Türkiye’deki genç mülteciler üzerine hazırlanan en geniş kapsamlı araştırmalardan birine göre, 15-30 yaş arası mültecilerden yüzde 43’ü eğitimlerine devam ediyor, yüzde 11’i düzenli bir işte çalışıyor, yüzde 46’sı ise hem eğitim hem de çalışma hayatının dışında. Yüzde 14’ü ise okuma yazma bilmiyor.
Türkiye’deki Genç Mültecilerin Durum ve İhtiyaç Analizi raporu, Genç Mültecileri Destekleme Programı kapsamında, Yaşar Üniversitesi Avrupa Birliği (AB) Jean Monnet Göç Kürsüsü ve Toplum Gönüllüleri Vakfı (TOG) ortaklığında hazırlandı. Rapor, Suriye’nin yanı sıra Afganistan, Somali, Irak ve İran’dan Türkiye’ye gelen 15-30 yaş arası yaklaşık 1500 gençle yüz yüze anket ve mülakat yoluyla görüşmeyi içeriyor.
Çalışma zorunluluğu eğitime engel
Türkiye’de 3,7 milyonu geçici koruma altındaki Suriyeliler olmak üzere 4 milyondan fazla mülteci yaşıyor. Göç İdaresi Başkanlığı verilerine göre, 2019 yılı Mart ayı itibariyle Türkiye’de bulunan Suriyelilerin yaklaşık üçte biri 15-30 yaş arasında bulunuyor. Milli Eğitim Bakanlığı’nın 2018 verilerine göre, Türkiye’deki Suriyeliler arasında en fazla okullaşma oranı yüzde 98 ile ilkokul düzeyinde. Ancak bu oran lise seviyesinde yüzde 19’a, üniversite seviyesinde ise yüzde 5’in altına düşüyor.
Rapora göre, genç mültecilerin eğitimden kopmasında en büyük etken yüzde 30,2 ile çalışmak zorunda olmak. Bunu, yüzde 17,1 oranlar “gelir yetersizliği” ve yüzde 11,6 oranla “dil konusunda yetersizlik” takip ediyor. Ancak kadınlarda “ailelerinin izin vermemesi” ve “dil yeterliliklerinin olmaması”, “çocuk bakmak ve benzeri ailevi sorumluluklar” eğitimi engelleyici nedenler olarak öne çıkıyor.
Öte yandan, “belgelerinin eksik olması” ve “geldikleri ülkedeki eğitimlerini kanıtlayıcı belgelere erişimde zorluk yaşamaları” da önemli engelleyici unsurlar arasında.
Genç mültecilerin toplumla entegrasyonu açısından dil kurslarının önemini vurgulayan raporun koordinatörü Yaşar Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Gökay Özerim, genç mültecilerin entegrasyona kapalı değil aksine hevesli olduğunu belirterek, katılımcıların yüzde 62’sinin daha iyi bir diyalog için Türkçe kursuna ihtiyaç duyduklarını söyledi.
İstihdam ve ekonomik durum
Araştırmaya katılan genç mültecilerin yüzde 11’i düzenli bir işe sahip. Ancak bu grubun yarısından fazlası 1600 liranın altında gelir elde ediyor.
Çalışan genç mültecilerin yüzde 34,2’si işlerinden memnun olmadığını ya da hiç memnun olmadığını belirtiyor. Bunun en büyük nedeni ise “Türk çalışanlarla aynı işi yapmalarına rağmen ücret farklılıklarıyla karşılaştıklarını düşünmeleri.”
İş aradığı halde bulamayanlar bunun en büyük nedeni olarak iş fırsatlarının az olmasını görüyor. Bu görüşte olanların oranı yüzde 34,7. Bu nedeni, yüzde 24,9 gibi çok yüksek bir oranla “dil yeterliliğinin olmaması” takip etmektedir. Katılımcıların yüzde 12,9’u “eğitimlerinin çalışmak için yeterli olmadığını” düşünürken, yüzde 15’i “çalışmak istediklerini ancak devam eden eğitimleri dolayısıyla vakitlerinin olmadığını” belirtti.
Şu anki ekonomik durumlarını nasıl tanımladıkları sorulduğunda gençlerin toplam yüzde 83,5’i “orta ve altında” şeklinde nitelerken “iyi” veya “çok iyi” olarak tanımlayanların oranı sadece yüzde 16,5.
Sosyal uyum ve iletişim
Genç mültecilerin yüzde 48,6’sı hiç dışlanma yaşadıklarını hissetmemişken yüzde 51,4’ü Türkiye’deki yaşamlarında en az bir kez dışlanma hissettiklerini söyledi. Dışlanmanın en fazla hissedildiği alanlar ise sırasıyla sağlık (yüzde 38,4), eğitim (yüzde 28,3), iş yaşamı (yüzde 25,4) ve dil (yüzde 7,9). Sağlık alanındaki dışlanma hissinin en önemli nedeni ise, “dil engeli yüzünden yaşanan sorunlar.”
Katılımcıların yüzde 39’u hiç Türk arkadaşları olmadığını söylerken, sürekli görüştüğü Türk arkadaş sayısı beşten az olanların oranı yüzde 28,7. Mülteci gençler Türklerle arkadaşlık kuramamalarında en önemli etkenin Türkçeyi yeterli düzeyde bilmemek olduğunu düşünüyor.
Türk toplumuyla iletişiminin iyi ya da çok iyi olduğunu düşünenlerin oranı ise yüzde 30,4. Genç mültecilerin yaklaşık yüzde 55’i Türk toplumuyla iletişimi zorlaştıran en önemli etkenin “toplumdaki mülteci algısı” olduğu görüşünde.
Gençlerin yüzde 82’si sinema, konser ya da tiyatroya gitmediğini belirtti. Ayda bir kez gidenlerin oranı ise yüzde 4,5. Yüzde 36,7’si Türk televizyonlarını izlemiyor, yüzde 64,2’si Türk gazetelerini okumuyor. En büyük iletişim araçları ise sosyal medya.
Genç mültecilerin yüzde 31,5’i Türkiye’nin kendileri için “geçici olarak koruma” ifade ettiğini belirtirken, yüzde 27,3’ü Türkiye’yi “yeni bir anavatan” olarak görüyor. Yüzde 22,6’sı için Türkiye “güven ve huzur” anlamına geliyor, yüzde 18,6’sı ise Türkiye’yi “bir süre yaşamak zorunda kaldıkları bir yer” olarak görüyor.
Araştırmaya katılanların yüzde 32’si ülkelerine geri dönmek isterken, yüzde 30,7’si Türkiye vatandaşlığı istiyor. Yüzde 24’ü ne koşulda olursa olsun Türkiye’de yaşam kurmayı gelecek için kendilerine en uygun seçenek olarak görüyor.
Raporun koordinatörü Doç. Dr. Özerim, araştırmanın özellikle eğitim ve istihdam dışında kalan genç mültecilerin çokluğunu ve dil yetersizliğinin yarattığı mesafenin önemini ortaya koyduğunu söyledi. Özerim, eğitim ve istihdam dışında kalan mülteci gençlerin ilerleyen dönemde toplumdan kopabileceğine dikkat çekerek, “İlgili alanlardan genç mültecileri dışlamanın orta ve uzun dönemdeki sosyal maliyetinin, şu anda sağlanan hizmetlerin finansal maliyetinden çok fazla olabileceğini düşünüyorum. Bu nedenle toplumda farkındalık yaratan faaliyetlerin, doğrudan genç mültecilere yönelik düzenlenen faaliyetler kadar gerekli ve değerli olduğu görüşündeyim” diye konuştu.