Ankara’da sivil toplum kuruluşu temsilcileri ve muhtarlarla bir araya gelen CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, “Kimsenin kimliğini, inancını, yaşam tarzını siyasete malzeme etmiyoruz” dedi. Kılıçdaroğlu, siyasetin kamplaşma alanı olmadığını da söyledi.
Ankara’da Kanaat Önderleri Buluşması’nda konuşan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Bu düzeni kim değiştirecek? Beşli çete… Gidiyorsunuz, adamı buluyorsunuz, ‘ihaleyi boş ver, bu işi sana veriyorum’ diyorsunuz. ABD’den, Avrupa’dan para bul, hazine olarak ben sana garanti olacağım diyorsunuz. ‘Ben sana dolar verdim ama ben sana gelir garantisi vereceğim’ diyor. 12 milyon dolara iş yapıyor, 59 milyon dolarlık garanti veriliyor. Aklın alacağı şey değil” dedi.
Kılıçdaroğlu’nun konuşmasından satırbaşları şöyle:
“Daha önce gelmiştim Sincan’a, muhtar arkadaşlarla bir toplantı yapmıştık. Anayasa değişikliğinden önceydi. ‘Bu değişiklik çıkarsa ülke büyük sorunlarla karşılaşır’ demiştim. Sonunda malum bugünkü düzen kuruldu. Bu düzenden kim yararlı kim zararlı?
Esnafa faydası oldu mu? Şoföre bakalım, onlara bir faydası oldu mu? Onlar da zarar ediyorlar. Ev kadınlarına bakalım. Mutfaklarda yangın var. Apartman görevlilerine bakıyorum. Onlar da hayatlarından memnun değiller. Çiftçinin durumu nedir diye bakıyorum. Çiftçinin sesi ayyuka çıkmış nesini anlatayım? Sanayici önümüzü göremiyoruz diyor.
Üniversite mezunlarına bakıyorum. Bir anne baba evladını üniversiteye daha iyi hayat şartlarına kavuşsun diye. Boğazından kesiyor evladını okutuyor. Çocuk üniversiteden mezun işsiz. Bir evde bir işsiz varsa o evde huzur yoktur. Hangi belediye başkanının önüne giderseniz binlerce işsiz dilekçesi var. Demek ki bu düzen onlara da yaramadı.
Bu düzen kime yaradı? Ben dilimin döndüğü kadar anlattım ama yaşayarak öğreniyoruz şimdi. Sarayda oturanlar keyifleri yerinde, hiçbir dertleri yok onların. Çocukları işsiz değil. Paralarla, dolarlarla oynuyorlar. Türkiye’den milyon dolarları ABD’ye gönderiyorlar. Gökdelen kuruyorlar. Neymiş öğrenci yurdu. Manhattan, dünyanın en pahalı yeridir. Dünyalığını neden Manhattan’da gökdelen dikerek yapıyorsun? ABD’de neden çiftlik alıyorsun? Demek ki onların durumu iyi her şey tıkırında.
Sizin evlatlarınız işsizken onların evlatları 5-6 yerden maaş alıyorlar. Bu adalet midir? Bu düzeni kim değiştirecek? Beşli çete… Gidiyorsunuz, adamı buluyorsunuz, gel sana bu işi vereceğim diyorsunuz. İhaleyi boş ver, sana veriyorum diyorum. ABD’den, Avrupa’dan para bul, hazine olarak ben sana garanti olacağım diyorsun. Ben sana dolar verdim ama ben sana gelir garantisi vereceğim diyor. 12 milyon dolara iş yapıyor, 59 milyon dolarlık garanti veriliyor. Aklın alacağı şey değil.
Bir tüccar dükkan açarsa ya zarar eder ya kâr eder dimi, burada zarar etme şansı sıfır. Kâr ise olağanüstü. Enflasyon farkı da veriliyor. İş Türkiye’de, müteahhit Türk neden Amerikan doları? Olur ya Kılıçdaroğlu gelirse bunları elimizden alırsa ne olur diye düşünerek İngiliz mahkemeleri yetkilidir diyorlar sözleşmede. Ben Sincanlılara söz veriyorum. İster İngiliz mahkemeleri, ister Amerikan mahkemeleri, ister Papua Yeni Gine mahkemeleri olsun bu milletin hakkını, hukukunu onların burnundan fitil fitil getireceğim. Sanıyorlar ki biz bunu teslim edeceğiz onlara. Tüyü bitmemiş yetimin hakkını sormazsam ben neden siyasi yapıyorum. Beni onlardan ayıran ben kul hakkı yemem, yolsuzluk yapmam. Ben adaletli davranırım, onlar adaletsiz davranıyorlar.
