AMED– Meclis’te kurulan komisyonun STÖ’lerin raporlarından faydalanması gerektiğini belirten akademisyen Ferda Fahrioğlu, STÖ’lerin “Buyurun gelin, size sandalye veriyoruz” demesini beklemeden sürecin toplumsallaşması için proaktif olarak barış mücadelesinde yer alması gerektiğini vurguladı.
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı” sonrası hız kazanan süreç Meclis’te “Milli Dayanışma Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu”nun kurulmasıyla devam ediyor. Komisyonun önümüzdeki süreçte Sivil Toplum Örgütü (STÖ), kanaat önderleri ve farklı kesimlerden görüş alacağı belirtiliyor. Barış Akademisyeni ve aynı zamanda Eleştirel Barış Ağı’nın sekreteryasında yer alan Ferda Fahrioğlu, yaşanan süreci, Meclis’te kurulan komisyonu ve STÖ’lerin bu süreçteki rolüne dair ajansımıza konuştu.
Ferda Fahrioğlu, sürecin 2013-2015 yıllarındaki süreçten alınan ders ve taraflarca yürütüldüğünü belirtti. Şuan da “çatışmasızlık” süreciyle karşı karşıya olunduğunu dile getiren Ferda Fahrioğlu, “Negatif barış dediğimiz, silahların sustuğu bir süreçteyiz. Ama bu sürecin farkı, en sonda yapılacak olan şey en başta yapıldı. PKK kendi inisiyatifini alarak ‘silahların devrinin bittiğini, demokratik ve hukuki yollarla Kürt meselesinin çözümünün gerektiğini’ söyledi. Bu çok kıymetlidir. En zor olandan başlamak gerçekten zordur. Ama biz 11 Temmuz’da silahların yakıldığı çok kıymetli bir seremoniyi izledik” dedi.
‘SÜREÇ PLANLI İLERLEMELİ’
Silahların gölgesinde, sürekli devlet tarafından Kürtlerin kriminalize, “Terörize” edilmesi, yine Kürt toplumuna yönelik hak ihlallerinde bir meşruiyet alanı yaratan devlet gerçeğini hatırlatan Ferda Fahrioğlu, “Dolayısıyla şuan silahların gölgesinin olmadığı bir süreçte barış sürecinin yürütülmesi, demokratik ve hukuki adımların atılması için çok daha uygun zemin yaratıyor. Toplumun da bu konuda baskı kurabileceği çok daha geniş bir alan var. İkinci bir kısmı ise, meclis komisyonunun kurulması. Bu komisyonun da ‘Silahsızlanma’, ‘Entegrasyon’ dediğimiz sürece dair yasal düzenlemelere ilişkin hazırlık olduğunu öngörüyoruz. Bu barış süreci tabi ki PKK’nin silah bırakmasıyla ilgili bir süreç değil, çok katmanlı, çok aktörlü bir süreçten bahsediyoruz. On yıllardır devam eden, bir asırlık bir meselenin çözümü de çok kısa vadede olmayacaktır. Bu nedenle ‘Hemen olsun, bitsin’ gibi bir aşamada bakmamak lazım. Bunun çok planlı bir şekilde ilerlemesi lazım” diye belirtti.
‘SİVİL TOPLUM AKTİF ROL ALMALI’
Sivil toplumun örgütlerinin sürece aktif katılımı için Ferda Fahrioğlu, herhangi bir beklenti içinde olmadan, davet beklemeden dahiliyetin olması gerektiğini dile getirdi. Aynı zamanda mecliste kurulan komisyona dair de konuşan Ferda Fahrioğlu, komisyonun ilk toplantısını basına açık ikinci toplantıyı ise kapalı yaptığını belirtti. İkinci toplantının kapalı olmasının normal olduğunu ifade eden Ferda Fahrioğlu, “Barış süreçlerinde müzakerelerin hepsi çok şeffaf yürütülmez. Bazı müzakere aşamaları kapalı yürütülür. Çok hassas süreçler ve provoke edilebilecek süreçler olduğu için bazı aşamaların tarafların daha rahat konuşması ve yasal sürecin o şekilde belirlenmesi normal. Tabi ki komisyonda sadece siyasi partilerden değil, alt komisyonlarının olması ve bu alt komisyonların toplumun çeşitli kesimleri, hayatta kalanlar, mağdurlar dediğimiz kesimlerin, STÖ’lerin ve akademisyenlerinde olması gerekir. Dolayısıyla meclise yönelik STÖ olarak bizimde talebimiz o olacak. Burada bir meclis komisyonu var, bunun alt komisyonları da olsun ve bu alt komisyonlar tam da böyle Kürt meselesinin bütün katmanlarıyla ilgili çalışmalar yürüten kişilerinde kendi hazırlıklarını sunabilecekleri bir alan olsun” şeklinde konuştu.
STÖ’lerin pasif bir durumda olmadığını İHD’nin çatışmanın farklı mağdurlarını bir araya getirdiğini söyleyen Ferda Fahrioğlu, sivil toplumun bu süreçte daha fazla aktif olmak için çalışmalar yürüttüğünü söyledi. Genel olarak hem Kürt hem Türk kamuoyunda sürece dönük bir güvensizlik halinin olduğunu belirten Ferda Fahrioğlu, tüm bu güvensizlik haline rağmen barış mücadelesinin verilmesinin önemli olduğunu belirtti.
