Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan, eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş hakkında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) tahliye kararını kesinleştirmesine ilişkin olarak, “Sayın Demirtaş’ın tahliyesiyle ilgili hukuka uymamız gerektiğini ifade ediyoruz. AİHM kararına uyulması ve tahliyenin gerçekleştirilmesi uygun olacaktır” dedi. Erbakan, Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nun İmralı’ya gitmesinin uygun olmadığını ifade ettiklerini belirterek, “Çok gidilmek isteniyorsa, bu konuda çok istekli olan Sayın Bahçeli’nin görüşme yapması gerektiğini ifade etmiştik” ifadesini kullandı.
Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan, partisinin 3. Olağan Büyük Kongresi öncesinde basın yayın organlarının Ankara temsilcileriyle bir araya geldi. Burada gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunan Erbakan, şunları söyledi:
“Türkiye genelinde ses getiren bir organizasyonu gerçekleştirmeye hazırlanıyoruz. Birinci büyük kongremizde 45 bin katılım, ikincide 65 bin katılım olmuştu. Üçüncü büyük kongremizden inşallah 100 bin katılım ile kongremizi gerçekleştirip bir çelikleşme ve iktidara yürüyüş kongresi olarak hayata geçirmek istiyoruz.
‘Kuramazlar, yapamazlar, başaramazlar, yüzde 1 bile oy alamazlar’ dediler ancak partimizin girmiş olduğu iki seçimde gösterdiği başarılar ortadadır. Hem üye sayısı bakımından, hem de oy oranı bakımından Türkiye’nin 3’üncü büyük partisi olduk. Biz, hazine yardımı alan, iktidar gücü olan, medya gücü olan, dış güçlerin desteğini alan bir parti değiliz. İman, azim ve aşkla, 7 senemizi geride bıraktık. İnşallah yeni dönemde daha çok çalışacağız, daha çok terleyeceğiz ve önce 1 milyon üye hedefine, sonra da iktidar hedefine emin adımlarla yürümeye devam edeceğiz.”
“Asgari ücret, yoksulluk sınırının dörtte birinden daha az”
Erbakan, hayat pahalılığına ve yoksulluğa dikkati çekerek, şunları söyledi:
“Türkiye’nin sorunları malum. Emekli maaşı, açlık sınırının neredeyse yarısı seviyesinde. Asgari ücret, yoksulluk sınırının dörtte birinden daha az. İki asgari ücret giren bir hane bile yoksulluk sınırının yarısı kadar bir gelirle yaşam mücadelesi vermek durumunda kalıyor. Bekar bir çalışanın geçinme maliyeti bile iki asgari ücret seviyesine gelmiş durumda. Bu hesaba baktığımızda, Türkiye’de halkın yüzde 45’i açlık sınırının altında, yüzde 80’i de yoksulluk sınırının altında yaşam mücadelesi veriyor.
“Türkiye’de sosyal yardımlar ve sadaka ekonomisi hakim olmuş durumda”
Öte yandan borçlar alarm veriyor. Vatandaşın bankalara olan borçları 5,2 trilyon seviyesine geldi. AK Parti iktidara geldiğinde bu 6,6 milyar liraydı. Yani geçen 23 senede vatandaşın bankaya olan borçları 800 misli artmış. Bununla beraber esnafın ve işverenin borçları, kredileri 16,3 trilyon seviyesine geldi. AK Parti iktidara geldiğinde 88 milyar lira seviyesindeydi. Neredeyse 200 misli artmış. Bireysel kredi borçlu sayısı son bir yılda 43 milyon kişiye ulaştı. Peki bu borçlar yapılıyor fakat ödenebiliyor mu? Hayır ödenemiyor, çünkü icra dosyaları 25 milyona yaklaştı. Türkiye’de sosyal yardımlar ve sadaka ekonomisi hakim olmuş durumda. Açlık ve yoksulluk sınırının altındaki milyonlara sosyal yardımlarla ayakta tutmaya çalışılıyor.
