DEM Parti’nin İmralı heyeti üyesi Gülistan Kılıç Koçyiğit, İmralı’da Öcalan’la yaptıkları görüşmeye ilişkin açıklamalarda bulundu. Koçyiğit, “Hüseyin Yayman ve Feti Yıldız Öcalan’a ne sordu?” sorusu üzerine, “Örneğin ‘Petrol gelirleri ne olacak’ sorusundan, ‘YPG silah bırakacak mı?’ gibi sorulara kadar birçok soru soruldu.” dedi. Öcalan’ın “Keşke CHP de gelseydi.” dediğini aktaran Koçyiğit, görüşmenin ses kaydının alındığını, tutanakların kamuoyuna açıklanması gerektiğini vurguladı. “Süreç eğer sağlıklı bir zeminde ilerlemez, icra edilmezse Kürtlerin ne şekilde hareket etmesi gerektiğine dair bir değerlendirmesi oldu mu?” sorusu üzerine ise Koçyiğit şunları söyledi: “Başarısızlık konusunda en genel değerlendirmesi ise şuydu: ‘Başarısız olması durumunda darbe mekaniği devreye girecektir ve bu en nihayetinde birçok kesime de yönelecektir’ dedi.”
DEM Parti’nin İmralı heyeti üyesi, Kars milletvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, ‘Terörsüz Türkiye’ ismi ile yürütülen süreç kapsamında İmralı’da yaptıkları görüşmeyi anlattı. 24 Kasım’da yapılan görüşmede Koçyiğit’in yanı sıra AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Yayman ve MHP Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız da yer almıştı. Milli Dayanışma Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nda grubu olan CHP ve Yeni Yol ise İmralı heyetine katılmayı reddetmişti.
Mezopotamya Ajansı’na konuşan Gülistan Kılıç Koçyiğit, İmralı’da PKK terör örgütü lideri Abdullah Öcalan ile yapılan görüşmeye ilişkin kapsamlı bir açıklama yaptı. Koçyiğit’ sorulan sorular ve cevaplardan bazı bölümler şöyle:
Adaya gitme yolculuğunuzdan itibaren yaşananları anlatabilir misiniz?
… Pazar günü bize, Pazartesi günü bu ziyaretin gerçekleşeceğine dair bilgi gelmiş oldu. Pazartesi sabah çok erken bir saatte kalktık. Üç heyet üyesi olarak Ankara’da buluştuk ve daha sonra İstanbul’a hareket ettik. İstanbul’dan hava yoluyla adaya gittik.
Görüşmenin yapıldığı salonda oturma düzeni nasıldı?
Sayın Öcalan karşımızdaydı. Biz üç heyet üyesi masanın diğer tarafındaydık, karşılıklı oturduk.
Görüşmede görüntülü kayıt alındı mı?
Hayır. Görüşme görüntülü olarak kayıt altına alınmadı. Tutanak açısından yalnızca ses kaydı alındı.
Heyet, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a nasıl hitap etti?
Sayın Öcalan, her bir üyeye konuşurken ismiyle, “Fethi Bey, Hüseyin Bey” şeklinde hitap etti. Biz heyet olarak da Sayın Öcalan ile konuşurken “siz” diye hitap ettik.
Bir yıl önce böylesi siyasi bir düzeyde bir görüşme hayal dahi edilemezdi. Ancak gerçekleşti. Sorunun çözümü bağlamında düşündüğümüzde görüşmenin önemi nedir?
14 ayı geride bırakan bir süreçten bahsediyoruz. Bu anlamıyla aslında 1 Ekim 2024’ün kendisinin tarihi bir gün olduğunu ve o günden beri başlayan bir sürecin içerisinde olduğumuzu ifade edebiliriz.
Komisyonun 24 Kasım’da İmralı’ya gitmesi ve Sayın Öcalan’la bir görüşme gerçekleştirmesi tarihi nitelikte olduğunun altını çizelim. Aslında önemli bir eşiğin daha aşıldığı, kritik bir eşiğin daha geride kaldığı bir süreç yaşandı.
