CUMALİ ÖNAL | YORUM
İsrail’in Gazze’de gerçekleştirdiği katliam, teoride geçtiğimiz hafta sona erdi. Ancak bu ateşkesin, Gazze‘de gerçek bir barış veya kalıcı güvenlik sağlayıp sağlamayacağı hâlâ belirsiz. İsrail’in aşırı sağcı lideri Binyamin Netanyahu’yu bu katliamları sürdürmekte cesaretlendiren ABD Başkanı Donald Trump, ironik bir biçimde ateşkesin en önemli mimarı olarak öne çıktı. Başta Türkiye olmak üzere, iki yıl boyunca bu katliamlara beyanatlar dışında sessiz kalan bazı bölge ülkeleri de bugün kamuoyları önünde “barışın kahramanı” rolünü üstlenmek için adeta yarış halinde.
Hamas’ın 2007’de El Fetih’ten kanlı bir şekilde ele geçirdiği Gazze, aradan geçen 18 yılda defalarca benzer katliamlara maruz kaldı. Dünyanın en kalabalık yerleşim birimlerinden biri olan bu bölge, her seferinde yerle bir oldu. Dünya tarihindeki en korkunç yıkım ve katliamlardan biriyle karşı karşıya kalan Gazze’nin, şimdi Trump’ın ‘fikir babalığıyla’ uluslararası bir koalisyon tarafından yönetilmesi ve yeniden inşa edilmesi gündemde.
Trump, ABD başkanlığı seçim kampanyaları sırasında dile getirdiği dünyadaki savaşları durdurma vaatlerinden biri olarak Gazze’yi de anmıştı. İlk olarak Şubat 2025’te açıkladığı planında, her gün kan ve gözyaşıyla yıkanan Gazze’yi “Ortadoğu’nun Rivierası”na dönüştüreceğini ve bölgeyi bir turizm cennetine çevireceğini söylemişti.
Filistinliler bir cehennem yaşarken Trump’ın bunları görmezden gelerek gerçeklerden uzak ‘toz pembe’ bir vaadde bulunması uluslararası kamuoyunda büyük bir tepki çekmişti.
29 Eylül’de Beyaz Saray’da Netanyahu ile birlikte daha elle tutulur 20 maddeyle bir Gazze planı ortaya koyan (ki bu plan hiç kimse tarafından imzalanmayan bir hedef niteliğinde) Trump, 13 Ekim’de Mısır’ın Şarm el-Şeyh tatil beldesinde aralarında Türkiye’nin de bulunduğu bazı ülkelerle bir zirve düzenleyerek ateşkesin sağlandığını ve savaşın bittiğini duyurdu.
Uzmanlara göre uluslararası normlarından çok uzak olan bu sözde anlaşma daha çok Trump ve Hamas üzerinde etkisi bulunan ülkelerin baskısıyla alınmış bir karar.
Ancak varılan ateşkese ve Hamas’ın elindeki rehineleri ve cesetleri iade etmesine rağmen, İsrail’in kanlı operasyonları sürmeye devam ediyor. Bu durum, Trump’ın büyük bir gürültüyle dünyaya duyurduğu Gazze Planı’nın uygulanabilirliği ve sürdürülebilirliği konusunda ciddi soru işaretleri yaratıyor.
Öncelikli olarak, Trump’ın ateşkesi ihlal eden Netanyahu’ya müdahale etme olasılığı oldukça düşük. Hamas’ın en küçük bir hareketi bile, Netanyahu tarafından Filistin halkını cezalandırmak için kullanılacaktır. Bu da daha önce defalarca İsrail ve Netanyahu yanlısı olduğunu ilan eden Trump’ın tarafsız olmayacağını ve İsrail’in müdahalelerine sessiz kalacağını gösteriyor.
İkincisi ise 7 Ekim 2023’te düzenlediği saldırı ile Netahyahu‘ya Gazzelilerin kanını altın tepside sunan Hamas’ın tutumu. Trump planını kabul ettiğini ilan etmesine rağmen bazı Hamaslı yetkililer, silah bırakmalarının söz konusu olmadığını belirterek aslında Gazze’de çok da bir şeyin değişmeyeceğinin sinyallerini verdiler. Hamas’ın tünelleri imha edip etmeyeceği de diğer bir soru işareti.
Konu ayrıca sadece çatışmalardan beslenen Netanyahu ve Hamas’ın tutumuyla da sınırlı değil. Trump planında çok fazla muğlak nokta da bulunuyor.
Öncelikle İsrail’in bölgeden tamamen çekilmesi konusunda net bir takvim bulunmuyor. Şimdilik İsrail ordusu, Gazze topraklarının yarısından fazlasında kontrolü elinde tutuyor ve stratejik bölgelerde kalmaya devam ediyor.
Trump planında uluslararası bir istikrar gücü (ISF) kurulması da bulunuyor ancak hangi ülkelerin asker göndereceği, güçlerin görev sınırları ve olası çatışmaları kontrol etme yöntemleri hâlâ belirsiz. Plana göre bu güce başta Türkiye ve Mısır olmak üzere bazı Müslüman ülkelerin destek vermesi gündemde. İsrail’in bu gücü ne kadar benimseyeceği ayrı bir soru işareti. Eğer İsrail, güvenlik gerekçesiyle yeniden müdahale ederse, bu güçlerin İsrail’e karşı koyma kapasitesi de bulunmuyor.
Gazze sadece maruz kaldığı katliamların sebep olduğu sosyal, ekonomik ve fiziksel yıkımla gündemde değil. Bölgenin alt yapısı da neredeyse tamamen yok olmuş durumda; hastaneler, okullar, yollar, su ve elektrik şebekeleri büyük ölçüde tahrip oldu. İnsanlar, temel yaşam malzemelerine ulaşmakta dahi büyük zorluklar yaşıyor. Uluslararası kuruluşların insani yardım çalışmaları, kısıtlı kaynaklarla yürütülmek zorunda kalıyor ve çoğu zaman saldırıların neden olduğu yıkımın hızına yetişemiyor. İsrail’in bu yardımların ulaşmasını engelleme çabaları da cabası.
Ayrıca Arap ülkelerinin Trump’ın turizm projesini hayata geçirme şansı da düşük, çünkü İsrail’in tüm yapılanları tekrar imha etme ihtimali bulunuyor.
Ayrıca Gazze’nin altyapısı yıllar sürecek bir rehabilitasyon gerektiriyor. Elektrik santralleri, su şebekeleri ve sağlık tesisleri yeniden kurulmadan, bölgeye turizm ve teknoloji yatırımlarının çekilmesi mümkün değil. Kaldı ki halkın günlük yaşamının normale dönmesi, eğitim ve sağlık hizmetlerine erişimin sağlanması, uzun vadeli sosyal istikrar için kritik önemde.
Planının işlemesi Trump’ın Netanyahu’yu kontrol etmesine bağlı.
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***