ADEM YAVUZ ARSLAN | HABER ANALİZ
Açıkçası “Fethullah Gülen’in Düşünce ve Pratiği: Eğitim, Diyalog, Barış İnşası ve Kimlik Oluşumu” başlıklı bir konferansa davet aldığımda gayri ihtiyari, “Bu kadar kapsamlı bir konuyu üç günlük bir konferansta nasıl ele alacaklar acaba?” diye düşünmedim değil. Nitekim New Jersey eyaletinin en eski okullarından (1867) Drew Üniversitesi’nin insanın aklını çelen nefis kampüsünde geçirdiğim sürede yanılmadığımı gördüm. Zira dünyanın farklı coğrafyalarından gelmiş akademisyenlerin sunduğu 39 tebliğden bir çoğunu kaçırdım. Çünkü dinlemek istediğim başlıkların çoğu birbiriyle çakıştı. Neyse ki organizasyonu yapan Respect Graduate School istediğim tebliğleri temin etti.
Öncelikle konferansın kendisine ve anlamına dair bir kaç not düşeyim. Zira böyle bir konferansın bizatihi kendisi önemli. Erdoğan rejiminin hem Türkiye hem de dünyanın muhtelif bölgelerinde sürdürdüğü baskı herkesin malumu. Birçok akademisyenin hedef olmak istememesi ve bu yüzden konferansa katılmak istememesi de anlaşılabilir bir durum. Erdoğan rejiminin Fethullah Gülen’e yönelik yoğun ‘kara propagandasının’ tam gaz sürdüğü bir zaman diliminde çok farklı milletlerden akademisyenlerin bir araya gelerek kendi perspektiflerinden Fethullah Gülen’i anlatmaları değerleydi. Bu arada bu konferansın daha kapsamlı bir versiyonunun başka bir kıta da daha yapılacağını anlattılar.
Birbirinden farklı başlıklarda onlarca tebliği özetlemem tabi ki mümkün değil ama özellikle dikkatimi çeken bazı noktaları aktarmak istiyorum.
Drew Üniversitesi, Peace Island Institute ve Respect Graduate School’un işbirliği ile düzenlenen konferansın tarihi bir salondaki açılış konuşmalarını üniversite rektörü Dr. Hilary Link, Din, Kültür ve Çatışma Merkezi Direktörü Dr Jonathan Golden, Respect Graduate School kurusucu Dr Süleyman Eriş ve Merck Global AI Solutions Bölüm Başkanı Dr.Nuray Yurt yaptı.
Ardından kürsüye Hocaefendi’nin yol arkadaşlarından Prof. Dr Suat Yıldırım, Abdullah Aymaz ve Naci Tosun geldi. Bu üç ismin konuşmaları Türkçeydi ve salonunun çoğunluğu tercümeden takip etmek durumunda kaldı. Ancak yarım asırlık şahitliğin önemi büyük olduğundan olsa gerek anlatımları dikkat çekti.
Enes Kanter’in kişisel tanışıklığı, şahitliği ve perspektifi de jenerasyonlar arası geçişin başarılı olduğunu gösterdi. Katolik Teoloji Birliği’nden Dr. Scoot Alexander ise Müslüman-Hıristiyan ilişkilerinde uzlaşma ve adaletin önemine dikkat çeken önemli bir konuşma yaptı.
Konferansın içeriğine devam etmeden önce bir gözlemimi daha not düşmem de fayda var.
Gülen’in çok yönlü misyonu
Bu tip konferansların en verimli tarafı yemek ve kahve araları. Çünkü normal de yolunuzun pek kesişmeyeceği ‘cins beyin’lerle bir araya geliyorsunuz. Mesela bir yemekte masamda Latin Amerika’dan, Afrika’dan ve Avrupa’dan misafirler denk geldi. Onların gözlemlerini, analizlerini ve geleceğe dair perspektiflerini dinlemek hayli ilginç oldu. Mesela Georgetown Üniversitesi’nden Ori Soltes’in Fethullah Gülen’i şahsen tanıyamayacak olan gelecek nesillerin onun fikir dünyasını daha iyi anlayıp özümseyeceğini ifade etmesi hayli ilginçti.
