14 Ocak 1962 günü, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde gündem biraydı.
Cumhuriyet Halk Partili (CHP) Yozgat milletvekili Celal Sungur kürsüdeydi.
Tarihte ilk biranın Yozgat civarında Hititler tarafından yapıldığını, Yozgat arpasının bira imalatına en elverişli arpa olduğunu söylüyordu.
Sonradan Milliyetçi Hareket Partisi’ne (MHP) dönüşecek olan Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi’nden (CKMP) İsmail Hakkı Akdoğan da Yozgat’ta bira üretiminin bölgede işsizliği önleyeceğini, Anadolu’daki bira karaborsasına son vereceğini savunuyordu.
Bütçe görüşmelerindeki bu tartışmanın nedeni Yozgat’a açılması düşünülen Tekel bira fabrikasıydı. Milletvekilleri, fabrika projesinin hayata geçmesi için çabalıyordu.
Uzun yıllara yayılan projelendirme ve inşaat çalışmaları sonunda fabrika 1972’de açıldı.
Fabrika 2000’li yıllara kadar Yozgat’ın ekonomik, sosyal ve kültürel yaşamında önemli bir rol oynadı.
Peki Yozgat Bira Fabrikası kenti nasıl değiştirdi, kapanmasının ardından neler yaşandı?
Adnan Menderes’in projesi
Yozgat’taki bira fabrikasının öyküsü 1950’li yıllara kadar uzanıyor.
Dönemin Yozgat milletvekillerinin ısrarıyla Başbakan Adnan Menderes, şehre bir bira fabrikası kurulması için rapor hazırlatmıştı.
Ancak 27 Mayıs 1960’da yaşanan darbeyle, projeden “fabrikanın rantabilitesinin olmayacağı” gerekçesiyle vazgeçildi.
Yozgatlı milletvekilleri projenin devam etmesi için Ankara’da çalışmalarını sürdürdü.
14 Ocak 1962’de mecliste yaptıkları ateşli konuşmalar da bu çabanın bir parçasıydı.
Sonunda 1963 yılında projenin devam etmesi için yeşil ışık yakıldı.
Şenlik havasında temel atma töreni
Yozgat Bozok Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Hatice Güzel Mumyakmaz kentin kalkınma sorunlarına dair araştırmaları kapsamında Yozgat Bira Fabrikası’nı da yakından incelemiş bir isim.
Doç. Dr. Mumyakmaz, kentin “geri kalmışlığı” nedeniyle fabrika projesinin başından itibaren Yozgat’ta büyük bir heyecan yarattığını söylüyor.
Fabrikanın, dönemin başbakanı ve Adalet Partisi lideri Süleyman Demirel’in de katıldığı 1966’daki temel atma töreni bir şenlik havasında gerçekleştiğini aktarıyor.
Yozgat merkezinde görüştüğümüz esnaf Abbas Ayna, o günü iyi hatırlıyor:
“O zaman sekiz, dokuz yaşındaydım. Demirel geldi. İnsanlar kalabalıkça geldiler, çibidik [alkış] çaldılar.”
Fabrikanın 1972 yılındaki açılış törenine dönemin cumhurbaşkanı Cevdet Sunay da katılmıştı.
Fabrika 1972 yılında açıldı.
Yıllık 10 milyon litre kapasiteli fabrikanın Yozgat’ın ekonomik, sosyal ve kültürel hayatına büyük etkisi böylece başlamış oldu.
Anadolu’nun ortasında tüten baca
Görüştüğümüz eski yöneticilere ve çalışanlara göre fabrikada dönem dönem beş yüzün üzerine kadar çıkan sayıda işçi istihdam ediliyordu.
Ayrıca hem işçilerin çarşıdaki alışverişleri hem de fabrikanın ihtiyaçları nedeniyle burası Yozgat ekonomisine önemli bir katkı sağlıyordu.
Fabrika, burada üretilen biranın Anadolu şehirleri ve Batı sahillerine ulaştırılmasını sağlayan ve boş kasaları geri getiren Yozgatlı nakliyeciler için de önemli bir gelir kapısıydı.
Bunun yanında Yozgat ve çevre illerden çiftçiler arpalarını satarak gelir elde ediyordu.
Uzun yıllar fabrikada işletme şefliği yapan Tayyar Kaplan, Aksaray ve Konya gibi yerlerdeki çiftçilerden de arpa alımları yaptıklarını hatırlıyor.
