Bombaların patladığı, ruhların çöktüğü bir çağda yükselen ses: Respect Sanat Okulu. Sanatı ‘kalbin aynası, zihnin yol göstericisi’ olarak gören bu yeni yaklaşım, Fethullah Gülen’in ‘yeryüzü mirasçıları’ vizyonunun sekizinci vasfını hayata geçiriyor. Kaligrafiden neye, yazarlık atölyelerinden estetik derslerine uzanan kapsamlı program, çağdaş sanat eğitiminin piyasa odaklı yaklaşımına manevi bir alternatif sunuyor.
M. NEDİM HAZAR | YORUM
Sanat, insanlık tarihinin uzanabildiğimiz ilk noktasından beri bizimle birlikte. Bir mağara duvarındaki iptidai çizimden bir sinema perdesine kadar, hep hayatımızın hep bir parçası olmuş. Ve elbette en çok da felsefeciler bu bağı uzun uzun tartışmış.
Misal Aristoteles, sanatı hayatı taklit eden bir ayna gibi görüyordu ve şöyle diyordu: “Duygularımızı sarsıp içimizi temizleyen bir güç.”
Evet aralarında 2 bin yıllık upuzun bir zaman dilimi var ama Hegel’in söyledikleri sanki daha aşkın manalar içeriyor: “Sanat, içimizdeki sessiz çığlıkları dışa vurmanın en yüce yolu.” Kafası gayr-ı musallah bir ademoğlu olan Nietzsche ise bambaşka bir perspektiften bakar mevzuya; ona göre sanat, hayatın acılarına göğüs germemizi sağlayan bir kalkandır, yoksa gerçeklik bizi yutup giderdi!
İster sathi olsun ister derinlikli, bu fikirlerin ortak noktası, sanatın sadece güzel resimler ya da melodilerle sınırlı olmadığı.
O, bir anlam arayışı.
Walter Benjamin’in “aura” dediği o gizemli çekicilik, bir sanat eserinin ruhunu hissettirir. Frankfurt sanat okulunun sembol ismi Adorno sanatı bir isyan olarak tanımlar; mevcut düzene karşı sessiz bir itiraz. Bazen bir tablo, bazen bir şiir, bize “Hakikat böyle olmak zorunda değil” dedirtir. Camus’nün sözleriyle, “sanat anlamsızlığın ortasında bir çıkış yolu, kaderimizle barışmamızı sağlayan tek şey.”
Bence sanat, bizi sadece biyolojik bir organizmadan alıp insan yapan şey. İnsandan sanatı çekip alırsak geriye sadece nefes alıp vermekten ibaret bir hayat kalır. Ama bir tuvaldeki renkler, bir şarkıdaki notalar ya da bir filmin sahnesi devreye girdiğinde, her şey anlam kazanır. Ve bilir misiniz, esasen sanat, gözlerimizle gördüğümüzden fazlasını hep hissettirir: İçimizdeki soruları uyandırır ve adeta bize kendimizi hatırlatır.
Girişi biraz uzattım kusura bakmayın. Şimdi gerçekliğin can yakan bölümüyle meseleye girelim isterseniz.
Ukrayna’nın harabeye dönen şehirlerinden Gazze’nin bombalanan okullarına, Nepal’deki Z Kuşağı devriminden Sudan’daki iç savaşa uzanan bir trajedi panoramasında, insanlık adeta ruhen çökmekte. Böylesi bir çağda yükselen bir ses, sanatın unutulan misyonunu hatırlatmaya çalışıyor: Respect Graduate School bünyesinde kurulan Sanat Okulu.
Evet, haklı olarak ifade ettikleri gibi sanat, insanın yalnızca göz zevkine hitap eden bir süs değil, kimi zaman kalbin aynası, kimi zaman zihnin yol göstericisi, kimi zaman da ruhun derinliklerine açılan bir kapı. Ve sabit kademiniz ne olursa olsun, ister dünya, ister ukba bu tanım, çağdaş sanat dünyasının piyasa odaklı yaklaşımına köklü bir alternatif sunuyor.
Nice zamandır yakından takip ettiğim Respect Graduate School son derece haklı olarak sanatı bir tefekkür aracı olarak yeni bir paradigma konumuna yerleştiriyor.