“2 milyon çocuğun ‘ağır yoksulluk’ içinde yaşadığı belirlendi”
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın verilerine göre, 4 milyon 262 bin haneye sosyal yardım yapılıyor. Bu, neredeyse 20 milyon insanın sosyal yardımlarla geçinmesi demektir. ALO 144 Sosyal Yardım Hattı’na yapılan başvurular rekor seviyeye ulaştı. Bakanlık kaynaklarına göre, hattın günlük çağrı sayısı 17 bine ulaşıyor. Milletimiz yanıyor, SOS veriyor. OECD’nin raporuna göre Türkiye’de 6 milyon çocuk yoksulluk içerisinde. TEPAV’ın yaptığı araştırmaya göre 0-17 yaş grubunda 7 milyon çocuk yoksulluk içinde yaşıyor. 2 milyon çocuğun ise ‘ağır yoksulluk’ içinde yaşadığı belirlendi.
Türkiye’nin 2018’de geçtiği başkanlık sisteminin ardından aradan geçen 7 yılda ne oldu bahsetmek istiyorum. Açlık sınırı 14 kat, yoksulluk sınırı 15 kat, dolar kuru 7,5 kat, enflasyon 2,5 kat, faizler 6 kat, yardıma muhtaç hane sayısı yüzde 50, kredi ve kart borcu 5 kat, yasal takibe düşen bireysel borçlular 4 kat arttı. ‘Verin yetkiyi, görün etkiyi’ demişlerdi ancak gördüğümüz etki, kendilerinin iddia ettiği gibi bir yetki olmadı.”
“Yapılan anketlerde de yargıya güven oranı Türkiye’de yüzde 30’un altına düşmüş durumda”
Türkiye’deki adalet sistemini de eleştiren Erbakan, şunları söyledi:
“Adalet, milli görüş olarak bizlerin olmazsa olmazıdır. WJP isimli kurum, Türkiye’nin de aralarında yer aldığı 142 ülkede bağımsız yargı, hukuk devleti, adil yargı sistemi, yargı üzerinde siyasi güç etkisi gibi süreçleri ölçüyor. Bu ilkeler bakımından Türkiye bu yıl birkaç basamak daha düşerek 117’nciliğe geriledi. Angola, Nijer, Madagaskar, Rusya, Honduras gibi ülkeler hukukun üstünlüğü sıralamasında Türkiye’nin üzerinde. Yapılan anketlerde de yargıya güven oranı Türkiye’de yüzde 30’un altına düşmüş durumda. 2010 yılında bu oran yüzde 60’lar seviyesindeydi. Yani millet de adil bir yargılama olmadığını, hukukun üstünlüğünün olmadığını, yargının siyasi gücün etkisinde olduğunu görüyor.
İktidar yorgundur, iktidar sorunlara çözüm olması gerekirken sorunların kaynağı haline gelmiştir, yıpranmıştır. Bundan sonra yapacakları en hayırlı iş, bir an önce erken seçime Türkiye’yi götürmek ve iktidar değişiminin sağlanmasıdır. İktidar değişiminin de 50 senelik tarihimizde olduğu gibi milli görüş yönünde bir değişim olursa Türkiye ve millete fayda sağlayacağını ifade etmek isterim.
“Paylaşımda adalet diyorsunuz ama Sinop Boyabat’ta bir bakır madenini 3,5 milyar liraya özelleştiriyorusunuz”
Milli görüş davası demek, inancımız demek. Paylaşımda adaletin, yönetimde adaletin, yargıda adaletin tesis edilmesi demek. Bizim gibi yaşayan, bizim gibi düşünen, bizimle aynı okullara gitmiş, bizim gibi eşleri başörtülü olan kimselerin iktidarda olması, bizim için yeterli değil. Paylaşımda, yönetimde ve yargıda adalet için peygamberler mücadele etti. Peygamberler, insanlar sadece namaz kılsın, oruç tutsun, başını örtsün diye gönderilmedi. Bunlarla beraber, paylaşımda adaleti tesis etmek için uğraştı. Paylaşımda adalet diyorsunuz ama Sinop Boyabat’ta bir bakır madenini 3,5 milyar liraya özelleştiriyorusunuz. Bunu yaptıktan sonra umreye giderek insanın kendisini kurtarması mümkün olmaz. Çünkü bu kul hakkıdır. Yine yargıda çifte standart olursa, yani partili olan, yandaş olan, güçlü olan kayrılırsa, bizden olmayan haksız duruma düşürülürse, bu geçmişte kavimlerin helak olmasına yol açan günahlardan bir tanesidir. Bunları kabul edebilmemiz mümkün değildir.”
