AHMET KURUCAN | YORUM
Zor kardeşim zor!
Hayatın karşımıza çıkardığı problemlere dair elimizde sihirli bir değnek yok. Hepimiz kolay çözümler ararız; bir düğmeye basar gibi, bir dokunuşla sorunlarımızın ortadan kalkmasını isteriz. Ama bu dünya öyle kurulmamış.
Rabbimiz, Kur’ân’da, “Andolsun ki biz sizi kimi zaman düşman ve ölüm korkusuyla, kimi zaman kıtlık-kuraklık ve açlıkla, kimi zaman da mallarınızda, canlarınızda, ürünlerinizde bir kısım kayıplarla mutlaka imtihan edeceğiz” (Bakara, 155) buyuruyor.
Demek ki insanın önüne çıkan hemen her zorluk, bir imtihan vesilesidir ve onun karşısında göstereceğimiz duruş imtihanı kazanma veya kaybetmemize vesile olacak bir unsurdur.
Bugün aile hayatından sosyal hayata uzanan çizgide karşı karşıya kaldığımız öyle problemler var ki bunların hiçbiri sıradan problemler değil. Böyle olunca çözümleri de sıradan ve alışılageldik yöntemlerle olmuyor. Sıradışı problemler, sıradışı çözümler ister. Ama gel gör ki alışkanlıklarımız bu çözümleri bulmaya ve uygulamaya mani oluyor.
Mesela küsmek…
Küsmek dışarıdan bakıldığında sıradan bir davranış gibi geliyor insana. Hayır, küsmek, darılmak, konuşmamak bir Müslüman için sıradan bir şey değildir ve olamaz. Allah Resulü (sas), “Kin gütmeyin, birbirinize haset etmeyin, küsüp sırt çevirmeyin. Ey Allah’ın kulları, kardeş olun! Bir müslümanın din kardeşiyle üç günden fazla dargın durması helâl değildir. Birbiriyle küsenler içinde en hayırlı olan ilk defa selâm verip barışandır.” (Buhârî, Edeb, 62) buyuruyor.
Onu sıradan yapan bizim bu uyarıyı dikkate alamamızdır.
Evet, biz belki farkında değiliz ama darılmayı adet haline getiren insanın zihninde ona dair bir patika oluşuyor. O davranışı tekrarladıkça zamanla o patika genişliyor, 8 şeritli üzerinde TIR’ların dahi gidebileceği bir yola dönüşüyor. Netice de küsmek artık bizim için “en kestirme yol” hâline geliyor. Halbuki bizim kendi ellerimizle inşa ettiğimiz o yolları Peygamberimiz (sas) üç günle sınırlıyor.
Tartışmalarımızda kullandığımız dil de meselenin kendisini ele veriyor. “Ben haklıyım, sen haksızsın!” söylemi üzerine kurulu tartışmalar, hakikati aydınlatmak yerine egoyu besliyor. Oysa ‘mutlak doğru’yu sadece Allah bilir. İslami terminolojide beşere ait üretilmiş tüm bilgiler zannidir, yakîn ifade etmez.
Bir başka mesele ise özür ve hata.
İnsan yanılabilir, yanlış yapabilir. Bu onun fıtratıdır. Rabbimiz, “Eğer Allah insanları işledikleri günahlar yüzünden hemen cezalandırsaydı, yeryüzünde tek bir canlı bırakmazdı. Fakat onları belirlenmiş bir süreye kadar erteler.” (Fâtır, 45) buyurur.
Yani hata yapmak insan olan herkesin fıtratının bir parçası. Ne güzel sözdür: ‘Hatasız kul olmaz!’
Doğrudur, hatasız kul olmaz. Mühim olan, hatayı kabullenip ondan ders çıkarmaktır. Ne var ki biz çoğu zaman hatamızı anlamamıza rağmen ondan vazgeçmek ve özür dilemek yerine bahaneler üretiriz.
“Özürlerinizi bahanelerle kirletmeyin!” derler; ne hikmetli bir sözdür bu… Çünkü özrün yanında bahane sunmak, aslında özrü iptal etmektir. Bu yüzden sahici bir özür, arınmanın, yeni bir sayfa açmanın ve yeniden kardeş olabilmenin kapısını aralar.
Unutmayın ve unutmamalı; hata yapmama düşüncesi, ferdi ve toplumsal gelişimin önündeki en büyük engeldir. Hatasızlık iddiası insanı kibirle doldurur; “Ben yanlış yapmam!” diyeni, tarih nice defa yanıltmıştır. Oysa hata yapan ve onu kabul eden, aslında büyüyen, olgunlaşan ve insan-ı kâmil olma yolunda olan insandır.
Son tahlilde, kolay değil nefsimizi aşmak, alışkanlıklarımızı dönüştürmek, hatalarımızı kabullenmek… Hepsi zor. Ama zorlukla beraber gelen kolaylık, Rabbimizin bizlere verdiği bir vadidir: “Şüphesiz ki zorlukla beraber bir kolaylık vardır. Evet, zorlukla beraber gerçekten bir kolaylık vardır.” (İnşirah, 5-6).
İki kez tekrarlanan bu müjde, zorun içinde gizlenen rahmeti gösterir bize. Keşke bu hakikatı idrak edebilsek!
‘Zor kardeşim zor!’ dedim yazının başında. Sonunda da diyorum, ‘Zor kardeşim zor!’…
Alvar imamından mülhem, insan olmak zor. Ama insana en büyük değeri katan da o zorun içinden geçerek ulaşılan kolaylıktır. Çünkü kolay olanı herkes yapar; zor olanı başarmaktır esas olan. Bu insanı insan kılar, kardeşliği diri tutar, toplumu ayağa kaldırır.
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***