Ve böyle bir düşünce modelinin sanatı “bir düşünce, bir yolculuk, bir tefekkür aracı” olarak konumlandırma yaklaşımı hem İslam estetiği hem de irfan sanatı geleneğinin rehberliğinde şekillenirken, günümüz çağdaş sanat eğitiminin salt teknik odaklı yaklaşımından köklü bir ayrışma anlamına da geliyor.
Okulun manifesto niteliğindeki metninde yer alan “Burada amaç sadece yetenek geliştirmek değil; insanı kendi iç dünyasında daha derine çağırmaktır” cümlesini çok önemli buldum. Zira bu yaklaşım, sanatın sadece onarıcı, tedavi edici değil, aynı zamanda dönüştürücü bir güç olarak yeniden keşfedilmesi anlamına geliyor.
Gülen’in Sanat Vizyonu: “Ruhun Kanatları”
Okulun kurucu felsefesi, merhum Fethullah Gülen’in sanat anlayışına dayanıyor. Gülen’e göre sanat, “insanı Yaratan’a yönelten bir pencere, ilahi güzelliğin bir yansıması ve kalpleri iyilikle buluşturan bir dil.” Bu yaklaşım, sanatı seküler (dini olmayan) estetik kategorilerden çıkarıp aşkın bir boyuta taşıyor.
Gülen’in sanatı “ruhu arındıran, derinleştiren ve insanı zaman ve mekânın ötesine taşıyan bir kanat” olarak tanımlaması, okula metafizik bir misyon da yüklüyor esasen. Ve okulun internet sitesinde gezindikçe anlıyoruz ki bu misyon, Hocaefendi’nin 1994 tarihli “Yeryüzü Mirasçıları” manifestosundaki “sekizinci vasıf” olarak belirlenen sanat anlayışının günümüz şartlarında hayata geçirilmesi anlamına gelmekte.
Respect Sanat Okulu’nun hedeflediği “sanatla yaşayan, sanatla düşünen, sanatla derinleşen bir nesil yetiştirmek” vizyonu, çağdaş eğitimin lokalize edilmiş, parçacı yaklaşımına karşı bütüncül bir alternatif sunuyor. Bu mefkure bize hiç yabancı gelmiyor aslında. Son 150 yıldır Bediüzzaman’ın zemin etüdü ile başlayıp imara açtığı, Gülen’nin aksiyon verip, inşa ettiği bir kültürün ufkunu genişleterek, kalp ile kafa arasındaki köprüyü sanatın diliyle kuracak gelecek hayali demek yanlış olmayacaktır.
Malum merhum ve muhterem Hocaefendi’nin sıklıkla kullandığı köprü metaforu, Kartezyen (Descartes’çı) ikileminin ürettiği akli-kalbi ayrımını aşan, hatta çok çok fevkinde olan bir perspektif. Gülen (dolayısıyla Respect School) çağdaş eğitim sistemlerinin salt akılcı indirgemeciliğine karşı, düşünce ile duygunun, mantık ile maneviyatın birleştiği bir eğitim modeli öneriyor.
Somut Adımlar: Kaligrafi ve Ney
Birazdan biraz daha detaylıca bakacağımız bu büyük vizyonunu somut projelerinden de bahsetmem gerekiyor. Güz döneminde başlayan iki temel program, yaklaşımın pratik boyutunu gösteriyor:
Program kaligrafiyi “harfleri çizgi olmaktan çıkarıp anlam yolculuğuna dönüştüren” bir sanat olarak tanımlıyor. Hemen anlaşılacağı üzre bu yaklaşım, hat sanatını sadece yazı güzelleştirme tekniği olarak görmekten çıkarıp, anlam inşa etme süreci olarak konumlandırıyor. Dijital çağın standartlaştırılmış kof tipografisine karşı, her çizgide insan elinin ve ruhunun izini taşıyan organik bir alternatif sunması bence şahane.
