İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor
  • Ana Sayfa
  • Haberler
    • All
    • Bilim ve Teknolji
    • Dünya
    • Ekonomi
    • Kültür - Sanat
    • Politika
    • Spor
    • Yaşam
    Netanyahu İtiraz İstemiyor! İşgale Karşı Çıkan Güvenlik Başkanını Görevden Aldı

    Netanyahu İtiraz İstemiyor! İşgale Karşı Çıkan Güvenlik Başkanını Görevden Aldı

    2026 asgari ücret için masadaki rakamlar netleşiyor: İşte yüzde 20

    2026 asgari ücret için masadaki rakamlar netleşiyor: İşte yüzde 20

    CHP de tezkereye 'hayır' diyecek

    CHP de tezkereye ‘hayır’ diyecek

    Büyük soygunun ardından Fransız hükümetinden Louvre’a yeni tedbirler

    Büyük soygunun ardından Fransız hükümetinden Louvre’a yeni tedbirler

    Uzmanı açıkladı; 2025’te mi 2026’da mı emekli olmak daha avantajlı? Kıdem mi aylık mı önde?

    Uzmanı açıkladı; 2025’te mi 2026’da mı emekli olmak daha avantajlı? Kıdem mi aylık mı önde?

    DEM Partili Oluç: Tezkere süreç ile örtüşmüyor

    DEM Partili Oluç: Tezkere süreç ile örtüşmüyor

    Trending Tags

  • İnsan Hakları
    Jandarma karakolunda işkence: İki kişi öldürüldü; biri karakol bahçesine gömüldü

    Jandarma karakolunda işkence: İki kişi öldürüldü; biri karakol bahçesine gömüldü

    DEM Partili Kamaç: Diyanet’in 19 dilli yayınında Kürtçe yok!

    DEM Partili Kamaç: Diyanet’in 19 dilli yayınında Kürtçe yok!

    ‘Mansur Yavaş her şart altında aday’

    Adliye binalarımız güzel ama adalet var mı?

    Batman’da sert müdahalede bulunan polisler hakkında soruşturma başlatıldı

    Batman’da sert müdahalede bulunan polisler hakkında soruşturma başlatıldı

    Esenyurtlular kayyıma tepkili: Hukuksuzluk ve adaletsizliktir

    Esenyurtlular kayyıma tepkili: Hukuksuzluk ve adaletsizliktir

    En Yakınındaki İsim Konuştu: Mansur Yavaş Esenyurt'taki Mitinge Neden Katılmadı?

    En Yakınındaki İsim Konuştu: Mansur Yavaş Esenyurt’taki Mitinge Neden Katılmadı?

    Trending Tags

  • 15 Temmuz
    Akın Öztürk: Başta Hulusi Akar olmak üzere 15-20 kişi konuşmazsa bu iş açığa çıkmaz

    Akın Öztürk: Başta Hulusi Akar olmak üzere 15-20 kişi konuşmazsa bu iş açığa çıkmaz

    Akın Öztürk: 15 Temmuz önlenirdi ama 2 buçuk saat refleks göstermediler

    Akın Öztürk: 15 Temmuz önlenirdi ama 2 buçuk saat refleks göstermediler

    ”15 Temmuz gazisi” nasıl yakalandı? Kabinden çıkmaya ikna edilmesi yaklaşık 20 dakika sürdü

    ”15 Temmuz gazisi” nasıl yakalandı? Kabinden çıkmaya ikna edilmesi yaklaşık 20 dakika sürdü

    Tel Aviv’de taciz şüphesiyle gözaltına alınan Türk görevli ”15 Temmuz gazisi” çıktı

    Tel Aviv’de taciz şüphesiyle gözaltına alınan Türk görevli ”15 Temmuz gazisi” çıktı

    Ertesi gün ne yapacaklardı? Ben Serhat Telli, 15 Temmuz günü yaşadığım olayları anlatmak istiyorum

    Ertesi gün ne yapacaklardı? Ben Serhat Telli, 15 Temmuz günü yaşadığım olayları anlatmak istiyorum

    15 Temmuz’u kimin yaptığı sonuçlarında gizli

    15 Temmuz’u kimin yaptığı sonuçlarında gizli

  • Kürt Meselesi
    Bakırhan: Kürtlerle barış Türkiye’ye refah getirir

    Bakırhan: Kürtlerle barış Türkiye’ye refah getirir

    DEM’li Tuncer Bakırhan: “Biz CHP’nin eylemci kitlesi değiliz, bizim başka bir meselemiz var”

    DEM’li Tuncer Bakırhan: “Biz CHP’nin eylemci kitlesi değiliz, bizim başka bir meselemiz var”

    DEM Partili Kamaç: Diyanet’in 19 dilli yayınında Kürtçe yok!

    DEM Partili Kamaç: Diyanet’in 19 dilli yayınında Kürtçe yok!

    Tabip odaları: Kayyımlar  Kürt sorunu çözümsüzlüğünün sonucu

    Tabip odaları: Kayyımlar Kürt sorunu çözümsüzlüğünün sonucu

    Batman’da sert müdahalede bulunan polisler hakkında soruşturma başlatıldı

    Batman’da sert müdahalede bulunan polisler hakkında soruşturma başlatıldı

    DEM Parti'den Ahmet Özer Yorumu: Bu Ne Perhiz Bu Ne Lahana Turşusu

    DEM Parti’den Ahmet Özer Yorumu: Bu Ne Perhiz Bu Ne Lahana Turşusu

    Trending Tags

  • Görüş & Analiz
    Liverpool ‘derin krize’ yelken açtı

    Liverpool ‘derin krize’ yelken açtı

    Diktatörlüğün evreleri (2): Despotlar nasıl kalıcı olur?

    Diktatörlüğün evreleri (2): Despotlar nasıl kalıcı olur?

    Necip F. Bahadır

    Erdoğan’a KKTC darbesi!

    Hocaefendi’yi anarken: Bilginin sessizliği ve varlığın yankısı

    Hocaefendi’yi anarken: Bilginin sessizliği ve varlığın yankısı

    Pedal çevirmeyi hızlandırdı; bu iş nihayete gidiyor

    Pedal çevirmeyi hızlandırdı; bu iş nihayete gidiyor

    Radikalizmin panzehiri: Fethullah Gülen’in fikirleri

    İnsaniyet-i kübra olan İslâmiyet’in çağdaş bir temsilcisi: Hocaefendi

  • Gizlilik politikası
No Result
View All Result
  • Ana Sayfa
  • Haberler
    • All
    • Bilim ve Teknolji
    • Dünya
    • Ekonomi
    • Kültür - Sanat
    • Politika
    • Spor
    • Yaşam
    Netanyahu İtiraz İstemiyor! İşgale Karşı Çıkan Güvenlik Başkanını Görevden Aldı

    Netanyahu İtiraz İstemiyor! İşgale Karşı Çıkan Güvenlik Başkanını Görevden Aldı

    2026 asgari ücret için masadaki rakamlar netleşiyor: İşte yüzde 20

    2026 asgari ücret için masadaki rakamlar netleşiyor: İşte yüzde 20

    CHP de tezkereye 'hayır' diyecek

    CHP de tezkereye ‘hayır’ diyecek

    Büyük soygunun ardından Fransız hükümetinden Louvre’a yeni tedbirler

    Büyük soygunun ardından Fransız hükümetinden Louvre’a yeni tedbirler

    Uzmanı açıkladı; 2025’te mi 2026’da mı emekli olmak daha avantajlı? Kıdem mi aylık mı önde?

    Uzmanı açıkladı; 2025’te mi 2026’da mı emekli olmak daha avantajlı? Kıdem mi aylık mı önde?

    DEM Partili Oluç: Tezkere süreç ile örtüşmüyor

    DEM Partili Oluç: Tezkere süreç ile örtüşmüyor

    Trending Tags

  • İnsan Hakları
    Jandarma karakolunda işkence: İki kişi öldürüldü; biri karakol bahçesine gömüldü

    Jandarma karakolunda işkence: İki kişi öldürüldü; biri karakol bahçesine gömüldü

    DEM Partili Kamaç: Diyanet’in 19 dilli yayınında Kürtçe yok!

    DEM Partili Kamaç: Diyanet’in 19 dilli yayınında Kürtçe yok!

    ‘Mansur Yavaş her şart altında aday’

    Adliye binalarımız güzel ama adalet var mı?

    Batman’da sert müdahalede bulunan polisler hakkında soruşturma başlatıldı

    Batman’da sert müdahalede bulunan polisler hakkında soruşturma başlatıldı

    Esenyurtlular kayyıma tepkili: Hukuksuzluk ve adaletsizliktir

    Esenyurtlular kayyıma tepkili: Hukuksuzluk ve adaletsizliktir

    En Yakınındaki İsim Konuştu: Mansur Yavaş Esenyurt'taki Mitinge Neden Katılmadı?

    En Yakınındaki İsim Konuştu: Mansur Yavaş Esenyurt’taki Mitinge Neden Katılmadı?

