İDRİS GÜRSOY | YORUM
Geçtiğimiz günlerde, Yale Üniversitesi’nin kalbinde yer alan Beinecke Rare Book and Manuscript Library’i gezdim. Güneş, binanın dış yüzeyini kaplayan ince mermer panellerden süzülüp içeriye solgun bir ışık yayıyordu. Bu özel ışıklandırma, içerideki kitaplara zarar vermemek için tasarlanmış. Mimar Gordon Bunshaft, 1963’te bu yapıyı “ışıkla korunacak bir hafıza mabedi” olarak düşünmüş.
6 kat yüksekliğindeki cam kulede 180 bin cilt, alt katlardaki özel bölümlerde ise bir milyondan fazla nadir eser yer alıyor. Her biri sabit sıcaklıkta, nem dengesi korunmuş odalarda tutuluyor.
Kütüphanenin dijital arşivinde bir milyondan fazla görsel belge bulunuyor. Araştırmacılar, kayıt yaptırarak dijital ya da fiziksel kopyalara erişebiliyor. Koleksiyon ödünç verilmiyor ama inceleme serbest. Özel odalarda, görevli nezaretinde, kitaplara el sürmeden yararlanılabiliyor. Burada bilgiye erişim bir imtiyaz değil, korunan bir sorumluluk olarak görülüyor.
Beinecke Kütüphanesi, “nadir kitaplar, el yazmaları ve arşivler” alanında dünyanın en dinamik koleksiyonlarından birine sahip. Raflar arasında Kuzey Amerika’da 1821’den önce basılmış kitaplar, eski gazeteler, broşürler; Orta ve Yakın Doğu, Japonya, Çin, Kore el yazmaları gibi farklı kültürlerin belgeleri yan yana duruyor. Koleksiyonun en kıymetli eserlerinden biri ise: Gutenberg İncili.
Osmanlı’dan gelen sesler
Kütüphane yalnızca Batı kaynaklı değil; Doğu dünyasından da binlerce eseri koruyor. Arapça, Farsça, Ermenice, Süryanice ve Osmanlı Türkçesi el yazmaları, koleksiyonun önemli bir bölümünü oluşturuyor. 15. yüzyıldan 20. yüzyıla kadar uzanan 567 Osmanlı Türkçesi eser bu arşivde yer alıyor. Bunlardan biri, Erzurumlu İbrahim Hakkı’nın Maʿrifetnāme’si.
Geçtiğimiz günlerde dokuzuncu yüzyıldan yirminci yüzyıla, İslam coğrafyasının hattatlık, astronomi, şiir ve ilim mirasına ait eserleri sergilenmiş.
Bir ülkede hafıza nasıl yok edilir?
Kütüphaneyi gezerken akla ister istemez Türkiye geliyor. Çünkü özellikle 15 Temmuz sonrası dönemde, iktidarın ilk hedeflerinden biri toplumsal hafıza oldu. Gazeteler kapatıldı, arşivler mühürlendi, yayınevleri basıldı. On binlerce kitap “sakıncalı” ilan edildi, yüz binlercesi imha edildi.
Milli Eğitim Bakanlığı verilerine göre sadece 2019 yılında 301 binden fazla kitap, okul ve kütüphanelerden toplatılıp yakıldı. Bazı üniversite kütüphaneleri, el konulan gazetelerin arşivleriyle birlikte sessizce ortadan kayboldu. Bir dönem insanlara fikir, sanat, ilim sunan yayınevleri kapatıldı.
Yale’nin mermer duvarları arasında yüzyıllar öncesinden kalma Osmanlı el yazmaları titizlikle korunurken, Türkiye’de birkaç yıl öncesinin gazetelerine bile erişilemez durumda. Birinde “korumak için inşa edilmiş bir bina”, diğerinde “yok etmek için seferber edilmiş bir sistem” var.
Kitaplar, arşivler, gazeteler, dijital kayıtlar, hepsi birlikte bir milletin aynasıdır. Eğer o ayna kırılırsa, geçmişin çehresi silinir; gelecek de karanlıkta kalır. Hafızayı korumak geleceği korumaktır…
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***








































