15 Temmuz’dan sonra 23 Temmuz 2016’da Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kapatılan Şifa Üniversite Öğretim Üyesi Prof. Dr. Zekeriya Aktürk, ‘‘Terör şüphelisi olarak 14 ay hapis kaldım, hiç terörist görmedim.’’ dedi.
Türkiye’de aile hekimliği dalında ilk profesörlerinden olan Prof. Dr. Zekeriya Aktürk, görev yaptığı üniversite KHK ile kapatılınca işsiz kaldı. Daha sonra Suudi Arabistan’da aylık 15 bin dolar maaşla iş bulduğu yere giderken İzmir’de havalimanında gözaltına alınıp terörist suçlamasıyla 14 ay cezaevinde kaldı. Prof. Dr. Zekeriya Aktürk 13 Şubat 2020’de terörist suçlamasıyla yargılandığı davadan beraat etti.
Youtube kanalından yayınladığı bir videoyla 14 ay tutuklu bulunduğu Erzurum H Tipi Cezaevi’nde kaldığı koğuş arkadaşlarıyla ilgili gözlemlerini ve anılarını anlatan Prof. Dr. Aktürk, birlikte kaldığı kişilerin tamamının vatan sevdalısı Anadolu insanları olduğunu söyledi. Prof. Dr. Aktürk, koğuş arkadaşlarının ortak özelliklerini şöyle sıraladı: Eğitimli, dindar, vatan-millet sevdalısı, terörden nefret eden kişiler. Cezaevinde birlikte kaldığı koğuş arkadaşlarının başka bir ortak özelliği de hepsinin iş arkadaşları, komşuları veya yakın akrabaları tarafından ihbar edilerek hapse atılmış olmaları.
İşte Prof. Dr. Zekeriya Aktürk’ün Youtube kanalından yaptığı açıklama:
‘‘TERÖRÜN HER ÇEŞİDİNİ LANETLİYORUM’’
Size hapis yattığım dönemdeki koğuş arkadaşlarımı tanıtacağım. Yanlış anlaşılmasın; terörün her çeşidini lanetliyorum. Darbe girişimini, saf ve iyi niyetli Anadolu insanlarının başına bu çorabı örenleri de lanetliyorum. Ben sadece 14 ay boyunca birlikte kaldığım insanları biraz olsun tanıyın, bilin istedim. 15 Temmuz 2016 darbe girişim sonrasında çalıştığım Şifa Üniversitesi’ne el konuldu. Kendime Suudi Arabistan’da 15 bin dolar maaşla bir iş buldum. 2 Eylül 2016 tarihinde İzmir’de uçağa binmek üzereyken alıkonuldum, Erzurum’a götürüldüm ve hapse atıldım. Atatürk Üniversitesi’nde birlikte çalıştığımız Fatih Akdemir ve çocuğumun okuldan öğretmeni Yusuf Kara hakkımda ihbarda bulunmuş. Terör örgütü üyesi olmakla suçlandım ve 9 Kasım 2017 tarihine kadar 14 ay hapiste tutuldum. Cezaevinde iki koğuş değiştirdim. 30 civarında kişiyle birlikte kaldım. 13 Şubat 2020 tarihinde 10. celsede yargılandığım davadan beraat ettim.
‘‘CEZAEVİNDE TERÖRİSTLERLE KARŞILAŞMAYI BEKLİYORDUM ANCAK HİÇ ÖYLE OLMADI’’
Cezaevinde teröristlerle karşılaşmayı bekliyordum ancak hiç öyle olmadı. Hukukun üstünlüğüne güvenmek zorundayız tabi. Hukuk birine terörist diyorsa benim elimden bir şey gelmez. Ama benim gördüğüm benim gibi vatansever, milletine, devletine bağlı dindar Anadolu insanlarıydı oradakiler. Hatta çoğunluğu onları ihbar edenlerin gözlerinde bile kahraman sayılabilecek tipte insanlardı. Erzurum H Tipi Cezaevi’nin koğuşları 4 veya 6 kişiye göre tasarlanmış ama burada kimi zaman 14 kişiyle birlikte kaldık ancak hiç dokuz kişiden az değildik.
