HABER MERKEZİ– Üçüncü Dünya Savaşı’nın gölgesinde şekillenen güç dengeleri, Ortadoğu’da açlık, can kaybı ve yerinden edilmelerle birlikte derinleşen krizleri gözler önüne sererken Kürt sorununun çözümü Ortadoğu dinamiklerinde etkili bir gündem olarak duruyor.
Üçüncü Dünya Savaşı güç dengeleri ve yeniden dizaynlarla sürerken Ortadoğu’da can kayıpları, açlık, zorla yerinden etmeler devam etti. 2025 yılı, Suriye’de Geçici Hükümet ve Özerk Yönetimin ilişkileri, İsrail’in başta Filistin olmak üzere İran, Lübnan, Yemen’e yönelik saldırıları, Türkiye’de Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın başlattığı “Barış ve Demokratik Toplum Süreci” sadece Ortadoğu’nun değil bütün dünya ülkelerinin güç dengelerini etkiledi ve etkilemeye devam ediyor.
TÜRKİYE
Türkiye, 2025 yılına Kürt sorununun demokratik çözümüne dair tartışmaların yeniden gündeme gelmesiyle girdi. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat’ta yaptığı “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı”nın ardından PKK’nin kongresini toplayarak kendini feshettiğini açıklaması ve sembolik bir silah yakma töreni gerçekleştirmesi, ülkede ve bölgede yeni bir dönemin kapısını araladı. PKK tarafından atılan bu tarihi adımlara karşın, devlet cephesinden somut ve kapsayıcı düzenlemelerin hayata geçirilmemesi eleştirilmeye devam ediyor. Abdullah Öcalan hakkında AİHM’in verdiği “umut hakkı” kararının uygulanıp uygulanmayacağı, PKK gerillalarının hukuki ve siyasi statüsü ile cezaevlerindeki siyasi tutsakların durumu, yıl boyunca çözüm tartışmalarının en temel başlıkları olmaya devam etti.
Türkiye açısından baskı politikalarının derinleştiği bir yıl olarak kayda geçen 2025 yılı, Kürt siyasetçilere, muhalefet partilerine, gazetecilere ve sivil toplum örgütlerine yönelik yargı eliyle antidemokratik uygulamalar sürdü. Başta Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) belediyeleri olmak üzere CHP belediyelerine yönelik kayyim politikası da seçimde ağır bir yenilgiye uğrayan iktidarın baskıcı politikalarının devam ettiğini gösterdi.
SURİYE
Suriye, 14 yıllık iç savaşın ardından iktidar değişikliğiyle yeni ve sancılı bir döneme girdi. HTŞ lideri Ahmed El Şara’nın geçici cumhurbaşkanı ilan edilmesi, ülkedeki güç dengelerini köklü biçimde değiştirdi. Ancak rejim sonrası dönemde güvenlik sağlanamadı. İnsan kaçırma, yargısız infaz ve keyfi tutuklamalar arttı. Birleşmiş Milletler (BM) raporları, özellikle Aleviler, Dürziler, Hristiyanlar ve Bedevilerin yeni yönetime bağlı silahlı güçlerce hedef alındığını ortaya koydu. Bu tablo, Esad sonrası Suriye’de siyasi dönüşümün halklar açısından ciddi bir belirsizlik ve tehdit ortamı yarattığını gösterdi.
Bu süreçte sahadaki en kritik gelişmelerden biri, Kuzey ve Doğu Suriye’de yaşandı. Türkiye destekli paramiliter grupların saldırıları ve Tişrîn Barajı’na yönelik operasyonlar karşısında QSD ve bölge halkı direnişini sürdürdü. Özerk Yönetim ile Şam arasında imzalanan 10 Mart Anlaşması, ateşkes ve siyasal temsil açısından kritik bir eşik olarak öne çıksa da, geçici hükümetin anlaşma maddelerini hayata geçirmemesi yeni gerilimlerin önünü açtı.