    Trending Tags

  • 15 Temmuz
    Akın Öztürk: Başta Hulusi Akar olmak üzere 15-20 kişi konuşmazsa bu iş açığa çıkmaz

    Akın Öztürk: Başta Hulusi Akar olmak üzere 15-20 kişi konuşmazsa bu iş açığa çıkmaz

    Akın Öztürk: 15 Temmuz önlenirdi ama 2 buçuk saat refleks göstermediler

    Akın Öztürk: 15 Temmuz önlenirdi ama 2 buçuk saat refleks göstermediler

    ”15 Temmuz gazisi” nasıl yakalandı? Kabinden çıkmaya ikna edilmesi yaklaşık 20 dakika sürdü

    ”15 Temmuz gazisi” nasıl yakalandı? Kabinden çıkmaya ikna edilmesi yaklaşık 20 dakika sürdü

    Tel Aviv’de taciz şüphesiyle gözaltına alınan Türk görevli ”15 Temmuz gazisi” çıktı

    Tel Aviv’de taciz şüphesiyle gözaltına alınan Türk görevli ”15 Temmuz gazisi” çıktı

    Ertesi gün ne yapacaklardı? Ben Serhat Telli, 15 Temmuz günü yaşadığım olayları anlatmak istiyorum

    Ertesi gün ne yapacaklardı? Ben Serhat Telli, 15 Temmuz günü yaşadığım olayları anlatmak istiyorum

    15 Temmuz’u kimin yaptığı sonuçlarında gizli

    15 Temmuz’u kimin yaptığı sonuçlarında gizli

  • Kürt Meselesi
    Bakırhan: Kürtlerle barış Türkiye’ye refah getirir

    Bakırhan: Kürtlerle barış Türkiye’ye refah getirir

    DEM’li Tuncer Bakırhan: “Biz CHP’nin eylemci kitlesi değiliz, bizim başka bir meselemiz var”

    DEM’li Tuncer Bakırhan: “Biz CHP’nin eylemci kitlesi değiliz, bizim başka bir meselemiz var”

    DEM Partili Kamaç: Diyanet’in 19 dilli yayınında Kürtçe yok!

    DEM Partili Kamaç: Diyanet’in 19 dilli yayınında Kürtçe yok!

    Tabip odaları: Kayyımlar  Kürt sorunu çözümsüzlüğünün sonucu

    Tabip odaları: Kayyımlar Kürt sorunu çözümsüzlüğünün sonucu

    Batman’da sert müdahalede bulunan polisler hakkında soruşturma başlatıldı

    Batman’da sert müdahalede bulunan polisler hakkında soruşturma başlatıldı

    DEM Parti'den Ahmet Özer Yorumu: Bu Ne Perhiz Bu Ne Lahana Turşusu

    DEM Parti’den Ahmet Özer Yorumu: Bu Ne Perhiz Bu Ne Lahana Turşusu

    Trending Tags

  • Görüş & Analiz
    Liverpool ‘derin krize’ yelken açtı

    Liverpool ‘derin krize’ yelken açtı

    Diktatörlüğün evreleri (2): Despotlar nasıl kalıcı olur?

    Diktatörlüğün evreleri (2): Despotlar nasıl kalıcı olur?

    Necip F. Bahadır

    Erdoğan’a KKTC darbesi!

    Hocaefendi’yi anarken: Bilginin sessizliği ve varlığın yankısı

    Hocaefendi’yi anarken: Bilginin sessizliği ve varlığın yankısı

    Pedal çevirmeyi hızlandırdı; bu iş nihayete gidiyor

    Pedal çevirmeyi hızlandırdı; bu iş nihayete gidiyor

    Radikalizmin panzehiri: Fethullah Gülen’in fikirleri

    İnsaniyet-i kübra olan İslâmiyet’in çağdaş bir temsilcisi: Hocaefendi

  • Gizlilik politikası
No Result
View All Result
İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor
No Result
View All Result
Home Güncel

Hêlîn Ümit: Demokrasi için Önder Apo’nun fiziki özgürlüğü şarttır

SG by SG
21 Ekim 2025
in Güncel
0
Hêlîn Ümit: Demokrasi için Önder Apo’nun fiziki özgürlüğü şarttır
PaylaşPaylaş


HABER MERKEZİ – Apocu Hareket Üyesi Hêlîn Ümit, “Türkiye’nin demokratikleşmiş, kendi iç barışını sağlamış, çoğulcu, çoklu, adaletini sağlamış, kendi içerisinde uçurumları kapatmış bir ülke haline gelebilmesi için Önder Apo’nun fiziki özgürlüğü şarttır” dedi. 

 

Apocu Hareket Üyesi Hêlîn Ümit, gündemdeki gelişmelere dair Medya Haber Tv’ye değerlendirmelerde bulundu. Gazeteci Serdar Eren’in sorularını yanıtlayan Hêlîn Ümit, Kürt Hal Önderi Abdullah Öcalan’a yönelik 9 Ekim Uluslararası Komplo, Amed’de kadınların ve gençlerin gerçekleştirdiği “Özgürlük yürüyüşü”, Meclis’te kurulan komisyonun çalışmaların da dahil bir çok önemli gündeme dair değerlendirmelerde bulundu. 

 

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a uygulanan 9 Ekim Uluslararası Komplosu ve komplo kapsamında Avrupa ve Kürdistan’da yapılan “Önder Apo’ya özgürlük” yürüyüşlerine dair konuşan Hêlîn Ümit şunları söyledi: “Öncelik Kürt halkı için bir soykırım ve imha merkezine çevrilmek istenen İmralı Adası’nın güncel  gerçeklikte ‘Demokratik toplum ve barış’, Umut Adası’na çeviren  Önder Apo’yu sevgiyle, özlemle selamlıyorum. Türkiye’de tarih bilinci çok zayıf. Bu bilinç zayıf olduğu içinde aslında demokrasi mücadelesi, özgürlük mücadelesi bir türlü dikiş tutmuyor.  Bunda Türkiye’deki egemenlerin, Türkiye’deki siyasi aklın, Türkiye’deki yaklaşımın ideolojik baskısı  çok belirgindir. Tarih okumaları o yüzden doğru sonuçlara yöneltmiyor, genel Türkiye açısından bunu söylüyorum. Fakat Kürdistan toplumu açımından böyle değil. Ekim gerçekliği, 9 Ekim gerçekliği, Kürt toplumunun mücadelesi içinde çok önemli bir yere sahip. Aslında 9 Ekim, 9 Ekim’in gelişmesine karşı uluslararası komplo ile mücadele bunun 27 yıllık bir sürece yayılmış olması Kürt toplumunda çok önemli bir bilinçlenme açığa çıkardı. Eğer bugün Kürt toplumunu sosyolojik olarak tarihsel, toplumsal bir olgu olarak değerlendireceksek uluslararası komplo ile yürütülen mücadele ve bunun açığa çıkardığı bilinçten asla ele alamayız. O anlamda ben Uluslararası komploya karşı  mücadelenin geliştirdiği bilinci çok önemli görüyorum. 9 Ekim sizin de ifade ettiğiniz gibi her fırsatta değerlendirdik. Her yıl dönümünde değerlendirdik. Önder Apo bu komployu hazırlayan, geliştiren koşullar nelerdi, ne hedeflendi bunları çok kapsamlı değerlendirdi fakat şunu söyleyebilirim, tekrar tekrar bu komployu güncel gelişmelerle ele almak mutlaka gerekli. Mutlaka yeni sonuçlara  ulaşmak gerekli. Çünkü tarih böyle yaşanmış olaylar, yaşanmış, olmuş, bitmiş olaylar yığını değil. Tarih kendi içerisinde diyalektik bütünlüğe sahip ve günümüzü açığa çıkartıyor. O anlamıyla 9 Ekim Uluslararası komployu tartışmak, anlamak, anlamlandırmak gerekli” dedi. 

 

KOMPLOYA KARŞI MÜCADELE

 

Komplo bağlamında birkaç noktaya dikkat çeken Hêlîn Ümit, şunları söyledi: Öncelikle tabi ki 9 Ekim komplosu 1998, 15 Şubat süreci boyunca ‘güneşimizi karartamazsınız’ eylemleriyle uluslararası komplocu saldırılara karşı fedai eylem çizgisini yaratan büyük şehitlerimizi saygıyla ve minnetle anıyorum. 9 Ekim Uluslararası komplosunu güncel gelişmeler güncel gelişmeler ışığında ele aldığımızda çıkarmamız gereken en önemli husus komplonun gerçekleştiği husustur. Dikkat edilirse 9 Ekim 1998de devreye koyulan komplo bir yüz yılın sonu diğer yüz yılın başında gerçekleşmiştir. Yani 20.yy sonu 21.yy başıdır. Bu aslında şimdi günceldeki gelişmelerden baktığımızda şunu görüyoruz ki Ortadoğu’ya yönelik küresel kapitalizmin saldırısının önemli bir aşaması olarak planlanmıştır. Bunun herkesçe çok iyi anlaşılması unutulmaması gerekir. Niye bunu söylüyorum, bu komplo ile çokça söyledik, vurguladık komplonun temel amacının yüzyılları alacak bir Kürt Türk savaşının geliştirilmesi olduğunun, bu çatışmaya dayalı olarak hem Ortadoğu’da işte hegemonik planların devreye konulmak istendiğini, o dönemin söylemi ile büyük Ortadoğu projesinin bir parçası olduğunu bunları sıklıkla ifade ettik. Fakat içinde bulunduğumuz güncel gelişmeler bunun çok çarpı bir şekilde açığa çıkartıyor. Dönemin başbakanı Ecevit o zaman demişti ki; Öcalan’ı bize niye verdiklerini anlamadık. Bu da anlaşılmayı, tartışmayı gerektiren, siyasetin kalbinde yer alan dönemin başbakanı kendi yönetiminde gelişen bir olay hakkında böyle bir değerlendirmede bulunuyor. Şuna gelmek istiyorum Önderliğimiz, Önder Apo geride kalan bu 27 yıllık komployu çözümlerken hep şuna dikkat çekti. Dedi ki bu bir uluslararası bir komplodur. Bu komplonun yürütücü gücü ABD, İngiltere ve İsrail’dir. Türkiye’nin bundaki rolü gardiyanlıktır. Dikkat edin bu gardiyanlık hala devam ediyor. Hala İmralı soykırım sistemi hala devam ediyor. Güncel sorunumuz şu evet bir uluslararası komployu boşa çıkarmaya çalışıyoruz, 27 yıldır Önder Apo gerçekten eşi görülmemiş bir çabayla bu komplonun amaçları başarılmaması için çok büyük bir fedakarlıklar yaptı. Yani tarihi Kürt Türk savaşının çıkmaması için bunun yerinde Türkiye’nin demokratik cumhuriyet temelinde güncellenerek Türk Kürt barışı temelinde bölge halklarını güçlendirecek bir stratejiyi hayatta geçirmeye çalıştı. Fakat hala buna karşı çok büyük bir direnç var. Yani bunun önünde engeller var. Bunun önündeki en büyük engel İmralı soykırım sistemidir. Bunun önündeki en büyük engel Önder Apo’yu İmralı’ya mahkum ederek bölgede hegamonik planlarını gerçekleştirmek isteyen güçlerinin amaçlarıdır. Şimdi bu bağlamda bakıldığında Önder Apo’nun fiziki özgürlüğünü istemek Türkiye’nin özgürlüğünü istemektir. Önder Apo’nun fiziki özgürlüğünü istemek bölge halklarının işte batının, küresel kapitalizmin saldırıları karşısında bölge halklarının güçlenmesini istemektir. Bunu böyle anlamak, değerlendirmek gerekir. Bu konuda çok sığ, dar yaklaşımlar var. Sözde milliyetçilik ‘Türkiye yurtseverliği’ çerçevesinde şöyle bir yaklaşım; evet Türkiye’de barış olsun fakat biz Önde Apo ile görüşmeyiz, Önder Apo ile olmaz, bu mümkün değil. Çünkü bu son 27 yıla, 28 yıla damgasını vuran şey uluslararası komplo gerçekliğidir. Uluslararası komplonun Türkiye’yi İmralı üzerinden yönetime alma ve kontrol etme siyasetidir. Eğer Türkiye bunun prangalarından kurtulacaksa öncelikli olarak Önder Apo’un fiziki özgürlüğünün sağlanması gerekir. Bunun böyle anlaşılması lazım.”