‘‘MEDRESE İCAZETLİ TÜRKİYE’NİN TEK PROFESÖRÜ’’
14 kişi kaldığımız dönemde bir fotoğraf çekinmiştik; o fotoğrafa bakarak cezaevinde tanıştığım insanları sizlere de anlatmak istiyorum. En önem verdiğim kişilerden birisi 70 yaşında bir profesör koğuşumuzda bizimle birlikteydi, 9 ay onunla birlikte kaldım. Bu hocamızın 100’ün üzerinde basılı kitabı bulunmaktaydı. Arapça eğitimi için Türkiye’de referans gösterilen kişilerden biri. Ben de ondan 9 ay boyunca kurs aldım. Bu hocamızın bir özelliği de medrese eğitim almış. Medrese icazetli belki de Türkiye’de tek profesörü. Medrese eğitimi almış Erzurum’un eski hocalarından eğitim almış icazet almış, ondan sonra üniversiteye geçmeye karar vermiş hem klasik hem de modern ilimlerin hepsine hâkim bir insan. Bugünlerde moda ya Osmanlıca ikinci Osmanlı diye eğer Osmanlıca öğrenmek istiyorsanız size Osmanlıca öğretecek o adamdı. Belki Türkiye’de Osmanlıca metinlere iyi hâkim insan oradaydı. Türk devletine temsilen yaptığı çalışmalardan dolayı Kazakistan’dan devlet üstün hizmet madalyası almış bir insandı. Koğuşumuzda ö dönem sadece o profesör hocamız yoktu koğuşta 4 tane üniversite hocasıydık.
‘‘MEKKE’DE 8 YIL EĞİTİM GÖRMÜŞ İSLAM FIKIH HOCASI’’
Mekke’de Ümmü’l Kura var malumunuz. İslam ve din eğitimi açısından önemli merkezlerden biri olan bu yerde 8 yıl eğitim görmüş bir İslam Fıkıh hocası. O da bizimleydi.
‘‘ÖĞRETİM ÜYESİ SANATÇI’’
Fotoğrafta olan başka bir öğretim üyesi ise sanatçıydı. Güzel Sanatlar Fakültesi’nde doçentti o zaman. Yurtdışında resim sergileri açmış, belki de dünyada önemli bir ressam olarak ileri de anılacak. Çamaşır suyu ile bize tişört boyamıştı bize de efsane olmuştu koğuşta. O tişörtü hatıra olarak halen saklıyorum.
‘’TERÖRİSTLERLE ÇARPIŞMIŞ, KANLI GÖMLEĞİNİ HALEN SAKLIYOR’’
Başka bir koğuş arkadaşım üniversitenin yıllarca genel sekreterliğini yapmış, üniversiteye katkıları ayrı bir gündem olur. Beni esas etkileyen bir hatırası vardı onu sizinle paylaşmak istiyorum; bu arkadaşımız askerde komando imiş. TİM lideri olduğu bir çatışmada arkadaşı vurulmuş. Mermi yağmuru altında gece izli mermiler havada uçuşuyor, onun altında vurulan arkadaşımın yanına gittim onu orada bırakamazdım, onun öldüğünü ya da yaşadığını da bilmiyordum ama yüklendim alıp geri getirmiş. Mevziiye geldiğinde kendisinin de omuzundan vurulduğunu fark etmiş. Kanlı gömleğimi halen saklıyorum diyordu.
