ADEM YAVUZ ARSLAN | ANALİZ
İki yıl süren kanlı bir savaşın -aslında soykırımın- ardından Gazze’de nihayet silahlar susmuş gibi. ‘Gibi’ diyorum çünkü ateşkes anlaşmasından bir gün sonra bile İsrail saldırıları oldu. ABD Başkanı Donald Trump’ın arabuluculuğunda imzalanan ateşkes, rehinelerin serbest bırakılmasıyla birlikte hem İsrail’de hem Gazze’de sevinçle karşılandı. Ancak herkesin bildiği gibi, barış süreçlerinde “ilk alkışlar” genellikle en kolay kısımdır. Asıl zorluk bundan sonra başlıyor. Hem yapılacak çok ‘ödev’ var, hem de büyük bir belirsizlik. Süreci koordine edecek mekanizmalar ise henüz ortada yok.
Trump’ın barışı: Gücün gölgesinde pragmatik bir diplomasi
Trump’ın kendi adını verdiği “barış planı” klasik Amerikan diplomasisinden farklı. Trump, diplomasiyi askeri gücün alternatifi değil, uzantısı olarak görüyor. Mısır ve Katar’ın yoğun arabuluculuğunda imzalanan anlaşmanın perde arkasında da bu anlayış var.
Trump, güçlü liderleri kendi kişisel ağında bir araya getirip sonuç almaya odaklanıyor — kurumsal diplomasiye değil, liderler arası “pazarlığa” güveniyor. Bu yöntem işe yaramış gözüküyor; çünkü ateşkes sağlandı, rehineler serbest kaldı. Ama Trump’ın 20 maddelik “barış planı”nın asıl sınavı şimdi başlıyor: Hamas’ın silahsızlanması ve Gazze’nin askerden arındırılması. Gazze’nin yeniden inşaası, hayatın idamesi daha sonra gelecek önemli sorunlar var.
Hamas’tan ideolojisini bırakması isteniyor
İsrail’in çekilme şartı açık: Hamas silah bırakacak. Ancak bu sadece “idari” bir konu değil — Hamas’a “ideolojini bırak” demekle eşdeğer. Çünkü örgüt, varlık sebebini “direniş” üzerinden tanımlıyor. Dolayısıyla silahsızlanma, sadece askeri değil, psikolojik ve ideolojik bir kırılma anlamına geliyor. Bu noktada asıl soru şu: Hamas varlığını kaybetmeden barışa nasıl entegre edilecek? Trump’ın planı Hamas’ı dışlıyor, ancak sahada onu yok saymak mümkün değil.
Netanyahu’nun iç politik çıkmazı
Trump’ın “zafer ilanı” Tel Aviv’de pek de sevinçle karşılanmadı. İsrail’de birçok sağcı siyasetçi, bu ateşkesi “rehineler karşılığında Gazze’nin yarısını vermek” olarak görüyor. Bu nedenle Netanyahu, koalisyonundaki aşırı sağcıları dengelemek için yeniden “sertlik” kartına dönebilir. Bir Hamas saldırısı ya da küçük bir sınır olayı, iç politik baskıyı yeniden savaşa çevirebilir. Kısacası Trump’ın “barışı”, Netanyahu’nun “iç siyasetine” emanet durumda. Netanyahu’yu Trump’tan başka dizginleyecek bir güç yok. Bu da ateşkesi kalıcı değil, kırılgan kılıyor.
Uluslararası güç fikri: Kimin askeri, kimin parası?
Trump planının bir diğer iddialı boyutu, Gazze’ye bir “uluslararası güvenlik gücü” konuşlandırmak. Ancak planın detayı yok: Hangi ülkeler asker gönderecek? Finansman kimden gelecek? Ne zaman sahaya inilecek? Ne kadar süre görev yapacaklar?
Üstelik Filistin yönetimi süreç dışında bırakılmış durumda. Gazze’yi kimin yöneteceği, hâlâ en karmaşık soru. Tony Bliair ve ekibinin Ortadoğu’daki kötü sicili, onlara duyulan güvensizlik de belirsizliği artırıyor.
