RIHA – PKK kongresinde “Özgürlük Yoldaşlığı” sembolü olarak tanımlanan Rıza Altun’u ölüm yıldönümünde anlatan mücadele arkadaşı Mustafa Yavuz, “Direnişlerin öncüsüydü. Hem pratik anlamda hem de ideolojik olarak yetkin bir arkadaştı” dedi.
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı”nın ardından 12’nci Kongresi’ni gerçekleştiren PKK, “yeni bir başlangıç” olarak duyurduğu kararlarının yanında örgütün kurucu kadrolarından Ali Haydar Kaytan ve Rıza Altun’un yaşamını yitirdiğini açıkladı.
Kongre, “Özgürlük Yoldaşlığı” sembolü olarak kabul ettiği Rıza Altun’un 25 Eylül 2019 tarihinde yaşamını yitirdiği açıkladı. Rıza Altun, 22 yaşında Kürdistan gerçeğiyle tanıştı ve 1976’nın sonlarında Dîlok’a gelerek örgütleme yapmaya başladı. Riha’nın Curnê Reş (Hilvan) ve Sêwereg ilçelerindeki direnişte yerini alan Rıza Altun, 1978’de Curnê Reş’te gözaltına alındı. Riha merkezde bulunan ve işkence merkezi olarak kullanılan Kız İmam Hatip Lisesi’nde bir yıl işkenceli sorguda kalan Rıza Altun, devamında Diyarbakır Cezaevi’nde 5 yıl tutsak kaldı.
Altun’un Curnê Reş’teki mücadele arkadaşlarından Diyarbakır 5 Nolu Cezaevi’nden yaşatılan vahşete karşı açlık grevinde 1988 yılında yaşamını yitiren Mehmet Emin Yavuz’un kardeşi olan Mustafa Yavuz, ölüm yıl dönümünde Altun’u anlattı. 12 Eylül 1980 darbesinden hemen önce ağabeyi Mehmet Emin Yavuz, babası İbrahim Yavuz, kardeşi Ahmet Yavuz ile birlikte 1979’da tutuklandıklarını belirten Mustafa Yavuz, 5 Nolu’daki direnişe ailece katıldıklarını belirtti. Curnê Reş’te 1978-79’da feodal ve işbirlikçi kesimlere karşı bir mücadele olduğunu hatırlatan Yavuz, “ Halil Çavgun (Xelil) arkadaşın şehadetinden sonra bu mücadele büyüdü. Mehmet Karasungur, Cemil Bayık, Mazlum Doğan buradaydı. O zaman burada sayımız 6-7 kişiyi geçmiyordu. Mazlum arkadaş her mahallede bir eğitim evi oluşturdu, silahlı gruplar oluştu. Her şey çok hızlı gelişti. Rıza arkadaş böyle bir ortamda Hilvan’a geldi” ifadelerini kullandı.
‘KIVIRCIK ALİ’
Curnê Reş’in maruz kaldıkları baskılara karşı “Apoculara” kucak açtığını belirten Yavuz, “Arkadaşlar hangi eve gitse her türlü ihtiyaçları karşılanıyordu. Rıza arkadaş buraya geldikten sonra en az bizim kadar halkı tanıdı. Hem pratik anlamda hem de ideolojik olarak yetkin bir arkadaştı. Bundan kaynaklı adı Ankara’da Şirket olarak anılıyordu. Burada ise Kıvırcık Ali olarak tanınıyordu. Hilvan Rıza arkadaşı iyi tanıyor. Direnişlerin öncüsüydü” dedi.
‘RIZA ARKADAŞ 4 AY İŞKENCEDE KALDI’
Rıza Altun’un Nisan 1979’da Sêwereg’te tutuklanmasından 3 ay sonra kendisinin de genel bir operasyon kapsamında tutuklandığını belirten Yavuz, “Bir ihbar sonucu tutuklandık ve bizi Urfa merkeze götürdüler. Gözaltı merkezi olarak kullanılan Kız Meslek Lisesi’nde Rıza arkadaşta vardı. Metin Aslan, Abdurrahman Çadırcı, Muzaffer Ayata’nın da içinde olduğu birçok arkadaş vardı. O zaman Ankara’dan bir tim gelmişti. 32 gün orada tutulduktan sonra bizi gönderdiler. Rıza arkadaş ve Muzaffer Ayata onlar uzun süre kaldı orada. İşkence yapıyorlardı. Gözaltında direnenleri ya da direnme iradesi gördükleri kişileri ‘Ermeni grubu’ diye ayırıyorlardı. Bende o gruba alındım. Ranzanın altında betona su döküyorlardı, elleri kelepçi oraya koyuyorlardı. Ne oturabiliyorduk, ne de ayağa kalkabiliyorduk. Rıza arkadaş 4 ay bu işkencede kaldı. Rıza ile Hilvan’dan tanışıyorduk. Gözaltında beraber kaldığımız bir ayda bu yakınlığımız arttı” diye konuştu.
