NECİP F. BAHADIR | YORUM
Gazze’ye ilgisiz değilim. Belki yeteri kadar yazamadım. Her gün hatırlatılsa yeri. Bombalar altında enkaza dönüşmüş bir şehir… Gazze… Kadın, yaşlı, çocuk, gazeteci herkes hedef. Geçen hafta 5 gazeteci katledildi. El Cezire muhabiri Enes Şerif’in dört meslektaşıyla birlikte, “doğrudan hedef alındı’ ve öldürüldü. Savaş falan değil bu. En kanlı savaşların bile bir ‘hukuku’ var. Bir halkın topyekün imhası söz konusu. Soykırım yani!
Çocuklar açlıktan ölüyor… Var mı ötesi? Ekmek yok, su yok…
Farkındayım, Gazze’yi pek yazamadım, söz bitti çünkü. Kelimeler tükendi. Sözcükler kifayetsiz, cümleler yetersiz… Kime, neyi anlatacaksın? Bilinmeyen ne var ki? Her şey dünyanın gözleri önünde yaşanmakta. Büyük çaresizliğimiz bizim… Derin sessizlik… Vicdanların isyanı. Hassas kalplerin dinmeyen acısı. ‘Parça parça bir yürek, delik deşik bir bağır…’.
Sadece dua, temenni… Ötesi yok. Yeter mi? Yetmez elbette.
Gazze tek değil ki… Bir de ‘içerideki Gazze’ var. Bir ölümler eksik… Zulüm aynı. Bir kitlenin imhası söz konusu. Hapishaneler, sürgünler, bitmeyen operasyonlar…
Merve Zayım ve 2 günlük bebeği.
İhtiyaç sahibine yardım bile suç. Dört duvar arasında hamile bir kadın… Ne yasa ne vicdan… Yok, yok… Birkaç gün önce son ana kadar bekletildi ve elleri kelepçeli doğum yapmak zorunda kaldı. Evine değil, yine hücresine yollandı. Ağzı süt kokan bebekler bile mahpus.
Kaç kişinin haberi oldu bundan? Kim duydu? Kim yazdı?
Sosyal medyada duyarlı bir kaç vatandaş… Hepsi o kadar… Yankı odası gibi… Ses, duvarı aşamadı. Zulüm sessizlikten cesaret alır. Onun için Hz. Ali, “Hiçbir şey yapamıyorsanız zulmü duyurun!” demiş zamanında. Herkes kendi mahallesinin acısına odaklı, ötekine kapalı… “Masumun, mazlumun kimliğine bakılmaz!” denirdi. Sözde kaldı. Kimliğine de, dosyasına da bakılıyor. Tepkiler, tavırlar ona göre şekilleniyor. Acı ama gerçek bu….
Rahmetli Mehmet Ali Birand’ın eşi Cemre Hanım’ın mesajını gördüm: “Kadın milletvekilleri hangi partiden olursanız olun, 2 bebek tutsak, bir lohusa tutsak. Diyecek hiçbir şeyiniz yok mu? Kalkın bir deklerasyon verin. Korkmayın…”
Cemre Birand’ın hakkını teslim etmek lazım. Mazlumlar konusunda en duyarlı olan isimlerden biri. AKP kör ve sağır. Duyamaz, göremez… Kalpler taş, mühürlenmiş bir kere. Vicdan ara ki bulasın!
Diğer partilere ne oluyor? Neden zulüm karşısında sessizler? Annenin, bebeğin kapısı çalınamaz mı? Saadet’ten CHP’ye kadar kaç parti var?
Acıları yarıştırmak veya tartıya çıkarmak değil niyetim. İçerideki Gazze’nin acıları, dışarıdaki Gazze’yi görmezden gelmeyi gerektirmez. Hayır, yanlış oldu; ‘dışarıdaki Gazze’ ifadesi doğru değil. Kalemim sürçtü. Her ikisi de içeride… Yüreğimizde.
Ne diyordu şair; “Önce yüreğimizdeki Kudüs’ü işgal ettiler / Biz savaşı önce kendimizde kaybettik…”
Artık mısralara sığmıyor, ‘hüzünler, acılar…’. Ha İsrail zindanlarında bir Filistinli, AKP zindanlarında bir mahpus… Farkı yok.
Ali Bulaç’ın duygu yüklü şiirsel metnini gördüm. Kahroluyordu; “Ey Kudüs / Bir daha adını ağzıma alırsam / Dilim kurusun / Ciğerlerim su toplasın, kalbim dursun / ‘İstanbul düşerse sen düşeceksin’ dedim / Kudüs sen düştün / Gazze mezbaha sabilere maktel oldu / Ne nutuklar attım senin için meydanlarda / Sesim dördüncü semayı aştı / Ne yalanlar söyledim, her biri inandırıcıydı / Her biri feryat, her biri canhiraştı / Kudüs yemin olsun / Ahd olsun / Bir daha adını ağzıma alırsam / Dilim kurusun / Ciğerlerim su toplasın, kalbim dursun…’.