Tebliğlere geri dönersek…
Bana göre tebliğleri daraltmakta fayda vardı.Çünkü iki buçuk günde 39 tebliğ sunulması ve paralel oturumların olması takibi zorlaştırdı. Tabi ki bu tip akademik perspektifli toplantılarda yaşanabilen bir durum ama yine de daha seçici olunabilirdi.
Gelelim tebliğlerden aldığım notlara…
Konferans kitapçığında dikkatimi çeken ilk başlık Georgetown Üniversitesi’nden Ori Z. Soltes’in “Fethullah Gülen’in Hayatı ve Düşüncesinde Cihad ve Dönüşüm”dü. “Cihad ve Fethullah Gülen” başlığı başlı başına dikkat çekiciydi. Gülen’i ve Hizmet Hareketi’ni çok uzun yıllardır takip eden Soltes’in tespit ve analizlerini önemsemekte fayda var. Soltes, Gülen’in erken döneminde “yitik/derinden kopmuş gençliğe” odaklı yerel bir kaygı taşırken, zamanla eğitim, diyalog ve sivil inşa üzerinden evrenselci bir vizyona evrildiğini anlattı.
Soltes’in ‘cihad’ kavramını üç düzeyde okuması da kayda değerdi;
İlk cihad: Etkili bir imam olma ve gençliği cehalet–yoksulluk–çatışma sarmalından çıkarma mücadelesi.
Toplumsal cihad: Okullar, sosyal programlar, kültürlerarası/dinlerarası platformlarla pratik iyilik üretimi.
Sivil-ahlaki cihad: Siyasi iktidar hırsına kapılmadan, “sivil İslam” fikrini savunmak; radikalleşmeye ve şiddet merkezli cihad yorumlarına karşı durmak.
Soltes, bu yaklaşımın hem otoriter siyasal saldırılar hem de dar kalıplı din yorumları karşısında ilkesel bir direnç ürettiğini vurguladı.
Kentucky Üniversitesi’nden Profesör Oliver Leaman ise Gülen’in klasik Sünni ekollere saygılı olmakla birlikte okul merkezli değil, Kur’an merkezli ve şahsi tefekkür odaklı bir hat izlediğini anlattı. Leaman’a göre Gülen’in teolojik özgünlüğü, klasik tefsir-fıkıh mecralarını dışlamadan, imanî özü çağdaş zihinle buluşturan “şahsi sorumluluk ve ikna” stratejisinde yatıyor.
Gülen’in dönüştürücü gücü
Bir diğer akademisyen Wendi Lawson See, Regent University’de geliştirilen ampirik model (değer-odak, alçakgönüllülük, başkalarını güçlendirme, vizyon ve tutarlılık vb.) çerçevesinde Gülen’i değerlendirdi. See, Gülen’in “söz–eylem bütünlüğü”, mütevazılık, teşvik edici liderlik ve toplumsal sorumluluk nitelikleriyle modelin ölçütlerini karşıladığını anlattı. Sunum, Hizmet’in kurumsal ve gönüllü pratiklerinde bu liderlik tarzının nasıl somutlaştığını örneklerle gösterdi.
Oturuma İtalya’dan katılan Dr. Antonio Cuciniello ise 2019 tarihli “İnsan Kardeşliği Belgesi” (Pope Francis & El-Ezher Şeyhi Ahmed el-Tayyib) ile Gülen’in diyalog, birlikte yaşama ve barış vizyonu arasındaki paralellikleri işaretledi. Din adına şiddetin reddi, insan onurunun korunması ve eğitimin toplumsal uyumda kurucu rolü gibi başlıklar üzerinden, Gülen yaklaşımının belgedeki idealleri uygulanabilir pratiklere dönüştürdüğünü vurguladı.