IRAK
Bu yıl, Irak ve Federe Kürdistan’da halkın ağır kriz yılı olarak kaydedildi. Enerji altyapısına yönelik sistematik saldırılar, maaş ödemelerinin durması ve ekonomik çöküş günlük yaşamı felç ederken, devlet kurumlarındaki yolsuzluk ve milis grupların varlığı güvenlik ve yönetim boşluğu yarattı. Federal hükümet ile Kürdistan yönetimi arasındaki bütçe ve petrol anlaşmazlıkları, hükümetin bir yıl boyunca kurulamayışıyla birleşince halk, kamu hizmetlerinden mahrum kaldı. DAİŞ hücreleri ve yerel silahlı gruplar güvenliği tehdit ederken, Maxmur Mülteci Kampı kuşatma altında kaldı, tarım ve su krizleri göçü artırdı. Eğitim, sağlık ve kadın hakları alanlarında yaşanan aksaklıklar, gençlerin göçü ve toplumsal umutsuzluğu derinleştirdi.
İSRAİL-FİLİSTİN
2025 yılı da İsrail ve Hamas arasındaki çatışmaların gölgesinde başladı. 7 Ekim 2023’te Hamas’ın saldırısına karşılık İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırıları nedeniyle binlerce sivil yaşamını yitirdi. Çatışmaların altıncı gününde, 13 Ekim’de İsrail ordusu, kuzey Gazze’nin tahliyesini emretti. BM’ye göre 1 milyondan fazla kişi evlerini terk etmek zorunda kaldı.
2025 yılında geçici ateşkesler yapılsa da Gazze’de yaşanan insani kriz, Ağustos 2025 itibarıyla kıtlık boyutuna ulaştı. Entegre Gıda Güvenliği Aşama Sınıflandırması (IPC), yüz binlerce kişinin açlık tehdidi altında olduğunu ve yardım erişiminin engellendiğini belirtti.
Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Başkanı Donald Trump, 29 Eylül’de iki yıldır süren savaşı sona erdirmeyi amaçlayan 20 maddelik “barış planını” açıkladı. Plan rehinelerin serbest bırakılmasını, Hamas’ın silahsızlandırılmasını ve İsrail’in askeri operasyonlarının sona ermesini içeriyor. 18 Ekim’de BM Güvenlik Kurulu tarafından da onaylanan planın ikinci aşaması kapsamında Gazze’de ateşkes ve sonrasındaki yeniden inşa sürecindeki uluslararası süreçlerin koordine edilmesinde kilit rol oynaması planlanan “Barış Kurulu”nun da 2026 yılının Ocak ayında açıklanacağı duyuruldu.
Aralık ayında ise 2025’te İsrail’in idari ve güvenlik kontrolü altında bulunan ve Batı Şeria’nın yaklaşık yüzde 60’ını oluşturan “C bölgesi”nde yüzlerce Filistinlinin yerinden edildiği, bunun büyük ölçüde İsrail tarafından verilmesi neredeyse imkânsız olan inşaat izinlerinin bulunmadığı gerekçesiyle Filistinlilere ait ev ve yapıların yıkılmasından kaynaklandığı belirtildi.
Yerel sağlık yetkililerine göre, 2025 boyunca İsrail saldırılarında 66 binden fazla kişi öldü, 170 bin kişi yaralandı. Sadece bu yıl en az 51 gazetecinin öldürüldüğü Gazze’de hala güvenlik ve gerçek bir barış ihtimali belirsizliğini koruyor.
İSRAİL-LÜBNAN HATTINDA GERİLİM DEVAM EDİYOR
İsrail-Lübnan arasında 2023’ten bu yana gerilim devam ediyor. 2024’te başlayan ve binlerce kişinin yaşamını yitirmesine neden olan saldırıların ardından 2024 yılının sonunda ABD ve Fransa arabuluculuğunda sağlanan ateşkes ihlaller nedeniyle tam anlamıyla sağlanamadı.
