AMED – Mevcut sağlık sisteminin ticarileştiğini belirten sağlıkçılar, Kuzey ve Doğu Suriye’de uygulanan komün modeline işaret ederek, “Kapitalist tıp bedenlerimizi denetlerken, komün bu denetimi kıran bir barikat işlevi görmektedir” dedi.
Amed Sağlık Platformu, 20-21 Aralık tarihleri arasında “Demokratik Toplum ve Sağlık” başlığıyla çalıştay düzenledi. Çalıştayda katılımcılar, “Nasıl bir sağlık modeli” sorusunun yanıtını aradı. Mevcut sağlık sisteminin ticarileştiği eleştirisi yapılan çalıştayda, alternatif modellerin önemine işaret edildi. Düzenlenen çalıştayı ve mevcut sağlık sisteminin alternatifini değerlendiren Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Sağlık Meclisi üyesi Fikret Çalıhan, sağlık hareketinin çok yönlü bir mücadele içinde olduğunu belirterek, mevcut sağlık anlayışının devletin denetim aracı hâline geldiğini kaydetti. Sağlık sistemindeki eğitimin iktidar, eril ve pozitivist bir anlayış ürettiğini dile getiren Çalıhan, bu eğitime hem öğrencilerin hem de akademisyenlerin itiraz etmesi gerektiğini vurgulayarak, “Yeni bir sağlıkçı kimliği inşa edilmelidir. Bu kimlik, toplumun öz değerleriyle buluşan, anti demokratik ilişkilere karşı duran bir kimlik olmalıdır” ifadelerini kullandı.
KOMÜN VE SAĞLIK
Kuzey ve Doğu Suriye’deki sağlık sistemine dikkat çeken Çalıhan, buradaki komün temelli sağlık anlayışının kapitalist tıbbın yarattığı hasta sağlıkçı ilişkisini aşındırdığını söyledi. Rojava’da toplumun kendi sağlığı hakkında söz kurabildiğini belirten Çalıhan, “Komün deneyimi, ‘xwebûn/kendin olma’ hâlidir. Kapitalist tıp bedenlerimizi denetlerken, komün bu denetimi kıran bir barikat işlevi görmektedir” diye konuştu.
Türkiye’de devasa sağlık kurumları ve teknolojiye rağmen toplumsal iyileşmenin sağlanamadığını ifade eden Çalıhan, “Toplum her gün yeniden hastalanıyor. Çünkü bir dengesizlik var. Bu dengenin bir yere oturması gerekiyor” diye belirtti.
Kuzey ve Doğu Suriye’deki komün deneyiminin bu dengeyi kurmak açısından önemli bir yol açtığını söyleyen Çalıhan, kapitalist sağlık sisteminin toplumu değil, sermayeyi esas alan bir modeli devreye koyduğunu vurgulayarak, buna karşın komün kültürün gelişmesi gerektiğini söyledi.
ERİL SAĞLIK SİSTEMİ
Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) üyesi Sevda Onat ise sağlık alanında zihinsel dönüşüm eksikliğinin olduğunu belirtti. Sağlıkçılarda hala toplum üstü bir yaklaşımın hâkim olduğunu söyleyen Sevda Onat, “Sağlığın toplumsallaştırılması konusunda yeterli bir komün ve meclis zihniyetimiz yok. Sürekli özne-nesne ilişkisi üzerinden, hasta doktor ilişkisi kuruyoruz” ifadesini kullandı.
Sekiz yıl boyunca eril ve pozitivist bir sağlık eğitimi alındığını kaydeden Sevda Onat, bunun topluma yansımasının kötü olduğunu belirterek, “Önce sağlıkçıların, sendikaların ve çalışanların kendi dönüşümünü yaşaması, ardından toplumla bir sentez kurması gerekiyor ve sağlığın yalnızca tıbbi tedavilere indirgenemeyecek kadar toplumsal bir olgu olarak ele alınmaması gerekiyor” şeklinde konuştu.
Ekolojik yıkım, savaş, orman talanı ve cezasızlık politikalarının yaşandığı bir toplumda salt medikal bir sağlık anlayışından söz edilemeyeceğini belirten Sevda Onat, “Toplum özgür değilse kendi sağlığıyla ilgili söz ve irade de kuramaz” diye belirtti.
SERMAYE VE SAĞLIK
Mevcut sağlık sisteminin sermayeye hizmet eden, hiyerarşik ve tahakkümcü bir yapı olduğunu belirten Sevda Onat, şöyle devam etti: “Bu sistem sağlıksızlık üretiyor. Biz sağlıkçılar da bu çürümüş sistemin yürütülmesinde birer araca dönüştürülüyoruz. Çözümün, hem toplumun hem de sağlıkçıların söz ve karar hakkı kurabildiği, ahlaki ve politik bir yaşam biçiminde olduğunun bilincindeyiz.”
‘KADINLAR KÖMÜN’DE ÖNCÜ OLMALI’
Kadınların sağlık alanından dışlandığını ve bilgi üretiminden koparıldığını dile getiren Sevda Onat, tarihsel olarak komünün öznesi olan kadınların yeniden öncü rol üstlenmesi gerektiğini söyledi. “Kadınların, kendilerine ait olan sağlık bilgisini geri alarak komünler içinde ve sağlık sisteminin her aşamasında öncülük etmesi gerekiyor. Yaşamı yeniden örmenin yolu buradan geçiyor” dedi.
Kaynak: Mezopotamya Ajansı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***








































