ABDÜLHAMİT BİLİCİ | WASHINGTON
Rumi Forum’un bu yılki Diyalog Ödülü, Avrupa klasik mimarisinin seçkin örneklerinden biri olan Washington’daki Meridian House’da düzenlendi. 1920’lerde Yunanistan ve İspanya’da ABD Büyükelçisi olarak görev yapan Irwin Boyle Laughlin için ünlü mimar John Russell Pope tarafından inşa edilen bu yapı, bugün küresel diplomasi merkezi Meridian International Center’a da ev sahipliği yapıyor.
Barış ve diyalog temalı böyle bir etkinliğin, uzun yıllardır dünya liderlerini, diplomatları ve farklı kültürlerden toplulukları ağırlayan; uluslararası anlayış ve barışın konuşulduğu bir mekânda yapılması anlamlıydı.
Kültürler, medeniyetler ve inançlar arası diyalog düşüncesine ve bu yönde hizmetlere hayatını adayan Rumi Forum’un onursal başkanı Fethullah Gülen’in vefatının birinci yıldönümünde düzenlenen törende; karamsarlık, gerilim ve çatışmaların arttığı bir dünyada umudu, karşılıklı anlayışı ve barışı öne çıkararak bu yolda çaba gösterenlerin alkışlanması ayrıca anlam taşıyordu.
Mevlana Celaleddin Rumi’nin kuşatıcı çizgisine ve Gülen’in ilham verdiği Hizmet Hareketi’nin hoşgörüyü esas alan duyarlılığına değer veren akademisyenlerin, dinî liderlerin, insan hakları savunucularının, barış aktivistlerinin ve farklı kesimlerden kanaat önderlerinin buluştuğu gecede, haber bültenlerinin acı dolu gündeminin aksine, herkesin birbirine pozitif enerji verdiği çok olumlu bir atmosfer vardı.
Bu yılki Diyalog Ödülü, Katolik–Müslüman ilişkileri ve dinler arası diyalog alanında yarım yüzyılı aşkın süredir tarihi bir rol oynayan Georgetown Üniversitesi’nden Prof. John Borelli’ye verildi. Aynı ödül geçen yıl, kapsayıcılık ve uyum değerlerini şahsında somutlaştıran; dünyanın başkenti sayılan Washington’da herkesin saygı duyduğu renkli isimlerden biri olan İmam Dr. Talib Shareef’e verilmişti.
2023’teki ödül ise Filistinli ve Yahudi çocukların birlikte şarkı söylediği Kudüs Gençlik Korosu’nun kurucusu, müzik ve barışı harmanlayan bir isim olan, Yale mezunu Yahudi sanatçı Micah Hendler’a takdim edilmişti. Ödülü veren kişi ise kardeşini intifada sürecinde kaybetmesine rağmen barış idealine daha fazla sarılarak bu konuda liderlik üstlenen, Hendler’ın yakın dostu Filistinli Müslüman Aziz Abu Sarah’dı.
Georgetown profesörleri gecesi
Rumi Forum Yönetim Kurulu Başkanı ve Georgetown Üniversitesi’nin saygın hocalarından Prof. Ori Z. Soltes’in, Mevlana ve Fethullah Gülen’in kuşatıcı mesajlarına atıfla yaptığı açılış konuşmasının ardından, ödülü takdim etmek üzere bu kez bir başka Georgetown profesörü sahneye çıktı.
Ödül takdim konuşmasını yapacak olan İlahiyat Profesörü Leo Lefebure, aslında kendisi de ödülü hak eden bir barış ve diyalog öncüsüydü. Özellikle 11 Eylül saldırılarının tetiklediği İslamofobi dalgasını ve dinler arası çatışma riskini azaltmak için kritik çabaları olan Lefebure, ödülü alacak olan arkadaşı Prof. John Borelli’yi şu sözlerle tanıttı: “Katolik dünyasının diğer dinlerle ilişkisini şekillendiren en istikrarlı ve en düşünceli mimarlardan biri.”
