HABER MERKEZİ – Haftalık eylemlerini sürdüren kayıp yakınları, Meclis’te kurulan çözüm komisyonuna “Artık pratik zamanı” çağrısı yaptı.
Kayıp yakınları ve İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) 1990’lı yıllarda gözaltında katledilen ve kaybettirilenler için her hafta düzenledikleri eylemler sürüyor. Kayıp yakınları, Amed ve Êlih’te “Kayıplar bulunsun failler yargılansın” talebiyle bir kez daha bir araya geldi.
AMED
Kayıp yakınları ve İHD Amed Şubesi, “Kayıplar bulunsun failler yargılansın” şiarıyla gerçekleştirdikleri eylemlerinin 863’üncü haftasında Koşuyolu Parkı’nda bulunan Yaşam Hakkı Anıtı önünde bir araya geldi. Gözaltında kaybedilenlerin fotoğraflarının bulunduğu pankartın açıldığı eyleme, kayıp yakınları ve İHD üyeleri katıldı. Bu haftaki eylemde, 20 Ağustos 1994’te Amed’in Bismil ilçesinin Ambar kırsal mahallesinde gözaltına alınan ve kendisinden haber alınamayan Mehmet Salim Acar’ın (31) akıbeti soruldu.
‘PRATİK ZAMANI’
Burada konuşan Mehmet Salim Acar’ın oğlu İhsan Acar, babasının 31 yıl önce 31 yaşında kaçırıldığını anımsatarak, “O insanlar suçsuz yere evlerinden gözaltına alındı ve onlardan haber alamadık. Kemiklerini istiyoruz. Bugün Ankara’da bir komisyon kuruldu. Ülkeye barış gelecekse devlet hakikatleri ortaya çıkarmalı. İki gün önce Meclis’te anneler kendi acılarını Kürtçe paylaşmak istedi ama buna izin vermediler. 31 yıldır hakikatin peşindeyiz. Artık komisyonda konuşma zamanı değil pratik zamanı” dedi.
Mehmet Salim Acar’ın hikayesini İHD Amed Kayıp Komisyonu üyesi Fırat Akdeniz okudu. Okunan hikaye şöyle: “31 yaşındaki Mehmet Salim Acar, Bismil’in Ambar köyünde yaşayan bir çiftçiydi. 20 Ağustos 1994 tarihinde 13 yaşındaki oğlu ve arkadaşı ile birlikte köy civarındaki tarlada çalışıyorlardı. Öğlen saatlerinde plakasız gri bir Toros ile gelen ve kendilerini polis olarak tanıtan silahlı kişiler Acar ve diğer çiftçinin kimliklerini istedi ardından Acar’ı zorla otomobile bindirerek götürdü. Nehir kenarında çamaşır yıkayan Acar’ın kızı ve komşuları, nehre doğru yaklaşan Toros’un içinde Acar’ı elleri, gözleri ve ağzı bağlı bir biçimde gördüler. Ayrıca Toros’a nehir kenarında bekleyen ve içinde 5 kişi bulunan diğer bir otomobilin eşlik ettiğine ve araçların Bismil’e doğru uzaklaştığına tanık oldular.
Söz konusu araçların Bismil Jandarma Taburu’na girdiği bilgisini alan aile, Mehmet Salim Acar’ın nerede olduğunu ve neden gözaltına alındığını öğrenmek amacıyla askeri, adli ve idari makamlara başvurdu. Ardından Acar ailesi; Cumhurbaşkanlığı, İçişleri Bakanlığı, Adalet Bakanlığı başta olmak üzere ilgili ulusal makamlara başvurdu ve acilen harekete geçilerek Acar’ın can güvenliğinin sağlanmasını talep etti.
