YORUM | ALPER ENDER FIRAT
Batı yine iç politikada çok zor bir dönem geçiren Recep T. Erdoğan’ın imdadına yetişti ve büyükelçiler aracılığıyla onun yelkenine rüzgar taşıdı. Daha önceki yazıda belirtmeye çalıştığım gibi 10 ülkenin büyükelçisinin “Kavala Davasıyla” ilgili yaptığı açıklama, Erdoğan’ın iç politikasına bir rüzgar oldu ve dünyanın büyük devletlerine posta koymuş bir lider konumuna taşıdı onu. Dışarıda nasıl anlaşılırsa anlaşılsın, kendi tabanı için bulunmaz bir fırsat sundu Recep T. Erdoğan’a.
Bununla birlikte, biraz gündemden düştükten sonra, yani bir iki haftaya Osman Kavala tahliye edilir. Önceki gün kabine toplantısından önce AKP Genel Başkanı, ortağı Devlet Bahçeli ile sanıyorum bu konuyu görüştü, Kavala’nın tutuklu kalmasını isteyen cenahtan serbest bırakılması konusunda ricacı oldu. Bu kriz sonucunda bir zaman sonra Osman Kavala serbest kalır, Recep T. Erdoğan Batı’ya posta koyan adam havasıyla kendi tabanında konumunu güçlendirir. Basit bir kazan kazan oyunu. Osman Kavala serbest kaldıktan sonra da Batı için Türkiye’de sorun biter.
15 Temmuz rejiminden Batı dünyasının rahatsız olduğuyla ilgili neredeyse hiçbir işaret görmüyoruz. Türkiye içinde Batı dünyasıyla yakın ilişkileri olanların da bundan gerçek anlamda rahatsız olduğunu gösteren hiçbir şey görmüyoruz. Mesela Nevşin Mengü ile röportaj yapan Aslı Aydıntaşbaş’ın söyledikleri de bu kaygımı teyit eder mahiyette.
Röportajın yapıldığı mecra çok önemli, Batı dünyasının Türkiye’yi takip ettiği en önemli mecralardan biri olan DW Türkçe’nin bir muhabirine, Nevşin Mengü’ye konuşuyor. Aydıntaşbaş, geçmişte sistematik işkencenin eski Türkiye’nin en önemli gündemi olduğundan bahsedip, bugün böyle sorunlar olmadığından, Türkiye’nin Batı dünyasında yer almasıyla birlikte bunun ortadan kalktığından bahsediyor. Yani 15 Temmuz rejiminin yaşandığı Türkiye’nin, Batı sisteminin içinde yer aldığını söylüyor. Bence röportajın püf noktası burası! Türkiye Cumhuriyeti tarihinde hukuksuzluğun en pik yaptığı, yargının tam anlamıyla siyasetin köpeği haline geldiği, bir kitlenin sosyal soykırıma maruz bırakıldığı böyle bir dönemde bu desteğin gelmesi bir hayli ilginç geliyor.
Bugün Türkiye’de Stalin ya da Pol Pot yönetimlerinde olduğu gibi bir işkence olmayabilir evet. Ya da Nazi Almanya’sında olduğu gibi insanlar sırf Yahudi oldukları için toplama kamplarında fırınlara atılmıyor da olabilir ancak bunlar yapılmıyor diye ülkede işkencenin olmadığından bahsetmek, Türkiye’nin Batı dünyasında yer aldığından bahsetmek kesinlikle iyi niyetle telif edilemez.
Nazi Almanya’sında Yahudilere, Romanlara yapılan soykırımdan tek farkın, fırınlarda yakılmamak olduğunu görmeyen göz, sadece kasten görmüyordur.
Üstelik dünyadaki geçmiş faşist yönetimlerin yaptığı gibi sistematik işkencelerin olmaması Türkiye’yi Batı ligine hiç taşımaz. Bu söylem Türkiye’deki bütün hukuksuzlukları, insanlık dışı uygulamaları örtbas etme çabasından başka bir şey değildir.
Bu muhalif görünen tuzu kuruların insan olarak sadece kendi mahallesini görüyor olması da bir başka vahim garabettir. Osman Kavala’dan başka Türkiye’de sorun görmeyenler, kendi mahallesinden olmayan hiç kimsenin can, mal ve mülkiyet hakkını olmayabileceğini de düşünüyorlar.
Sorun Aslı Aydıntaşbaş özelinde olsa sorun yok ancak Türkiye’den Batı ile iyi ilişkiler içinde olan neredeyse bütün gazeteci, yazar, think thank’çiler kapalı kapılar ardında böyle bir Türkiye’nin kulisini de yapıyorlar.
Bugünkü Türkiye’nin Batı’da kulisini yapmak için sadece art niyetli olmak gerekir.
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***