İstanbul Bilgi Üniversitesi tarafından yürütülen “Türkiye’de NEET Gençler: Profil ve İyi Olma Hali Araştırması”’na göre, Türkiye’de 18–29 yaş aralığındaki gençlerin yalnızca yüzde 46’sı bir işte çalışıyor. Çalışmayan gençleri yüzde 60’ı ise iş deneyimine sahip değil. Erkeklerin yaklaşık üçte ikisi (yüzde 63) istihdamdayken, kadınlarda bu oran yüzde 28’e düşüyor.
İstanbul Bilgi Üniversitesi tarafından yürütülen ve TÜBİTAK 2519 – COST Çalışma Grubu Destek Programı tarafından desteklenen “Türkiye’de NEET Gençler: Profil ve İyi Olma Hali Araştırması”, Türkiye’de 18–29 yaş aralığındaki gençlerin işgücüne katılımı, yaşam koşulları ve gelecek algısına dair çarpıcı bulgular ortaya koydu.
Projenin niteliksel aşamasında Nisan–Temmuz 2024 tarihleri arasında İstanbul, Adana ve Mersin’de 96 derinlemesine mülakat ve iki odak grup görüşmesiyle toplam 108 gencin öyküsü dinlendi. Nicel saha ise 10 Mayıs–2 Haziran 2025 tarihleri arasında Fraktal Araştırma tarafından 29 ilde 2 bin 403 hane ile gerçekleştirildi. Araştırma, gençlerin “maddi durum”, “eğitim”, “sağlık ve psikososyal iyi oluş”, “aile”, “siyasal, sivil katılım, güven ve faillik” gibi çok boyutlu alanlarda iyi olma halini inceledi.
Gençlerin yarısı işgücüne dahil değil
Bulgulara göre, Türkiye’de 18–29 yaş aralığındaki gençlerin yalnızca yüzde 46’sı bir işte çalışıyor. Geri kalan yarısı ise işgücüne dahil değil. Bu tablo, genç işgücü piyasasının ikiye bölündüğünü ve önemli bir kısmının üretim sürecinin dışında kaldığını gösteriyor.
Toplumsal cinsiyet bu farkı en belirgin biçimde etkileyen değişkenlerden biri. Erkeklerin yaklaşık üçte ikisi (yüzde 63) istihdamdayken, kadınlarda bu oran yüzde 28’e düşüyor. Lojistik regresyon analizine göre, erkeklerin istihdamda olma olasılığı kadınlara kıyasla 3,17 kat daha yüksek (p<0.001). Araştırmacılar bu farkın bireysel tercihlerden ziyade toplumsal cinsiyet rolleri, bakım sorumlulukları ve iş piyasasındaki cinsiyetçi yapının birleşik etkisiyle oluştuğunu belirtiyor.
Çalışmayan gençlerin yüzde 60’ı hiç iş deneyimi yaşamamış
Çalışmayan gençlerin büyük bir kısmı daha önce hiçbir işte çalışmadığını söyledi. Bu oran genel toplamda yüzde 60, kadınlarda yüzde 72, erkeklerde ise yüzde 46. Gençlerin üçte biri (yüzde 35) aktif olarak iş ararken, üçte ikisi ya iş aramayı bırakmış ya da bekleme durumunda. “İş bulmak zor” veya “uygun iş yok” diyenlerin oranı yüzde 64.
“Herhangi bir nedenle iş arayacak olsanız, iş bulmanız kolay olur mu?” sorusuna yalnızca yüzde 18 “kolay” yanıtını verirken, yüzde 49 “zor”, yüzde 33 ise “imkânsız” dedi. Kadınlarda bu karamsarlık daha da belirgin: %87’si iş bulmanın zor olduğunu düşünüyor.
Araştırma, bu umutsuzluğun özellikle düşük gelirli gençlerde “öğrenilmiş çaresizlik” duygusuna dönüştüğünü ve gençlerin çoğunun iş arama sürecinde kurumsal bir desteğe erişemediğini gösteriyor. Bu durum, işsizliğin bireyselleşmesine ve gençlerin “şans” ya da “tanıdık” üzerinden çözüm arayışına yönelmesine yol açıyor.
Her üç gençten ikisi yurt dışına gitmek istiyor
Araştırma, gençler arasında yurt dışına yerleşme arzusunun yaygınlığını da ortaya koydu. Katılımcıların yüzde 67,8’i yurt dışına gitmek isteme nedenini “daha iyi iş olanakları” olarak belirtti. yüzde 36’sı Türkiye’de geleceğini göremediğini, yüzde 28,9’u “ülkenin kötüye gittiğini düşündüğü için”, yüzde 24,3’ü “daha iyi eğitim olanakları” arayışıyla, yüzde 22,5’i “daha fazla kişisel özgürlük isteğiyle”, yüzde 6’sı ise “düşünce özgürlüğü eksikliği nedeniyle” göç etmek istediğini söyledi.
Araştırmacılar, bu bulguların göç arzusunun yalnızca ekonomik gerekçelerle değil, yaşam kalitesi, ifade özgürlüğü ve sistemsel adalet algısıyla da bağlantılı olduğunu gösterdiğini vurguluyor.
Gençlerin üçte biri eğitimin “hayata hazırlamadığını” düşünüyor
Gençlerin yalnızca yüzde 38,7’si aldığı eğitimin kendisini “hayata hazırladığını” düşünüyor. yüzde 32’si bu görüşe katılmıyor, yüzde 25,6’sı ise kararsız. Benzer biçimde, yüzde 36,2 “bu eğitim sayesinde iyi bir iş bulabileceğine” inanırken, yüzde 36,4 bu görüşü reddediyor.
Araştırma, gençler arasında “eğitim–istihdam bağlantısı”na dair ciddi bir güvensizlik olduğunu; eğitimin artık istihdama giden güvenli bir yol olarak görülmediğini ortaya koyuyor.








