Aynı yılda yaşanan üç kritik gelişme
Ödülü kabul eden Borelli ise, diyaloğa adanmış verimli bir hayattan dersler içeren konuşmasında hem kişisel yolculuğunu hem de dinler arası ilişkilerin tarihsel seyrini anlattı. 1965 yılının ABD’de Hristiyan–Müslüman ilişkilerinde bir dönüm noktası olduğunu hatırlatan Borelli, o yıl yaşanan üç kritik olayın dinin toplumdaki rolünü ve dinler arası temasları kalıcı biçimde değiştirdiğini söyledi:
* Malcolm X’in suikasta uğraması
* Göçmenlik ve Vatandaşlık Yasası’nın imzalanması
* Katolik Kilisesi’nin modern dünyaya uyum ve diğer inançlarla ilişkiyi güncelleme çabalarının ürünü olan İkinci Vatikan Konsili’nin Nostra Aetate bildirgesini yayımlaması
Borelli, bu tarihi belgeyi en iyi bilen isimlerden biri olmasına rağmen, eksik yönlerine de işaret etti. Nostra Aetate’nin öncü bir belge olmakla birlikte “diyalog öncesi” bir metin olduğunu belirtti; İslam bölümünde Kur’an veya Hz. Muhammed’e, Yahudilik kısmında ise Holokost, İsrail devleti veya çağdaş Yahudi yaşamına yer verilmemesine dikkat çekti.
“Kapıyı açtı,” dedi Borelli, “ama içeri girmeyi sonraki nesillere bıraktı.”
1965’te kabul edilen Göçmenlik ve Vatandaşlık Yasası’nın Amerikan şehirlerinin dini yapısını kökten değiştirdiğini belirten Borelli, bu değişimin Katolik Kilisesi’ni 1980’lerde daha kurumsal bir dinler arası ilişkiler yapısı oluşturmaya yönelttiğini anlattı. Bu dönüşümlerden biri de, yasa öncesinde ABD’deki Müslüman nüfusun çoğunlukla siyahilere dayanırken sonrasında çok daha farklı milletlerden gelen Müslümanlarla çeşitlilik kazanmasıydı.
11 Eylül saldırılarının ardından Katolik, Müslüman, Yahudi ve Protestan liderlerin artan korku ve yanlış anlamalara karşı işbirliğini yoğunlaştırdığını söyleyen Borelli, Papa II. Jean Paul’ün “hafızaların iyileştirilmesi” çağrısının yalnızca uzlaşı için değil, toplumsal barış için de temel olduğunu vurguladı.
Tören Borelli’nin başarılarına odaklanmış olsa da, Fethullah Gülen’in vefatından sonraki ilk etkinlik olması nedeniyle sembolik önem taşıyordu. Konuşmacılar, Gülen’in yıllar boyunca diyalog, eğitim, tevazu ve barışçıl hizmete yaptığı vurgunun Forum’un kuruluşunu şekillendirdiğini ve misyonunu beslemeye devam ettiğini ifade ettiler.
Thomas Michel’in Rolü
Borelli, konuşmasının bir bölümünü Cizvit rahibi Thomas Michel’e ayırdı. Onu özellikle Türkiye’deki çalışmaları ve tasavvuf geleneğine dair araştırmalarıyla Katolik–Müslüman ilişkilerinde öncü bir isim olarak tanımladı. Michel’in Katolik liderlere, Rumi’den ilham alan İslami mistik yolculuk anlayışını tanıttığını ve Hizmet hareketiyle ilişkilendirilen erken dönem diyalog çabalarına destek verdiğini anlattı. Şimdi 84 yaşında olan yakın dostu Michel’in Tayland’da ağır bir hastalıkla mücadele ettiğini belirterek katılımcılardan dua istedi.
Barış Köprüleri
Törenin kapanış konuşmasını yapan Rumi Forum Direktörü İbrahim Anlı, Hizmet gönüllülerinin bulundukları her ülkede karşılıklı anlayış, hoşgörü ve diyaloğu teşvik etmek için düzenledikleri yemek programları, seminerler, geziler ve eğitim atölyelerine değinerek, bu çalışmalara katılan ve destek veren tüm dostlara teşekkür etti.
Prof. Borelli’nin onurlandırıldığı ve Gülen’in mirasının anıldığı bu ödül gecesi, diyaloğun sadece teorik bir kavram değil, pratik bir zorunluluk olduğu yönündeki ortak vurguyla sona erdi. Sosyal medyadan popülist liderlere kadar dünyanın pek çok yerinde insanları kutuplaştıran ve çatışmaları körükleyen eğilimler yükselirken, karşılıklı saygı ve barışa hizmet edecek köprülere her zamankinden daha fazla ihtiyaç olduğu açık.
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***






































