HABER MERKEZİ – Alman hukukçu Prof. Norman Paech, “Ulus-devlet her zaman kapitalizmle bağlantılıdır ve bu, geleceğin modeli değildir” dedi.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti), Demokratik Toplum Süreci kapsamında İstanbul’da 6-7 Aralık’ta 2 gün süren “Uluslararası Barış ve Demokratik Toplum Konferansı” düzenledi. Konferansta, çatışma ve çözüm deneyimler paylaşıldı, alanlarında tanınan birçok isim ise Kürt sorunun çözümü, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın paradigması, bunun sorunların çözümünde yaratacağı etkiyi tartıştı, fikirlerini açıkladı. Konferansa katılan önemli isimlerden biri de Alman hukukçu Prof. Norman Paech.
Mezopotamya Ajansı’na (MA) konuşan Paech, Kürt Hareketi’yle Almanya’nın 1993’te aldığı PKK’yi yasaklama kararına karşı kendisinden idare mahkemesinde dava açması teklifiyle tanıştığını söyledi. Paech, bu tanışmanın ardından geldiği Êlih’te, Kürtlerin yaşadıklarını görünce onların özgürlük davasını kendi davası olarak gördüğünü ifade etti. Mahkemeden istenilen sonuç çıkmasa da o dönemden beri Kürtlerin özgürlük mücadelesi için çaba gösterdiğini ifade eden Paech, dünyadaki özgürlük hareketlerine ilgisine işaret ederek, “Ama bunlar sadece birer aktivizm örneğiydi. Buna karşılık Kürt halkının özgürleşmesine yönelik desteğim doğrudan, daha güçlü bir bağlılıktı ve bu bağlılık günümüze kadar sürdü” dedi.
‘KONFEDERAL BİR YAPIYA GEÇMEK GEREKİR’
Sömürgeleştirilmiş halkların özgürleşmesinin uluslararası hukukun en önemli konularından biri olduğunu söyleyen Paech, bir hukukçu olarak bu hukuka ve insan haklarına dair sözleşmelere bağlı olduğunu, bu nedenle Filistin halkına ya da Küba’ya karşı mesleki bir sorumluluk hissettiğini dile getirdi. Paech, Abdullah Öcalan’la 1996’da Şam’da görüştüğünü ve o görüşmede de Öcalan’ın silahsız mücadeleye yönelik fikirlerini kendisiyle paylaştığını söyledi. Paech, “Ona göre, ulus-devlet her zaman kapitalizmle bağlantılıdır ve bu, geleceğin modeli değildir. Bu nedenle, devleti ele geçirmek değil; gücü, siyaseti ve karar süreçlerini yerel halk, bölgesel topluluklar ve farklı dilsel ya da kültürel gruplar arasında bölüştürerek toplumu demokratikleştirmek gerekir. Ulus-devlet içinde bu mümkün değildir çünkü ulus-devlet emperyalizm ve hegemonik güçle fazla iç içedir. Bu yüzden merkeziyetçiliği bölerek daha federal veya konfederal bir yapıya geçmek gerekir. Bu bakış açısı bizi çok ikna etti ve biz de bu perspektifi benimsedik” diye konuştu.
‘MESELE BİREYSEL HAKLARA İNDİRGENEMEZ’
Paech, Türkiye devletine toplumu demokratikleştirmek için baskı yapmanın Avrupa devletlerinin görevi olduğunu ifade ederek, “Bu mesele sadece bireysel hakları güvenceye indirgenemez; Kürt halkı gibi topluluklara kolektif haklar tanınmak zorundadır. Bu mücadele sadece iç güçle yürütülemez; çevredeki demokratik devletlerin, örneğin İsviçre, Avusturya veya İskandinav ülkelerinin desteği de eklenmelidir. Bu ülkeler, mevcut sınırlar içinde özerklik hakkının tanındığı örneklerdir. Bu arada, 1996’da Öcalan da ‘Biz sadece Türkiye devletinin sınırları içinde özerklik istiyoruz, asla Türkiye’den ayrılmak değil’ demişti” ifadelerini kullandı.
