ABD’de, sosyal adalet mücadelesindeki tutumuyla ünlü Şikago Öğretmenler Sendikası (CTU), Hizmet Emekçileri Uluslararası Sendikası (SEIU Local 73), Şikago Siyah Yaşamlar Önemlidir (BLM) ve Irkçı ve Politik Baskıya Karşı İttifak (NAARPR) gibi sendika ve kurumlar geçtiğimiz 24 Haziran’da önemli bir eylem gerçekleştirdi. Talepler, “Polislerden arındırılmış okullar”, “Sağlığın kamulaştırılması”, “Polisin halk tarafından denetimi”ydi. Eylem liman, otomotiv, posta ve depo işçilerinin George Floyd eylemlerinden sonra dikkat çeken bir başka emekçi eylemi oldu.
Irçılık ve polis şiddeti karşıtı protestolar ve CTU hakkında sendikanın Kuzey Bölge Başkan Yardımcısı Sarah Chambers (34) ile görüştük. Chambers’in kendisi de bir lise öğretmeni. Chambers’in ebeveynleri ‘68 kuşağından. Kendisi Şikago gibi devrimci işçi mücadeleleri tarihiyle ünlü bir eyalette, ABD’nin sendikaların korkulu rüyası ve Azılı Neoliberal Başkanı Ronald Reagan döneminden sonra uzunca bir süre radikal muhalif düşüncelerin yuva edindiği, en öne çıkan eğitimci sendikasında başkan yardımcılığı yapıyor.
SALGININ SONUÇLARI BASINCI PATLAMA NOKTASINA GETİRDİ
Chambers’a bugünkü eylemler hakkında ne düşündüğünü soruyoruz. Kendisinin ve ebeveynleri de dahil olmak üzere birçok insanın ‘60’lardan beri gördüğü en büyük ve önemli protestolar olduğunu söylüyor. Hatta yaşlı kuşakların, hareketi, Martin Luther King öldürüldüğü zaman sokaklarda yükselen hareketlilikle karşılaştırdığını ekliyor.
Evet eylemler oldukça büyük. Ama Chambers bunu farklı kılan başka bir şey olduğunu daha önce polisin gerçekleştirdiği ve görüntüleri yansıyan birçok siyah cinayetinin aynı etkiyi yaratmadığını, bunlara karşı herhangi önleyici bir yasa geçmediğini söylüyor. Yine vali tarafından atanan “polis inceleme kurulları”nın cinayet sanıklarının ufak cezalarla paçayı kurtarmasını sağladıklarını ve neredeyse 40 yıldır ciddi bir ceza verilmediğinin altını çiziyor.
“Düdüklü tencerenin içeride biriktirdiği basınç” benzetmesi yapan Chambers, koronavirüs salgınıyla birlikte yapısal ırkçılığın öne çıkmasıyla ve işsizliğin artmasıyla basıncın arttığını ve cinayetle birlikte patladığını vurguluyor.
Yapısal ırkçılık ve koronavirüs ilişkisine örnek olarak Şikago’da pandemi kaynaklı yaşamını yetirenlerin yüzde 70’nin siyah olmasını gösteriyor. Şikago’da çoğunluğu siyahlar oluşturmasa da sağlık hizmetlerinde ve erişebilirlikte ırkçılığın buna yol açtığını ekliyor.
POLİSLERİN OKULLARDAN ÇEKİLMESİ BİLDİRGESİ
Sendikalarının ve eylemlerin ilişkisini sorduğumuzda ise “Öğretmenler sendikaları genellikle eyleme çağrıyor. Bazı sendikalar polislerin okullardan çekilmesi için bildirge yayımladı. Ve bunun meyve verdiğini görüyoruz. Bizim sendikamız yıllar önce ‘Polisin halk tarafından denetimi’ önergesini karar alarak önüne koydu. Bugün tekrar gündeme getirmeye çalışıyoruz. Polislerin Hesap Verebilirliği için Sivil Konsey (CPAC) dediğimiz karar polis inceleme kurullarını dönüştürerek vali tarafından atanma yerine seçimle görev başına getiriyor. Ayrıca böylelikle polisin ne zaman şiddet uygulayabileceğine dair yönergelere de müdahil olabilir” dedi.
Sarah Chambers, Şikago’da birçok sendikanın CPAC’yi desteklediğini ancak tesisatçılar gibi sendikaların duruma daha muhafazakar yaklaşarak destek sunmadığını belirtti. Eğitimci sendikaları ise protestolara dahi doğrudan destek veriyor. Şu an “Siyah Yaşamlar Önemlidir” sloganının ağırlığına ve yaygınlığına işaret ederek: “Zengin beyaz evlerinden herhangi bir işletmeye kadar herkesin camlarında bu slogan asılı. Önceden olsa boykot edilirlerdi. Şimdi her yerde görüyorsun” dedi.
CTU, SOSYAL ADALET KONUSUNDA ÖNCÜ
ŞİKAGO Öğretmenler Sendikasını (CTU) farklı kılan bir şey varsa o da ABD’deki işçi-emekçi mücadelesinin ileri bir müfrezesini temsil ediyor olması. Bu anlamıyla iş, ekmek ve özgürlük mücadelesinin ABD’deki ileri hudutlarından birisi. Örneğin geçtiğimiz yıllarda bir anda ulusal çapta yayılan öğretmen grevlerinde, siyasallaşan talepleriyle öne çıktı. Okulların lojistik yetersizliği ve öğretmenlerin çalışma koşulları ile ilgili taleplerin yanında ırksal ve sınıf temelli ayrımcılıkların da varlığını belirten talepleri dikkat çekti.