Dr. Fevzi Saraç, Gülen’in liderlik anlayışını dönüştürücü (transformational) ve etik liderlik paradigmalarıyla ilişkilendirerek; ihlas, aşağıdan yukarıya etki, eğitim ve güven inşası ve siyaset-dışı etki vurgularının çoğulcu toplumlarda köprü kurucu bir işlev gördüğünü örneklerle ortaya koydu.
Dr. Muhammed Çetin, Gülen’in liderlik felsefesini Kouzes & Posner, Burns-Bass, Greenleaf gibi çerçevelerle karşılaştırarak; şeffaflık, hesap verebilirlik, hizmet ve temsil (temsîl) ilkeleri üzerinden bu kuramları ileriye taşıyan bir model sunduğunu belirtti. Çalışma, farklı ülkelerden eğitim, diyalog ve insani yardım vaka incelemeleri ile modelin sosyal uyum ve barışa katkısını gösterdi.
Hindistan’dan Dr. Rafeeq Karimpanackal, kendisini en çok etkileyen şeyin 1960’larda Türkiye’de mütevazı bir Kur’an kursu olarak başlayan bir hareketin nasıl bu kadar kısa sürede küresel ölçekte genişleyip, çoğunluğu Müslüman olan Endonezya’dan çoğunluğu Hindu olan Hindistan’a, hatta ağırlıklı olarak Hristiyan Batı’nın çeşitli bölgelerine kadar uzanabilmesi olduğunu anlattı.
Karimpanackal’a göre Hizmet’in transnasyonal hareket kabiliyetini üç faktörü var: Bütünleştirici iman anlayışı, bilgi–altyapı ilişkisinin yeniden tesisi ve İslamî karşı-kamusal alanın inşası.
Sistem barış üretiyor
Dr. Bilal Ansari, Kur’an’daki “raʿy/çobanlık” metaforunu ve İzutsu yöntemini kullanarak Gülen’in maneviyat–kurumsal angajman dengesini çağdaş kampüs, sağlık ve cezaevi chaplaincy uygulamalarına taşıyan pratik bir teoloji sunduğunu gösterdi.
Celil Akgöbek, Mahmut Yılmaz ve Dr. Yetkin Yıldırım, Barnett vd.’nin barış inşası çerçevesiyle Gülen’in eğitim vizyonunu eşleştirerek okulların akademik mükemmeliyet + karakter eğitimi + kültürlerarası diyalog ekseninde tabandan barış ürettiğini anlattı.
Dr. Züleyha Mary Fikret, Wael Hallaq’ın modern devlet–eğitim eleştirisini hatırlatıp Gülen’in vahiy merkezli derin pedagojisi ile insan onuru, evrensel değerler ve ruh terbiyesini merkeze alan bir eğitim tasavvuru sunduğunu; öğrenci anlatılarıyla teorinin pratiğe nasıl dönüştüğünü aktardı.
Ekrem Dumanlı, ‘Fethullah Gülen Düşüncesinde Medya Etiği’ başlığında İslam ve kamusal iletişimdeki sorumluluk kavramlarına dair Gülen’in yaklaşımlarını anlattı. Abdülhamit Bilici ise Gülen’in üç boyutlu barış anlayışını gazetecilik tecrübesi ile şahit olduğu örnekler ekseninde açıkladı.
Elmhurst Üniversitesi’nden Prof İnamul Haq, Gülen’in ‘karşılıklı dinsel öğrenme ideali’ni masaya yatırdı. Prof Haq’a göre Gülen, farklı dinlerin mensuplarının birbirlerinden öğrenebileceğini savunuyor ve bu yaklaşım, hem Kur’an’daki çeşitlilik vurgusuna hem de modern çoğulcu toplumların ihtiyaçlarına uygun. Gülen’in “ötekini anlamak” çağrısı, yalnızca hoşgörü değil, karşılıklı zenginleşme anlamına geliyor. Haq, Gülen’in düşüncesini “teolojik tevazu” kavramıyla ilişkilendiriyor: “Hiç kimse mutlak hakikate sahip değildir; bu yüzden diyalog bir zorunluluktur.”