Barış diplomasisi, iç politika silahına dönüştü
Trump’ın planı uluslararası arenada “barışın dönüşü” olarak lanse edilirken, birçok lider bunu kendi iç politik ajandasına malzeme yaptı. Gazze diplomasisi, barıştan çok popülist vitrin siyasetine dönüştü. Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ateşkes sürecinde en aktif arabuluculardan biri gibi görünmek için olağanüstü bir medya kampanyası yürüttü. Oysa Türkiye sahada değil, sembolik düzeyde rol aldı.
Erdoğan, bu süreci iç politikada “dış politik zafer” olarak pazarlıyor; yoksulluk, yolsuzluk ve yargı krizlerinden bunalan tabanını “Gazze’nin hamisi” söylemiyle konsolide etmeye çalışıyor. Her barış zirvesinde kameralar karşısına geçip “Tarihi bir kazanım!” mesajı veriyor; oysa Washington ve Kahire’nin kapalı kapılar ardındaki süreçlerinde Ankara sadece seyirci.
Öte yandan Erdoğan’ın ‘ikinci bir One Minute’ efsanesi üretmeye çalışması ‘istismar’ kaygıları teyit etti. Erdoğan’ın propaganda makinesi ‘Erdoğan’ın uçağı Mısır’a alçalırken Netanyahu’nun da törene geleceğini öğrenmesi üzerine pisti pas geçti ve o gelirse ben yokum’ restini çekti hikayesini pompoladı. Oysa ki gerçekte pistte bulunan başka bir uçak nedeniyle Erdoğan’ın uçağı pisti pas geçmişti. Bu bilgiyi de Erdoğan’ın uçağındaki gazeteciler yazdı.
Gazze’de 70 bine yakın insan hayatını kaybederken Erdoğan ve ailesi İsraille ticarete ara bile vermedi. Kısacası Erdoğan için öncelik her zaman ‘sandık’ oldu.
Mısır lideri Abdülfettah Sisi de benzer bir hesap içinde. Ekonomik çöküşle boğuşan Mısır, bu süreçle hem IMF nezdinde prestij hem de Körfez sermayesi nezdinde destek arıyor. Şarm el-Şeyh zirvesini organize etmesi, hem Trump’la yakın görünme hem de “bölgesel denge unsuru” olma arayışı.
Katar Emiri, Hamas üzerindeki nüfuzunu koruyarak hem Batı’yla ilişkilerini güçlendirmeyi hem de bölgesel “arabulucu marka değerini” tazelemeyi hedefliyor. Gazze’deki her rehine takası, Doha’nın uluslararası sahnede yeniden görünürlüğünü artırıyor. Netanyahu ise anlaşmayı iç siyasette bir “rehine kurtarma başarısı” olarak sunmaya çalışıyor.
Ancak koalisyonundaki aşırı sağcılar için bu ateşkes bir “teslimiyet.” Bu nedenle İsrail iç politikası hâlâ patlamaya hazır bir mayın tarlası. Sonuçta Trump dahil herkes, barışı bölgesel istikrar için değil, kendi liderlik imajı için istismar ediyor.
Hamas sahneden çekilmiyor, rol değiştiriyor
Hamas’a yakın çevreler, örgütün “yok olmayacağını” ama “yeniden yapılanmaya katkı sunmak için bazı tavizler verebileceğini” söylüyor. Yani Hamas, “çekilmiyor” sadece pozisyon değiştiriyor. Siyasi meşruiyetini kaybetmeden, yeni dönemde etkisini korumaya çalışıyor.
Gazze’de bugün sessizlik var ama bu sessizlik kırılgan. Trump “Ortadoğu’da barış mümkün.” diyor; ancak barış, liderlerin imzasından çok, halkların güvenine dayanır. Ve o güven henüz oluşmadı.
Amerikan medyasına konuşan bir Filistinli yorumcunun sözleri bu ruh halini özetliyor: “Şu an iyi hissettiriyor, ama ufukta kara bulutlar görüyorum. Ne getireceklerini bilmiyorum.”
Trump, Gazze’de savaşı durdurdu. Ama şimdi barışın ateşkes kadar kolay olmayacağını öğrenmek üzere. Gerçek sınav, silahların susması değil; zihniyetlerin değişmesi olacak.
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***