‘Yozgat birası’
Fabrikayı yıllar içinde birçok kez ziyaret etmiş olan eski Tekel başmüfettişlerinden Zafer Karakulak burada üretilen biranın “Yozgat birası” olarak anıldığını söylüyor:
“Bazı insanlar bu birayı içerken ‘Yozgat birası içiyorum, Yozgat’ın serinliğini hissediyorum’ derlerdi.”
Tayyar Kaplan’a göre ürettikleri bira hem kullanılan arpanın niteliği hem de biraya hiç katkı maddesi konulmaması nedeniyle “çok kaliteliydi”.
Öyle ki eski fabrika müdürlerinden Cemal Çetin’in aktardığına göre 2000’lerde fabrikayı ziyaret eden İngiliz bir grup, Yozgat birasını İngiltere’deki bir bira yarışmasına sokmak istedi.
Çetin’e göre izin süreci tamamlanmayınca el altından yarışmaya sokulan bu bira, Çek birasından sonra ikinci oldu.
Siyah bira Altınbaşak
Tayyar Kaplan’a göre fabrikada viski suması da üretiliyordu.
Bunlar daha sonra viski üretimi için Ankara Tekel Fabrikası’na gönderiliyordu.
Fabrikanın en göze çarpan ürünü ise bir dönem üretilen siyah bira türündeki Altınbaşak’tı.
‘Haram’ diyerek tepki gösterenler de vardı
Peki muhafazakâr kimlikle özdeşleşmiş bir kentte bira fabrikasına yaklaşım nasıldı?
Yozgat’ta görüştüğümüz pek çok kişiye göre şehir sakinlerinin önemli bir bölümü konuya bir geçim meselesi olarak bakıyordu.
Bununla birlikte fabrikadan rahatsız olanlar da vardı.
Doç. Dr. Mumyakmaz, içkinin İslam inancında haram olması nedeniyle dindar kesimden bazı tepkiler geldiğini aktarıyor.
‘Allah affeder’
Fabrikada on yıllarca çalışan ve bir dönem işyeri sendika temsilciliği de yapan Halil Yükselen, Yozgat’ı muhafazakâr bir şehir olarak tanımlarken kendisinin de Ülkücü olduğunu ve o dönemde bir yudum içki içmediğini söylüyor.
Bir bira fabrikasında çalışmayı ise kendince şöyle yorumluyor:
“Şöyle dedim; Allahü Teâlâ benim rızkımı bira fabrikasından vermiş. Ben oradan kazandığım parayla üç çocuğumu okuttum. Haram mıdır? Benim inancıma göre haramdır ama yaradan affeder.”
Bazı çiftçilerin “haram” olduğu gerekçesiyle fabrikaya arpa vermediğini söyleyen Yükselen buna da tepki gösteriyor:
“Çiftçi arkadaşlarımız Ziraat Bankası’ndan faizle traktör, motor aldılar. Ben de kendilerine ‘Neden faizle mal alıyorsunuz?’ diye sordum. Alkol de haram faiz de.”
Bira fabrikasının içinde mescit
Çalışanların anlattığına göre bira fabrikasının içinde bir mescit de varmış.
Yükselen, işçilerin Yozgat’taki birçok caminin yapımına yardımda bulunduklarını anlatıyor: “Alevi-Bektaşi arkadaşlarımız vardı. Onlar dahi katkıda bulundular.”
Doç. Dr. Mumyakmaz da işçilerin kentteki imam hatip öğrencileri dahil birçok gencin eğitimine destek olduğunu aktarıyor.
Dayanışma vurgusu
Fabrikayla ilgili konuştuğumuz herkes dayanışma ve yardımlaşma vurgusu yapıyor.
Yükselen o günleri, “Kimisinin evi yanmış, ona yardım yapılacak, yapılır. Kimisinin çocuğu hastadır, parası yetişmemiştir, para toplanır. Bir arkadaşımızın çocuğu evleniyorsa bira fabrikasında dört yüz çalışan varsa üç yüz seksen dokuzu oraya gider” sözleriyle anlatıyor.
Ayrıca aralarında sağdan ve soldan farklı siyasi görüşler olduğunu ancak büyük bir gerilim yaşanmadığını da ekliyor.