 

‘GENÇLER KADINLAR EYLEMDE OLMALI’

 

Amed’de yapılan kadın ve gençlik yürüyüşlerine dair de değerlendirmelerde bulunan Hêlîn Ümit, şunları söyledi: “Bu çerçeveden baktığımızda da hem gençlik hareketinin hem kadın hareketinin yaptığı eylemler çok isabetli eylemlerdir. Ekim ayının başına gelmesi yani uluslararası komplonun yıldönümüne gelmesi ayrı bir anlamdadır. O anlamıyla ben kadınları, hem de Türkiye’yi sallayan görkemli bir eylem oldu Amed’de. Birçok yerden gençler Amed’e akın ettiler. Gençler öncülüğünde toplum yürüdü, toplum taleplerini dile getirdi. Bu anlamı ile çok anlamlı değerli eylemlerdi. Ben bu vesile ile onları selamlıyorum. Bunun devam etmesi gerektiğini belirtmek istiyorum. Evet mesela bu eylemler sonrasında hem kadınların mecliste yürümeleri, mecliste attıkları slogan, sonrası hemen böyle TBMM’de bu slogan nasıl atılıyor diyerek bu milliyetçiliği köpürten tepkiler aşırı derecede servis edildi. Şimdi de gençlik eylemi sonrası Ömer Çelik hemen çıktı ‘provakasyonlar var’ dedi. Bunlara çok aldırmamak lazım. Şöyle aldırmamak lazım. Demokratik ölçüler çerçevesinde, demokratik örgütlenme ve eylem hakkı ana sütü gibi haktır, helaldir. Eğer bir süreç gelişecek ise bu halkların, kadınların ve gençlerin ağzını bantlayarak gelişmeyecek. Onların sessiz ve sakin kaldığı şekilde gelişmeyecek. Türkiye’nin demokratikleşmesi demek, demokratik örgütlenme ve eylem çizgisi demek herkesin kendisini örgütlediği ve düşüncelerini özgürce dile getirdiği ortama ulaşmak demektir. Herkesin şunu çok iyi bilmesi lazım demokrasi evet demokrasiler bir diyalog zeminidir, diyalog rejimleridir, uzlaşma rejimleridir. Aynı zamanda gerilimlidirler. farklı fikirler çatışır, ortaya çıkar, Karşı karşıya gelirler, örgütlenirler. Bu çerçevede Bakurê Kurdistan’da Türkiye’de, Avrupa’da Kürtler nerede yaşıyorlarsa örgütlenmeliler ve eyleme geçmeyi sürdürmeliler. Kadınların ve gençliğin bu çerçevede gerçekleştirmiş olduğu eylemde  böyle anlaşılmalı. Bu çevrelerin yaklaşımı için bunları belirtiyorum. Tekrar vurgulamak istiyorum, hiç kimse korkmamalı. Bir yere kadar anlayabiliyorum, özellikle Kürt toplumunDa Önder Apo bir süreç geliştiriyor, yaptıklarımız bu süreci desteklemeli. Yani Önder Apo’nun arkasında yürüyen, Önder Apo’nun önderliğinde yürüyen kadın ve gençlik kitlesini, toplumu görüyoruz, bir halkı görüyoruz.  Şöyle kaygılara gidilebilir, genellikle bizim halkımızda ‘acaba süreç bozulur mu, biz eylem yapsak, yada duygularımızı, düşüncelerimizi, taleplerimizi di getirsek karşılığı nasıl olur’ bu hassas yaklaşım beklentiyi çok fazla artırıyor. Buna giç gerek yok. Eğer Önder Apo’nun fiziki  özgürlüğü isteniyor diye süreç bozulacaksa varsın bozulsun. Neden? Çünkü her sürecin, her olgunun bir karakteri var. Önder Apo’da, devlette şunu vurguladılar, denildi ki bu süreç  ‘bir al-ver süreci’ değil. Evet, bu süreç bir al-ver süreci değil. Bunu daha önceki programlarda da biraz değerlendirdik. Bu süreç bir al-ver süreci değil ama olgunun bir karakteri, bir ontolojisi, fıtratı var. Varlığı var kılan bir ilkesi var. Bu sürecinde özü, içermesi gereken şey bu. Bu sürecin karakterinin bir parçası. Böyle görmeli. Hem halkımız böyle görmeli hem muhataplarımız böyle anlamalılar. Bu al-ver süreci değil,  bu olması gereken, olmazsa olmaz bir şey. Böyle anlaşılmalı. Bu temelde de kadınlar, özelde de yurtsever gençler örgütlenmeye ve eylemde olmaya devam etmeliler.”

 

‘ÖNDER APO’NUN FİZİKİ ÖZGÜRLÜĞÜ ŞARTTIR’

 

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın özgürlüğüne ilişkin ise Hêlîn Ümit, şunları söyledi: “Türkiye’de algılar o kadar çarpık ve yönlendirilmiş ki Önder Apo denilince böyle bir ‘canavarlaştırma siyaseti’ var. Bu şimdi yeni yapılan bir durum değil ama sorun şurada, bu ısrarla sürdürülüyor.  Önder Apo’nun gerçekliğine doğru yaklaşılması için her şeyden önce Türkiye’deki ilgili çevrelerin, bizlerin de belki daha fazla çalışması lazım. Tarihsel gerçeklikleri daha doğru ortaya koymamız lazım.  Önder Apo gerçekliği nedir? Önder Apo kimdir? Önder Apo’nun mücadelesi, kavgası niçin olmuştur. Evet, biçimde Kürt varlığı ve özgürlüğü için mücadele eden bir Önderlik gerçekliği vardır. Çünkü Kürt varlığı ve özgürlüğü, ondan öncede varlığı tehdit altında kalmış. Bir 50 yıl öncesine dönüp baktığımızda Kürtlükten  geri kalan hiçbir şey kalmamıştır. Onu mezardan çıkartan, ayağa kaldıran onu talepli kılan, kimin için mücadele eden hale getiren bir Önderlik gerçekliği var.  Fakat bu Önderlik gerçekliği sizin de dikkat çektiğiniz gibi çarpıcı olarak aslında ever biz diyoruz Kürt Halk Önderi fakat özünde bir Özgürlük Önderliği. Kadınlar için Özgürlük Önderliği, işçiler, emekçiler,  ezilenler yani sınıfsal ayrışmada alt tabakada kalanlar için onurlu ve eşit yaşamanın zeminini açan bir gerçeklik. Halklar açısından da şöyle söyleyebilirim; Türkiye’deki ulus devletçi yaklaşım Kürtlüğü inkar etmek için neredeyse Türklüğü de inkar etti. Türklüğünde kendi özgün renkleri kayboldu. Düşünün Türkiye’de 50 tane halk yaşıyor sen bunun hepsine Türk’tür dersen Türklüğün rengi de, kendi otantikliği de orijinalliği de kalmaz. O yüzden böyle köksüz bir Türklük inşası da Türkiye’de bir gerçek. Tüm bunların ortadan kalkabilmesi için Önder Apo’nun fiziki özgürlüğü gerekiyor. Çünkü Önder Apo ve onun şahsında Kürt halkına dönük inkarcı, asimilasyoncu, soykırımcı politika sürdükçe Türkiye’de halklar baskı, zulüm, adaletsizlik, haksızlık görmeye devam edecektir. O gerçeklik birinin başkaldırması, hakkını aramasını, kendi olmasını engelleyecektir. Dikkat edin hep bir tehdit havası. Hep bir tehdit havasında Türkiye gerçekliği var. Bu gerçeklik içerisinde hiç kimse sesini çıkaramıyor.  En basit sıradan hakkını savunamıyor. İkinci gün ona dönüyorlar ‘sen teröristsin, sen şundan tarafsın’ böyle  bir taraflaştırma var. O anlamıyla şöyle söyleyebilirim Türkiye’nin normalleşmesi, normal bir ülke haline gelebilmesi çok farklı ülkeleri örnek vermek istemiyorum ama demokratikleşmiş, kendi iç barışını sağlamış, çoğulcu, çoklu, adaletini sağlamış, kendi içerisinde uçurumları kapatmış bir ülke haline gelebilmesi için Önder Apo’nun fiziki özgürlüğü şarttır. Çünkü o Demokratik Modernite Önderliği’dir. Herkesi demokratik modernitenin ne olduğuna, bunu araştırmalarını öneriyorum. Demokratik modernite nedir ki Önder Apo bunun önderliğidir. Devlet ve iktidardan farkını koyan, toplumların, halkların, ekolojinin, kadınların özgürlüğünün önderliği olarak şekillenen bir önderlikten bahsediyoruz. İşte belirttiğimiz tüm kesimler bu gerçeklik içerisinde kendi ifadesini bulabilir.”