‘‘PKK’LILARIN KÖYÜNÜ BASTIĞI İMAM’’
Koğuşta en ilgi çekici kişilerden biri de cami imamıydı. İmam arkadaşımız Cuma namazlarını kılamadığı için dert yanıyordu. Özellikle Allah’a şikâyet ediyordu ki bunlar beni Cumalarımdan ettiler diye. Erzurum’da görev yaparken gençlik döneminde PKK’lılar görev yaptığı köyü basmışlar ve köyden 6 kişiyi öldürmüşler. Baskın sırasında muhtar odasındaydık diyor, gece karanlığında bize mermi sıkanlardan birini arkadan yakaladım, kolumu boynuna doladım, birlikte yere düştük. Sıksam öldürürdüm o kadar güçlüydüm ki duran adamın üstünden atlayabilecek kadar çevik bir yapıya sahiptim, yere düştüğümde sırtımın ölen arkadaşlarımın kanıyla ıslandığını hissettim ama yine de onu öldüremedim diyor. Demek ki o öldürmeye programlanmamış.
‘‘SÖVENE DİLSİZ, VURANA ELSİZ TÜRÜNDEN BİR İNSAN’’
Bir de Yunus Emre’den ilham alarak çağırdığımız bir arkadaşımız vardı koğuşumuzda, sövene dilsiz, vurana elsiz türünden bir insan. Onca zaman boyunca bir kez öfkelendiğini birine hakaret ettiğini görmedim. Kendisine zulmedenlere dahi aleyhinde konuşmuyordu.
‘‘CANLI BOMBA SALDIRISINDA YARALANMI GAZİ KOMİSER’’
Sonra iki komiser arkadaşımız vardı birlikte kaldığımız; birisi İstanbul’da çalışırken canlı bomba saldırısına uğramış, saldırıda birçok iş arkadaşını kaybetmiş, alnında yara izi olan bir gazi orada koğuşta benimle birlikteydi. Diğeri de en az onun kadar vatan millet sevdalısı bir delikanlıydı. İsyan etmiyordu durumuna gayet rahattı, diyordu ki; askerlik yapmamıştım hocam sayalım ki uzun bir askerlik yapıyorum vatan için.
‘‘ADLİYEDE 10 KİŞİLİK İŞİ TEK BAŞINA YAPAN MÜDÜR’’
Rahatsız olduğu için o gün fotoğrafta bulunmayan bir tutuklu arkadaşım daha vardı; kendisi adliyede müdürmüş, 10 kişinin yapacağı işi yıllarca tek başına yürütmüş, sonra yeni elemanlar alınmış, o da terörden nefret ederdi.
‘‘ÇOCUKLARINA TUTUKLANDIĞINI SÖYLEYEMEYEN GAZETECİ’’
Koğuşumuzun 13. üyesi bir gazeteciydi. Basın yayın işiyle uğraşmış genç bir insan. İlkokul çağında iki kız vardı, onlara bir türlü babalarının tutuklandığını terörle suçlandığını söyleyememişler. Çocuklar babalarını çalışmaya gitti sanıyorlarmış, bu arkadaşımız çocuklarına mektup yazarken benden de İngilizce Almanca bildiğim için birkaç cümle yazmamı istiyordu ki mektupla onları gönderiyordu ki çocuklarına dil öğreniyorum siz de bunları çözmeye çalışın diyerek çocuklarıyla böyle mektuplaşıyordu.
‘‘ERZURUM’UN GÖZÜ KARA ÜLKÜCÜSÜ’’
Hele bir de Erzurum ülkücüsü vardı koğuşumuzda bir alem bir arkadaştı. Kendisini terörle mücadele sorumlusu sanıyordu. Elinden gelse vatanın bütünlüğü için gösterilen bütün hedeflerle tek başına çarpışacak bir adamdı. Öylesine kararlıydı. Tapuda müdürlük yaparken bir milletvekilinin mal varlığına bakmış, bunu tespit ettikten sonra terörle suçlanmış.
