Göğüs hastalıkları uzmanı Prof. Dr. Tevfik Özlü, Karadeniz’deki sinsi tehlikeye dikkat çekti. ‘Çiftçi akciğeri’ hastalığına yönelik uyarılarda bulunan Özlü, bu hastalığın en sık Doğu Karadeniz’de görüldüğünü belirterek, “Fark edilmezse, alerjik bir reaksiyon gibi düşünülüp antibiyotiklerle ve alerji ilaçları ile tedavi edilmeye çalışılırsa zaman içerisinde kronikleşebiliyor” ifadelerini kullandı.
Nemli iklim ve hayvanlara yedirmek için yanlış ot saklama alışkanlıklarının olması nedeniyle ‘çiftçi akciğeri’ vakalarının en çok Doğu Karadeniz’de görüldüğünü belirten Özlü, “Ülkemizden bildirilen çiftçi akciğeri vakalarının çok büyük bir kısmı, Doğu Karadeniz Bölgesi’ndendir. Bunun sebebi, bölgesel özelliklerdir. Öncelikle iklim olmak üzere nem etkilidir. Bağıl nem oranının çok yüksek olduğu bir bölgedeyiz. Bu nem ve rutubet; aktinomices, fungus ve mantarların çok kolay üremeleri ve çoğalmalarına yol açıyor. Bu bölgede yapılan çiftçilikte, yaz boyunca otlar biçiliyor ve evlerin bahçelerinde depolanıyor.
Üzerine genelde naylon serilerek yağmurdan korumak için önlem alınıyor. Bu otlar, alttaki topraktan nemi ve suyu çekerler. Hem sıcak hem de nemli bir ortamda saklandığı için içerisindeki mantarlar bol miktarda ürer. Hayvan besleyen kişiler, otları hayvanlarının önlerinde taşırken bu mantarları solurlar. Bunların solunmasına bağlı olarak akut çiftçi akciğeri hastalığı gelişebilir. Ya da tekrarlayan solumalarla zaman içerisinde kronik bir çiftçi akciğeri formuyla karşımıza gelebilir” diye konuştu.
BU BELİRTİLERE DİKKAT!
Hastalığın belirtilerine ilişkin de açıklamalarda bulunan Özlü, “Akciğerde buzlanma, nefes darlığı, hırıltılı solunum ve öksürük ile kendini gösterir. Akut hastalık tablosu gelişmişse; yüksek ateş, üşüme titreme gibi belirtiler de olabilir. Bazen raslantısal olarak çekilen akciğer filminde ve tomografide buzlanmalar fark edilebilir. Özellikle sığır, koyun ve keçi besleyenlerde bazen de kuş veya kümes hayvanı besleyenlerde ortaya çıkabilir. Doğu Karadeniz Bölgesi’nde hayvancılıkla uğraşan kadınlarda çok sık rastladığımız bir hastalık. Fark edilmezse, alerjik bir reaksiyon gibi düşünülüp antibiyotiklerle ve alerji ilaçları ile tedavi edilmeye çalışılırsa zaman içerisinde kronikleşebiliyor ve geri dönüşü maalesef daha zor olabiliyor” dedi.
HASTALIĞA YAKALANAN HAYVANCILIĞI BIRAKMALI
Bu hastalığa yakalananların hayvancılığı mutlaka bırakması gerektiğinin altını çizen Özlü, “Böyle bir hastalık teşhis konmuşsa, ilk yapılması gerekilen şey; kişinin o ortamı tamamen terk etmesidir. Hayvancılığı tamamen bırakması gerekir. Hastalar, ‘Çocuklarım ve eşim ilgileniyor’ şeklinde kendilerini savunuyorlar. Bu doğru değil, ortamda ve çevrede hayvanın kokusu ve tozu varsa, bu mantarların antijenleri solunmaya devam ediliyor. Pek çok hasta sıkı uyarılarımıza rağmen maalesef hayvanları elde çıkaramadığı için olay ilerleyebiliyor. Bu hastaların köy ortamında bulunmaları doğru değil. Kendisinde olmasa bile komşusunun hayvanı olabiliyor. Mutlaka her türlü hayvan kokusundan, tozundan uzak durmalıdır” ifadelerini kullandı.
HAYVAN BESLEME ALIŞKANLIKLARI MUTLAKA DEĞİŞMELİ
Özlü, özellikle Doğu Karadeniz’de hayvan besleme alışkanlığının değişmesi gerektiğini kaydederek, “Kişinin çiftçi akciğerine yakalanmaması için olabildiğince otları saklama kültürünün değişmesi gerekiyor. Ege Bölgesi’nde bu hastalığı görmüyoruz. Kuru bir bölge ve samanlar kapalı bir alana saklanıyor. Ot ve samanların kuru ortamlarda saklanması, toprak üzerine konulmaması ve üzerinde naylon örtülmemesi gerekiyor. Bu tarz bir hayvan besleme alışkanlığının değiştirilmesi lazım” dedi.
Kaynak: DHA
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***