Gazeteci Müyesser Yıldız, bir şehit yakınına küfrettiği için İYİ Partili Lütfü Türkkan’ın partiden ihracını ve milletvekilliğinden istifasını isteyen Cumhurbaşkanı Erdoğan ve iktidar sözcülerine 15 Temmuz sonrası şehit yakınları ve gazilere açılan davaları hatırlattı.
Yıldız, 15 Temmuz darbe teşebbüsünden yaklaşık 2.5 ay sonra Diyarbakır Lice’de şehit edilen Üsteğmen Murat Ataş’ın eşi Sezen Ataş’a Gülen cemaati üyesi olduğu gerekçesiyle verilen 6 yıl 10 ay 15 gün hapis cezasının 14 Ekin 2021’de istinaf mahkemesinde 6 yıl 3 ay olarak hükme bağlandığını yazdı.
Müyesser Yıldız, Özetle, 7 ay 15 gün daha az ceza verilmiş oldu. Yargıtay da onarsa, bu şehit eşi “terör örgütü üyeliğinden” cezaevine girecek… Bu durumda da 5 yaşındaki Başak Aslı, ne yazık ki, hem şehit hem de “terörist” çocuğu olacak!.. Ne acı!..’ ifadelerini kullandı.
Odatv eski Ankara Haber Müdür olan gazeteci Müyesser Yıldız şunları yazdı:
İYİ Partili Lütfü Türkkan’ın bir şehit yakınına küfretmesinden sonra İktidar cenahı şehitliğin, şehit yakınlarının önem ve değerini vurgularken muhalefet cenahı, iktidarın geçmişte şehitler için kullandığı ifadelere, şehit yakınları ve gazilere açılan davalara dikkat çekti.
…
15 Temmuz darbe teşebbüsünden yaklaşık 2.5 ay sonra Diyarbakır Lice’den iki şehit haberi gelmişti. Şehitlerden birisi Üsteğmen Murat Ataş’tı.
…3 yıl sonra, hem de evlilik yıldönümlerinde ve sabahın köründe, şehit eşinin kapısı bir başka çalındı. Gelenler polisti. “FETÖ terör örgütü üyesi” olduğu iddiasıyla Sezen Ataş’ı gözaltına almaya gelmişlerdi. Ev didik didik arandı. Şehidin Diyarbakır’dan gelen bavuluna bile bakıldı.
Oysa sadece 15 gün önce Emniyet’ten telefonla aranmış, ifadeye çağrılmış; o da gidip ifade verdikten sonra evine dönmüştü.
Bu defa çağıran, daha doğrusu hakkında gözaltı kararı veren Nevşehir’di. Evi aramaya gelen polisler, şehit eşini alıp Nevşehir’e götürdü. İfadesi alınıp tutuklama istemiyle Savcılığa gönderildi. Savcılık Ataş’ı karakola imza verme ve yurtdışı adli kontrol tedbirleriyle serbest bıraktı.
“Suç Tarihi” 2011-2012
1 ay sonra da hakkında “örgüt üyesi” olduğu iddiasıyla iddianame düzenlendi. İddianame kabul edildi ve Bursa’da dava açıldı.
İddianame, daha önce cemaat evinde kalıp sohbet toplantılarına katılmış ve haklarında “hükmün açıklanması geri bırakılmış” iki itirafçının ifadesine dayandırılmıştı. İtirafçıların beyanına göre, 2011-2015 yılları arasında Nevşehir’de üniversite öğrencisiyken “sohbet toplantılarına” katılmıştı. Bir de yine o yıllarda Bylock kullandığı iddiası vardı.
Dahası; soruşturma aşamasında sadece Sezen Ataş’ın değil, şehit olan eşinin de banka hesapları araştırılmış, ancak bir şey bulunamamıştı.
…
Ve, “hiçbir terör örgütüne üye olmadığım için” diyerek, etkin pişmanlıktan faydalanmak istemediğini bildirdi.
Bu ilk celsede Savcı, esas hakkındaki mütalaasını açıklayıp Sezen Ataş’ın örgüt üyeliğinden cezalandırılmasını istedi.
13 Şubat 2020’deki ikinci celsede de Ataş, 6 yıl 10 ay 15 gün hapis cezasına çarptırıldı.
İstinaf Kararı Bozdu Ama
Dosya o tarihten bu yana Bursa İstinaf’taydı. Yaklaşık 1 ay önce, 14 Ekim’de buradan da oybirliğiyle karar çıktı.
Sonuç mu?
İstinaf; Sezen Ataş’ın “silahlı terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılmasına yönelik ilk derece mahkemesinin kararını yerinde gördükten” sonra “ancak” diyerek, “örgütsel konumu ve örgütsel faaliyetlerinin kapsamının alt sınırdan uzaklaşmayı gerektirecek nitelikte olmadığı sonucuna varılmakla ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına” karar verip yeni hüküm kurdu.
Yeni hüküm ne mi oldu?
Şehit eşine önce, “suçun işleniş biçimi, suç konusunun önem ve değeri, meydana gelen zararın ağırlığı; eylemlerinin yoğunluk, çeşitlilik ve sürekliliği, amaç ve saiki göz önünde bulundurularak” 5 yıl hapis cezası verildi.
Ardından, suçun “mutlak terör suçu” olması nedeniyle 1/2 oranında artırıma gidilip ceza 7 yıl 6 aya çıkarıldı.
Nihayetinde de “cezayı hafifletecek takdiri nedenlerin varlığı” dikkate alınarak 1/6 oranında indirimle, 6 yıl 3 ay hapis cezasına hükmedildi.
Özetle, 7 ay 15 gün daha az ceza verilmiş oldu.
Yargıtay da onarsa, bu şehit eşi “terör örgütü üyeliğinden” cezaevine girecek… Bu durumda da 5 yaşındaki Başak Aslı, ne yazık ki, hem şehit hem de “terörist” çocuğu olacak!..
Ne acı!..
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***