Yazılan ve söylenenler bakılırsa var görünüyor. Daha iki gün önce düzenlenen sanal AB olağanüstü zirvesinde asıl konu Belarus olmakla birlikte Akdeniz’deki gelişmeler de ayrıntılı şekilde ele alındı. Zirve sonunda, AB’nin genel olarak AB üyesi Yunanistan ve Kıbrıs’ın yanında olduğu bir kez daha tekrarlandı.
Ama buna rağmen açıklamaların Yunanistan ve Kıbrıs’ın istediği tonda sert olmadığını söylememiz gerekiyor. Bu nedenle derinlemesine bakıldığında, Doğu Akdeniz’deki doğal gaz kaynaklarının kullanımı konusunda AB ülkeleri arasında farklı görüşler söz konusu. Bu izlenen ve izlenecek politika ve planları daha belirsiz hale getiriyor.
Farklı yaklaşımlara sahip ülkelerin başında AB’nin liderliğine oynayan Almanya ve Fransa geliyor. Her fırsatta AB’de ortak dış politika oluşturulması çağrısı yapan ve buna bağlı olarak Avrupa ordusunun kurulmasını hararetle savunan Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un, en yakın müttefik saydığı Almanya’ya haber vermeden Kıbrıs’a iki savaş, bir nakliye uçağını göndermesi, Berlin tarafından şimdilik “Not edildi” açıklamasıyla geçiştirildi. Fransa, bu yılın başında da AB’den habersiz “Charles de Gaulle” savaş gemisini Kıbrıs’a göndermişti. Keza Fransa, Kıbrıs ile “özel güvenlik anlaşması” imzalayarak, Akdeniz’de Almanya’ya göre elini güçlendirmiş durumda.
Atılan hamlelere bakılırsa Fransa bir adım önde görünüyor ve Türkiye ile gerilimi tırmandırmaktan geri durmuyor. Macron aynı sert tutumu Libya’da da sergiliyor.
Almanya ise genel olarak, bölgede tansiyonu düşürmeye çalışan ülke olarak görünüyor. Daha önce Türk ve Yunan savaş gemileri arasında yaşanan gerilim, Başbakan Angela Merkel’in devreye girmesiyle ötelenmişti. Ancak sorunu çözmediği için tansiyon geçen hafta yeniden yükseldi. Bu kez Erdoğan, Merkel’i arayarak verilen sözlerin tutulmasını istedi.
Almanya ile Fransa’nın Türkiye’ye yaklaşım üzerinden farklı Akdeniz politikalarına sahip olmasının elbette belli başlı nedenleri var.
Bunların başında, Almanya’nın Türkiye ile olan ticari ve siyasi ilişkileri geliyor. AB içerisinde Türkiye ile en kapsamlı ekonomik, askeri ve siyasi ilişkilere sahip ülke olan Almanya’nın tansiyonu düşürerek, sorunun diyalog yoluyla çözülmesinde elbette çıkarı var. Her iki ülkeyle dengeli bir ilişki Alman sermayesinin de çıkarına. Belirtmek gerekiyor ki bugün karşı karşıya gelen her iki ülke Almanya’nın en önemli silah müşterileri. Gerilimin artmasına bağlı olarak tarafların silahlanmaya hız vermesi de Almanya’nın işine yarayacak bu arada. Daha doğru “Kontrollü gerilim” Yunanistan ve Türkiye hükümetlerinin de işine yarıyor. Yıllardır iki ülke emekçileri arasında kaşınan düşmanlık, şimdi yeniden körükleniyor ve bu her iki tarafta “siyasi ranta” dönüştürülüyor.
Başta Fransa olmak üzere diğer AB ülkelerinin Almanya’ya nazaran Türkiye ile ilişkileri daha sınırlı olduğu için, görece daha radikal davranıp Yunanistan’a açıktan destek verebiliyorlar.
Almanya’nın AB içinde Türkiye’ye yönelik daha uzlaşmacı bir tutum takınmasının bir diğer nedeni de çıkarılacak doğal gazın kullanımı. Mısır, İsrail, Kıbrıs ve Yunanistan arasında 2 Ocak’ta imzalanan anlaşmada öncelikli olarak Güney Avrupa’nın doğal gaz ihtiyacının karşılanması öngörülüyor. Bu çerçevede hattın öncelikle İtalya sonra da Fransa’ya uzaması hedefleniyor.
Almanya, Rusya’dan çektiği “Kuzey Akım 1” ve “Kuzey Akım 2” hatlarıyla kendi doğal gazını karşıladığı gibi AB’nin de “gaz tankeri” olmayı hedefliyor. Bu nedenle Doğu Akdeniz’de çıkarılacak doğal gaz, Almanya için sadece Rusya bağımlılığından kurtulmak için “ikinci seçenek”. Dahası, Doğu Akdeniz gazı gelecekte Almanya’nın Rusya’dan getirdiği doğal gazı pazarlamada rakip de olabilir. Bu nedenle sürecin mümkün olduğu kadar gecikerek hayata geçmesi Almanya’nın çıkarına görünüyor.
Bütün bunlar, gelecekte Türkiye, Yunanistan ve Kıbrıs’a yönelik izlenecek politikalarda AB içinde farklılaşma ya da çelişkilerin daha gün yüzüne çıkması bekleniyor. Benzer bir durum NATO için de söz konusu. Her ne kadar NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, önceki gün taraflara diyalog çağrısında bulunsa da, Türkiye ile Yunanistan-Kıbrıs tarafının uzlaşmaması durumunda çelişkiler ve tartışmalar büyüyecek.
Merkel de Türkiye ile Yunanistan-Kıbrıs arasında bir uzlaşmanın sağlanmaması durumunda ortaya çıkacak sorunların farkında. Bu nedenle dün ağırlıklı olarak Akdeniz’deki gelişmeleri konuşmak için Macron’u, Akdeniz kıyısında tatil yaptığı Brégançon’da ziyaret etti. 1985’ten biri ilk kez bir Alman başbakan, Fransız cumhurbaşkanını yazlığında ziyaret ediyor.
Bu aynı zamanda gelişmeler konusunda tarafların aynı tonda konuşmasının ne kadar önemli ve acil hale geldiğini gösteriyor. Berlin-Paris hattında bir uzlaşmanın sağlanması aynı zamanda Türkiye, Yunanistan ve Kıbrıs’ın atacağı adımlara bağlı. Birbirinin haklarına saygı temelinde hareket ettiklerinde tansiyonun düşmesi sağlanabilir. Öyle görünüyor ki, en doğru olan da bu…
Açıktır ki en doğru olan; bölgede bulunan doğal gazın öncelikle bölge ülkeleri arasında adil paylaşılması ve halkın bu zenginlikten yarar görmesidir. Dolayısıyla zengin doğal kaynaklar öncelikle bölgedeki halkları zenginleştirmeli, uzaktaki ülkeleri değil…
Reklam