CEZAEVİ YILLARI
Yapılan işkencelerin ardından Rıza Altun’un da içinde olduğu bir grup ile Deve Geçidi denilen başka bir yere götürüldüklerini söyleyen Yavuz, işkence izlerinin geçmesi için burada 15 gün bekletildiklerini sözlerine ekledi. Devamında çıkarıldıkları mahkemece tutuklandıklarını belirten Yavuz, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bizi Amed Seyrantepe’de bulunan 1 Nolu Cezaevi’ne götürdüler. Mazlum Doğan, Hayri Durmuş, Mustafa Karasu’da oradaydı. Hilvan’dan birçok arkadaş vardı. 12 Eylül daha gelmemişti. Cezaevinde denetim tutsakların elindeydi. Eğitim çalışmaları oluyordu, farklı yemek yapabiliyorduk. 6 ay burada kaldık, sonra 5 Nolu’ya gönderdiler. Orası yeni yapılmıştı, hala inşaat kalıntıları duruyordu. Her birimizi farklı bir koğuşa koydular. Ben 15’nci koğuşa düştüm. Farklı fraksiyonlardan da vardı. Rıza, Hayri ve Mazlum arkadaşları 7’nci koğuşa vermişlerdi. Daha 12 Eylül olmamıştı, ara sıra görüşüyorduk. Devamında mahkemelere giderken görüşebildik. Bende Urfa ana grup ile mahkemeye çıkıyordum. Sayımız 400’ü bulmuştu. Grup büyük olunca farklı gruplara ayırdılar. Sayı binleri bulduğunda ise neredeyse her ilçenin bir grubu oldu. 15 kişilik koğuşta 62 kişi kalıyorduk. Ranzalar tahta ranzaydı. Yer yoktu, insanlar yataksız yatıyordu.”
‘BÜYÜK BİR KAYIP OLDU’
12 Eylül Askeri Darbesi ile cezaevinde şartların daha zorlaştığını dile getiren Yavuz, o süreci şu sözlerle anlattı: “İşkenceler arttı. Mahkemeye götürmek için gece 1’de kaldırıyorlardı. Aç, susuz götürüyorlardı ve 32 gün sürdü ilk celse. Mazlum arkadaş mahkemeye yürüyerek gelmedi, battaniyenin içinde getirdiler. Dik durması için iki asker kollarının altına girmişti. Rıza arkadaş ve birçok kişi kimlik tespitinde bulunmadı ve işkenceleri anlattılar. Onların savunması çok çarpıcıydı. Şartlar ne kadar zorlaştırılsa da devlet bunu önleyemedi. Ölüm orucu kararı alındı. Hayri arkadaş kararı iletti. 1984’te ben 6 yıl 4 ay ceza aldım. Cezam bitince çıktım ama çıkarken de işkence ettiler. Bütün üstümü başımı yırttılar öyle bıraktılar” dedi. Rıza Altun’u en son 1988 yılında Antep Cezaevi’nde ziyaret ettiğini belirten Yavuz, “Mustafa Karasu Adana Cezaevi’ndeydi. Önce onu ziyaret ettim. O bana Rıza’yı ziyarete git dedi. Antep Cezaevi’ne Durre Ana (Durre Kaya) ile gittik. Bize herkesi sordu. Hilvan ile ilgili konuştuk. Rıza arkadaş cezaevinden çıktıktan sonra Avrupa’ya gitti. O dönem temaslarımız oldu. Şehadet haberini aldığımızda inanmak istemedik. Hilvan’da gören, görmeyen herkese bir yas havası indi. Şehadetler mücadelenin bir gerçekliği, ancak Rıza arkadaş büyük bir kayıp oldu.”
MA / Emrullah Acar
Kaynak: Mezopotamya Ajansı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***