BÜLENT KORUCU | YORUM
Bu sorunun cevabını en çok babası Recep Tayyip Erdoğan merak ediyor olabilir mi? Parayı sıfırlamak ve delilleri yok etmek konusunda güvenemeyip kardeşi Sümeyye’yi ‘kayyım’ gibi gönderdiği Bilal mi, yoksa rejimin beka sorununu çözecek yeni nesil yetiştirme işini havale ettiği Necmeddin mi?
Gerçek Bilal hangisi?
Portre yazmak zor ve riskli bir alan. Yakından tanıdığınız birine karşı objektif davranma ve mesafeyi koruma zorluğu yaşayabilirsiniz. Aksi durumda ise fotoğrafı netleştirmek çok kolay olmuyor. Bilal Erdoğan benim için ikinci gruba giriyor. Dışarıdan bakıldığında iki farklı kişiden söz ediyormuşuz hissine kapılmamak elde değil.
‘Bilal’e anlatır gibi!’ sözüne haklılık verecek şekilde zor anlayan biri mi yoksa Harvard mezunu bir dahi mi?
O bir ayna ise baskın karakter Emine mi, Recep mi?
Saf mı, içten pazarlıklı mı?
Dindar mı, dinci mi?
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çocuklarını düşündüğümde iki gruba ayrılıyorlar: bir yanda Burak ve Sümeyye öbür tarafta Esra ve arafta rolü yapan Bilal. Bence Erdoğan’ın proje çocuğu Bilal ama “Keşke Sümeyye gibi inatçı ve Burak kadar gözü kara olsaydı!” diye iç geçirdiğini sanıyorum.
Erdoğan parayı ve gücü seviyor; Burak ve Sümeyye’de bunlar sembolleşiyor. Ancak kurduğu düzenin kendisinden sonra da devam etmesini istiyor. Daha doğrusu buna mecbur; yoksa Saddam gibi heykellerine ayakkabı fırlatılan bir akıbetin onu beklediğinin farkında. Azerbaycan’da Aliyev Ailesinin başardığı şey, onlar için de ideal çözüm. Fakat ülkenin şartları aynı hız ve kolaylıkta geçişi mümkün kılmıyor. O yüzden dindar/kindar bir nesil yetiştirmek tek çıkış yolu.
Tam burada Bilal devreye giriyor. Gölge Milli Eğitim Bakanı gibi, kreşten üniversiteye kadar tahsille ilgili bütün aşamalarda gerçek yetki onda. Yönettiği kurumlardan geçmiş gençler devlete hızlı biçimde sızıyor. TÜRGEV ve TÜGVA operasyonel olarak çok etkin, ama sembolik anlamı yüksek bir yer daha var: İlim Yayma Vakfı.
CHP’nin tek parti iktidarı kapanıp görece demokrasiye geçilir geçilmez 1951 yılında kurulan Cemiyet, din eğitimi ve Siyasal İslam’ın lokomotifi olmuştu. İlim Yayma’nın başkanlığı bence Bilal Erdoğan’ın oturduğu en kritik koltuk.
İbn Haldun Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanlığı ise protokoldeki yerini gösteriyor. Fakat öyle bir koltuk ki protokol sıralamasında ikinci sıraya tekabül ediyor. Uluslararası ziyaret ve kabullerde babasından hemen sonra geliyor. Bursa Valisini teftiş ediyor ve koltuğuna oturuyor.
Şu cümleler ona ait: “Malazgirt anmalarında Kültür ve Turizm Bakanlığı’na ‘Konser verilmesi gerekiyor, yapın’ dedik; Ulaştırma Bakanlığı’na ‘Buranın yolunun halledilmesi gerekiyor, yapın’ dedik; Milli Parklar Genel Müdürlüğü’ne ‘Burayı park alanı yapın’ dedik.”
Ya da şöyle haberler okuyabiliyoruz: Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın oğlu ve İbn Haldun Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanı Bilal Erdoğan, Katar Başsavcısı Ali bin Fetais ile bir araya geldi.
Bir anlamda Veliaht Prens, lakin sorun şu ki ülkede henüz monarşi resmen ilan edilmedi ve Bilal beklentileri karşılayamıyor!
Bilal, sakallı ve dindar, hatta baba Erdoğan’dan bile dindar pozu veriyor. Aynı zamanda Harvard mezunu ve İngilizce konuşabiliyor: Tam bir proje. Söz buraya gelmişken yurtdışı eğitimleriyle ilgili de birkaç kelam etmek gerekiyor. Paranız varsa ve bir devlet başkanının oğluysanız oralarda okumak zor değil. Yüksek ücretleri ödeyecek bir sponsor da bulduysanız, sorun kalmıyor.