Okulun ilk programlarından bir diğeri ise Ney eğitimi. Malum ney, bidayetinden beri sesi nefesin ötesine taşıyan, kültürel ve manevi köklere bağlayan bir deneyim olarak bilinir. Görülecek olan dersler sadece müzikal bir eğitim değil, aynı zamanda Mevlevi geleneğin “neyname” felsefesini çağdaş şartlarda yaşatma çabası. Hadi biraz daha felsefik bakacak olursak; çağın gürültü kirliliği ve hız takıntısı karşısında, iç sessizliğin ve düşünümsel zamanın yeniden keşfi söz konusu.
Gelecek Öngörüleri
Okulun uzun vadeli hedefleri, sanat eğitiminde yeni bir ekosistem inşa iddiasını ortaya koyuyor:
Bu hedeflerde çok disiplinli bir yaklaşım söz konusu ki, kendileri bunu: “Ulaşılabilecek tüm sanat dallarında dersler” olarak tanımlıyorlar. Bu ise, geleneksel sanatlardan dijital sanatlara uzanan geniş bir yelpazeyi kapma anlamına geliyor sanırım.
Sanat Okulu’nun diğer türdeşlerinden bir farkı da etkileşimli bir platform oluşu. Sanat sohbetleri, sanatçı ve akademisyenlerle röportajlar gibi çok geniş hedefler koymuşlar kendilerine. Allah mahcup etmesin. Zannederim bununla da, öğrenci-usta ilişkisini akademik biçimsellikten çıkarıp organik bir diyalog zeminine taşımayı hedefliyorlar.
Klasik Türk musikisinden çağdaş bestelere uzanan bir müzik eğitimi vizyonu, sadece performans değil, müziğin metafizik boyutunu da kapsıyor.
Biraz da bizim meslekle ilgili neler yapacaklar onlara bakalım isterseniz. Okulun ana hedeflerinden biri de “Yaratıcı Yazım Atölyeleri.” Edebiyat alanında planlanan çalışmalar, anlatı terapisinin İslam perspektifiyle buluştuğu bir edebiyat pratiğini öngörüyorlar. Okumak hayatın nasıl önemli bir parçası ise, ister profesyonel ister amatör olsun, yazmak da bir parçası diye düşünüyorum şahsen. Bu sebeple illa ki profesyonel yazarlık hedefi olanlar değil, kendini en iyi şekilde ifade edebilmek için 7’den 70’e hemen herkesin bence böylesi bir temel eğitime ihtiyacı var.
Estetik ve soyut düşünce atölyelerinde ise sanat felsefesini teorik tartışmadan çıkarıp deneyimsel öğrenmeye dönüştürecekler. Böyle yazınca aşırı iddialı gibi geliyor ama emin olun bu şeyleri gözünüzde büyütmenin çok manası yok. Düşünmek insanoğlunun en fıtri kabiliyeti. Ve düşünce yapıları parmak izi gibidir, asla birbirinin aynısını bulamazsınız ki bu da muazzam bir zenginlik demek. İşte bu hazineyi keşfetmek için biraz metodolojisini de bilmek gerekiyor elbette.
Gerçekten de objektif bir bakış açısıyla baktığımızda bu kapsamlı yaklaşımın hem modern hem de alternatif sanat eğitiminde önemli avantajlara sahip olduğu muhakkak:
Birincisi evrensel değerler üzerinden kapsayıcılık söz konusu. Klasik: İslam estetik geleneğinin güzellik, uyum ve aşkınlık gibi evrensel değerleri, farklı kültürlerden öğrenciler için ortak buluşma noktaları oluşturuyor. Bu yaklaşım ise, özel bir geleneğin derinliğinden beslenirken, dışlayıcı değil kucaklayıcı bir karakter taşıyor.
Bir de sentezi var Respect Sanat Okulu’nun: Gelenek ve Yenilik Sentezi. Geleneksel formların öğretilmesi, öğrencilere köklü bir estetik dil kazandırırken, bu dilin çağdaş hayatın çözümlemesinde pratik uygulamalara da zemin hazırlıyor. Misal, kaligrafi öğrenen bir öğrenci hem asırlık tekniği öğreniyor hem de bu tekniği dijital tasarımda yenilikçi şekillerde de kullanabiliyor.