Lübnan Sağlık Bakanlığı’nın verilerine göre İsrail’in 27 Kasım 2024 ile 27 Kasım 2025 tarihleri arasındaki bir yılda, ülkeye düzenlediği saldırılarda 335 kişinin hayatını kaybettiği, 973 kişinin yaralandığı bildirilmişti.
Lübnan’da yaşanan çatışmalar ülkenin iç gündemini de belirledi. Ağustos sonunda hükümetin Hizbullah’ı silahsızlandırmaya ikna etmek için bir plan hazırlayacağı açıklanmıştı. Plana göre Lübnan ordusu Litani’nin güneyindeki tasfiyeyi gerçekleştirecek ve ardından ülkenin geri kalanında Hizbullah’ı silahsızlandırmaya çalışacaktı. Hizbullah plana tepki göstererek İsrail saldırıları devam ettiği sürece silah bırakmayacağını açıkladı.
İsrail, Lübnan’da 8 Ekim 2023’ten sonra ele geçirdiği stratejik tepeleri hala işgal altında tutarken, onlarca yıldır elinde bulundurduğu bazı bölgelerdeki varlığını da sürdürüyor. İsrail ile Lübnan arasındaki ateşkes için ABD, Fransa ve BM’nin dahil olduğu izleme mekanizmasının yıl bitmeden görüşmesi bekleniyor.
İRAN: SAVAŞ, BASKI VE TOPLUMSAL GERİLİMLER
2025 yılı İran için hem dış politikanın merkezinde yer alan İsrail ile yaşanan doğrudan çatışmalar hem de iç politikada yoğunlaşan baskı ve insan hakları ihlalleriyle anıldı. 12 Haziran’da İsrail’in İran’ın nükleer tesislerini, askeri altyapısını ve stratejik hedeflerini kapsayan kapsamlı hava saldırısı, Tahran ile Tel Aviv arasındaki gerilimi doğrudan savaşa dönüştürdü. Bu operasyonun ardından İran, İsrail’e balistik füzeler ve insansız hava araçlarıyla karşılık verdi.
İran İsrail savaşının hemen ardından ABD ordusu da İran’daki nükleer tesislere İran’ın nükleer kapasitesini zayıflatmak ve caydırmak amacı taşıdığı belirtilen hava saldırıları düzenledi. Trump, İran’a karşı gerektiğinde daha fazla askeri eyleme geçilebileceğini açıkça belirtti ve İran’ın koşulsuz teslim olmasını ya da nükleer programını durdurmasını istedi. Trump arabuluculuğuyla İran ve İsrail arasında 24 Haziran 2025’te yürürlüğe giren bir ateşkes sağlandı.
İran’da baskı ve insan hakları ihlalleri de derinleşti. İnsan hakları örgütleri, İsrail ile çatışmaların ardından rejimin “ulusal güvenlik” gerekçesiyle muhaliflere, insan hakları savunucularına, gazetecilere, sosyal medya kullanıcılarına ve etnik ile dini azınlıklara yönelik geniş çaplı bir tutuklama ve baskı yaptığını açıkladı. Yüzlerce kişi gözaltına alındı pek çok kişi “casusluk” suçlamasıyla idam edildi. Rejim tarafından genişletilmek istenen ölüm cezası kapsamı ve ağır cezalandırma politikaları, ulusal ve uluslararası insan hakları örgütlerince tepki çekti. İran İnsan Hakları (IHRNGO), İran’da Ocak-Kasım 2025 tarihleri arasında en az bin 426 kişinin idam edildiğini kaydederek dünya kamuoyuna duyarlılık çağrısı yaptı.