Fabrika çalışanlarının şehrin ağaçlandırmasında da katkıları olmuş.
Tayyar Kaplan, yılın belirli bir döneminde fabrikada bakımların yapıldığını, o süre zarfında yüzlerce işçinin boşta kaldığını, bu durumu ağaçlandırma çalışmalarıyla değerlendirdiklerini anlatıyor.
Özelleştirme süreci
1980’li yıllardaki özelleştirme tartışmalarında Yozgat Bira Fabrikası da gündeme geldi.
Ağustos 1990’da dönemin Maliye ve Gümrük bakanı Adnan Kahveci, fabrikanın özelleştirilmesine karar verildiğini duyurdu.
1990’larda devam eden özelleştirme çabaları 2000’lerin başında nihayete erdi.
Kapanmaya karşı eylemler
Diğer Tekel fabrikalarında olduğu gibi Yozgat Bira Fabrikası işçileri de bu süreçte üyesi oldukları Tek Gıda-İş sendikası öncülüğünde eylemler düzenledi.
Hatta eylemler Ankara’ya da taşındı.
Ancak görüştüğümüz bazı eski çalışanlar, bu eylemlerin Yozgat’tan yeterli desteği göremediğini düşünüyor.
İşçilerin ‘Bize satılsın’ girişimi
Yükselen, özelleştirme tartışmaları yaşanırken işçilerin Bira Fabrikası Çalışanları adında bir şirket kurduğunu söylüyor.
Fabrikayı almaları halinde Yozgat’ın muhafazakâr bir şehir olması nedeniyle domates salçası, meyve suyu gibi ürünleri de üretmeyi planladıklarını aktarıyor.
Satın alma için dönemin Maliye Bakanı Kemal Unakıtan dahil kişilerle görüştüklerini ancak sonuç alamadıklarını söylüyor.
Satış ve yıkım
Aralarında Yozgat Bira Fabrikası’nın da bulunduğu TEKEL’in alkollü içkiler bölümü, 2004 yılında 292 milyon dolara Nurol-Limak-Özaltın grubuna satıldı.
Firmanın ismi MEY İçki ismiyle değiştirip iki yıl sonra ABD merkezli Texas Pacific Group’a satıldı.
Texas Pacific Group da bu şirketi beş yıl işletip 2011’de İngiliz Diageo şirketine 2.1 milyar dolara sattı.
Bu süreç içinde bazı Tekel fabrikaları kapandı. Bunlardan biri de Yozgat oldu.
Fabrikada üretim 2007 yılında durdu.
Fabrikanın kapanması sonrası göç
Bu süreçte işçilerin bir bölümü emekli edilirken bir bölümü ise farklı kentlerdeki işletmelerde çalışmaya gönderildi.
Yozgat’ta görüştüğümüz herkes abrikanın kapanmasıyla kentte yeni bir göç dalgası yaşandığını söylüyor.
Kentin merkezindeki Lise Caddesi’nde görüştüğümüz esnaf Keramettin Yıldırım, “Elli yılı geçiyor bu caddedeyim. Oradan on kişi benim müşterim olsa on tanesine bir şey satamaz hale geldim. Marketinden tut, terzisinden tut, berberinden tut, hepsi etkilendi” diyor.
‘İyi ki bira fabrikasında çalışmışım’
Fabrikanın olduğu yerde şimdi bir AVM, yüksek katlı konutlar ve geniş, boş bir arazi bulunuyor.
Arazide hâlâ fabrikaya ait bazı binaların yıkıntıları duruyor.
Tepede güneş, kuru otların üzerinde yürüyüp çevreye bakarken Tayyar Kaplan’ın gözleri doluyor.
Fabrika kapandıktan sonra beş yıl buraya gelemediğini anlatan Kaplan’ın ağzından, “Tüylerim diken diken. ‘Neredeyim ben?’ diyorum. Burası cennetten bir köşeydi” sözleri dökülüyor.
Halil Yükselen ise Yozgat’tan ayrılmamasını hâlâ o dönemlerden kalan ilişkilerine bağlıyor ve görüşmeyi şu cümlelerle bitiriyor:
“Ben Yozgat Bira Fabrikası’nda yardımlaşma, dayanışma ve kardeşliği gördüm. İyi ki Yozgatlıyım. İyi ki Yozgat Bira Fabrikası’nda çalışmışım. Allah affeder inşallah.”