“İmralı’ya çok gidilmek isteniyorsa, bu konuda çok istekli olan Sayın Bahçeli’nin görüşme yapması gerektiğini ifade etmiştik”
Basın açıklamasının ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan Erbakan, AİHM’nin Selahattin Demirtaş hakkındaki kararına ilişkin bir soru üzerine, “Sayın Demirtaş’ın tahliyesiyle ilgili hukuka uymamız gerektiğini ifade ediyoruz. AİHM kararına uyulması ve tahliyenin gerçekleştirilmesi uygun olacaktır” dedi.
Erbakan, bir başka soru üzerine Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nun İmralı’ya gitmesinin uygun olmadığını ifade ettiklerini belirterek, “Çok gidilmek isteniyorsa, bu konuda çok istekli olan Sayın Bahçeli’nin görüşme yapması gerektiğini ifade etmiştik” diye konuştu.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek hakkındaki iddialarını ilişkin bir soruyu Erbakan, şöyle yanıtladı:
“Türkiye’de işler karıştığı için Adalet Bakanı da sanki parti lideri gibi muhalefet liderine laf yetiştirebiliyor, İçişleri Bakanı parti başkanı gibi açıklamalarda bulunabiliyor, kaymakamlar, valiler sanki partinin il başkanı gibi davranıyor. Böyle olunca, ana muhalefet lideri de başsavcıya bir şey söylemiş olabilir. Tabii kurumsallığın hakim olması son derece önemli.”
Erbakan, “Barışa karşı mısınız, teörsüz Tirkiye istemiyor musunuz” sorusuna, “DEM Parti’nin hatası, ‘Kürt kardeşlerimiz eşittir PKK ve Kürt’lerin temsilcisi eşittir Abdullah Öcalan’ anlayışıyla hareket etmesini doğru bulmuyoruz. Eşit yurttaşlık anlayışı çerçevesinde onların hak ettiği hakların kendilerine verilmesi tabii ki gerekli. Ama bu Abdullah Öcalan’ın serbest kalması veya cinayet işlemiş, terör eylemlerinde insanların serbest bırakılması anlamına gelmez bize göre” yanıtını verdi.
“Bizim artık başka bir cumhurbaşkanı adayını desteklememiz söz konusu değil”
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde kendi adaylarını destekleyeceklerini ifade eden Erbakan, şöyle konuştu:
“Biz, cumhurbaşkanlığı seçimine yönelik bir karar açıklamıştık ve bu seçimde partimizin bir aday çıkaracağını ve kendi adayıyla seçime gideceğini, bu adayın da genel başkan olarak biz olacağımızı milletin bir isteği olarak ifade etmiştik. Dolayısıyla bizim artık başka bir cumhurbaşkanı adaynı desteklememiz söz konusu değil. Çünkü bir defa Sayın Cumhurbaşkanı lehine adaylıktan çekilmiştik. Bir kez daha bir başkasının lehine ‘adaylıktan çekileceğiz’ demek siyasi olarak doğru olmaz. Ama tabii milletvekili seçimine yönelik olarak ittifakların yapılması mümkündür. Bu da seçmen olarak birbirine daha yakın partiler arasında olması mantıklıdır. Böyle olursa bir sinerji olması mümkün olur.”