PAKİSTAN
2025 yılı, Pakistan açısından Hindistan ve Afganistan başta olmak üzere komşu ülkelerle ilişkilerin askeri gerilim, sınır çatışmaları ve karşılıklı suçlamalar ekseninde şekillendiği bir yıl oldu. Keşmir hattında tırmanan çatışmalar, Afganistan’a yönelik hava saldırıları ve Belucistan merkezli gelişmeler, Pakistan’ın hem iç hem de dış politikasında belirleyici oldu. Hindistan–Pakistan hattındaki çatışmalarda en az 43 kişinin hayatını kaybettiği bildirildi. Gerilimin arttığı Mayıs ayında Pakistan, caydırıcılık mesajı vererek balistik füze denemesi gerçekleştirdi ve bölgedeki askeri tansiyon daha da yükseldi.
DEMOKRATİK BELUCİSTAN CUMHURİYETİ
2025 yılında Pakistan’ın güneybatısındaki Belucistan bölgesi halkın Pakistan’a karşı yürüttüğü mücadelede yeni bir aşamaya geçtiği bir yıl oldu. 9 Mayıs 2025 tarihinde “Demokratik Belucistan Cumhuriyeti”ni ilan ettiklerini açıkladı. Bu ilan, Mir Yar Baloch gibi liderler tarafından Hindistan’ın başkenti Yeni Delhi’de yapılan bir basın toplantısında duyuruldu ve “Belucistan artık bağımsız bir devlettir” ifadeleriyle kamuoyuna aktarıldı. Bu ilan, Pakistan’ın Belucistan’daki kimlik ve özerklik mücadelesi tarihinde önemli bir dönüm noktası olarak değerlendirildi.
AFGANİSTAN
Pakistan ile 2021 yılında iktidarı yeniden ele geçiren Taliban yönetiminin Afganistan’ı arasındaki ilişkiler 2025’te sınır güvenliği ve karşılıklı saldırılar üzerinden sertleşti. İki ülke arasındaki sınır hattında yaşanan gerilim, zaman zaman silahlı çatışmalara dönüştü. Çatışmaların ardından 15 Ekim’de duyurulan 48 saatlik ateşkes, taraflar arasında Türkiye ve Katar’ın desteğiyle Katar’ın başkenti Doha’da yapılan müzakerelerin sonuna kadar uzatıldı. 31 Ekim’de yapılan ateşkesin devamlılığı kararı alınmış olsa da Pakistan Afganistan’a saldırdı. Son saldırı, iki ülke arasındaki gerginliğin daha da derinleşebileceği ve sınır hattında güvenlik risklerinin artabileceği yönündeki kaygıları yeniden gündeme taşıdı.
Afganistan’ın Pakistan ile ilişkilerinin yanında ülke halkı Taliban rejiminin baskıları, depremler ve susuzluk gibi pek çok sorunla yüzleşiyor. Mercy Corps adlı uluslararası yardım kuruluşu, Afganistan’ın başkenti Kabil’in modern tarihte tamamen susuz kalan ilk büyük şehir olma tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu açıkladı. Raporda başkentteki mevcut eğilim devam ederse şehrin 2023 yılına kadar tüm yeraltı sularının tükenebileceği açıklandı.
Afganistan’da Ağustos ayının sonunda ülkenin doğusundaki Kunar vilayetinde 6 büyüklüğündeki depremde en az 2 bin 205 kişinin öldüğü, çok sayıda çocuğun da hayatını kaybettiği bildirildi. Yine Kasım ayında ülkenin kuzeyinde Samangan, Balkh ve çevre vilayetlerde hissedilen 6 büyüklüğündeki depremde geniş çaplı yapısal hasar oldu. Uluslararası raporlara göre en az 26 kişi yaşamını yitirdi bin 172’den fazla kişi yaralandı.
TALİBAN REJİMİNE KARŞI MÜCADELE EDEN KADINLAR
Depremde dikkat çeken noktalardan biri ise Taliban rejiminin kadınlara yönelik politikalarıydı. Baskıcı politikalarla sosyal yaşamdan tamamen koparılmaya çalışılan kadınlar, deprem sonrası sağlığa erişimde de ciddi sorunlar yaşadı. Yaralanan kadınlar ve kız çocukları, tıbbi bakım konusunda ciddi eksiklikle karşılaştı. Kadınların erkek doktorlardan tedavi görmesinin engellenmesi, kadın doktorların çalışmasına izin verilmemesi de pek çok kadının hayatını kaybetmesine ve uluslararası kamuoyundan ciddi tepkilere yol açtı.
