ADEM YAVUZ ARSLAN | YORUM
Amerikalı efsanevi şarkıcı ve oyuncu Frank Sinatra, meşhur “New York, New York” şarkısında şöyle diyordu: “If I can make it there, I’ll make it anywhere. (Orada başarırsam her yerde başarırım).”
Göçmen, Müslüman ve Sosyalist Zohran Mamdani’nin tarihi bir başarıya imza atarak New York belediye başkanı olmasının hikayesini araştırırken Sinatra’nın bu nakaratını tekrar edip durdum. Gerçi Mamdani’nin seçim stratejisini tanımlayacak bir başka parça yine Sinatra’ya ait meşhur ‘My Way- Benim Yolum’ da olabilirdi.
Dünyanın dört bir yanından siyasi analistler ‘New York’ta olanın başka yerlerde de olabileceğini’ tartışıyor. Dün sıcağı sıcağın bir analiz yazmıştım. Bu yazıda tüm ezberleri bozan seçim sürecini biraz daha açacağım. Çünkü 34 yaşındaki Mamdani siyaseti yeniden tanımladı ve belki de yeni bir dönemin kapısını araladı.
New York’un 67 yaşındaki eski valisi Andrew Cuomo’yu ezici farkla mağlup eden Mamdani, “sadece bir adayın değil, bir kuşağın zaferini” simgeliyor. Bu hikâye, Türkiye dahil her ülkedeki muhalif hareketler için derslerle dolu.
“Yoktan Varlık” Stratejisi: Örgüt ve Dijital Güç
Mamdani siyasete sıfırdan girdi. Şubat 2025’te yapılan ilk ankette yalnızca yüzde 1 oy potansiyeli vardı. Rakibi Cuomo yüzde 33’le birinciydi. Ama birkaç ay içinde tablo tersine döndü: Göçmen, Sosyalist ve Müslüman bir aday, New York gibi karmaşık bir şehirde tabandan gelen bir dalgayı inşa etti.
Bu dönüşümün iki temel ayağı vardı: Örgütlenme ve dijital iletişim. Mamdani, üyesi olduğu Democratic Socialists of America (DSA) hareketinin 8.000 kişilik çekirdek kitlesini 30.000 gönüllüye dönüştürdü. Bu insanlar mahalle mahalle dolaşıp yeni seçmen kaydetti; kapı çaldı… Sosyal medyada videolar paylaştı.
New York Times verilerine göre, seçimden önceki iki haftada 37.000 yeni seçmen kaydoldu — 2021’de bu rakam yalnızca 3.000’di. Bu, siyasetin klasik “anket okuma” anlayışını yıkan bir modeldi: yeni seçmen yaratmak. Mamdani’nin kampanyası, “genç, eğitimli ve şehirli” bir tabanı sahaya çekmeyi başardı. Kampanya merkezleri yerine sokaklarda, sosyal medyada ve mahalle toplantılarında kurulan bağlar sayesinde, seçmen sadece “destekçi” değil, kampanyanın parçası haline geldi.
Kampanya ekibi, sosyal medyada Bangla, Urduca ve Arapça videolarla genç göçmen kuşağa ulaştı. Bu strateji Türkiye’de uzun süredir ihmal edilen bir alanı hatırlatıyor: Yeni seçmen üretmek. Siyaseti yalnızca mevcut anketlerle sınırlı görmek yerine, dışarıda kalmış grupları sürece dâhil edebilmek, her otoriter düzende “sessiz çoğunluğu” dönüştürmenin tek yolu. Mamdani “sandığa gitmeyenleri” siyasete kazandırdı.
Sosyal Medya Yerel Seçimi Değil, Gerçekliği Değiştirdi
Mamdani’nin kampanyasının motoru “iyi video” üretme yeteneğiydi. Rakipleriyle alay eden bir senatör, “Meğer iyi video yapmak yetiyormuş.” demişti — ama haklıydı. Mamdani, metinlerle değil görüntülerle konuştu. TikTok ve Instagram’ın algoritmik dünyasına “yerli” bir siyasetçi gibi girdi. Grafikleri, renkleri, dili profesyonel değil; samimiydi. Verdiği mesajlar soyut ideoloji değil, somut gündelik sorunlar üzerineydi: “Ücretsiz otobüs, kira dondurma, şehir marketleri, ücretsiz kreş.”
New York’ta binlerce kişi onun “Freeze the…” dediğinde hep birlikte “Rent!” diye bağırıyordu. Bir slogandan çok, hayat pahalılığına karşı kolektif bir çığlık olmuştu. Türkiye’deki muhalefet partilerinin hâlâ anlamadığı bir gerçek var: Seçmen “niyet beyanı” değil, “net teklif” istiyor. “Geçim derdi”ne somut çözümler sunan her aday, ideolojik bariyerleri aşıyor.
Değişen Ana Gündem: Güvenlik Değil, Geçim
Cuomo kampanyasını “suçla mücadele” üzerine kurmuştu — tıpkı 2021’deki Eric Adams gibi. Ama seçmen artık korkudan değil, mutfaktan konuşuyordu. 2025’in belirleyici meselesi güvenlik değil, geçim sıkıntısıydı. Mamdani bunu fark etti ve tüm programını “hayat maliyeti” etrafında şekillendirdi: Kira dondurma, ücretsiz toplu ulaşım, devlet destekli kreş, belediye marketleri, kredi vergileriyle finanse edilen sosyal programlar.
