Glifosat etken maddesi nedeniyle kansere yol açtığı iddia edilen RoundUp, Türkiye’de de satılıyor. Ancak bilim insanlarına göre tehlike bu ilaçla sınırlı değil. Türkiye’de glifosat kullanımı yıllık 8 bin tonu buluyor.
Alman ilaç ve kimya şirketi Bayer, ABD’de satılan glifosat etken maddeli tarım kimyasalı RoundUp’a karşı açılan davalarda anlaşma yoluna gitti.
Şirket, RoundUp adlı yabani otla mücadele ilacının kansere yol açtığı iddiasıyla açılan 125 bin davanın dörtte üçünün, 10 milyar 900 milyon dolar tazminat karşılığında geri çekileceğini duyurdu.
ABD’deki tazminat anlaşmasının ardından gözler Türkiye’ye çevrildi. RoundUp ve diğer glifosat etkenli kimyasallar Türkiye tarımında da kullanılıyor. Peki, bu durum Türkiye için ne gibi bir risk oluşturuyor?
Gıda mühendisi Dr. Bülent Şık, glifosat etkenli kimyasalların Türkiye’de uzun yıllardır satışta olduğunu ancak Tarım ve Ormancılık Bakanlığı’nın bu maddenin kullanım miktarlarını düzenli olarak açıklamadığını savunuyor.
Glifosatın, tarımda kullanılan pestisitlerden sadece biri olduğunu ifade eden Şık, “Tarım Bakanlığı kendi internet sitesinde bu tip bitki koruma ürünleri olarak nitelediği ürünlerin ne miktarda kullanıldığını, hangi ilde ne kadar kullanıldığına ilişkin verileri ayrıntıları ile açıklıyordu. Ancak 2014 yılından bu yana internet portalı kapatıldı ve bu bilgilere erişmek artık olanaksız” diyor.
Şık, 2001-2002 yıllarında tarımda yıllık 300 ton civarında glifosat kullanımı olduğunu, bu rakamın yıllar içinde çok ciddi oranda arttığını vurguluyor. Bülent Şık, glifosat kullanımının 2013’te 4500-5000 tona çıktığını, 2019 yılı için ise yıllık 8000 tona ulaştığını tahmin ettiğini söylüyor. Yine Şık’ın verdiği bilgiye göre, tarımda kullanılan yıllık pestisit miktarı 60 bin ton civarında iken bunun yaklaşık olarak yüzde 13’ünü glifosat oluşturuyor.
Alman ilaç ve kimya devi Bayer, yabani otlara karşı kullanılan glifosat maddesinin kansere yol açtığı gerekçesiyle hakkında açılan davalarda anlaşma yoluna gitti. Bayer, davacılara 10 milyar 900 milyon dolar ödeyecek. (24.06.2020)
Öte yandan Bayer’in glafosat bazlı tarım kimyasalı RoundUp’ın riskli olduğuna ve yasaklanmasına ilişkin Türkiye’de de açılan bireysel bir dava söz konusu. Dava 10 Temmuz’da görülecek.
Mahkeme, üniversitelerden ve Ziraat Mühendisleri Odası, Türk Tıbbi Onkoloji Derneği gibi kurumlardan görüş istedi. Türk Tıbbi Onkoloji Derneği, ‘ABD’deki çalışmaların kanserojen veya genotoksik tehdit göstermediğini’ savunurken ziraatçiler kullanımı riskli buluyor. Mahkemeye görüş bildiren Ankara Üniversitesi’nden Ziraat Fakültesi Bitkileri Koruma Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Cem Özkan, yapılan bilimsel çalışmaların glifosatın kanserojen etkisi olduğunu gösterdiğini, bu nedenle, RoundUp’ın yasaklanması yönünde bir rapor yazdıklarını söylüyor.
Dünya Sağlık Örgütü’ne (DSÖ) bağlı Uluslararası Kanser Araştırmaları Ajansı (IARC), 2015 yılında glifosatı insanlar için olası kanserojen maddeler sınıfına aldı. DSÖ, 2016’da ise gıda ürünlerinde bir çalışma yaptı ve gıdalarda tespit edilen glifosat kalıntılarının insan sağlığı için bir risk oluşturmadığını söyledi. Avrupa Birliği, glifosat kullanımına yasak getirmezken, Avusturya hükümeti genele aykırı bir karar alarak ülke genelinde glifosat kullanımını yasakladı.