Taliban’ın 2021’de yönetimi ele geçirmesinden bu yana Afganistan’da kadınlar ve kız çocuklarına yönelik yasaklar sistematik biçimde genişletiliyor. Kız çocuklarının 6’ncı sınıftan itibaren eğitimi engellenirken, kadınların erkek refakatçi olmadan seyahat etmesi, parklara girmesi, uçuş yapması ve spor salonlarını kullanması yasaklandı. Kadınlar, zorunlu hicap ve burka uygulamaları ile karşı karşıya kaldı. Devlet kurumlarında, sivil toplum örgütlerinde ve BM’de çalışması yasaklanan kadınların üniversite eğitimleri tamamen askıya alındı.
Bütün bu baskılara rağmen kadınlar yer altı okullarıyla, dijital platformlarla ve sanatla mücadelelerine devam ediyor, rejime karşı ulusal ve uluslararası bir dayanışma gösteriyor.
KÖRFEZ ÜLKELERİ
2025 yılı Körfez ülkeleri açısından hem bölgesel entegrasyon arayışlarının hız kazandığı hem de insan hakları ihlalleri, savaş ve insani krizlerin derinleştiği bir yıl oldu. Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) ülkeleri, yıl boyunca siyasi ve ekonomik birlikteliği güçlendirmeye dönük adımlar atarken, bu süreç baskıcı rejim pratikleri ve bölgesel çatışmalarla iç içe ilerledi.
2023 yılında KİK üyesi ülkeler arasında prensipte “tek turist vizesi” olarak adlandırılan ve kamuoyunda “Körfez Schengeni” olarak tanımlanan uygulamanın yıl sonunda ya da 2026 yılında hayata geçmesi bekleniyor. Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Suudi Arabistan, Katar, Bahreyn, Kuveyt ve Umman’ı kapsayan bu sistemin Körfez’de ekonomik entegrasyonun derinleştirilmesini amaçladığı ifade ediliyor.
2025 yılında Yemen, 2014’ten bu yana süren iç savaşın yarattığı çok katmanlı krizlerle gündemdeydi. Kuzey ve başkent Sanaa’yı kontrol eden İran destekli Husiler karşısında BM tarafından tanınan merkezi hükümet sahada etkisizleşirken, BAE destekli Güney Geçiş Konseyi (STC) güneyde Hadramout ve Mahra gibi stratejik bölgelerde fiili güç olarak öne çıktı. Husiler, 2023’ten bu yana Kızıldeniz’de İsrail’e bağlı ticari gemilere yönelik saldırılarını 2025’te de sürdürdü. Nisan ayında ABD de pek çok bölgeye hava saldırıları düzenledi. Haziran ayında ise Husiler, İsrail’in Filistinlilere yönelik saldırılarına tepki gösterdiklerini belirterek yeni saldırılar gerçekleştirdi. Tüm bu gelişmeler Yemen’in 2025’te sadece iç savaşın değil, bölgesel ve küresel güç mücadelesinin de merkezi sahalarından biri olduğunu ortaya koydu.
Suudi Arabistan’da ise 2025 yılı, insan hakları ihlallerinin en sert biçimde gündeme geldiği dönemlerden biri olarak kayıtlara geçti. Yıl boyunca en az 340 kişinin idam edildiği rapor edilirken, Sudan iki yıl üst üste idam sayısında kendi rekorunu kırdı.