Bu tekliflerin bazıları tartışma yarattı ama dikkat çekti. Tıpkı Senatör Bernie Sanders’ın ücretsiz üniversite vaadinde olduğu gibi, somut vaatler hafızada kalıyor. Bu yüzden Mamdani, seçmenle duygusal bir bağ kurdu — çünkü onun sorununu adını koyarak anlattı.
Kuşak, Üslup ve Enerji Farkı
Mamdani’nin yaşı da avantajdı. Demokrat Parti’nin yaşlı kadrolarına yönelik bıkkınlık, Joe Biden’ın 2024’teki zayıf performansından sonra büyümüştü. Mamdani rakibinin yarısı yaşındaydı ama iki kat enerjikti. Bir New Yorker yazarı bunu şöyle özetledi: “Demokratlara verdiği mesaj basitti: Yeni olun. Yukarıdan aşağıya değil, aşağıdan yukarıya konuşun.”
Mamdani’nin pozitif, umutlu tavrı da fark yarattı. Cuomo sinirli, savunmada ve mesafeli görünürken; Mamdani neşeli, sahici ve ulaşılabilirdi. New York Times’tan Ezra Klein’ın dediği gibi: “Mamdani sempatilerinden güç alıyordu, Cuomo ise hıncından.”
Bu bile tek başına siyasetin değişim yönünü özetliyor: Öfke dönemi yerini umuda bırakıyor. Mamdani’nin kampanyası, klasik kimlik siyasetini aşıp kuşak siyasetini öne çıkardı. Genç seçmenler etnik ya da mezhepsel aidiyetlerden bağımsız biçimde, “geleceği olan bir aday” etrafında birleşti.
Bu, sadece New York için değil, dünya siyaseti için de önemli bir dönüm noktası. Zira Mamdani’nin başarısı, siyasetin artık “ırk” ya da “köken” değil, değer ve gelecek vizyonu etrafında şekillendiğini gösteriyor.
Karşısındaki Cephe: Radikal Etiketinden İslamofobiye
Zaferden sonra Cumhuriyetçiler ve muhafazakâr medya Mamdani’ye “komünist”, “radikal”, hatta “küçük Muhammed” gibi ırkçı ifadelerle saldırdı. Bazı Kongre üyeleri onun “deport edilmesi gerektiğini” bile yazdı. Ancak bu saldırılar, hem Demokrat Parti içinde hem kamuoyunda ters tepki yarattı.
Mamdani, antisemitizme karşı güçlü açıklamalar yaptı, Yahudi toplumu ile diyalog kurdu ve nefret suçlarıyla mücadele için “% 800 bütçe artışı” vaat etti. Bu tablo, Türkiye’de de tanıdık: İktidar “radikal” ya da “vatan haini” etiketiyle muhalefeti susturmaya çalıştıkça, yeni kuşak siyasetçiler bu dili tersine çevirebiliyor. Mamdani’nin tepkisi duvar örmek değil, köprü kurmak oldu.
Bu Zafer Ne Anlama Geliyor?
Amerikan medyası haklı olarak coşkulu. Ama Brookings analizinin de vurguladığı gibi, bu sonuç tüm ülkeye genellenemez. 2024 seçimlerinde ABD genelinde merkez-sol Demokratlar hâlâ ilerici adaylardan çok daha başarılıydı. Ayrıca New York seçimlerinde başarılı olmak Washington DC’de sonuç vermeyebiliyor. Yine de Mamdani bir şeyi kanıtladı: “Sosyalist” etiketine rağmen halkın gündelik derdine hitap eden aday kazanabilir. Bu, ideolojiyle değil pratikle ilgilidir. Tıpkı Virginia’da Abigail Spanberger’in, Michigan’da Elissa Slotkin’in yaptığı gibi, Mamdani de “mutfak masası ekonomisi”ni merkeze aldı.
Yani seçmene şu soruyu sordu: “Ay sonunu nasıl getiriyorsun?” Bu, sol-sağ ayrımından bağımsız olarak herkesin ortak derdi.
New York’tan Ankara’ya
Zohran Mamdani’nin hikayesi, siyasetin yeniden halka dönebileceğinin kanıtı. Ne büyük sermaye grupları, ne medya imparatorlukları, ne de eski siyaset kalıpları bu enerjiyi durdurabildi. Mamdani’nin hikayesi, çağımızın yeni siyasetine dair üç temel gerçeği hatırlatıyor: Siyaset artık yukarıdan aşağı değil, aşağıdan yukarı inşa ediliyor. Dijital dil, ideolojiden daha ikna edici. Somut ekonomik vaatler, kimlik tartışmalarını gölgede bırakıyor.
Türkiye’deki muhalefet, yıllardır “Erdoğan sonrası düzeni” tartışıyor ama “Erdoğan öncesi hataları” tekrarlıyor. Türkiye’de iktidar değişimi hâlâ “ittifak mühendisliği” ya da “lider karizması” üzerinden tartışılıyor.
Oysa Mamdani’nin gösterdiği gibi, siyaset tepeden değil, tabandan yeniden inşa edilir. New York’taki bu genç sosyalistin başarısı, onlara şu basit dersi hatırlatıyor: Gerçek değişim, bir karizmanın değil, bir inancın örgütlenmesiyle başlar.
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***








