AİHM TÜRKİYE’Yİ MAHKUM ETTİ
Silvan Cumhuriyet Savcılığı’na başvuran aile, Mehmet Salim Acar’ın kaçırılmasından sorumlu oldukları gerekçesiyle Bismil İlçe Komando Tabur Komutanı İzzet Cural ve jandarma görevlisi Ahmet Babayiğit hakkında suç duyurusunda bulundu. Ancak İl İdare Kurulu 23 Ocak 1997 tarihinde bu kişilere karşı yeterli delil olmadığı iddiasıyla, yargılama yapılmaması yönünde karar verdi. Tüm baskı ve tehditlere rağmen yıllarca Mehmet Salim Acar’ın bulunması için mücadele yürüten aile, iç hukuktan sonuç alamadı. Dava AİHM’e taşındı. Türkiye, AİHM’e: ‘hükümetimiz M. Salim Acar’ın ortadan kaybolmasının ailesinde sebep olduğu ıstırap nedeniyle üzüntü duymaktadır. Kaybolma iddialarında etkin soruşturmalar yürütmemenin Sözleşmenin 2, 5, 13. maddelerinin ihlalini oluşturduğunu kabul etmekteyiz’ dedi. Başvurucuya dostane çözüm teklif etti. Acar Ailesi dostane çözüm teklifini reddetti ve maruz kaldığı ihlalin mahkemenin kararıyla belirlenmesini istedi. Bunun üzerine davayı esastan inceleyen Mahkeme 8 Nisan 2004 tarihli kararı ile Mehmet Salim Acar’ın kaybolmasına ilişkin yeterli ve etkili bir soruşturma yürütülmediği gerekçesiyle yaşam hakkının ihlal edildiğine karar vererek Türkiye’yi oybirliği ile mahkûm etti.
AİHM’in kararları devlet açısından bağlayıcıdır. AİHM içtihatlarına göre ‘Devlet gözaltında kaybetme olayı karşısında, kayıp vakasının tam olarak nasıl gerçekleştiğine ilişkin maddi gerçeği açığa çıkarmak, kaybedilenin na’şının bulunduğu yeri tespit etmek, failleri yargılamak ve cezalandırmak amacıyla etkili bir soruşturma yürütmek zorundadır.’
Bir kez daha haykırıyoruz! Gözaltında kaybedilişinin 31. yılında siyasi ve adli makamları Mehmet Salim Acar dosyasında etkili bir soruşturma yürütme yükümlülüğünü yerine getirmeye çağırıyoruz.”
Okunan hikayenin ardından gözaltında zorla kaybettirilenler için oturma eylemi gerçekleştirildi.
ÊLIH
İHD Êlih Şubesi ve kayıp yakınları, eylemlerinin 699’uncu haftasında Gülistan Caddesi’ndeki İnsan Hakları Anıtı önünde bir araya geldi. “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” pankartının açıldığı eyleme, insan hakları savunucularının yanı sıra çok sayıda kişi katıldı.
Bu haftaki eylemde, 22 Ağustos 1998’de’te Êlih’in Kercews (Gecüş) ilçesine bağlı Helanê köyünden Êlih merkeze geldikten sonra kendisinden bir daha haber alınamayan Ali Gündüz’ün hikayesi okundu. Hikâyeyi Ali Gündüz’ün oğlunun anlatımıyla, İHD Şube Eşbaşkanı Melek Atalay, şöyle dile getirdi: “Babam 22 Ağustos 1998 tarihinde köyde evin bahçesinde çalışırken yanına 18 yaşlarında bir genç geliyor. Ona bir yakınının sorunu olduğunu, bunu halletmek için yanına geldiğini söylüyor. Beraber arabaya binerek Êlih’e geliyorlar. Êlih’de Mustafa Kaya’nın evine gidiyorlar. Orada konuştuktan sonra Mustafa Kaya ve oğlu Fatih Kaya ile Mustafa Kaya’nın arabasına binerek çıkıyorlar. Nereye gittikleri bilinmiyor. O tarihten bu yana Mustafa Kaya, Fatih Kaya ve Ali Gündüz’den haber alınamıyor. Babam eve gelmeyince her tarafa haber saldık. Kimseler görmemişti. Ağlayıp durduk. Daha sonra ikamet ettiğim Kızıltepe savcılığına başvuruda bulundum. Savcılığın yaptığı araştırmada da bir sonuç alamadık. Aradan geçen bunca zaman içinde her gün her saat babamızı bekledik ancak ondan hiçbir haber alamadık. Babamla beraber kaybolan kişilerden de haber alınamamış. Üç kişinin birdenbire ortadan kaybolması ve bugüne kadar hiçbirinden haber alınamamış olması düşündürücüdür”
Kaybedilen yurttaşların akıbetini sormaya devam edeceklerini söyleyen Melek Atalay, sorumluların bir an önce açığa çıkartılıp adalet önünde hesap vermeleri gerektiğini söyledi.
Açıklama oturma eylemiyle son buldu.
Kaynak: Mezopotamya Ajansı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***