Katolik teolog James Puglisi’ye göre Gülen’in vurguladığı merhamet, tevazu ve ortak iyilik kavramlarının, Papa II. John Paul’ün “karşılıklı tanıma” çağrısıyla örtüşüyor. Puglisi’ye göre Gülen’in yaklaşımı dinler arası diyalogda güç ilişkilerini yumuşatıyor ve samimi karşılaşmalara alan açıyor. Bu nedenle Gülen Hareketi, Hristiyan dünyasında da örnek bir model olarak görülmeli.
Bir Alman neden Hizmet okuluna gitsin?
En ilginç sunumlardan birisi ise kahve molasında tanıştığım Dr. M Evrim Altın’ın sunumuydu. Gülen’in ‘Hizmet Okulları’ idealini Almanya merkezli inceleyen Altın’a “Bir Alman çocuğunu neden Hizmet Okulu’na yollasın? Farklı ne vaad ediyorlar?” diye sordum.
Özetle şunları anlattı: “Gülen’in eğitim modeli, Maria Montessori, John Dewey ve Rudolf Steiner gibi öncü eğitimcilerden farklı. Yenilik, pedagojiden ziyade eğitim sistemlerinin yönetim yapısını yeniden düzenlemek üzerine odaklanıyor. Hizmet Okulları, çok dilli müfredat ve teknoloji okuryazarlığını dil çeşitliliğiyle birleştiren entegre STEM eğitimini uygular. Sınıf içi eğitim dışında, rehberlik hizmetleri, özel dersler ve uluslararası yarışmalara katılım gibi destek sistemleri de mevcut. Başlangıçta başarı, öğretmen ve personelin fedakârlığına dayanıyordu; ancak son yıllarda profesyonellik ön plana çıktı. Önemli olarak, okullar özel finansman ve devletten bağımsız operasyonel yapı sayesinde eğitim amaçlarını siyasetten bağımsız sürdürmekte. Akademik başarı önemli olsa da Gülen’in vizyonunda ahlaki gelişim ve evrensel değerler esas kabul ediliyor. Sosyolojik açıdan, bu okullar farklı kültürel bağlamlarda toplumsal değişimin katalizörü oluyor. Doğuda kız eğitimi ve kadın katılımını teşvik ederek patriarkal normlara meydan okuyorlar. Batıda ise manevi ve ahlaki gelişimi öne çıkarıyorlar. Her okul yerel bağlama uyum sağlarken küresel bir vizyon sürdürüyor. Ayrıca bu okullar, farklı din, dil ve etnik kökenden bireylerin bir arada bulunduğu çoğulcu ve kapsayıcı ortamlar yaratıyor. Bu yaklaşım, radikal ideolojilere karşı pratik bir model sunar ve küresel barışa katkı sağlıyor.”
Dr. Yakov Nagen ise ‘Fethullah Gülen, Hizmet ve Yahudi-Müslüman İlişkilerinin İyileştirilmesi’ başlıklı bir sunum yaptı. Tansiyonun her daim yüksek olduğu bu başlıkta konuşan Nagen, Gülen’in Yahudi-Müslüman ilişkilerine dair çalışmalarının İslam’ın özüne sadık bir perspektif sunduğunu anlattı.
Konferansın dikkat çekici bir diğer başlığı ‘Tamamlayıcılıktan Dönüşüme: Hizmet Hareketinde Kadınların Etkinliği’ydi. Dr. Derya İnler’e göre Gülen’in yaklaşımı cinsiyetten bağımsız, vicdani ve etik olgunluğa odaklanıyor. Hilal Akdeniz, kadınların rolünün giderek genişlediğini, hizmet alanlarında görünülürlük kazandığını anlatırken Dr. Lyndsey Eksili’ye göre ise hareket içinde kadınlar, geleneksel rollerin ötesinde liderlik, etik ve ruhsal etkinlik alanlarında aktif rol üstleniyor.
