HASAN CÜCÜK | HABER ANALİZ
Real Madrid, kaprislerin tavan yaptığı, başarıların ‘yarın’ için garanti olmadığı bir kulüp. Yenilgi, seri galibiyetlerden daha çok konuşulur. Dünya starlarını bir potada eritmek için teknik adam kapasitesi ve karizmasına ihtiyaç vardır. Oyuncular kadar başkan ve taraftarların da yönetilmesi gerekiyor. Kısaca Real Madrid’e teknik direktör olmak ateşten gömleği giymektir.
Son 25 yılda Real Madrid’in en başarılı teknik direktörlerinin Vicente del Bosque, Zinedine Zidane ve Carlo Ancelotti olduğuna karşı çıkacak pek az kişi vardır. Bu üç teknik adamın ortak noktası, başarılarını taktiksel veya oyun anlayışındaki yeniliklerden ziyade, bu kaprisli büyük kulüpte ayakta kalma becerileriyle inşa etmelerdir. Talepkâr bir kulüp başkanı, her konuda fikir beyan eden bir çevre ve özel liderlik yetenekleri gerektiren yıldızlarla dolu bir oyuncu grubunun arasında ustaca yol almayı bildiler.
43 yaşındaki Xabi Alonso, yaz başında göreve geldiğinde bu mirası omuzlamak zorunda kaldı. Geride kalan haftalar Alonso’nun gerekli gördüğü çatışmalardan çekinmediğini gösterdi. Kulübün Alonso tercihi hem mantıklı hem de tartışmaya açık değildi. Kulüpte 5 yıllık bir futbolculuk geçmişi vardı. 2023-24 sezonunda Bayer Leverkusen’i namağlup Bundesliga’da şampiyonluğa taşımasıyla kısa sürede Avrupa’nın en gözde teknik adamlarından biri haline gelmişti.
Xabi Alonso
Bozulan hiyerarşi
Xabi Alonso koltuğu oturduğunda bir dizi zorluklar bekliyordu. 4 yıllık Ancelotti döneminden sonra yenilenmeye ihtiyaç olduğu açıktı. Hayal kırıklıkları takımı etkilemiş, eskiden güçlü olan kulüp kültürü çatırdamıştı. Tecrübeli, güvenilir oyuncuların yerini daha bireysel ve egolu futbolcular almaya başlamıştı.
2013-24 arasındaki 11 sezonda altı Şampiyonlar Ligi kazanan güçlü jenerasyondan geriye çok az isim kalmıştı. 2024’te Toni Kroos ve Nacho, bu yaz ise Luka Modric ve Lucas Vasquez ayrıldı. Geriye sadece Carvajal kaldı. O da geçen yıl geçirdiği ağır sakatlıktan dolayı hâlâ eski formunu arıyor.
Şartlar ne olursa olsun, futbol dünyasında Real Madrid’den daha büyük beklentilerin olduğu çok az yer vardı.
Alonso, kötü alışkanlıklarla dolu bir soyunma odası devraldı. Çözüm olarak, kulüp kültürünü yeniden inşa etmeye, disiplini arttırmaya ve antrenmanlarda yüksek tempoyu zorlamaya karar verdi. Gerekli yüzleşmelerden kaçınmadı. Sezon başında Vinicius’u yedek bırakması büyük toz kopardı. Takımın ‘sadık’ oyuncularından Federico Valverde, ‘Ben sağ bek olarak doğmadım’ deyince, Alonso onu Carvajal ve Trent-Arnold’un yokluğunda tam da o pozisyonda oynattı.
Sezon Xabi Alonso için harika başladı. Geçen pazar günü Barcelona’yı konuk etmeden önce çıkılan 9 La Liga maçının sekizinden 3 puan çıkarmıştı. Şampiyonlar Ligi’nde de geçen yılın aksine kayıpsız gidiyor, üç maçtan 9 puan çıkarıp, ilk 8 için yolunda kararlı ilerliyordu. Ama Real Madrid’de beklentiler her zaman uç noktadadır. Birkaç mağlubiyet, birçok galibiyetten daha çok konuşulur. Alonso’nun yaşadığı iki yenilgi bu anlamda alarm vericiydi.
İlki yaz aylarında ABD’de düzenlenen Kulüpler Dünya Kupası’nda PSG’ye 4-0 kaybettikleri yarı finaldi. Diğeri ise La Liga’daki ilk büyük testte, Atletico Madrid’e karşı alınan 5-2’lik ağır mağlubiyetti. Bu, Real Madrid’in 75 yıl sonra ilk kez komşusundan beş gol yediği maç oldu.
Bu iki yenilgi takımın özgüveni sarstı. El Clasico, Alonso için ‘rüştünü ispat’ maçıydı. Geçen yıl rakibiyle oynadığı dört maçı da kaybetmiş olması El Clasico’yu daha da önemli kılıyordu. 90 dakika bittiğinde skorda 2-1 Real Madrid üstünlüğü vardı. Bu skor liderlikte yerini sağlama almakla kalmıyor, Atletico hezimetini de çöp sepetine atıyordu. El Clasico, Alonso’nun gerçek yüzünü gösterecekti. Genç teknik adam sınavı başarıyla geçti.
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***








