 

‘KOMİSYONUN ZAMAN YAYMA OYALAMASI ÇOK BARİZDİR’

 

Barış ve Demokratik Toplum Süreci’ne dair de konuşan Hêlîn Ümit konuşmasını şöyle sürdürdü: “Bütünlüklü bakmak önemli.  9 Ekim Uluslararası komplosu, uluslararası düzeyde gelişti. Bu şunu bize gösterir: Eğer biz bugün Türkiye’nin içinde rantçı bir kesimden bahsediyorsak şuna emin olun ki bunların dış bağlantıları vardır. Bunu kural gibi ele alabilirsiniz. İsim vermek istemiyorum, isim vermenin onları değerli kılacağını düşündüğüm için böyle doğrudan isim vererek ifade etmek istemiyorum bugün savaş çığırtkanlığı yapanlar, hakarette bulunanların, sözde Türkiye’nin bağımsızlığı gibi masum bir kavramın arkasına sağlanarak aslında küresel sermaye ile iç içe geçmiş bir şekilde Türkiye’yi bir savaş ülkesi haline dönüştürmek istiyorlar, bundan da rant devirmek istiyorlar. Bunu kesinlikle böyle anlamak, böle görmek, böyle tanımlamak mutlaka gerekli. Komisyon konusunda da siz gazeteciler takip ediyorsunuz, evet biz dikkatle takip ediyoruz komisyon çalışmalarını, anlamaya çalışıyoruz. Şimdiye kadar da komisyon planlamaları çerçevesinde görüşmelerini yaptı, yapıyor. Çeşitli toplumsal kesimleri dinlediler. Fakat hatırlarsanız bu komisyon önerisinde CHP’nin de, evet komisyon kurulsun, meclis çatısı altında bu sorun ele alınsın diye bir yaklaşımı vardı.  Fakat esasta Önder Apo’nun talebi üzerinden birazda gündeme geldi. Komisyonun bir amacı Demokratik Toplum ve Barış sürecini toplumsallaştırmaktı fakat bu komisyonun gerçekten amacı neydi? Niye bir araya geldi? Böyle bir çalışmayı hiçbir somutluğa ulaşılmayacaksa, hiçbir adım atılmayacaksa bir yansıması olmayacaksa bir sivil toplum örgütü de bu tartışmaları yürütebilirdi. Bir STÖ bunu üstlenebilirdi. Çeşitli toplumsal kesimlerle bir araya gelerek görüş alışverişinde bulunabilirdi. Ama bir meclis çatısı altında. Aslında Türkiye’deki siyasi haritanın, siyasi iradenin yansıdığı bir alan. Bu kapsamda bakıldığında Komisyon çalışmaları için insan şunu rahatlıkla söyleyebiliyor.   Zamana yayma ve oyalama çok barizdir. Bu anlamıyla böyle kullanılan bir mekanizma haline geldi. Kendisini kullandırtıyor. İsmi  Milli Birlik, Dayanışma  ve Kardeşlik Komisyonu. Şimdi bu birliğin, dayanışmanın ve kardeşliğin gelişmesi için komisyonun ne yapması gerekiyor. Bu sürecin başlangıcında  ki bu süreçte değil. Önder Apo hep şunu söyledi. Uluslararası komplodan  sonra da söyledi.  97’de ki arayışlarında da vardır; ‘savaşanlar barışabilir’ dedi. Yani eğer bir barış yapacaksanız, bir çatışmalı ortamı durduracaksanız bu nu başka güçlerle yapamazsınız. Başka güçleri devreye koyarak yapamazsınız, muhataplarıyla yapabilirsiniz. Şimdi Kürt varlığını 21’inci yüzyılda açığa çıkartan, inşa eden, oluşturan, onu talepli kılan herkesin stratejik ittifak olarak ilişki geliştirmek istediği bir olguya dönüştüren bir Önderlik’ten bahsediyoruz.  Bu Önderlik gerçekliği diyor ki gelin bu sorunu çözelim. Fakat komisyonun şimdiye kadar  buna yanaşmaması, buna ayak diremesi bu konuda uygun olmayan  tartışmaların yansıması. Şunun için diyorum; bazı komisyon üyeleri ‘biz gitmeyiz’ diyor mesela. Demek ki hala birbirlerini ikna edememişler. Halen sorunun kapsamını, derinliğini, olayın ciddiyetini kavramış değil yani. Bu komisyonun böyle bir sorunu var bence. Komisyon gerçekten böyle çok popüler söylem olarak dile geliyor -Türkiye’nin yeni yüzyılına girdik, Cumhuriyetin yeni bir dönemine yeni değerlerle gireceğiz- yani gerçekten böyle bir süreçte oluşan böyle bir komisyon rolünü oynayacak mı oynamayacak mı? Biz o ciddiyeti göremiyoruz.  Öncelikle bu noktanın çok iyi anlaşılması lazım. Çünkü başta elbette ki sürecin bir tarafı olarak sen gideceksin olayla, olgularla, gelişmelerle ilgisiz en uçtan başka kesimleri dinleyeceksin ama bu mücadele sürecinin, bu savaş sürecinin birinci dereceden sorumlusuyla oturmayacaksın konuşmayacaksın. Onun görüşlerini almayacaksın. Böyle bir şey olabilir mi?  Şunu ben açıklıkla söyleyebilirim. Hareketimiz adına kimse başka türlü temsiliyet yapamaz. Böyle tanımlamalar yapılıyor ama gerçekliği ifade etmiyor. Örneğin DEM Parti bir PKK değil yani. DEM Parti, PKK mücadelesini temsil edemez. DEM Parti Türkiye’nin siyasi bir partisidir. Şey için söylemiyorum, çok önemli bir rolleri var, rollerini oynuyorlar, Türkiye’nin demokratikleşmesi açısından çok sıkı bir mücadele veriyorlar, bahsettiğim şey bu değil. Bahsettiğim şey farklılıklarımız, biz farklıyız yani. O anlamıyla kesinlikle eğer bu komplo aşılacaksa, bu yüzyılda Türkiye’ye dayatılan uluslararası komplo diyeceğim ben 9 Ekim komplosunu öyle tanımlıyorum çünkü. Önder Apo 27 yıldır bunu aştırmaya çalışıyor. Şimdi Demokratik Toplum ve Barış süreciyle birlikte kalıcı olarak komplonun tehlikelerini ortadan kaldırmak istiyor. Birazcık Türkiye’yi seven, gerçekten sorumlu siyasetçiler komisyonda yer alıyorsa sorumluluklarının gereğini yerine getirmeliler demek istediğin bir husus bu komisyon bağlamında. İkinci husus bununla birlikte ŞU: Bakın  birkaç gün önce Numan Kurtulmuş –meclis komisyonu başkanı- Amed’e gitti. Amed’de iyi bir konuşma yaptı. Kürt halkının bir problemi olduğunu, dilini kullanabileceğini, buna saygılı olduğu vb söyledi. Şöyle aynı Numan Kurtulmuş meclis komisyonunda Kürtçe konuşan 60-70 yaşındaki bir anneyi susturdu.  Bunu niye yeniden gündeme getiriyorum. Şu önemli. Siyasilerin yaptıklarıyla söyledikleriyle tutarlı olması lazım. Yani sen bir yerde gideceksin diyeceksin ki Kürtler kendi dilini kullanmalı ama başka bir yerde buna izin vermeyeceksin,  o dili tanımayacaksın, yasaklayacaksın, kabul etmeyeceksin. Öncelikle o komisyon başkanıdır. Numan Kurtulmuş sadece bir AKP’li vekil değildir. Meclis Komisyonu başkanıdır, meclisinde başkanıdır. Bu böyle olmaz yani. Bu konuyla bağlantılı olarak bir sonuç çıkıyor.  Numan Kurtulmuş niye böyle yapıyor? Bizim çıkardığımız sonuç şöyledir.  Artık gelinen aşamada Kürt varlığının inkarı sürdürülemiyor. Fakat Kürtlerin kolektif haklarının da tanınmayacağı mesajı veriliyor. Meclis çatısı altında Kürtçe konuşamazsın ama bireysel olarak konuşabilirsin. Fakat bu kadar mücadeleye, bu kadar Kürt halkının bir halk olarak kendi varlığını ortaya koyduğu ve 50 yıllık kavga, savaş bunun için verilmedi. O anlamıyla komisyonun şuna cevap vermesi lazım. Komisyonun  netleşmesi lazım. Kürt toplumunun kolektif hakları tanınacak mı tanınmayacak mı? Bakın demokratik entegrasyon dediğimiz şey bu. Başta söylediğim yaklaşım yani işte mecliste konuşamazsın, resmi yerde konuşamazsın ama evinin içerisinde konuşabilirsin. Sokakta konuşabilirsin demek  asimilasyonist politikanın devam etmesini sağlamaktır.  Ben seni aslında bir halk olarak tanımıyorum, resmiyette sen yoksun, resmiyette sen Türk’sün ama yani işte bireysel olarak sen kendi şeyini sürdürebilirsin. Bunun garantisi nedir? Niye Kürt toplumunun dili yasaklı olsun? Niye Kürt toplumunun dili resmi olmasın? Devletin dili tek olur felan bunlara girmeyeceğim, bunları hukukçular tartışabilirler ama niye olmasın. 60 milyon Kürt’ten –ortalama olarak- bahsediyoruz. En az 30 bin  şehidi olan bir halktan bahsediyoruz.  Yani dilini de konuşamayacak mı bu halk? Bunu tanımayacak mı? Dil herşeydir. Dil bir halk için kimliğinin en önemli parçasıdır. Nasıl bir dil kullanıyorsan kimliğin öyle şekillenir. Hem içerik olarak söylüyorum hem lisan olarak söylüyorum. İnsanları ona göre tanımlarsınız. Buradan çıkan  böyle bir sonuç vardır. Bu asla kabul edilemez. O anlamıyla komisyon gerçekten rolünü oynayacaksa, bunda kararlıysa bir Önderliğin fiziki özgürlüğü temelinde ‘umut hakkı’ çalışmalarını yürütmesi lazım. İki Kürt toplumunun demokratik entegrasyonu için bir planlamasının, tartışmasının olması lazım. Bakın Türkiye’de savaş rantçısı, milliyetçiliği köpürten böyle Kürtlerle savaşın olması için kavga veren kesim her gün medyada bas bas bağırıyorlar. Ama bu komisyon üyelerinden biri kalkıp cevap vermiyor. Bu DEM’lilere bırakılmış, Pervin hanıma bırakılmış masada. Bu sorun sadece DEM Parti’nin, Kürtlerin sorunu değil ki. Bu sorun Türkiye toplumunun, Türkiye halklarının sorunu. Eğer böyle sahiplenilmezse sanki Kürtler zordalar, şimdi devlete entegre olmak istiyorlar, hani kapımızdalar mı diyeceğiz. Çok şövenist bir yaklaşım, çok egemen bir yaklaşım. Böyle bir mecburiyet yoktur. Kürtler buna mecbur değil. Böyle söyleyince diyorlar ki işte Kürt Özgürlük Hareketi tehdit ediyor. Başka seçeneğimiz var, evet mecbur değiliz yani. Rehineliğe, köleliğe, teslimiyete, inkara, soykırıma mecbur değiliz yani. Ama tercihimiz Türkiye halkıyla, halklarla Demokratik Cumhuriyet temelinde devleti demokratikleşme temelinde entegrasyonu gerçekleştirmektir. Yüzyıldır, cumhuriyetin kuruluşundan beri devletsizleşen, devletten dışlanan Kürtleri devlete dahil etmektir. Proje budur yani. Olacak mı olmayacak mı? Bu ittifak olacak mı olmayacak mı? Şimdi komisyon çalışmalarının gelip dayandığı nokta budur. Biliyorsunuz süresi de bitti, artık görüşmelerde yanlış değilsem tamamlandı. Artık Anadolu’da çok söylenen sözdür ‘dananın kuyruğunun kopacağı’ zaman derler. Şimdi öyle bir zamana girdik yani.   Oyalamaya ancak bu kadar. Yapabilirler, sürdürebilirlerdi. Şimdi hem komisyon için hem  Türkiye yetkileri için söylüyorum, Cumhurbaşkanından tüm meclise kadar tarihsel rolünü bu kritik dönemde oynayacak mı? Gerçekten çok hassas bir dönemden geçiyoruz. Bölge halkları olarak çok hassas bir dönemden geçiyoruz. Ben bu çerçevede uyarımı da yaparak. Komisyon çalışmaları için değerlendirmemi bu şekilde toparlayabilirim.”