160 sohbetten çarpıcı analiz
En enteresan bulduğum sunumlardan birisi ise Semih Kıyma’nın Fethullah Gülen’in 2016 ile 2022 arası Bamteli sohbetlerini tek tek analiz etmesiyle oluşturduğu sunumdu. Kıyma’nın sunumu 15 Temmuz sonrası Hizmet Hareketi’nin maruz kaldığı baskılara karşı Gülen’in manevi direnç ve ahlaki bütünlük yaklaşımını kapsamlı ele alıyor. Kıyma’nın analizi, Gülen’in direnişi sadece hayatta kalmakla değil, ahlaki ve manevi bütünlüğü koruyarak direnmek olarak çereçevelendirdiğini ortaya koyması bakımından da dikkate değerdi.
Girişte de ifade ettiğim gibi; bu kadar yoğun bir konferansta her sunumu takip etmek mümkün değildi.
Ancak Dr. Paul Weller’in çok önemli sunumundan bahsetmeden geçmek olmaz. Dinler tarihi uzmanı olan Dr. Weller, Gülen’in metodolojisinin etik ve teolojik bir çerçeve sunarak, hem Müslümanlara hem de diğer inanç veya inançsız gruplara, kendi doğrularını ifade etme ve başkalarının paylaştıkları doğrulara özgürce yanıt verme alanı açtığını anlattı. Weller’e göre Gülen’in mirasının ölümünden sonra bile sosyal ve teolojik bir kaynak olarak işlev görebileceğini ve Avrupa’nın çeşitli toplumsal dokularına katkı sağlayabilecek bir yol haritası sunuyor.
Genel olarak konferans, Fethullah Gülen’in eğitime, diyaloga, barış inşasına ve kadın liderliğine dair çok boyutlu etkilerini kapsamlı biçimde ortaya koydu. Konferans, Gülen’in yöntem ve felsefesinin hem akademik hem de pratik açıdan geniş kapsamlı bir değerlendirmesini sağlayarak, katılımcılar için hem ilham verici hem de düşündürücü bir deneyim sundu.
Panelin ortak paydası, Gülen düşüncesinin güç merkezli siyasal rekabet yerine vicdan merkezli sivil inşa önerdiği; liderliği otorite değil örneklik, direnci tepki değil müsbet hareket, eğitimi teknik beceri değil insan terbiyesi olarak tanımladığı yönündeydi. Sunumlar, bu yaklaşımın çoğulcu toplumlarda köprü kurma, radikalleşmeye karşı etik direnç, kurumsal uyum ve küresel yayılabilirlik açısından uygulanabilir olduğunu gösterdi.
Katılımcılar, güncel kutuplaşma ve krizler çağında iman–akıl, yerel–küresel, birey–toplum eksenlerinde kurulan bu bütüncül mimarinin, yalnız bir düşünce seti değil; ölçeklenebilir bir pratik sunduğu konusunda birleşti.
Sonuç olarak konferanstan çıkan genel mesaj, Hizmet Hareketi’nin sadece bir dini veya eğitim hareketi olmadığını, aynı zamanda küresel barış ve toplumsal dönüşüm için dinamik, kapsayıcı ve metodolojik bir yaklaşım sunduğunu gösteriyor.
Konferans sonunda Drew Üniversitesi’nin tarihi kampüsünden ayrılırken kafamda iki soru vardı… Birincisi Türkiye’de neden böyle güzel üniversite kampüsleri olmaz? İkincisi de dünyanın dört bir yanından akademisyenlerin tartıştığı Fethullah Gülen’in kendi ülkesinde uğradığı muamelenin nasıl tanımlanabileceğiydi…
Sahi böyle bir konferans Türkiye üniveristelerinde ne zaman yapılabilir?
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***