Oturup düşünmemiz lazım. Memleket hepimizin memleketi. Sorun hepimizin sorunu. O zaman bu sorunu demokratik yollarla çözmemiz lazım. Sandığa gideceksiniz oy kullanacaksınız. Yaptığım çağrı şudur. Elinizi vicdanınıza koyun oyunuzu öyle kullanın. Olay bir Türkiye olayıdır, bir parti olayı olmaktan çıkmıştır artık. Yazık değil mi bu memlekete? Bizim dedelerimiz, babalarımız Milli Kurtuluş Savaşını verdiler. Osmanlı’nın borcunu sonuna kadar ödediler. Hiçbir zaman gidip ülke ülke gidip para dilenmediler. Şimdi bir bakıyorsun Katar’da, bir bakıyorsun Suudi Arabistan’da. Türkiye bu duruma hiç düşmemişti. Yalvarmakla, yakarmakla para mı istenir? Para istersen o sana talimat verecek demektir.
İşin özeti, hepimizin sorumluluğu var. Benim sorumluluğum sizden daha fazla ben bunu da biliyorum. Toplumun her kesimiyle oturup konuşuyorum. Bizim hatalarımız da, eksiğimizde var. Ben bu millete doğruyu söyleyeceğim her zaman. Eksiğimiz var mıydı? Vardı. Kusurumuz var mıydı? Vardı. Yanlışımız var mıydı? Vardı. Şimdi yanlış yapmamaya, milletin sesini dinlemeye, kucaklaşmaya açıkça ifade edeyim toplumun her kesimiyle helalleşmeye gidiyoruz. Hiç kimsenin kimliğini, inancını, yaşam tarzını siyasete malzeme etmiyoruz. Bizim iki kırmızı çizgimiz var bayrağımız ve vatanımız.
Komşularımızın kimliğini, yaşam tarzını sorgulamaya başladık. Bunlar yanlıştır. Siyaset kamplaşma alanı değildir. Siyaset vatandaşa nasıl hizmet ederim bunu anlatma olayıdır. Yeni bir siyaset anlayışını Türkiye’ye getirmek istiyoruz. Bunu beraber yapacağız.
Bize katılmanızı isterim. Adalet istiyorsanız, bize katılın. Hukuk istiyorsanız bize katılın. Bir tek çocuk bu ülkede yatağa aç girmesin diyorsanız bize katılın. Kadın-Erkek eşitliği olsun diyorsanız bize katılın. ‘Tüyü bitmemiş yetimin hakkını koruyun’ diyorsanız bize katılın. Beraber, birlikte mücadele etmek zorundayız. Gün ayrışma değil birlikte olma günü. Sokağa çıkıp cam, pencere, kapı indirmek, kavga etmek değil derdimiz. Bundan kaçınıyoruz zaten. Sandık gelecek demokratik yollarla gidip oyumuzu kullanacağız. Türkiye’nin kaderini değiştireceğiz.
Hata insana özgü bir kavramdır. Hatamız, eksiğimiz olabilir. Önemli olan hatayı tekrar etmemektir. Ders çıkarmaktır. Hatayı tekrar etmezseniz tarihi tekerrür ettirmezsiniz.
Aynı hatalar yapılıyor, aynı sonuçlar elde ediliyorsa bir yerde bir kusurumuz var demektir. Aklımızı iyi kullanmıyoruz demektir. Hayatı sorgulamak bizim görevimizdir zaten. Eğitimin temel felsefesi de budur.
Yapacak çok işimiz var. Türkiye’nin çözülemeyecek hiçbir sorunu yoktur. Yeter ki bu milletin verdiği vergileri çaldırmayalım bütün sorunlar çözülür. Bu ülkeye, huzuru, adaleti getireceğiz.”
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***