“Anketlerde Sayın Cumhurbaşkanı’nın önünde çıkan isimlere yönelik bu işlemler yapılıyorsa, buradan bir şüphe daha duymalyız”
Erbakan, Ekrem İmamoğlu ve diğer CHP’lilerin yargılanmasına ilişkin şunları söyledi:
“Bizim başından beri söylediğimiz, yargıda çifte standart olmaması yönündedir. Burada mesele Sayın İmamoğlu veya CHP meselesi değil, çifte standartın olmaması ve yargıda adaletin olmaması. 20 senedir AK Partili belediyelerde hiçbir usulsüzlük yok, bütün usulsüzlükler muhalefet partilerinin belediyelerindedir görüntüsüyle giderseniz bu zaten hayatın olağan akışına aykırı bir durumdur. Özellikle de anketlerde Sayın Cumhurbaşkanı’nın önünde çıkan isimlere yönelik bu işlemler yapılıyorsa, buradan bir şüphe daha duymalıyız.”
“Beykoz, Aydın ve başka yerlerde maalesef belediye başkanları ciddi bir siyasi şantajla karşı karşıya kalıyorlar”
Erbakan, Yeniden Refah Partili bazı belediye başkanlarının istifasına ilişkin bir sorun üzerine şöyle konuştu:
“Belediye başkanlarının istifası konusu sadece Yeniden Refah Partisi’nin konusu değil. Yeniden Refah Partisi’ndeki belediye başkanları, dünya görüşü olarak, yaşantı olarak AK Parti’ye daha yakın durumdalar. Ama bu dünya görüşü, yaşantı ve siyasi çizgi olarak AK Parti’ye çok daha uzak olan CHP’li belediye başkanlarının da AK Parti’ye geçtiği bir dönemi yaşıyoruz. Burada bunun önemli bir sebebi, maalesef menfaat yoluyla veya baskı, tehdit, siyasi şantaj yoluyla belediye başkanlarının bir partiden diğerine -özellikle iktidar partisine- geçirilmesi operasyonu, bizzat Sayın Cumhurbaşkanı’nın takip ettiği, rozet taktığı, arayıp telefonla davet ettiği belediye başkanlarımız var. Bu konuya bu kadar önem veriyorlar. Çünkü iktidarın erime sürecinde olduğunu görüyorlar ve bu erimenin perdelenmesi verilebilmesi için bu çalışmayı yapıyorlar.
Burada bir siyasi şantaj ve baskı oluyor. Buna da bu insanlar dayanamıyor. Bu durum CHP için de söz konusu. Beykoz, Aydın ve başka yerlerde örneği var. Maalesef bu belediye başkanları ciddi bir siyasi şantajla karşı karşıya kalıyorlar. Benzer durum anayasa değişikliği açısından milletvekillerine yapılıyor.”
Erbakan, Saadet Partisi ile Yeniden Refah Partisi’nin birleşme konusuna yönelik soruya, “Böyle bir konu gündeme gelmedi. Tabii bu çok kolay bir iş değil. Şu anda öyle bir konu görüşülmedi. Daha ziyade ittifak üzerinden bir fikir alışverişinde bulunuldu” dedi.
“Erken seçim yapılması lazım, Türkiye’de bir değişim olması lazım”
Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan, erken seçime ilişkin de şunları söyledi:
“Şu anda anketleri en iyi takip eden Sayın Cumhurbaşkanı ve AK Parti kanadı. Anketlerde de kendilerini güvende hissetmiyorlar. Yüzde 26-27-28 civarında AK Parti’nin, yüzde 5-6 civarında da MHP’nin oyu çıkıyor. Dolayısıyla 50+1’i bulmaları mümkün değil. O nedenle şu anda erken seçim yapacaklarını düşünmüyorum. Yapılması lazım, Türkiye’de bir değişim olması lazım o ayrı bir konu. Ancak Sayın Cumhurbaşkanı’nın aday olabilmesi için ‘erkenmiş’ gibi bir seçim, yani 2027 sonunda bir seçim yapılabilir.”








