Chambers’tan CTU’nun bu yönünü biraz açmasını istedik. Her zaman sosyal adaleti savunan bir sendika olduklarını söyleyen Chambers, 2013’ten bir örnek hatırlattı: “Dönemin Valisi Rahm Emanuel okulları kapatarak çocukların çetelere üye olmalarına sebep oluyordu. Aynı dönemde sendika başkanlığı yapan Karen Lewis ise valiyi açıkça ‘Katil vali’ olarak adlandırdı.”
Şimdi birçok sendikanın sosyal adalet sorununa daha fazla eğildiğini söyleyen Chambers, bunun tabandan gelen fazla baskıdan kaynaklı olduğunu da ekledi. Öğretmenlerin Amerikan Federasyonu (AFT) gibi sağcı politikalarla özdeşleşen bir sendikanın bile birçok konuyu gündeme getirmek sorunda kaldığını söyledi: “Akılda tutulması gereken bir diğer faktör ise orta kademe sosyal adalet ekiplerinin sendika liderliklerini son birkaç yılda daha fazla kazanması. Los Angeles, Boston, St.Paul, Milwaukee ve birçok yerde daha…”
‘BİZİM GÜÇLÜ BİR KOALİSYONUMUZ VAR’
24 Haziran eylemini sorduğumuzda Sarah Chambers, kırktan fazla örgütle beraber oluşturdukları koalisyondan bahsediyor. Koalisyonda veli örgütlenmelerinden, Latin ve göçmen örgütlerine kadar birçok yapı bulunuyor. Böylelikle oldukça kalabalık eylemler düzenliyorlar. Eğitim Kurulu önünde polisin okullardan çekilmesi talebiyle yaptıkları eylem, normalde kısa sürede ret kararı çıkan toplantılarla sonuçlanan kurul görüşmelerinin daha da uzamasına sebep olmuş.
Chambers, kurul üyelerinin vali tarafından atandığını ve valinin “kuklaları” olduğunu belirtiyor. Bu sefer toplantı çok uzun saatler sürmesine rağmen 1 oy farkla okullardan polisin çekilmesi talebi reddedilmiş. Chambers, talebi destekleyenlerin hepsinin kadın ve karşı çıkanların hepsinin erkek olduğunun altını çiziyor. Tartışmalar hâlâ sürüyor. Polis okullardan kent meclisi kararıyla da çekilebilir.
POLİS TEŞKİLATI ŞİKAGO’DAKİ EN KÖTÜ ÇETE
Şikago Polis Teşkilatı (CPD) ABD’de işkence birimine sahip olduğu ortaya çıkarılan bir organizasyon. Chambers, bu teşkilatın ve onların sendikası “Polisin Kardeşlik Düzeni”nin Şikago’nun “En büyük ve kötü çetesi” olduğunu söylüyor. Polisin ABD’de köle yakalayıcıları olarak işe başladığını ve mantıken hâlâ öyle olduklarını ifade ediyor. Anayasa’nın 13. maddesine göre köleliğin kaldırılmasından eğer hapishane mahkumuysan yararlanamıyorsun: “Bu yüzden bizim (CTU’nun) desteklediği CPAC yasasını birçok kesim destekliyor. Çünkü bunlardan bizim çocuklarımız etkileniyor. Okullarımız çoğunlukla siyah ve kahverengi öğrencilerden oluşuyor. Yoksulluğun altında yüzde 85’in üzerinde siyah ve kahverengi öğrenci anlamına geliyor. Bunlar öğrencilerimiz ve ailelerimizdendir.
Görevini kötüye kullanan polislerin masraflarının vergilere yansıdığı belirten Chambers, 2000’den beri Şikagoluların 740 milyon dolar ödediğini vurguluyor. Yıllık 2 milyon hibenin, yolsuz polislere kullanmak yerine sosyal işçilerine, sağlık hizmetlerine ve hemşirelere harcanabileceğinin altını çiziyor.
Chambers’a Amerikan Emek Federasyonu ve Endüstriyel Örgütler Kongresinin polis sendikalarını koruyan tavrını sorunca “Sendikaların siyah ve kahverengi işçileri desteklemesi gerektiğini ancak onları öldürdüklerini” söylüyor. Örneğin Şikago Polisin Kardeşlik Düzeni’nin içinde beyaz üstünlükçüleri barındırdığını, başkanının ırkçı açıklamaları olduğunu ve hatta birçok kez görevini kötüye kullandığını, seçimlerde de Trump’ı desteklediklerini söyledi: “Bunlar AFL-CIO şemsiyesi altında bulunmamalı”
‘DAHA FAZLA İNSAN SOSYALİZM İÇİN ÇAĞRIDA BULUNUYOR’
Protestoların gidişatını da değerlendiren Sarah Chambers, insanların bu sistemin eşitsiz ve adaletsiz olduğunu gördüklerini ve daha fazla insanın “sosyalizm” çağrısında bulunduğunu söyledi: “Bizim eylemlerimizin önderliğinde genellikle sosyalistler var. Örneğin Frank Chapman. Minneapolis’te, Jacksonville’de, ülkenin birçok yerinde”
Özellikle CPAC projesine önderlik edenlerin genelinin siyah sosyalistler olduğunu da ekliyor.
Reklam