kısa sürmesini beraberinde getirdi.
Salgın nedeniyle evlerine çekilen Lübnanlılar sosyal ağlarda örgütlenmeye devam etti. Ekonomik ve siyasi reform talepleri Nisan ayında yeniden sokaklarda dillendirilmeye başladı.
21 Nisan tarihinde meclis toplantısının yapıldığı yerin önünde geniş katılımlı bir protesto düzenlendi ve eylemler diğer şehirlere yayıldı. Bankacılık sistemine dönük tepkiler nedeniyle bankamatikler hedef alındı. Gösterilere askerin müdahalesi sonucu bir protestocunun yaşamını yitirmesi, gerginliği bir üst seviyeye taşıdı.
Gıda krizi kapıda
Lübnan ekonomisindeki darboğaz, temel ihtiyaçların topluma sunulmasının önünde de yeni engeller çıkarıyor.
Koronavirüs salgını nedeniyle uygulanan kısıtlamaların Mayıs ayında hafifletilmesinin ardından, gıda fiyatlarında yüzde 100’e varan artışlar yaşandı.
Ocak ayında göreve gelen Başbakan Hassan Diab, ülkenin bir gıda krizinin eşiğinde olduğunu açıklayarak, yakında ekmek bulmanın bile zor olabileceği uyarısını yaptı.
Patlaması ambarları vurdu
Başkenti Beyrut’un limanında meydana gelen patlama, tüm bu ekonomik ve siyasi gerilimlerin gölgesinde Lübnan’ın toparlanmasını zorlaştıran bir etkiye neden olabilir.
Doğu Akdeniz’deki en büyük ve en yoğun limanlar arasındaki Beyrut Limanı, patlama nedeniyle neredeyse tamamen tahrip oldu.
1990’da iç savaşın sona ermesiyle genişletilen liman, Lübnan ve bölge ülkeleri için ticaretin ve ulaşımın en işlek kapılarından birisi haline gelmişti.
İngiltere merkezli uluslararası yardım kuruluşu Save the Children’ın (Çocukları Koruyun) Lübnan yöneticisi Jad Sakr, “Patlama, ekonomik zorlukların ve koronavirüs salgınının etkilerini halihazırda yaşayan toplulukları en kötü zamanda vurdu. Gıda, tahıl ve yakıtın ithal edildiği Beyrut’un temel limanı tamamen zarar gördü. Aileler temel ihtiyaçların yoksunluğunu kısa zamanda hissedecekler” ifadelerini kullandı.
Lübnan gıda ihtiyaçlarının yüzde 80’ini ithal ediyor. Yerel kaynaklar, ülkedeki stratejik buğday ve tahıl ambarlarının da zarar gören bölgede bulunduğunu belirterek, ekmek krizinin kapıda olduğunu belirtiyor.
Mena Commodities adlı lojistik şirketine göre, ülkenin tahıl stoklarının yüzde 85’i limanın bulunduğu bölgede muhafaza ediliyor.
Lübnan Ekonomi ve Ticaret Bakanlığı, patlamada tahrip olmayan buğday stokları bulunsa bile bunların patlamada ortaya çıkan kimyasallar nedeniyle tüketilmeye müsait olmayacağını açıkladı.