 

‘DEMOKRATİKLEŞME OLMADAN OLMAZ’

 

Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum’un yazısına dair ise Hêlîn Ümit, şunları söyledi: “Mehmet Uçum’un yazısını ben de okudum. Geçiş süreci ve demokratikleşme sürecini ikiye ayırıyor. Kendisince mantık silsilesi var. Fakat işin pozitif tarafı şu: Böyle üstü örtük de olsa Türkiye’nin ağır bir demokrasi sorunu olduğu kabul edilmiş oldu bir şekilde. Bizim felsefik yaklaşımımıza göre, hem ideolojik duruşumuz hem felsefik yaklaşımımız bir halkın, toplumun, coğrafyanın en acil ihtiyacının demokrasi olduğunu gösterir. Ondan daha önemli bir şey yoktur. Ekmekten, sudan, ekonomiden… Çünkü bunların hepsini sağlayacak olan şey demokratikleşmedir. Demokratik bir toplumda bütün güçler devreye girer ve yapıcı bir süreç yaşanabilir. Bunun olmadığı toplumlar baskıcı, bir kesimin bir kesime hükmettiği, adaletin olmadığı, haksızlıkların yaşandığı bir toplumdur. O anlamıyla bu geçiş süreci denilen süreç bu kadar ağır bir problemi gündemine almışsa, Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi isminde bir komisyon kurmuşsa, atacağı adımların demokratik içerikli olması lazım. Başka hangi adımları atacak? Mesela başka hangi kararları alacak? Meclisin gündemine nasıl paketler gidecek mesela? Anti demokratik yasalar mı önerecekler? Baskıcı, yasakçı. Böyle mi olacak? Bu yaklaşım pozitivist zihniyetin olguları, olayları bir birinden çok katı ayırarak, ele alma biçiminin bir yansıması oluyor. Oysa toplumsal olgular oldukça iç içedir. Bir biriyle ilişkisi çok güçlüdür. Bütünsellikle ilişkisellik toplumsal olgular dünyasında en fazla üzerinde durulması ve bu yöntemle yaklaşılması gereken konudur. Fakat Mehmet Uçum şahsında iktidarın, süreci yürüten kanadında böyle bir zihniyeti yoktur. Olayları bir birinden koparıyor. Mesela demokratik entegrasyonu sağlamak için demokratikleşme olmadan, demokratikleşme olabilir mi?  Böyle tartışmak lazım. Gerçekten böyle mi düşünüyorlar, dalga mı geçiyorlar insan gerçekten tereddüde düşüyor. Bu noktada bizi en fazla tereddüde düşüren şey de Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nun Önder Apo’yla görüşmemedeki ayak diremesi oluyor. Bu bizim için bir ölçü. Olmazsa olmaz. İşin doğası, özü bu. Bu konuda bir şey var. İktidarın bir kanadı –özellikle AKP kanadı- Önder Apo’nun mevcut pozisyonunu araçsallaştırma eğilimini sürdürüyor. O yüzden böyle ağırdan alma var. Komisyonla Önder Apo ile bir araya gelse, Önder Apo görüşlerini paylaşsa… Biz bir sürü adım attık. Bunlar çocuk işi değil. Gerçekten biraz siyasetten anlayanlar yaptıklarımızın anlamının hakkını verirler. 50 yıldır bölgeye damgasını vuran PKK, örgütsel varlığını sonlandırdı. Bu çok büyük bir olaydır. Aslında farkında değiller, idrak edemiyorlar. Politik söylemde bunun karşılığı çok büyüktür. 50 yıldır dünya birleşti, bu hareketin üzerine geldi. Geri adım attıramadı. Silahlı mücadele stratejisine son verdi. Bu da çok büyük bir olaydır. Düşünün Kürt varlığı bu savaşla kendisini ortaya koydu, kazandı. Temel yöntemi buydu. Bunda bir değişiklik var. Yani sanki hiçbir şey yapılmamış gibi… Tüm bunları ne için yaptı? Biz bunları niçin yaptık? Biz bunları Önder Apo’nun fiziki özgürlüğüne bağladık ve dedik ki; Önder Apo bu süreci yürütürse bu süreç yürür. Baş müzakereci odur. Bu sürece ne derseniz deyin. Bunu kabul etmemek demek, ‘Nasıl ki biz yüz yıldır böyle gelmişiz, bundan sonra da inkarcı, asimilasyoncu siyaseti, kavramlarla oynayarak, değiştirerek sürdüreceğiz’ demektir. Fakat tehlike büyüktür. Bu yüzden bu süreci Önder Apo yürütürken bazı tarihsel süreçlere dikkat çekti. Selçuklara dikkat çekti. Yavuz Selim döneminde onun gireceği savaşta annesi, ‘Sen neyine güveniyorsun?’ diyor. ‘Ben arkamda Kürtlerden etten bir duvar ördüm. Bir Kürt dağı var’ diyor. Ona dayanarak gelişme sağlayabiliyor, savaşı kazanabiliyor. Yine Çelebi Mehmet Osmanlı zamanı başdanışmanlarının hepsi Kürt. Akşemsettin öyledir, Molla Gurani öyledir. Bunları Önderlik boşu boşuna söylemedi. Nostalji yapmak için bunları ifade etmiyor. Tarihsel kırılma noktalarında, halkla birlikte var olabilmişler. O yüzden 1071’e, Malazgirt’e  dikkat çekiyor. Batı’nın Bizans saldırılarına böyle karşılık verebildiler ve Türkler bu coğrafyada öyle kalıcılaşabildi. Şimdi bu kadar büyük bir tarihsel kırılma döneminden, bir kritik eşikten geçiyor Ortadoğu. Kıbrıs’ta gelişmeler var. Bahçeli başka türlü yorumladı, Erdoğan başka türlü yorumladı. Ama bizim de bir yorumumuz var. Biz bunları söylüyoruz. Arkadaşlarımız bölge de olup bitenlerin, tehlikelerin… Bunu tehdit etmek için de söylemiyoruz. Biz bu coğrafyanın insanlarıyız. Biz Türkiye toplumun içinden çıktık geldik. Biz ülkemizi seviyoruz. Fakat böyle tekçi, dilini inkar eden, çatışmalı bir Türkiye istemiyoruz. Bu kadar basittir. Bunun için bu konu çok önemli, çok hayati. Önder Apo’yu muhatatp almayan, onunla görüşmeyen bir komisyonun ciddiyeti olamaz. Kendi ciddiyetini de oluşturamaz. Bir oyun yaşandı geçti deriz. Biz komisyonu süreç açısından ölçü olarak görüyoruz tabii ki. Çünkü toplumunun siyasi haritası oradadır. O anlamıyla yüz yıldır cumhuriyetten dışlanan Kürtler, bu sefer tarihi Kürt-Türk ittifakı temelinde, büyük Ortadoğu projesi devredeyken, saldırılar ortadayken bir ittifak temelinde Türkiye’nin demokratikleşmesi, demokratik cumhuriyet temelinde yeni yüzyılı karşılayacak mı karşılamayacak mı? Ana soru budur. Bunun da baş mimarı Önder Apo’dur. Bunun herkes tarafından çok iyi bilinmesi gerekiyor.” 