Meclis’te kurulan bir komisyon adına bizlerin adaya gitmesi ve Sayın Öcalan’la görüşmesi, Sayın Öcalan’ın siyasi gücü açısından çok tarihi bir önemdedir.
Bu görüşme için hep “kritik eşik” ifadesi kullanıldı. Baktığımızda iktidarın, devletin bu noktaya gelmesiyle ne aşıldı, “kritik eşik” dediğimiz o eşik neydi?
Bir kesimin Sayın Öcalan’ın temsiliyetini, gücünü sınırlandırma, onu sadece örgütün silah bırakması ve fesih meselesinde bir muhatap olarak görme gibi bir yaklaşımı var. Oysa biz hep şunu söyledik: Sayın Öcalan sadece silah bırakma meselesinin, sadece PKK’nin fesih meselesinin muhatabı değildir. Aynı zamanda Kürt sorununun demokratik ve barışçıl çözümünün de muhatabıdır. (…) Sayın Öcalan’ı sadece ‘silahlı güçleri tasfiye edecek kişi’ olmakla sınırlandıran anlayışın dışında aslında siyasi bir güç olduğunu, siyasi bir muhatap olduğunu gördük. Bunun öneminin altını çizmek gerekiyor. Yani Sayın Öcalan’ın rolünü, gücünü sınırlandırmaya çalışan, onu sadece devletin güvenlik birimlerinin görüştüğü bir kişi olarak sınırlandırmak isteyen bir akıl olduğunu görüyoruz. Siyasi bir muhatap olarak görmek istemeyen, siyasi muhataplığının önüne geçmek isteyen bir akıl olduğunu görüyoruz. Oysa komisyon “Ben Kürt sorununun demokratik çözümü meselesi için kuruldum, yol aldım ve bugün sorunun gerçek muhataplarıyla sorunu konuşmak, çözümü konuşmak, gelebilecek yeni aşamaları konuşmak istiyorum” demiş oldu. Bu karar nitelikli çoğunlukla alındı ve biz bu görüşmeyi gerçekleştirirken bunu da ifade etmiş olduk. Bunun çok çok önemli olduğunu belirtmek gerekiyor.
CHP’nin komisyonda oylamaya dahil olmayarak temsilci göndermemesine ilişkin bir değerlendirmesi oldu mu Abdullah Öcalan’ın?
Bu görüşmede özel olarak CHP’nin gelmemesine dair bir değerlendirmesi oldu ve “Keşke CHP de gelseydi” dedi.
Devlet Bahçeli de, Feti Yıldız da sürecin başından beri “Umut Hakkı”na dair açıklamalarda ve paylaşımlarda bulunuyor. Bu toplantıda “umut hakkı” gündeme geldi mi?
Sayın Bahçeli’nin umut hakkına ilişkin değerlendirmesini önemsediğini açıkça söyledi. Bu konudaki değerlendirmesi bu kapsamda kaldı.
Hüseyin Yayman ve Fethi Yıldız özellikle ne sordular? Dikkatinizi çeken soruları ne oldu?
Diğer iki heyet üyesi de kamuoyunda tartışılan, kamuoyunun çok merak ettiği, Türkiye’de en fazla Kürt sorunu denildiğinde ya da bu süreç konuşulduğunda gündeme gelen soruları daha öncelikli olarak sordular. Bunun ana eksenini dediğim gibi biraz Suriye oluşturuyor. Suriye’deki entegrasyon ya da 10 Mart mutabakatının uygulanma meselesi. Bazı özel başlıklar da tabii ki soruldu, konuşuldu. Örneğin ‘petrol gelirleri ne olacak’ sorusundan ‘YPG silah bırakacak mı’ gibi sorulara kadar birçok soru soruldu.
Heyet üyeleri Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile yaptıkları sohbet sonrası sizce ikna oldular mı?
İkna oldular. Tatmin olduklarını düşünüyorum. Bu süreç açısından Sayın Öcalan’ın kararlılığını, 27 Şubat çağrısının arkasında durduğunu, sadece Türkiye açısından değil, bölge açısından Kürt sorununun demokratik çözümü perspektifine sahip olduğunu, bir Türkiyeli Kürt yurttaş olarak Kürt sorununun demokratik çözümü için elinden gelen bütün çabayı harcamaya hazır olduğunu ve harcadığını bizzat gördüler. Bu konuda çok ikna olarak döndüklerini ifade edebilirim. Ben bunu bizzat gözlemledim.