Prof. Özkan, “Biz Avrupa Birliği’ne tabiyiz. Avrupa Birliği eğer bunu yasaklarsa biz de yasaklıyoruz. Avrupa Birliği de bunun çok tehlikeli bir ilaç olduğunu biliyor ama bazı nedenlerden dolayı bunu yasaklayamıyorlar. Yasaklayamadıkları için de kullanımda var ama burada çok ciddi kısıtlamalar da var. Bizde böyle bir durum söz konusu değil” diyor.
Türkiye’de tarımda kullanılan çok sayıda kimyasal madde olduğuna işaret eden Özkan, RoundUp’ın yasaklanmasının, genel kullanım dikkate alındığında çok büyük bir etki yaratmayacağı görüşünde. Türkiye’de yasaklanan ilaçların yerine başka ilaçların kullanıldığını dile getiren Özkan, bu nedenle çözüm olarak ilaç alternatifi yöntemlerin gündeme getirilmesi gerektiğini söylüyor. Özkan, “Avrupa ya da Amerika bir ilacı yasakladığı zaman bunun alternatifini koyuyor. Biyolojik mücadele gibi, biyoteknik mücadele gibi. Dolayısıyla çözüm geliyor. Türkiye’de ise gıda güvenliği problemi var denilerek ilaçlar yasaklanıyor. Ancak yasaklandıktan sonra muadilleri kullanılıyor ve ilaç tüketimi daha çok artıyor. Türkiye’nin bu konuda çok ciddi çalışması lazım” diye konuşuyor.
Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nde ilaç alternatifi yöntemlerle çalıştıklarını söyleyen Özkan, şöyle devam ediyor: “Mesela bağda ilaçlamayı yarı yarıya indirdik. Elmada, cevizde yarı yarıya indirdik. Bunun için de biyolojik mücadele, biyolojik çeşitliliğimizi kullanıyoruz. Zararlıları baskılayan faydalı böcekler var, bunları kullandığınız zaman ilaçta herhangi bir kalıntı olmuyor. İnsan sağlığı için bir risk taşımıyor.”
Peki, glifosat maddesi hangi sağlık etkilerine yol açıyor? Gıda mühendisi Bülent Şık, akademik çalışmalarda glifosatın lenf kanseriyle ilişkili olduğuna dair çok kuvvetli tespitler olduğuna işaret ediyor. Glifosatın aynı zamanda ciddi bir su kirleticisi olduğunu vurgulayan Şık, toprakta ve suda kirletici olarak aylar boyunca kalabildiğini söylüyor.
Bu tip kimyasalların hiçbir zaman tek başına uygulanmadığına da dikkat çeken Şık, “Yani piyasada satılan ticari ürünlerin içerisinde sadece glifosat yok, başka tehlikeli kimyasal maddeler de var. Bu karışım halinin ise kanserojenik etkiyi çok kuvvetlendirdiğine ilişkin çeşitli yayınlar var. Yine akademik çalışmalardan bazılarında glifosatın genetoksik bir kimyasal olduğuna ilişkin bir tespit var. Genetoksik demek genlerde hasarlara yol açan maddeler demektir. Ama genetoksik maddelerin özelliği şudur ki bir gen hasarına neden olması için herhangi bir eşik doza ihtiyaç yoktur” diye konuşuyor.
Teorik olarak tek bir glifosat molekülü dahi vücuda ulaşırsa genlerde hasara yol açma ihtimali olduğunu vurgulayan Şık, halk sağlığını koruma adına Tarım ve Orman Bakanlığı ile Sağlık Bakanlığı öncülüğünde ekolojik tarımsal tekniklere odaklanılması gerektiğine dikkat çekiyor.
Bayer ise, tazminat ödenmesine ilişkin anlaşma kararının, glifosatla ilgili tartışmayı bilimsel arenaya yönlendireceğini vurguluyor. RoundUp’ın kansere neden olmadığını gösteren çok sayıda bilim kuruluşu olduğunu vurgulayan Bayer, “Nitekim Ocak ayında yayınlanan Geçici Kayıt İnceleme Kararı’nda ABD Çevre Koruma Dairesi, glifosata maruz kalmaktan dolayı kaynaklanan herhangi bir insan sağlığı riskinin tespit edilmediği sonucuna vardı” diyor.
Müşterilerinin sağlığının öncelikleri olduğunu ve bu nedenle müşterilerine daha fazla seçenek sunmayı hedeflediklerini bildiren Bayer, davaları sonuçlandırma kararının, sağlık ve gıda tedariğine tam olarak odaklanmalarını sağlayacağını, sürdürülebilir tarım odaklı ek yöntemler geliştirmek üzere 10 yıl içinde beş milyar euro ek yatırım yapacaklarını belirtiyor.