BÜNYAMİN TEKİN
Birleşmiş Milletler (BM) tarafından yayımlanan yeni bir rapor, Türkiye’yi de aralarında saydığı birçok Batılı ve bölgesel ülkeyi, İsrail’in Gazze’de işlediği soykırıma dolaylı yoldan yardım etmekle suçladı. Rapor, bu ülkelerin ticari, askerî ve diplomatik işbirlikleriyle uluslararası hukuku ihlal ettiğini belirtiyor.
“Gazze Soykırımı: Kolektif bir suç”
BM’nin işgal altındaki Filistin topraklarındaki insan hakları durumuna ilişkin özel raportörü Francesca Albanese 20 Ekim’de BM Genel Kurulu’na sunduğu “Gazze Soykırımı: Kolektif bir Suç” başlıklı raporda, Gazze’nin yıkımının “kolektif bir uluslararası suç” olduğunu vurguladı.
Rapora göre, İsrail’e silah, istihbarat, diplomatik koruma ve ekonomik ortaklık sağlayan devletler, soykırımın işlenmesinde hayati rol oynadı.
“Gazze’de süren soykırım kolektif bir suçtur,” denilen raporda, bazı hükümetlerin “doğrudan destek, maddi yardım, diplomatik koruma ve bazı durumlarda aktif katılım” yoluyla suça ortak olduğu ifade edildi.
Albanese raporunda devletlerin bu suça dört kanaldan diplomatik, askerî, ekonomik ve insani olmak üzere dört kanaldan katkı sağladığını belirterek bu kanalların her birinin İsrail’in Gazze’deki saldırısını sürdürmesi için vazgeçilmez olduğunu vurguladı.
Rapor, Türkiye’nin İsrail ile diplomatik ilişkilerini kısmen askıya almış olduğunu belirtse de fiiliyatta işbirliğini sürdürdüğünün altını çiziyor. Hükümetin Gazze’ye ilişkin yüksek perdeden söylemlerine rağmen sahadaki adımların söylemlere ters düştüğünü belirten Albanese, Türkiye’den İsrail’e yönelik petrol sevkiyatlarının ve ticaretin 2024 yılı boyunca sürdüğünü vurguladı.
Mayıs 2024’te AKP hükümeti ticareti askıya aldığını duyurmuştu. Ancak rapor, üçüncü ülkeler üzerinden yapılan sevkiyatlar, mal kayıtlarının Filistin’e görünmesine rağmen İsrail limanlarına yönlendirilmesi gibi uygulamalarla ambargonun etkisiz bırakıldığını kaydediyor.
BM verilerine göre Türkiye, 2024 yılında hâlâ İsrail’in başlıca tedarikçileri arasında yer aldı.
Özellikle Ceyhan terminalinden yapılan petrol sevkiyatları dikkat çekti. “Stop Fueling Genocide” kampanyasının raporuna göre 2024 boyunca ambargo ilanından sonra bile Türkiye limanlarından en az 10 ham petrol sevkiyatı İsrail’e ulaştı ve gemilerin bazıları izlerini kaybettirmek için denizde izleme sistemlerini kapattı.
Türkiye, Bakü–Tiflis–Ceyhan (BTC) boru hattı üzerinden taşınan her varil petrol için 1,27 dolar gelir elde ediyor. Bu hat, İsrail’in yıllık ham petrol ihtiyacının yaklaşık yüzde 40’ını karşılıyor.
“Ambargo kâğıt üzerinde kaldı”
Rapor, Türkiye’nin 1996 tarihli serbest ticaret anlaşmasının işbirliğini “kamu düzeni, ahlak, uluslararası barış ve güvenliğe saygı” şartına bağladığını hatırlatıyor ve bu hükmün Türkiye’ye Gazze’deki eylemler gerekçesiyle ticareti kesme hakkı verdiğini belirtiyor.
Ancak hükümetin ilan ettiği ambargo uygulanmıyor ve ticaret sürüyor.