Erdoğan’ın çocuklarının eğitim harcamalarını Ramsey Giyimin sahibi Remzi Gür karşıladı. Ancak ortaya çıkan ses kayıtlarına ve faturanın büyüklüğüne bakınca Remzi Bey’in sadece bir paravan olduğu anlaşılıyor. Erdoğan, “Sümeyye’ye 20-25 gitmesi lazım derken!” çok da yardım istiyor hali yoktu. O zamanlar, “Nereden buldun bu kadar parayı?” sorusu hâlâ sorulabiliyordu. Gür’ün, “Çocuklar mezun olunca benim şirketlerde çalışacak!” iddiasının da gerçek olmadığını da kayıtlara geçirelim.
Oğul Erdoğan’ın sorumlu olduğu alanlardan biri İHL’ler. Orta öğretimin odağına yerleştirilen imam hatip liselerinde eğitim seviyesi çok düşük. Bunu bir sorun olarak görmüyorlar zira oralar nefer yetiştirme tarlaları! Kurmaylar için pilot okullar ve yurtdışı eğitim imkanları var. Ara eleman ve bilek gücü de lazım. Herkes TRT Yönetim Kurulu üyesi olacak değil ya, bekçi de gerekiyor rejime.
Babasını üzecek cümleleri ağzından kaçırıyor Bilal Erdoğan. Mesela, 21 günlük askerliği için canlı yayında şunları söylemişti: “Babama sordum, ben diyorum ki er olarak gideyim ne dersiniz?’ O da bana ‘bu senin hakkın’ dedi.”
Emeklilikte Yaşa Takılanlar (EYT) konusunda da ‘kandırıldık’ itirafında bulunmuş ve şöyle demişti: “Ben de EYT’ye hak kazandım bu arada, karşı olmama rağmen. 42-45 yaşındakiler emekli oldu. Kim ödeyecek onların maaşını? Siz ödeyeceksiniz. Çalıştığınız süre boyunca erken emeklilerin maaşını ödeyeceksiniz. Kandırıldık mı? Kandırıldık. EYT büyük bir felaketti.”
Burada iki türlü itiraf söz konusu: Hem babasının, siyasi kariyeri uğruna ekonomiye zarar verdiğini hem de kendisinin 42 yaşında emekli olduğunu söylüyor. Bir de 18 yaşında henüz öğrenci iken sigorta yapıldığını!
Bir keresinde de telefonunda ‘Signal’ uygulamasını kullandığını anlatmıştı. Oysa bu uygulama hukuksuz rejim mahkemelerinde ‘FETÖ’cülük suçlaması için delil olarak kullanılıyor.
Tamamen steril ortamlarda konuşurken böyle büyük çamlar deviriyor. Ortalama bir gazeteci her konuştuğunda Bilal’i akşam eve gidemez hale getirirdi.
DÖNÜM NOKTASI 17-25 ARALIK…
17-25 Aralık Büyük Yolsuzluk Operasyonları, Bilal Erdoğan için de bir dönüm noktası. Baba Erdoğan akçalı bütün işlerde Burak’ı adres gösterir, mal varlığını izah ederken ondan aldığı borçları kayda geçirirdi. Ortalarda görünmeyen hatta dışlanmış gibi hava verilen oğlan, düğünü sayesinde ailenin büyük servetinin mayasını sağlamış. O bir paratoner.
Herkes ‘sıfırlama’ tapelerindeki diyaloglara odaklanıyor ve Bilal’in karizmayı çizdirdiğini düşünüyor. Asıl büyük ifşa, Bilal’in de diğer aile fertleri kadar pisliğin içinde olduğu gerçeğiydi. Gazetecilerin soru sorabildiği günlerde dönemin Başbakanı, çocuklarının gemi filosunu ‘gemicik’ diye savunmuştu. Artık herhangi bir savunmaya ihtiyaç duymuyorlar. Next Level, Zorlu AVM gibi pahalı projelerde veliaht prensin payı ihmal edilmiyor.
17-25 Aralık sıfırlama tapelerindeki ‘kalan parayla birkaç villa alan hayırlı evlat’ kafaları karıştırmıştı. Hatta, “Babasına itiraf ettirmeye çalışıyor, gizli tanık!” gibi ilginç yorumlara yol açmıştı.
Esprili yaklaşımlar bir yana 17-25 Aralık sadece para kasalarını patlatmadı, Erdoğan hanedanlığı projesine de ağır darbe indirdi. Onca yatırım neredeyse boşa gitti ve Bilal Erdoğan, babası sayesinde hak etmediği şeylere sahip olan bir karikatüre dönüştü.
O kayıtlar olmasa halka kifayetsiz veliahtı kabul ettirmek böylesine zor olmayacaktı. Ne Hakan Fidan ne de İbrahim Kalın haleflik hayali kuracaktı.
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***