 

‘ÖZGÜRLÜK VE DEMOKRASİ GÜÇLERİ AKTİF POLİTİKA ÜRETMELİ’

 

Özgürlük ve demokrasi güçlerinin bu süreçteki rolüne de dikkati çeken Hêlîn Ümit, konuşmasına şöyle devam etti: “Fakat rol nedir? Aktif politika üretmektir. Yani özgürlük ve demokrasi güçleri aktif politika yürütebilirlerse tarihi rollerini oynayabilirler. Bunu şöyle değerlendirmemek gerekiyor: Genellikle böyle konuşmakla politika yapmak aynı ele alınıyor. Evet konuşmak, bir hakikati dile getirmek yapılması gerekenlerin bir yanı. Ama hepsi değil. Dikkat ederseniz Apo’cu hareket Kürdistan’da girişirken bir tarz gelişti. Bu bir zafer tarzıdır. O yüzden söylüyorum. Eğer bugün Türkiye’yi kapsayan Demokratik Toplum Süreci’ni geliştireceksek bu tarzı iyi incelemek lazım. Bu tarz neydi? Yaptıkça konuşmak, konuştukça yapmak. Yani sadece konuşmamak. Biraz pratik üzerinden konuşmak gerekli. Bu konuda bir zayıflık var. Şöyle bir tablo olduğunu söyleyebilirim; evet bir tarafta devlet var. Devlet bazı şeyler söylüyor. Arada devletin Kürt hareketini baskı altında tutmak için kullandığı milliyetçi kesimler var. Yoksa bunlar susturulabilir, çok bir güçleri de yok. Devlet istese yapabilirler. Ama niye bunu kullanıyorlar? ‘Bakın Türkiye’de milliyetçi çevreler var. Siz bunu yapmazsanız şöyle olur, böyle olur.’ Böyle bir oyun var, biz bunu görüyoruz. Bir de diğer tarafta da demokrasi ve özgürlük güçleri var. Diğer tarafta da Kürt özgürlük hareketi var. Arada gerçekten kendisini demokrasi ve özgürlük gücü olarak tanımlayanlar kimler? Var mı böyle güçler? Gerçekten ben merak ediyorum. Olduğuna inanıyorum. İnanmak istiyorum. Türkiye’nin feministleri, solcuları, sosyalist güçleri, anarşistler, anti-kapitalistler, anti-kapitalist Müslümanlar var. Nasıl ki halklar ve inançlar bakımından bu coğrafya zenginse, siyasi düşünce açısından da zengin bir çerçeve var aslında. Peki nerede bu kesimler, ne yapıyorlar, bu süreç hakkında ne düşünüyorlar, ne düşünüyorlar? İzleme pozisyonu var. Tehlikeli, kötü yanlış olduğunu düşünüyorum. Türkiye’nin geleceğinin belirleneceği bir dönemde tüm dinamiklerinin aktif olarak devrede olması lazım. Kendilerini hem eylemleştirme hem de söylem gücü haline getirmeleri gerekiyor. İlk defa belki de cumhuriyet tarihi içinde böyle bir momentum yakalamışız. Kaygılarımız var, güvensizliklerimiz var –hareket olarak söylüyorum – fakat bir şeyler yapılmaya çalışılıyor. Önder Apo İmralı’da dört duvar arasında canhıraş bir şeyler gelişsin diye uğraşıyor. Peki dışarıda gerçekten Türkiye’nin barışını isteyen, demokratikleşmeyi, halkların birlikte yaşamasını isteyen ne yapıyor? Bu çerçevede bu ataletten sıyrılmak gerekiyor. Türkiye’deki demokrasi, özgürlük güçlerinin, kadınların… Sadece Kürt kadın hareketlerinden, Kürdistan’daki yurtsever gençlik hareketinden bahsetmiyorum. Hepsinin tartışarak, planlayarak, örgütlenerek, kendilerini harekete geçirmeleri gerektiğini söylemek istiyorum. Yoksa bu tarihsel fırsat kaçmış olacak. Bu kesimlerde o zaman farklı değerlendirilecek. Farklı değerlendireceğiz. Yani kimler neyi bekliyor? Eğer bir gelişme yaratmak istiyorsak bu devletten beklenerek olmaz. Bir alan açılmış şu anda. Bir tartışma alanı açılmış bu konuya ilişkin. Bakın karşıtlar nasıl örgütleniyorlar, tartışıyorlar. Özgürlük, demokrasi güçleri de örgütlensin, tartışsın, gündem yapsın, konferanslar, toplantılar yapsın. Demokrasiyi canlandıracak, demokratik iklimi hayata geçirecek çalışmalar yürütsünler, söz söylesinler, talep etsinler. Gerçekten şu çok ağırdır; ben vicdan diyorum. Her şey Önder Apo’nun sırtına bırakılabilir mi? Her şeyi ondan beklemek… Türkiye’nin tüm sorunlarını, bütün yükünü, Önder Apo’nun sırtına bırakmak yanlıştır. Bu kabul edilemez bir şeydir. O yüzden bu çerçevede şunu söylemek istiyorum: Evet Türkiye’de böyle bir potensiyel var. Önderlik büyük 5 savunmasında şu tespit vardır; Cumhuriyet kurulurken bir İslamcı kesim dışlandı, bir Kürtler dışlandı bir de sosyalistler dışlandı. Şimdi aslında demokratik sosyalizm yaklaşımıyla, ideolojisiyle Demokratik Toplum ve Barış Süreci’yle Türkiye’nin demokratik, sosyalizm kanadı örülüyor, inşa ediliyor. Fırsat olursa biz bunu açığa çıkarmak istiyoruz. Önder Apo, ‘Siz bunu demokratik toplum sosyalizmi de diyebilirsiniz, demokratik ulus da diyebilirsiniz ama demokratik sosyalizm de diyebilirsiniz’ dedi. Bizim siyasal çizgimiz budur. Bu çerçevede biz Türkiye’yi demokratik cumhuriyet olarak inşa etmek istiyoruz. Herkesi bu büyük eyleme çağırıyorum. Öyle bir Türkiye’ gerçekten kendi iç barışını gerçekleştirmiş, bütün imkanlarını vefa, adalet, dışa karşı öz savunma temelinde bir araya getirmiş bir Türkiye. Böyle bir Türkiye’yi kimse yıkamaz. Tartışılıyor ya, ‘Çelik kubbe yapılıyor, füze yapılmış, şurada şu deneme yapılmış’ deniyor. Hiçbir yerin böyle korunduğu görülmemiş. Eğer toplum sağlam bir harçla bir arada kalabilirse, aidiyet duygusuyla, bu coğrafyayı, o sistemi sahiplenerek yaşayabilirse, o toplumu hiç kimse yıkamaz. Bunun tarihte çok örneği var. Küçücük bir Atina demokrasisiyle direnmiştir. Bütün saldırılara direnmiştir. Fakat bunu sağlayamayan toplumlar ayakta kalamamıştır. Bu anlamıyla özgürlük ve demokrasi güçlerinin gerçekten Türkiye yurtseverleri olarak, Türkiye toplumuna, geleceğine sahip çıkması gerekir.“

 

‘QSD’NİN ENTEGRASYONU BÜTÜNLÜK İÇİNDE YAPILMALI’

 