Rapor, Türkiye’den İsrail’e sivil amaçlı olmasına rağmen askerî alanda da kullanılabilen ürünlerin akışına da dikkat çekiyor.
“Tüm ülkeler kapsamlı ambargo uygulamalı”
Albanese, tüm devletleri İsrail’e karşı kapsamlı silah ve ticaret ambargosu uygulamaya, diplomatik ilişkileri askıya almaya ve şirketleri İsrail’in savaş kapasitesine katkı sağlamalarından ötürü sorumlu tutmaya çağırıyor.
Raporda mevcut durumun, Güney Afrika’daki ırkçı Apartheid rejimine karşı yürütülen küresel kampanya benzeri bir boykotu gerektirdiği saptaması yapılıyor.
Albanese’nin raporu, ABD, Almanya, İtalya, Birleşik Krallık, Mısır ve Katar’ı da İsrail’in soykırımını mümkün kılan ülkeler arasında sayıyor. Türkiye dâhil Arap ve Müslüman ülkeler, ilişkileri normalleştirmekle ve ABD Başkanı Donald Trump’ın 20 maddelik sözde barış planı gibi girişimleri desteklemekle eleştiriliyor. Bu planların hiçbirinin Filistinlilerin kendi kaderini tayin hakkını ya da savaş suçları için adil yargılamaları güvence altına almadığı vurgulanıyor.
“Yabancı desteği olmasaydı, artık tam anlamıyla bir soykırıma dönüşmüş olan bu yasa dışı işgal sürdürülemezdi,” diyen Albanese, durumu “canlı yayınlanan bir vahşet” olarak nitelendiriyor ve halklar ile hükümetleri arasında soykırıma bakış açısı noktasında oluşan “emsalsiz uçuruma” dikkat çekiyor.
Soykırım tespitleri art arda geliyor
Bir süredir Gazze’de soykırım yapıldığı tespitinde bulunan raporlar art arda geliyor.
BM uzmanları, insan hakları örgütleri ve uluslararası mahkemeler, Ekim 2023’ten bu yana İsrail’in kuşatma, bombardıman ve zorla yerinden etme politikalarının soykırım tanımına uyduğunu belirtiyor.
Uluslararası Adalet Divanı (UAD) bugüne dek İsrail’i soykırımı önlemeye, insani yardıma izin vermeye ve Refah’taki operasyonları durdurmaya çağıran üç ayrı ihtiyati tedbir kararı yayımladı.
Amnesty International ve Human Rights Watch, geçtiğimiz yıl yayınlanan raporlarında İsrail’in “soykırım suçu işlediği” sonucuna vardı.
2025 yılında İsrailli insan hakları örgütleri B’Tselem ve İsrailli Hekimler Derneği (PHRI) de hastanelere yönelik sistematik saldırıları ve tıbbi yardımı engelleme politikalarını belgeleyerek aynı sonuca ulaştı.
Ağustos 2025’te Uluslararası Soykırım Bilimcileri Derneği, İsrail’in eylemlerinin yasal olarak soykırım tanımına uyduğunu karara bağladı.
16 Eylül’de ise BM Soruşturma Komisyonu, İsrail’in Gazze’de soykırım işlediği sonucuna vardı.
Ateşkes ihlalleri sürüyor
10 Ekim’de yürürlüğe giren ateşkesin ardından bile saldırılar sona ermedi.
BM İnsani İşler Koordinasyon Ofisi (OCHA), 18 Ekim itibarıyla 68 Filistinlinin öldüğünü, 328 kişinin yaralandığını, Gazze medya ofisinin ise en az 47 ateşkes ihlali tespit ettiğini bildirdi.
OCHA’nın 9 Ekim tarihli güncellemesine göre, 7 Ekim 2023 – 7 Ekim 2025 arasında 67.173 Filistinli öldürüldü, 169.780 kişi yaralandı.
BM ajansları, 2023’ten bu yana yaklaşık 1,9 milyon Filistinlinin farklı dönemlerde yerinden edildiğini kaydediyor.
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***