Hassas bir kalp ve yaralı bir yürekten başka ne beklenebilir ki? Bulaç da asrın mazlumlarından ve gariplerinden… AKP zulmünü bizzat yaşadı. Mazlumu en iyi başka bir mazlum anlar. Her kuş kendi cinsiyle uçar; ‘Kartallar kartalla, karga kargayla…’. Zalimden mazluma gerçek dost olmaz. Erdoğan’ın olamadığı gibi…
Bu açıklamayı yaptığında tarihler Eylül 2011’i gösteriyordu!
Evet, ‘Filistin ve Gazze…’ ama sözde… Hep nutuk! Çeneden başka bir şey yok. İsrail’le ticareti bile kesemedi. Tepkiler üzerine ‘göstermelik’ karar aldı. İsrail’in ’muhtaç olduğu petrol’ Anadolu topraklarından geçiyor. AKP gayet memnun. Vanayı kapatmak mı? Aklına bile getirmedi. ‘İsrail’e ambargo’ kararını bile CHP’nin itirazları ve tepkileri sonucu imzalayabildi.
Erdoğan, El Pais Gazetesi’ne bir yazı yazdı. “İki milyondan fazla insanın temel insani ihtiyaçlardan yoksun biçimde evsiz kalması tarihe kara bir leke olarak geçmiştir…” diyebildi.
Yazı yazmak senin işin mi? Gazze’de katliam yaşanırken sen ne yapıyordun? Gazze için ne yaptın nutuk atmaktan başka?
10 küsur yıl önce “Gazze’ye gideceğim…” dedi. Gidebildi mi? Özeleştiri yapabildi mi? Hayır. Şimdi de ‘Gazze’de şükür namazı kılmaktan’ söz ediyor.
Laf olsun…
Yazı yazmak, sözle tepki göstermek herkesin yapabileceği bir şey… Erdoğan gibi iktidar sahiplerinden ‘söz’ değil ‘eylem’ beklenir. Var mı?
Numan Kurtulmuş’un kulakları çınlasın… Vaktiyle, “İsrail en büyük kazanımlarını ve siyasi zaferlerini AKP döneminde kazandı. Erdoğan lisanen başka bir şey söylüyor, gerçekte başka bir şey yapıyor. Çok ağır olacak ama şunu söyleyeyim, Sayın Başbakan’ın kalbi Ali diyor, dili Muaviye söylüyor…” demişti.
Haksız değildi. Erdoğan sözün ötesine geçemedi. Kaç yıl oldu iktidarda? 23 yılın sonunda işte İsrail’in geldiği nokta… ‘Gazze, Filistin’ sadece iç politika sermayesinden ibaret.
‘Son dakika’ haberleri iç karartıcı… Netanyahu yönetimi son bir hamle için harekete geçti. Amerika arkasında… Avrupa’nın belli belirsiz itirazı sözden ibaret. Eylem yok denecek kadar zayıf.
Netanyahu dünyanın umursamaz tavrından cesaret aldı ve Gazze’yi işgal planını devreye soktu. Haberler İsrail ordusu şehri kuşattığı yönünde. Can derdine düşen onbinlerce Gazzeli bölgeyi terk ediyor. Gidecekleri yer de yok. Hamas’ın ‘ateşkesi’ kabul etmesi de işe yaramadı. İsrail’i durduramadı.
Karar’dan Yusuf Ziya Cömert birkaç gün önce ‘özeleştiri içeren’ bir yazı yazdı. Hedefinden AKP iktidarı vardı. Bir ‘ibret öyküsü’ olarak şu satırların altını çizdim: “Bugün baktım Gazze’de soykırım başlayalı 681 gün olmuş. Çocuk, kadın, genç, yaşlı, 60 binden fazla Filistinli katledildi. Yakın tarihin en utanç verici günlerindeyiz. Evet, eski muhaliflikler geride kaldı. Devran döndü. Allah sırayı o zamanın muhaliflerine verdi. Geçmişin marjinallerine. “Ve tilke’l eyyamu nudaviluha beyne’n nas.” “Biz o günleri insanlar arasında tedavül ederiz.”
40 yıl önce mitinglerde genç arkadaşlarının yanında yürüyenler, kürsülere çıkıp ateşli nutuklar atanlar, elinde mikrofon direniş şiirleri okuyanlar iktidar oldular. Genel müdür, müdür, başkan, bakan, başbakan, meclis başkanı, cumhurbaşkanı oldular. Olunabilecek ne varsa hepsini oldular. Daha ne istersiniz Allah’tan? Daha ne istersiniz milletten?
Dün baktım, Cumhurbaşkanı Erdoğan Al-Jazeera’ye yazı yazmış. “Gazze’de insanlığın vicdanı imtihan ediliyor” diyor.
Doğru söylüyor. Sonuç? Sonuç yok. Bu kadar sene geçti, devran döndü… Biz hâlâ nutuk atma aşamasındayız…”
‘İçerideki Gazze’nin’ failinden ne beklenir?
Erdoğan ve AKP’nin tek yaptığı da zaten Gazze yanarken sabah akşam ‘nutuk atmak’… Bu günah olarak yeter. Ve yarın hesabı çok çetin olur.
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***