Bir diğer sentez ise, manevi ve dünyevi boyutların organik birleşimi. Sanatın aşkın boyutu, seküler perspektiften öğrencileri uzaklaştırmak yerine, onlara derin anlam arayışında yeni ve katmanlı ufuklar açıyor. Bu yaklaşım ise şüphesiz dışlayıcı değil, genişletici karakterli.
Bilenler bilir, bu tür organizasyonlar için çok da gizli, hatta sinsi bir tehlike vardır. Akademik yapının ağdalı dili. Respect Akademi bunun bilincinde olarak bir pop-art segmente eğitim verecek sanırım. Bu ise hem kolaylaştırıcı ve cezbedici bir tercih hem de manevi deneyimi kurumsal çerçeve içinde sunmak anlamına geliyor. Üstelik ister yine bu çatı altında isterse bu yapıdan mezun olduktan sonra bağımsız olarak bu deneyimi daha sistematik ve sürdürülebilir kılıyor. Yanlış anlaşılmasın burada sözünü ettiğimiz şey, kendiliğindenliği öldürmek değil, onu besleyecek uygun ortamlar inşa etmek anlamına geliyor.
Toparlıyorum; Respect Sanat Okulu’nun yaklaşımı, küresel sanat dünyasının homojenleştirici etkilerine karşı yerel bilgeliğin korunması ve güçlendirilmesi çabası olarak da okunabilir. Bu, ne izolasyoncu ve de elitist bir tutum ne de eleştirisiz geleneksellik anlamına geliyor.
Okulun “yeryüzüne emanet bilinciyle bakan bir neslin ruh haritasında merkezi bir yer edinme” hedefi, çevre bilinci ile ruhani bilincin birleştiği bir yaklaşımı hedefliyor. Bu ne demek biliyor musunuz? Çağın ekolojik krizi ile ruhsal krizini birlikte ele alan bütünleşik bir perspektif demek….
Ezcümle; benim Respect Sanat Okulu’nun bu müfredatından aldığım mesaj şu: “Kim bilir, belki siz de bu yolculuğa katılıp kendi sanat hikâyenizi yazmak istersiniz.”
Evet, bu davet, sanatın özgürleşmesi ile kişiselleşmesini birleştiren bir yaklaşım.
Bu proje, sanatın sadece profesyonel sanatçıların tekelinde olmadığını, aksine her insanın kreatif potansiyelinin manevi boyutu olduğunu savunuyor. Bu yaklaşım, çağdaş sanat dünyasının burnu tavanda / elitist yapılarına karşı güçlü bir alternatif oluştururken, aynı zamanda sanatın tedavi edici ve dönüştürücü gücünü gündelik hayata entegre etmeye çabalaması demek.
Ve elbette okulun başarısı, bu vizyonu ne ölçüde hayata geçirebildiği ve alternatif estetik eğitim modeli olarak ne tür etkiler ürettiğiyle ölçülecek. Ancak şu an bile, sanatın unutulan manevi boyutunu yeniden gündeme getirmesi açısından değerli bir katkı sunduğu rahatlıkla söyleyebilirim.
Son sözüm şu: İster hayırlı ve kıymetli evlat yetiştirmeyi hedefleyen ebeveyn olun, ister kişisel kariyer hedefiniz sanat dışında başka bir şey olsun… Eğer sanatın hayatı en azından güzelleştirdiğini, rafine kıldığını bizzat yaşayarak görmek istiyorsanız, başta siz kendiniz, sonra da evlad-ü iyaliniz bu çağrıya tepkisiz kalmamalı.
Emin olun asla pişman olmayacaksanız.
Hep istediğiniz o şey var ya, işte bu o fırsat!
NOT:
Respect Sanat Okulu bünyesinde açılan Ney Dersleri hakkında daha fazla bilgi ve kayıt için: https://turkce.respectgs.us/ney-dersleri/
Harfle İnşa Sanatı: Kaligrafi dersleri hakkında daha fazla bilgi ve kayıt için: https://turkce.respectgs.us/risale-ve-hizmet-arastirmalari-merkezi/
Respect Sanat Okulu’nu da bünyesinde bulunduran Risale ve Hizmet Araştırmaları Merkezi’nin kayda açık bütün derslerini görmek için:
https://turkce.respectgs.us/risale-ve-hizmet-arastirmalari-merkezi/
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***