NECİP F. BAHADIR | YORUM
Niyetim AKP’nin 24. yılını değerlendirmekti. ‘Topuklu Efe’ diye nam salan Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu’nun ‘topuklarını yağlayarak’ AKP’ye geçişini yorumlayacaktım. Özgür Özel’in ‘AKP’ye hediyesi’ öne geçti, manşetlere çıktı. İktidar medyası görmese de aklı ve vicdanı olan herkeste makes bulacak şeyler söyledi. En azından tarihe not düştü. Geleceğe bir dilekçe yazdı. Kendi ifadesiyle iktidara geldiklerinde başlatacakları ‘temiz eller’ operasyonu iddianamesinin ilk satırlarını kamuoyuyla paylaştı. AKP yargısının içler acısı halini anlattı.
Özgür Özel, randevu vermiş medyayı beklentiye sokmuştu. Öğle saatlerinde kameraların karşısına geçti. Ve ‘Pandora’nın Kutusunu’ açtı. Dosyanın kapağını araladı. Aslında ‘o kutu’ çok önceden açılmıştı. Yargıda ‘borsaların nasıl işlediği’ tüm ayrıntılarıyla ortalığa saçılmıştı. Fakat ülke bir yankı odasına dönüştüğü için ‘sesler’ duvarlardan geri gelmiş, kulaklara değmemişti. CHP’nin sesi çok daha gür tabii. AKP’yle kıyaslanamaz elbette. Fakat yine de meramını anlatacağı imkan, zemin ve kanallar vaziyeti kurtarır. AKP’nin gürültüsünü bastırabilir.
AKP’nin toplumun duymamasını istemediği sesleri ‘gürültü’ yaparak engellemeye çalıştığı herkesin malumu… Onca medyanın tek işlevi var, AKP propagandası ve gerçeklerin işitilmemesi için ‘gürültü çıkarmak’. Tarihte hakikatin sesini örtmek için ‘tenekelere vurulduğu’ bilinir. Devir değişti, çağlar öncesinin metot ve yöntemini ‘medya’ üstlendi. İktidar ve AKP yalakası medyanın başka işi gücü yok. Her bir görsel ve yazılı basın ‘resmi gazeteden’ farksız. Sarayın sesi ve gürültücüsü konumunda… Özgür Özel o gürültü arasında sesini duyurmayı başardı.
Sözlerinin başında ilginç kulisler de verdi. Adalet Bakanı Ylımaz Tunç’un çevresine İstanbul Başsavcısı Akın Gürlek’ten rahatsızlığını dile getirdiği… Yargıda yaşanan hukuksuzlukları Özel’in ağzından duyan AKP’lilerin şaşkınlık ve çaresizliğini… CHP lideri, iki hafta önce Numan Kurtulmuş’a ‘yargı borsasını’ anlatmış, “Bunlar olur mu?” diye sormuş. Kurtulmuş, onların olduğunu bilmiyor mu? O borsalar ne zamandır tıkır tıkır işliyor. Ve hepsi de Ankara’nın bilgisi dahilinde… Kurtulmuş ne kadar içinde, bilmiyorum. Büsbütün dışında olduğunu sanmam.
AKP ve Erdoğan’ın bütün günah ve suçlarının ortağı… Bir gecede ‘Harun’luktan çıktı, ‘Karun’ oluverdi. Öylesine omurgasız, kemiksiz… Vicdan ve yürek ara ki bulasın! Özel’e ‘şaşırmış’ gibi yapmış olmalı. Ve şöyle demiş; “Öl ki ölem…”.
Evet, öl ki ölem… AKP Türkiye’sinin hali bu. Kurtulmuş bir cümlede özetleyivermiş. Yapılacak bir şey yok artık… Umutsuz vaka… Hep beraber ölelim daha iyi… Söylemek isteği bu. Bozuk saatin günde iki defa doğruyu göstermesi gibi Kurtulmuş da ‘doğru bir laf’ etmiş. Kurtulmuş’un yüzünü görmek isterdim. Özel “Yüzü orada işte…” dedi.
Bakalım o yüz kameraların karşısına nasıl çıkacak?
AKP yargısına baktıkça söylenecek söz; “Öl ki ölem…!”.
AKP ölmeden, devrini tamamlamadan düzelme şansı yok. Umutlu olmayı çok isterdim. AKP dönüşü olmayan yola girdi. Boğazına kadar battı. ‘Tevbe zamanı’ çoktan geçti. Sınırlar aşıldı. Had falan kalmadı. Meclis’te Allah’ın ‘adaleti emrettiğini’ en iyi bilen AKP kadroları değil mi? Her hafta dinlediler… Bir etkisi oldu mu? Bu emre bırakın itaat etmeyi, savaş açan bir parti ve iktidar var karşımızda. Parçası olanların kendisini sorumluluk ve vebalden kurtarma şansı yok. 1 oyun bile bedeli var.