Suriye’deki gelişmelere dair de konuşan Hêlîn Ümit şunları söyledi: “Basından takip ediyoruz biz de bu gelişmeleri. YPJ komutanı Rohilat Efrîn’in açıklamaları vardı, yine Sipan Hemo’nun açıklamaları oldu Mazlum Abdi’nin açıklamasından sonra. Öncesinde Salih Müslim’in yaptığı bir açıklama vardı. O dikkat çekiciydi, ‘Türkiye bu sürecin içinde değil’ diyordu. Diyalog içerisinde olmak önemli. Görüşüyor olabilmek, bir birinin iradesini tanımak, tartışıyor pozisyonda olmak, bu önemli bir husus. Bunu olumlu görüyorum. Her ne kadar hem ideolojik hem politik olarak mevcut Şam hükümeti karşısında çekincelerimiz, şüphelerimiz, kaygılarımız varsa da fakat oradaki yerel güçler QSD, SDG görüşmelerini sürdürüyorlar. Bu olumludur. Benim bu konuyu düşünürken kafama takılan husus ağırlıkta şudur: Türkiye’de bir süreç var, Rojava’da süreç paralel olarak yürütülüyor. Türkiye ısrarla Türkiye’deki süreci de oraya bağlamaya çalışıyor. Fakat herkes bu kızılca kıyametin içinde, bu kadar savaş iklimi varken Kürtlerin savunmasız olmasını istiyor. Dikkatimi çeken en çarpıcı husus budur. Tüm dünya silahlanıyor, Ortadoğu silahlanıyor. Belli ki bir şeye hazırlık var. Türkiye’de, İsrail’de, İran’da, Rusya’da var. Herkes bir hazırlık içinde. Demek ki Ortadoğu’daki savaş daha devam edecek. Bunun işaretleri var. Bir plan devrededir. Özellikle BM toplantısı oldu Amerika’da. Oradan esen hava, sezgilerimiz diyeyim; bu savaş ikliminin yeni bir aşamaya geçtiğine dairdir. Bu bitmiyor, yeni bir aşama kazanıyor. Planda bir değişiklik var. O anlaşılıyor. Ama böyle bir atmosferde, ‘Kürtler teslim olsun, silahlarını bıraksın, savunmasız olsun.’ Bu kabul edilebilecek bir şey değildir. Bunu herkesin bilmesi lazım. Hele hele karşılarında cihatçı kesimden gelen bir iktidar varken, hükümet varken. Bu anlamıyla ortaya konulan çerçeve, SDG’nin entegrasyonunun bir bütünlük içinde yapılması önemli bir husus. 

 

‘KATI DEVLETÇİ YAKLAŞIM’

 

Evet Suriye’de halklar birlikte yaşamalılar, ortak bir sistem oluşmalı fakat bu Kürtlerin silahsızlandırılmasına değil, birlikte yaşamın ortak kurulmasına dayanmalı. Bunu söylemek istiyorum. Bu süreçler biraz tersine tartışılıyor. Şöyle tartışmak doğrudur, burda bir Kürt toplumu var, bu toplum nasıl entegre olacak. Üzerine tartışıyoruz belki itici oluyor, yani topluluk var bu topluluk nasıl entegre olacak. Aleviler var, bu nasıl entegre olacak. İşe silahlı güçlerin durumundan başlamak gerçekten çok geriletici bir durum. Tehlikeli bir durumdur,  kaygı uyandıran bir durumdur. Niyeti temiz olan, gerçekten yeni bir Suriye yaratmak isteyen, oluşturmak isteyen ya da yeni bir Türkiye oluşturmak isteyen süreci böyle tartışmaz aslında. Sağlıklı olan yöntem diğeridir. Bu anlamıyla o izlemek, gözlemlemek onu anlamaya çalışmak. Bir şeye dikkat çekmek istiyorum, baskın Osmanlı İmparatorluğu bunu şey için söylemiyorum geçmişe bir özenti, yanlış anlaşılsın diye söylemiyorum. Osmanlı İmparatorluğu 600 yılı aşkın bir bölgede genel bir imparatorluk oldu. Bu coğrafyada yaşayan bütün halklara hükmetti. Bunu nasıl yaptı, yani şöyle olsa olabilir miydi? Katı, tekçi, ulus devletçi, herkese Türklüğü dayattıysa bu mümkün olabilir miydi? Olamazdı. Sorunun kaynağı bu, katı devletçi yaklaşımdır. Sen coğrafyada yaşayan herkese tekçiliği dayatırsan, oradan faşizm çıkar. Bunu hangi adla yaparsan yap. Bunu ben İslam kavramıyla kullanmak istemiyorum çünkü kültürel İslam’ı, İslam’ın demokratik değerlerini biliyoruz, koruyoruz, yaşanması ve yaşatılması gerektiğini söylüyoruz. Bahsettiğim şey o değil, bazı yerlerde siyasi İslam olarak geçiyor, İslam’a faşizm, İslam adına bir karşı İslam’ın halklara, Sünni Arap İslam’ı olarak dayatılacağı bir rejim faşizmdir. Bunun bilinmesi lazım. Evet Osmanlı İmparatorluğu zamanında da halklara zulüm oldu, baskı oldu. Aslında Osmanlı İmparatorluğunun tarihinin bir yanı da bir isyanlar tarihidir. Var olan isyanlar tarihidir. Bunları bir tarafa bırakarak söylüyorum. Onları da incelemek lazım ama bir de bu kadar geniş bir coğrafyaya nasıl bir idari sistem oluşmuş, nasıl yönetilmiş? Bunların incelenmesi lazım. Benzer bir şey Türkiye için de geçerli, Türkiye açısından da bunu söylüyorum. Gerçekten ilk Kürdistan tanımlamasını yapan Selçuklu hükümdarıdır. Neredeyse onun dili ile inşa edilmiş Kürdistan eyalet alanı. Şimdi cumhuriyet tarihinde Kürt Kürdistan yok, varlıkları tarihten silindi. Cumhuriyet bununla karşı karşıya kalınca ne oldu? Büyük bir kriz, 50 yıla varan yıkım. Benzer bir şeyi Suriye’de de dayatmak demek bitmeyen bir çatışma iklimini oluşturmak demektir. O anlamıyla oradaki görüşmelere bu perspektiften bakmak, anlamaya çalışmak, çözüm üretmek, çözüm anlayışı içerisinde olmak lazım. Türkiye’nin buradaki rolü Mazlum Abdi öyle demiş bilemiyorum onlar daha iyi takip ediyorlar, gözlemliyorlar mutlaka. Fakat basına yansıdığı kadarıyla Türkler hep bir baskı kurmaya çalışıyorlar. Medyadan takip edebildiğim kadarıyla söylüyorum. Operasyon kapıda mı, oldu mu olmadı mı? SDG şey olmuyor, PKK kendi örgütsel varlığına son verdi hala ama alışmışlar ona dayalı savaş siyaseti yürütmeyi. Bunu sürdürmek isteyen bir kesim var. Bu çerçevede cevap verebilirim. Elbette ki YPJ komutanı Rohilat Afrin’in söyledikleri de çok önemliydi, kadın ordulaşması olarak YPJ’nin varlığını bir bütünlük halinde sürdürmesi gerekiyor. Çünkü DAÎŞ zihniyetinin önce kadınları vurduğunu önce kadınlara saldırdığını, katlettiğini, tecavüz ettiğini adeta ilkel dönemleri aratmayan bir şekilde nelerin yaşandığını biliyoruz. Tarih DAİŞ döneminde bir kez daha güncelledi kendisini. Şimdi ortada herhangi bir demokratik adım yokken, demokratikleşme yokken, herhangi bir hukuksal zemin açığa çıkmamışken başta kadınlar olmak üzere savunma güçleri kendi bütünlüğünü korumak zorundadır. YPJ de buna öncülük edecektir.” 

 

‘ÖZSAVUNMAYI PEKİŞTİRMEK GEREKİYOR’

 