Paech, Abdullah Öcalan’ın barışın; karar alma gücünün toplumun farklı kesimlerine dağıtılmasıyla mümkün olacağı değerlendirmesini hatırlatarak, yerel demokrasinin merkezileşmeye karşı güçlendirilmesi gerektiğini söyledi. Paech, “Bir devlet içinde demokrasiyi geliştirmek için en iyi fikir, ayrılmadan; eski sınırlar içinde kalarak merkezi yapıyı dağıtmak, siyasi gücü hükümet merkezinden yerel birimlere, bölgesel yapılara, topluluklara ve örneğin sivil toplum örgütlerine aktarmaktır. Böylece onların siyasi süreçlere daha fazla etki edebilmesi sağlanır. Bence demokratikleşmenin özü de budur” şeklinde konuştu.
‘PKK YASAĞI KALDIRILMAK ZORUNDA’
PKK’nin İsviçre hariç Avrupa’da “terör örgütü” olarak listelendiğini ve Almanya’da sık sık Kürtlerin PKK üyesi olmakla ya da desteklenmesi nedeniyle yargılandığını söyleyen Paech, “absürt” olarak tanımladığı bu yasanın kaldırılması gerektiğini söyledi. Sivil toplum örgütlerinin, partilerin, politikaların bu yasanın bu yasanın kaldırılması ve PKK yasağının kaldırılması için mücadele etmesi gerektiğini söyleyen Paech, Belçika’nın Yüksek Mahkemesi’nin PKK’nin “terör örgütü” olmadığına dair verdiği kararda kendisinin 93’te ilk kez kullandığı hukuki yapıyı kullandığını belirtti. Paech, “Bu, uluslararası hukukun, Afrika ve diğer yerlerdeki tüm diğer kurtuluş hareketleri gibi PKK’ye de hakları ve ülkelerindeki demokrasi için mücadele etme hakkı olduğunu söyleme platformu verdiği çok geç bir düzeltmedir. Bence bu, sivil toplumun sadece bu konuda yorum yapmakla kalmayıp, bu tür saçma yasalara karşı mücadele etme sorumluluğu olduğunu gösteren en iyi örnek” diye belirtti.
‘DEMOKRASİ YALNIZCA HÜKÜMETİN DEĞİL HALKIN SORUNUDUR’
Uluslararası hukukta ifade özgürlüğü, örgütlenme hakkı ve basın özgürlüğü gibi temel hakların güvenceye aldığını ve pek çok ülkenin bu hakları kendilerinin seçtiğini ve yasalarına yazdığını belirten Paech, “Bu, halkın demokrasiyi talep etmesi çağrısıdır. Demokrasi yalnızca hükümetin sorunu değildir; demokrasi halkın sorunudur ve halk her zaman haklarını korumak için mücadele etmelidir” dedi.
‘DEMOKRATİKLEŞME İÇİN MÜCADELE GEREKİR’
Yaşananların unutulmaması ve hafızaya kaydedilmesi gerektiğini dile getiren Paech şunları söyledi: “Savaştık ve büyük bir savaş başlattık, İkinci Dünya Savaşı. Bu, Alman halkının kalıcı suçudur ve şimdi her gün yaptıklarımızı, Yahudilere, Romanlara ve Sinti halkına karşı yapılan soykırımı ve katliamı hatırlamalı ve hatırlatmalıyız. Bu bizim kaderimizdir ve Türkiye’de de olan biten her şeyi hatırlamalı ve tarihsel hafızanıza kaydetmelisiniz. Ama bence önce devletin ve toplumun demokratikleşmesi için mücadele etmek gerekir. Sonra özerklik, kendi kendini yönetme, ifade özgürlüğü gibi haklar elde edildiğinde, olanları hatırlamak için bir hafıza oluşturmak gerekir. Hatta mahkemeye gitmek ve ‘Hayır, bu sadece onları cezalandırmak için değil, olanları belirginleştirmek ve yazılı bir hafıza oluşturmak için de gerekli’ demek gerekir. Bence bu mücadelenin iki aşaması var; önce diğer derneklerle ve dünyadaki diğer insanlarla birlikte özgürlüğünüz için mücadele etmelisiniz. Sonra anma için mücadele etmelisiniz. Geçmişi yeni topluma nasıl entegre edeceğinizi ve tüm bunlardan nasıl kurtulacağınızı, nefret ve intikam duygusu olmadan nasıl yapacağınıza dair mücadele etmelisiniz.”
MA / Berivan Altan – Hîvda Çelebi
Kaynak: Mezopotamya Ajansı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***








