Özel ne söyledi? Ne söylemedi ki… Şu tespiti de bu dönemin karakterini yansıtması bakımından önemli… “Savcıların avukatları var… Maddi menfaat ve şüpheliye baskı için kullandıkları…” dedi. Bu da herkesin bildiği sır. Borsanın merkezinde ‘avukatlar’ var. AKP’nin avukatları tabii… Kim oldukları isim isim biliniyor. İşareti verense yargı…
Ah, o buzdağının altı bir görünebilse? Bu işlerin nereye düştüğü bir anlaşılabilse? Bu kulaklar bile neler duydu? Bir bilseniz…
Bir gün mutlaka o buzdağı ters yüz edilecek. Gerçekler gün yüzüne çıkacak. Özel’in de dediği gibi savcıların avukat tuttuğu bir yargı düzeni…
Özgür Özel, AKP’li Mücahit Birinci’nin, Murat Kapki’ye ‘ahlaksız teklifini’ detaylı şekilde anlattı. Birinci, AKP’de yöneticilik yapan bir isim… Ekran yüzlerinden… Sağa sola ayar vermekte üzerine yok. ‘Babasının oğlu diyeceğim’ ama dilim varmıyor, ‘AKP’nin çocuğu’ demek daha doğru.
40 gün önce Birinci, Tekirdağ Hapishanesi’ne gitti. Murat Kapki’yle görüşmek için. Bir buçuk sayfalık bir metin uzattı. Kendisinin hazırladığı bir ifade tutanağıydı bu. Ve “Bu ifadeyi imzalayacaksın, üzerine de 2 milyon dolar vereceksin, buradan çıkıp gideceksin!” dedi. Tahliyenin bedeli çok ağır… Hem iftira hem de para! 80 milyonun üzerinde… Niye ‘dolar’ olarak istiyor. Parçası olduğu AKP Türk parasını pula çevirdiği için…
Bir mahpus için ‘özgürlük’ çok şeydir. Yaşayan bilir. Ekmeksiz yaşanır da, hürriyetsiz yaşanmaz. Bedeli vicdan olacaksa o özgürlüğün bir anlamı kalmaz. Dışarı çıkar insan ama kendi hapishanesinde yaşar. Bu dört duvar arasındaki mahpusluktan daha ağırdır. O vicdan satmaya gör, azabı öldürür insanı.
Evet, kapının anahtarı orada, bir siyasetçinin elinde… Fakat vicdan senin bünyende. ‘Ver anahtarı, al vicdanı ve bir de 2 milyon doları…’. ‘Evet’ demek de, ‘hayır’ demek de kolay değil. Kapki kim bilir yüreğinde ne tür fırtınalar yaşadı. Kararını da orada verdi. Zamana bırakmadı. Doğrusu da bu. Zaman zehirler çünkü.
Tutuklu işadamı Murat Kapki, Mücahit Binici’nin hazırladığı ifade tutanağını okuduktan sonra, “Ben kimseye bu şekilde iftira atmam!” dedi. Binici ısrar etti; “Kendini bana bir hafta teslim edeceksin, hiçbir soru sormayacaksın, Makyavelist düşün, çıkmak için her şey mübahtır!” diye karışıklık verdi.
Murat Kapki hemen başından geçenleri yazdı ve bir dilekçeyle Tekirdağ Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu. Özel, dilekçe metnini kamuoyuyla paylaştı.
Sonuç çıkar mı? Özel de umutlu değil. Ülkenin nasıl yönetildiği ortada… Eski Türkiye’de olsaydı, hiç değilse yüzler kızarır, bir ‘cevap telaşı’ yaşanırdı. AKP’de o yüzlerin derileri çok kalınlaştı.
Özel’in deşifre ettiği mekanizma ‘münferit ve basit’ bir olay değil. Mücahit Birinci’nin kendi inisiyatifi ve iradesiyle iş yaptığını sanmayın. Bir mekanizmanın dişlilerinden biri o… AKP yargısında işler böyle yürüyor. Sistemin işleyişi bu… Çarklar böyle dönüyor.
Çarkı gıcırdatan kendini dışarıda buluyor. Ya da içeride! Anladınız onu…
Bu yeni falan da değil, en az 10 yıldır böyle… Sahte diploma gibi, yargı kararları; tahliyeler, beraatler para karşılığında dağıtılıyor. Buna kısaca ‘borsa’ diyoruz. Adını koyan da AKP’li Şamil Tayyar’dı. Şimdi borsa çeşitlendi ve renklendi. Özel AKP’yi ve yargısını tam yerinden, borsasından yakaladı.
Bir devlet ve kurumlar olsa gereğini yapardı. Ne yazık ki yok. “Öl ki ölem…”.
İnanırsanız, AKP’li Birinci hakkında soruşturma başlatılmış… Geçiniz!
Özel’in yapabileceği kamuoyuna duyurmaktı, bunu yaptı. Ve tarihe dilekçe yazmaktı. Yazdı da… Sorumluluk ve vebal ‘toplum ve tarihin’ omuzlarında…
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***