Beritan’ın yıl dönümüne dair de konuşan Hêlîn Ümit konuşmasını şöyle sürdürdü: “Öncelikle ben Beritan (Gülnaz Karataş) şahsında ve özgür yaşam uğruna şehid düşen tüm kadın yoldaşları, savaşçıları saygı ve minnetle anıyorum. Tüm çabamız onların izinde yürüyebilme çabasıdır. Doğru temsillerini yapabilme çabasıdır. Önemli bir konu bu. Sadece bir anma, yıldönümünün ötesinde bir konu. Ben burada iki şeye dikkat çekebilirim. Birincisi heval Beritan şahsında kadın ordulaşması. Heval Beritan kadın ordulaşmasının sembolüdür. Kadın ordulaşması gerçekliği üzerinde dursak, tartışsak, anlamı neydi, yarattığı sonuçlar neydi aslında o kadar yerindedir. Büyük bir eşitsizliğe karşı eşitlik ordusu olarak kadın ordulaşması gelişti. Her geçen gün, yaşadığımız her gün, aslında kadın ordulaşmasının önemini, değerini daha fazla hissediyoruz. Yaşam hakkı dediniz de gerçekten yaşam hakkı tanılıyor mu kadınlara? Ben öyle olduğunu düşünmüyorum. Yaşam hakkı için mücadele eder konumu itiliyor. Yaşamak için, ayakta kalmak için her türlü geri pozisyona, politikaya boyun eğer hale getirilmek isteniliyor kadın. Önderliğimizin metaforu ile söylersek kuyu dibindeki kedi kafesteki bülbül, kuyu dibinde miyavlatıyor, kafeste süs şeyi tutularak var olabiliyor. Mutlak yük, kadına yaşam hakkı diye sunulan mutlak yük olmak konumudur. Eğer sen erkek egemenlik sisteminin erkek yükü olursan ayakta kalabilirsin. Onun dışında senin karşı karşıya kalacağın şey öldürme, cinayet ve benzeridir. İşte kadının ordulaşması büyük eşitsizliğe karşı kadınların kendisini güçlendirme alanı olarak doğdu. Heval Beritan o anlamıyla, 90lı yıllarda mücadeleye katılan bir arkadaştır. 92 Güney Savaşında fedaileşti. Heval Beritan’da var olan şey bu yakıcı gerçekliği o kadar derinden hissediyor ki içine girdiği savaşı özgürleşmenin aracı haline dönüştürüyor. O yüzden Heval Beritan’ın ünlü sözü nedir ‘Savaşan özgürleşir, özgürleşen güzelleşir, güzelleşen sevilir’ ancak savaşla sen nefes alabilirsin, mücadele edersen ayakta kalabilirsin irade sahibi haline gelirsin. Bir Kürt kadını olarak iradeli hale gelebilirsin. Bu seni bir adım özgürlüğe yaklaştırabilir. Özgür olmayan güzel olamaz, köle olan çirkin olur. Hangi koşulda olursa olsun, biçim ne olursa olsun, güzellik ahlaki bir kavramdır. Güzelliğin ana unsuru ahlaktır, etiktir. Ancak öyle sen ahlaklı ve güzel hale gelebilirsin. Öyle olursa da sevgiye, saygıya dayalı bir yaşamı hak edebilirsin, duyabilirsin. Bu nedenle de tüm genç kadınların yaşam çizgisi haline geldi. Bir yönü budur Heval Beritan’ın. İşbirlikçi her türlü dayatmaya da karşılık vermesidir. Bu da özgür Kürt kadının açığa çıkmasına yol açan bir duruş olmuştur. Şehid Beritan şahsında o gibi binlerce kadın militanı kadın şahsında açığa çıkan özgür kadın gerçekliği çizgisi oldu. Bu Kürdistan’a egemen oldu. Buna güvenerek Kürt genç kızları sosyal alana açıldı. Bakur Kürdistan’da bir sosyal devrim yaşandı. Evinden dışarı çıkamayan genç kadınlar şimdi o özgüvenle her alana, aslında Kürdistan özgürlük hareketinin, kadın hareketinin verdiği güvenle ve güçle gider hale geldiler. Bu durum şuna yol açtı, giderek bilinçlenen aydınlanan hemen hemen her alanda yer alan bir kadın gerçekliğine yol açtı. Bu özgürlük hareketini daha da güçlendirdi, katılımını arttırdı. Buna tedbir olarak Türkiye’de korucular eliyle, kontrgerilla, özel kuvvetler, polis eliyle Kürt genç kızlarını düşüren. Ona katliamı, tecavüzü, fuhuşu dayatan böyle bir alan örgütlendi. Özgür Kürde karşı işbirlikçilik, hizbulkontra diye söylüyorsak, bir benzeri yapılar gelişti. Özgür kadın hareketine karşı da artık bunlar planlanan hususlar oldular. İpek Er, Gülistan Doku şimdi Rojin Kabaiş öyle. Niye mecliste soruşturma komisyonu açılması engellendi, niye AKP ile MHP bunu reddetti, bunun arkasında ne var? Böyle bir cinayetin, katliamın ve içerisinde tecavüzün de olduğu netleşiyor, aydınlanmamasını niye istemediler, niye araştırılamasın bu dava? Türkiye bununla ne kaybeder? Narin Güran cinayeti niye aydınlanmıyor? Bu aydınlansa Türkiye ne kaybedecek? Tam tersine zayıf, çürük yanlarını görecek, topluma saldırı kaynaklarının nereden geldiği açığa çıkacak. Ama mevcut sistem kadına mutlak olarak şunu dayatıyor; bu ideolojik bir  yaklaşımdır, evinden çıkmayacaksın, senin için tek güvenli yer evindir, sosyal alana adım atmayacaksın, politik olmayacaksın, sana sunulan yaşamı fıtratın olarak kabul edeceksin öyle yaşayacaksın. Öyle yaşamazsan bunlar senin karşına her zaman çıkacak. O yüzden bu tür cinayetler, katliamlar, saldırılar asla kendi başına tekil bir olay anlamı taşımıyor. Verdiği bir mesaj var. Ben bu bağlamda şeyi söyleyebilirim Rojin Kabaiş’in ailesi özellikle babası sahiplendi. Şimdi Wan’da bir sürü genç kadın, erkek birlikte bunun mücadelesini yürütüyorlar; bunu daha da büyütmek lazım. Şehid Beritan çizgisinde, bu ne demek özsavunmayı pekiştirmek, suçluları bularak hesabını sorarak bunu hiç kimseden de bekleyerek değil, bunu ortaya çıkarmak gerekiyor. Jin Jiyan Azadî devrimi bu demek. Jin Jiyan Azadî devrimi kadının özgürleştiği, özgür yaşadığı yaşattığı bir devrimdir. Ve bu devrim ancak şehid Beritan çizgisinde kadının özsavunmasının geliştiği kendi savunmasına aldığı, kendisini yük konumundan çıkardığı, özgürleştiği özgürleştikçe de güzelleştiği ve sevildiği bir toplumsal sistemin açığa çıkarılması demektir.”

 

 

Kaynak: Mezopotamya Ajansı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Previous Post

İktidar önümüzdeki seçimi yargı eliyle bugünden kazanmanın yollarını arıyor, bilsinler ki diz çökmeyiz!

Next Post

Büyük soygunun ardından Fransız hükümetinden Louvre’a yeni tedbirler

SG

SG

Next Post
Büyük soygunun ardından Fransız hükümetinden Louvre’a yeni tedbirler

Büyük soygunun ardından Fransız hükümetinden Louvre’a yeni tedbirler

  • Trending
  • Comments
  • Latest
Financial Times'dan Sedat Peker yorumu: Türkiye'yi şaşkına çevirdi

Financial Times’dan Sedat Peker yorumu: Türkiye’yi şaşkına çevirdi

30 Mayıs 2021
Sedat Peker, Rubicon’u geçti mi?

Sedat Peker, Rubicon’u geçti mi?

9 Haziran 2021
15 Temmuz’un gizemli ismi MİT görevlisi Sadık Üstün ve faaliyetleri

15 Temmuz’un gizemli ismi MİT görevlisi Sadık Üstün ve faaliyetleri

9 Ekim 2021
11 yılda 43 yabancı şirket Türkiye’yi terk etti

11 yılda 43 yabancı şirket Türkiye’yi terk etti

6 Temmuz 2021
Netanyahu İtiraz İstemiyor! İşgale Karşı Çıkan Güvenlik Başkanını Görevden Aldı

Netanyahu İtiraz İstemiyor! İşgale Karşı Çıkan Güvenlik Başkanını Görevden Aldı

0
Sirte neden herkesin kırmızı çizgisi?

Sirte neden herkesin kırmızı çizgisi?

0
Ekonomik kriz erken seçimi zorluyor

Ekonomik kriz erken seçimi zorluyor

0
Tutuklu Altı Gazetecinin Yargılanmasına Başlandı

Tutuklu Altı Gazetecinin Yargılanmasına Başlandı

0
Netanyahu İtiraz İstemiyor! İşgale Karşı Çıkan Güvenlik Başkanını Görevden Aldı

Netanyahu İtiraz İstemiyor! İşgale Karşı Çıkan Güvenlik Başkanını Görevden Aldı

22 Ekim 2025
Aydın ve Denizli’de Hakan Tosun eylemi

Aydın ve Denizli’de Hakan Tosun eylemi

22 Ekim 2025
Dava, kamu vicdanına seslenen adil bir kararla sonuçlanmadı; takipçisi olacağız!

Dava, kamu vicdanına seslenen adil bir kararla sonuçlanmadı; takipçisi olacağız!

22 Ekim 2025
2026 asgari ücret için masadaki rakamlar netleşiyor: İşte yüzde 20

2026 asgari ücret için masadaki rakamlar netleşiyor: İşte yüzde 20

22 Ekim 2025

Son Haberler

Netanyahu İtiraz İstemiyor! İşgale Karşı Çıkan Güvenlik Başkanını Görevden Aldı

Netanyahu İtiraz İstemiyor! İşgale Karşı Çıkan Güvenlik Başkanını Görevden Aldı

22 Ekim 2025
3
Aydın ve Denizli’de Hakan Tosun eylemi

Aydın ve Denizli’de Hakan Tosun eylemi

22 Ekim 2025
3
Dava, kamu vicdanına seslenen adil bir kararla sonuçlanmadı; takipçisi olacağız!

Dava, kamu vicdanına seslenen adil bir kararla sonuçlanmadı; takipçisi olacağız!

22 Ekim 2025
3
2026 asgari ücret için masadaki rakamlar netleşiyor: İşte yüzde 20

2026 asgari ücret için masadaki rakamlar netleşiyor: İşte yüzde 20

22 Ekim 2025
3

Kur Bilgileri

Exchange Rate TRY: Çar, 22 Eki.

Takip Edin

Kategoriler

  • 15 Temmuz
  • Bilim ve Teknolji
  • Dünya
  • Ekonomi
  • Genel
  • Görüş & Analiz
  • Güncel
  • İnsan Hakları
  • Kültür – Sanat
  • Kürt Meselesi
  • Politika
  • Sağlık
  • Spor
  • Yaşam
Görüş & Analiz Gönder

Son Dakika

Netanyahu İtiraz İstemiyor! İşgale Karşı Çıkan Güvenlik Başkanını Görevden Aldı

Netanyahu İtiraz İstemiyor! İşgale Karşı Çıkan Güvenlik Başkanını Görevden Aldı

22 Ekim 2025
Aydın ve Denizli’de Hakan Tosun eylemi

Aydın ve Denizli’de Hakan Tosun eylemi

22 Ekim 2025
  • Ana Sayfa
  • Haberler
  • İnsan Hakları
  • 15 Temmuz
  • Kürt Meselesi
  • Görüş & Analiz
  • Gizlilik politikası

© 2020 Serbest Görüş

No Result
View All Result
  • Ana Sayfa
  • Haberler
  • İnsan Hakları
  • 15 Temmuz
  • Kürt Meselesi
  • Görüş & Analiz
  • Gizlilik politikası

© 2020 Serbest Görüş