En çok tartışılan hususların başında ise yasal düzenlemeler geliyor. Yasal düzenlemelere dair değerlendirmesi ne?
Sayın Öcalan, 11 Temmuz’daki silah yakma törenini ve yine 26 Ekim’de Türkiye’den PKK güçlerinin çekilmesini çok önemsediğini ifade etti. Yine 1 Mart’tan beri süren ateşkes ve hiçbir can kaybının olmamasının memnuniyet verici olduğunu, bunun çok önemli olduğunun altını çizdi. Silah bırakıp, yakanların Türkiye’ye dönmemiş olmasının yasa eksikliğinden kaynaklandığını söyledi ve yine orada Bahçeli’ye atfen, ‘Sayın Bahçeli de bunu söylemişti. Keşke gelebilselerdi’ dedi. O anlamıyla gelmelerinin koşulunu oluşturmak için de bir yasal düzenleme ihtiyacı olduğunu belirtti.
Süreç eğer sağlıklı bir zeminde ilerlemez, icra edilmezse Kürtlerin ne şekilde hareket etmesi gerektiğine dair bir değerlendirmesi oldu mu?
Sayın Öcalan’ın bütün değerlendirmesi sürecin başarısı içindi. Sürecin başarılı olması için gereklerine dikkat çekti ve bu sefer başarmak gerektiğine dair özel bir değerlendirmesi oldu. Başarısızlık konusunda en genel değerlendirmesi ise şuydu: ‘Başarısız olması durumunda darbe mekaniği devreye girecektir ve bu en nihayetinde birçok kesime de yönelecektir’ dedi. Ve bir önceki çözüm sürecini, yani 2013–2015 yılları arasındaki çözüm sürecini ve oradaki çözüm karşıtı odakların süreci nasıl sabote ettiğini kısaca hatırlattı. Bugün de bunun olmaması için mutlaka süreci başarmak gerektiğini söyledi.
Tutanaklar kamuoyu ile paylaşılacak mı?
Biz üç komisyon üyesi olarak ses kaydından oluşturulmuş tutanağı imza altına aldık ve Meclis Başkanı’na teslim ettik. Bu tutanağın imza altına alınmış hâlinin, yani olduğu gibi komisyona mutlaka aktarılması gerektiğini düşünüyorum. Bizce bu tutanak basına da açık olmalıdır. Mutlaka bütün kamuoyu tutanağı bilmelidir ki herhangi bir spekülasyona yer kalmasın. Sayın Öcalan’ın Kürt sorununun demokratik çözümüne dair komisyona aktarımlarını bütün kamuoyunun bilmesi, Türkiye halklarının bilmesinin çok önemli olduğunu düşünüyoruz. O tutanaklar açılırsa Sayın Öcalan’ın çözüm perspektifinin Türkiye ve bölge halklarını nasıl önemsediğini, Kürt sorununun demokratik çözümündeki bakışını herkes çok daha açık şekilde görecek ve bu anlamıyla bütün spekülatif tartışmalar da geride kalacaktır.
Komisyonun diğer bir görevi de çalışmasının sonucunda hazırlayacağı rapordur. 28 Kasım’a kadar bütün partiler raporda yer alacak genel çerçeveyi, genel başlıkları hızlı bir şekilde Meclis Başkanına vereceklerdi. O anlamıyla biz de hazırlıklarımızı yapıyoruz. Perşembe günü, raporda yer alması gereken genel başlıkların müzakeresi olacaktır.
Daha sonra da genel raporun nasıl yazılacağı, nasıl kaleme alınacağı tartışılacak ve ardından da hızlı bir şekilde rapor tamamlanarak Genel Kurul’a gönderilecek ve yasal yapım sürecine başlanmış olacak.
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***








