‘YASAL GÜVENCE ÖNEMLİ’
Komisyonun yasal olarak kurulmasının Kürt tarafının taleplerinden biri olduğunu, Meclis Başkanı inisiyatifiyle kurulmasının reddedildiğini söyleyen Ferda Fahrioğlu, “Biz 2013-2015 sürecinde bunu yaşadık. O dönem süreçte görev alanların güvenliğinin sağlanması noktasında bir yasa çıkarıldı ama sonrasında bu yasa lağvedildi. Devlet kanadında görüşmelerde yer alan kimse soruşturmaya maruz kalmazken dönemin HDP vekillerinin hepsi soruşturulup ceza aldıkları bir sürece tanıklık ettik. O nedenle yasal güvence çok önemli. Ama iktidarın bu konudaki diretmesine şahitlik ettik” diye konuştu.
‘ABDULLAH ÖCALAN İLE GÖRÜŞMELER OLACAK’
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile görüşmenin sadece komisyonun görüşme talebi olmadığını, dünyada birçok kesimin ve kişinin imza kampanyası başlatarak Abdullah Öcalan ile görüşmek istediğini dile getiren Ferda Fahrioğlu, şunları söyledi: “Şunu biliyoruz ki arka planda devam eden görüşmelerde Abdullah Öcalan’ın önümüzdeki dönemlerde pek çok kesimle görüşmeler yapacağı. Bu kendisinin de talebi. Buna yönelik devlet kanadının da verdiği sözler olduğunu biliyoruz” dedi.
Dünya deneyimlerinden örnekler veren Ferda Fahrioğlu, STÖ’lerin bunca yıldır yaptıkları çalışmaları bu dönemde bir kez daha ön plana çıkararak sürece dahlinin önemli olduğunu belirtti. Kendilerinin de “Barış kütüphanesi” projelerinin olduğunu ve barış için yapılan çalışmaların ortaya çıkarılmasının hedeflediğini belirtti. Ferda Fahrioğlu, “Ciddi raporlar, bilgiler var. İHD’nin elinde bile bir sürü bilgi var. Bu dönemde dolayısıyla daha çok devletin, iktidarın STÖ’lerin elindeki raporlamalardan, bilgilerden faydalanan bir süreç yürütmesi lazım. Eşzamanlı faili meçhullerle ilgili olan, yeri bilenen cenazelerin çıkarılması, yüzleşmenin pek çok aşamasının yapılması. Bu raporlamaların bir soruşturma, ceza yönetimine dönüşmesi, cezasızlık aslında birazda bu hak ihlallerinin bir kısır döngüye dönüştürmesi ve sürekli devam etmesine neden olan bir süreç oluyor” dedi.
‘BARIŞ DİLİ OLUŞTURULMALI’
Hem barış dilinin oluşmadığını hem de kutuplaşan bir barış söylemine tanıklık edildiğini belirten Ferda Fahrioğlu, “Bir taraftan AKP-MHP bu süreci anlatırken barış dili değil de kendi ‘terörsüz Türkiye’ söylemini kullanarak kendi tarafını ikna etmeye çalışıyor. ‘Karşıda pazarlık yok, sadece silahlar bırakılacak’ gibi söylemler kuruyor. Diğer taraftan DEM Parti ve Kürt siyasi partileri tarafı da başta kimlik hakları olmak üzere Kürtlerin kendi haklarını elde edeceği bir süreç olacağını söylüyor. İki farklı söylem olduğunu gördüğümüzde bu da toplumun kutuplaştıran bir söylem. Bu yüzden diyoruz farklı kesimlerin bir araya gelmesi, konuşması ve ortaklaşabilmesi çok önemli. Barış dili noktasında medyaya da düşen önemli bir görev var. Çünkü siz bir barış sürecinden bahsederken hala bir tarafı kriminalize, terörize ediyorsanız o tarafta baştan güvensizlik oluşmasına neden olacak bir durum oluyor. O yüzden başta medya olmak üzere siyasetin, toplumun tüm kesimlerinin barış dilini kullanması ve diline dikkat etmesi önemli” diye konuştu.
Meclis’te kurulan komisyonda da “Terörsüz Türkiye” söylemiyle başlanan açılış konuşmasının devamında barış diline dönük açıklamalar ve Kürt şairlerden de alıntılar yapılmasına dikkat çeken Ferda Fahrioğlu, “Bence iktidar da bu dille yürümeyeceğinin farkında ama kendi tabanına o dil üzerinden gidiyor. Biz başta STÖ’ler olarak bu talebi sürekli dile getirmeliyiz. Barış sürecinden bahsediyorsak öncelikle dilimize dikkat etmeliyiz ki bu süreç sağlıklı bir şekilde ilerleyebilsin” ifadelerini kullandı.
‘TEMKİNLİ İYİMSERLİK HAKİM’
Bu seferki barış görüşmelerinden umutlu olduğunu belirten Ferda Fahrioğlu, “Temkinli iyimserlik denilen aşamadayız. Çünkü barışın kendisi bile çok kıymetli. Biz bunu 2 yıl yaşadık ama sonrasında çok daha ağır hak ihlallerinin yaşandığı bir süreç gördük. Bunun da farkında olarak temkinliyiz. Bu süreç eğer tersine dönerse, yıkılırsa bunun karşısına çok daha sert dönemler gelebilir. Bunun bilincinde ve umutlu olmakla birlikte temkinliyiz ama bekleyip görmemek gerekiyor. O pozisyonda beklememek, tam tersi proaktif olarak barış talebinin arkasında mücadele etmeliyiz. Devam eden bir barış inşası varsa birey olarak hepimiz tuğlasını, harcının bir yerinden tutuyoruz. Hepimizin bu sürecin aktörleri, özneleri olduğunun bilincinde hareket etmemiz kıymetli” diye belirtti.
MA / Müjdat Can-Fethi Balaman
Kaynak: Mezopotamya Ajansı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***