‘‘CEZAEVİNDEN ÇIKIP ASKERE GİTTİ’’
Bir de yurt müdürü diye suçlanan genç bir arkadaşımız vardı; 25 yaşında bir ilçedeki öğrenci yurdunun hem temizlik elemanı, hem nöbetçi elemanı, hem bekçisi hem de müdürü kısacası her şeyi. O da beraat etti hamdolsun. Sonradan paylaşımlarını takip ediyorum, çıkar çıkmaz gitti ilk iş olarak askerliğini yaptı. Ondan sonra vatan millet demeye devam ediyor. Askerlik kıyafetleriyle gururla pozlarını vermiş. Vatan sevdasından başına bunların gelmesine rağmen vatan sevgisinden hiçbir şey kaybetmemiş. Bu yaşananları siz yaşasanız bilmiyorum neler hissedersiniz ama çoğu kimse vatan sevdasını hatta her türlü değerlerini kaybeder.
‘‘NE KENDİ KOĞUŞUMDA NE DE KOMŞU KOĞUŞDA TERÖR SEVDALISI BİRİNİ GÖRMEDİM’’
Özet olarak şunu söyleyebilirim; ne kendi kaldığım koğuşlarda ne de komşu koğuşlarda hiç terör sevdalısı, teröre ilgi duyan terörist diyebileceğim birini ben görmedim. Hatta beni tanıştığım insanlar tanıdığım birçok kişiden daha insanlığa faydalı bireylerdi.
‘‘BU BOŞ BİR MEYDAN OKUMA DEĞİL. İDDİALIYIM’’
Şimdi beni dinleyen hatta dinlemeyen vatandaşlara sormak istiyorum; kendinizi bu anlattığım tutukluların herhangi biriyle kıyaslayın, değerleriniz neyse ona göre mukayese yapın; insanlıksa insanlık, ilimse ilim, dinde din, vatan sevgisi, zulme direnme, hakperestlik, dostta sadakat, hangi değeriniz varsa onunla kıyaslayın. Acaba kaç kişi çıkacak diyecek ki bu senin anlattığın kişilerden daha erdemliyim. Merak ediyorum. Bu boş bir meydan okuma değil. İddialıyım lütfen düşünün.
Tutuklu arkadaşlarımın hepsi iş arkadaşları, akrabaları, aralarında din ve milliyet bağı olan kişiler tarafında ihbar edildiler ben de dahil. Birçoğu da beraat etti ben de dahil. Ben kendini Türk ve Müslüman olarak tanımlayan kişilerden zulüm gördüm. Zulmü hiçbir şekilde anlayamam insanın insana hatta insanın doğaya yaptığı zulmü anlayamam ama insanın hukuku olduğu birlikte yaşadığı, iyilik gördüğü insana, komşusuna siyasi yönlendirmeyle nefret duyması zulmetmesi ne kadar acı ne kadar insanlıktan nasibini almamış bir davranıştır. Tiksiniyorum, iğreniyorum başka bir kelime söylemeyeceğim. Sorarım size yüzbinlerce benim gibi vatan evladını hain, terörist diye yaftalamanın sonunda nasıl bir menfaat umuyorsunuz. Benim atıldığım işimi sen mi alacaksın? Yapamazsın ki benim işimi. Gel bir bak öğren önce. Benim kapatılan işyerimi sana mı verecekler? Sen batırırsın onu.
BENİM GİTMEDİĞİM CAMİDE SANA DAHA FAZLA MI YER ÇIKACAK?
Benim gitmediğim camide sana daha fazla mı yer çıkacak? Zaten bana yeryüzü mescit hiç sorun değil. Hayır bu yapılandan bir menfaat ummayın sakın. Dünya menfaatleri para ve iktidar uğruna yaptığınız veya desteklediğiniz zulüm size ancak bunların tersini getirecektir. Bu yapılan zulümler size bela ve mutsuzluk getirecektir. Ders alıp pişmanlık duyan olur mu bilemiyorum bence ihtimal düşük. Ama yine de denemekte fayda var. Onun için bunu söyledim.