Umman 2025’te arabulucu rolüyle öne çıktı. Maskat yönetimi, Yemen’de Husiler ile ABD arasında saldırıların durdurulmasına dönük temaslara ev sahipliği yaparken, kaçırılan gemi mürettebatlarının serbest bırakılmasına yönelik girişimlerde de aktif rol oynadı. Ülke, petrole olan bağımlılığını azaltmayı, ekonomiyi çeşitlendirmeyi ve toplumsal refahı artırmayı hedefleyen 2021–2040 dönemini kapsayan ulusal bir kalkınma yol haritası olan Umman Vizyonu 2040 hedeflerine odaklandığı bir yıl geçirdi.
KUZEY AFRİKA
2025 yılı Fas’ta gençliğin artan yoksulluk, işsizlik ve kamusal hizmetlere erişim sorunları karşısında sokağa çıktığı bir yıl oldu. Kendilerini “GenZ 212” ve “Moroccan Youth Voice” olarak tanımlayan anonim gençlik ağlarının çağrısıyla ülkenin birçok kentinde eş zamanlı protestolar başladı. Eylemlerde gençler, hükümetin sağlık ve eğitim gibi temel alanlara kaynak ayırmak yerine 2030 FIFA Dünya Kupası kapsamında stadyum ve altyapı projelerine öncelik vermesini protesto etti. “Stadyum değil hastane”, “Kupaya değil hayata yatırım” sloganları öne çıktı.
Cezayir de Libya’daki siyasi çıkmazın aşılması için Tunus ve Mısır’la birlikte diplomatik girişimlerini sürdürdü.
Tunus’ta, geçen yıl Cumhurbaşkanı Kays Said’in meclisi feshetmesi ve anayasal düzenlemeler ülkede siyasi bir krize yol açmış ve protestolar gerçekleşmişti. Bir önceki yılın etkileri bu yıl da yönetimin muhalefete dönük baskıyı arttırmasıyla devam etti. Siyasetçiler, gazeteciler, hukukçular ve aktivistler “devlete karşı komplo” suçlamalarıyla yargılandı.
Sudan, iki yılı aşkın süredir süren ve ülkeyi derin bir insani krize sürükleyen iç savaşın merkezindeki bir yılı daha geride bıraktı. Ordu ve Hızlı Destek Kuvvetleri (RSF) arasındaki çatışmalar sivillerin de yoğun bir şekilde etkilendiği bir biçime evrildi. Ülkede yaşanan çatışmalarda ve saldırılarda yüzlerce sivil hayatını kaybetti. BM ve uluslararası insan hakları örgütleri, yoğun bombardımanlar ve temel hizmetlerin engellenmesi nedeniyle sağlık, gıda ve barınma koşullarının her geçen gün kötüleştiğini açıkladı. WHO ve BM yetkilileri sivillerin korunması çağrısında bulundu. BM verilerine göre Sudan, 14 milyondan fazla kişiyle dünyanın en büyük yerinden edilme krizini yaşamaktadır. Yaklaşık 25 milyon insanın açlıkla mücadele ettiği ülkenin 2026 yılı için “Acil Durum İzleme Listesi”nin başında yer aldığı belirtilmektedir.
Libya’da 14 yıldır devam eden iç savaş ülkenin bu yılı da kırılgan ateşkesler ve süreklilik kazanan siyasi çıkmazlarla geçirmesine neden oldu. Ülke Batı’da (Trablus) BM tarafından tanınan Ulusal Birlik Hükümeti (GNU) ve Doğu’da (Bingazi) Temsilciler Meclisi tarafından desteklenen hükümet arasında bölünmüş durumda.
Mısır, Gazze’de süren ateşkes süreçlerine dahil oldu. Ülke, Türkiye ve Katar ile birlikte İsrail-Hamas hattında yürütülen arabuluculuk görüşmelerinde rol oynadı. Hamas heyetleri Kasım ayında Kahire’de Mısır istihbaratıyla bir araya geldi.
MA / Hivda Çelebi
Kaynak: Mezopotamya Ajansı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***








































