NECİP F. BAHADIR | YORUM
15 Temmuz’un sırlarını çözmek için olağanüstü gayret göstermeye gerek yok. ‘Sırlar’ sarmalanmış, gizlenmiş falan da değil. Birilerinin ifşasına da lüzum yok. Her şey apaçık ortada. Mahkeme dosyalarına bakmak yeterli. Genelkurmay çatı davasında o kadar bilgi, belge ortalığa saçıldı ki… Ama ilginçtir, ‘15 Temmuz’ diye mangalda kül bırakmayanlar dönüp bakmadı bile. Ben gerçeğin peşinde olanlardanım. Hiçbir önyargı ve kabulüm yok. Doğru ve gerçek neyse o. Suçlu kimse cezasını çekmesinden yanayım.
Medyaya yansıyan her bilginin beni heyecanlandırdığını söylemeliyim. 15 Temmuz’un en yüksek rütbeli generali Akın Öztürk’ün mahkeme salonunda söyledikleri darbe girişiminin esrarını çözmek isteyenlere çok fazla ipuçları sunuyor. Önce DEM Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu izlenimlerini paylaştı. Daha sonra Müyesser Yıldız, Akın Öztürk’ün söylediklerini ayrıntılarıyla yazdı. Geleneksel medya nedense ilgi göstermedi. Ben satır satır okudum. Bir çok cümlenin altını çizdim.
Aradan 9 yıl geçti fakat ‘15 Temmuz’ hala tabu… Konuşmak, tartışmak, soru sormak yasak. Resmi söylem malum… AKP iktidarının ‘15 Temmuz senaryosuna’ inanmak, hatta iman etmek zorundasınız! Yoksa ‘hain, terörist veya falanca filanca’ oluverirsiniz. Ve hapsi boylarsınız. Müyesser Yıldız çatı davasında konuşulanları dinledikten sonra Hulusi Akar’a iki soru sordu, sabah polisler kapısına dayandı ve derdest edildi, götürüldü. Aylarca içeride kaldı. Gerçek veya hakikat hiç bu kadar ‘pahalı’ olmamıştı.
Dönemin YAŞ Üyesi Akın Öztürk’ün kendisinin ve mahkemede dinlenen diğer sanık ifadelerine göre Akın Öztürk’ün darbeden haberi bile yok. Darbe girişiminden kızının evinde, torunuyla oynarken haberdar oluyor. Bu gerçek HTS ve kamera kayıtlarıyla sabit. Akıncı Üssü’ne ise Akar ve Ünal’ın talimatıyla darbecileri ‘ikna etmek’ için gidiyor.
15 Temmuz tüm yönleriyle aydınlanmadan Türkiye’nin düzlüğe çıkması mümkün değil. AKP, iktidarı için tehlike ve tehdit gördüklerini aynı torbaya attı, hakkında dosya açılanların sayısı milyonları buldu. Suçlu ile suçsuz ayrımı yapmadı. At izi, it izi birbirine karıştı. Erdoğan’ın ‘Allah’ın lütfu…’ demesi boşuna değil. ‘15 Temmuz karanlığından’ yeni bir rejim çıkardı. Tek adam ve tek parti sistemini inşa etti. 1940’ların CHP’sine rahmet okuttu. Ve ülkeyi felaketten felakete sürükledi.
5 Temmuz dosyalarının en önemlisi şüphesiz ‘Genelkurmay Çatı’ davası… Müebbetlerle dolu hükmü Yargıtay bozdu. İlk duruşmalar darbe girişiminin ateşli günleriydi. Mahkeme önlerinde AKP’nin bildirilmiş kıtaları protesto gösterileri yaptı. Sanıklara hakaretler yağdırdı. O sıcak ortamda salonda konuşulanlar duyulmadı. Çünkü ortama ‘gürültü’ hakimdi. 15 Temmuz sıcaklığını yitirdi. Nispeten serin zamanlar… Ülke tam anlamıyla, hala o karanlık iklimden çıkabilmiş değil tabii.
İki gün önce ‘darbenin 1 numarası’ diye lanse edilen Akın Öztürk sanık kürsüsündeydi. Şok ve travmayı atlatmış olmalı… Heyecan ve öfkesi ise yerinde. Haberlerin satır aralarında okudum, yüksek sesle konuşurken kürsüyü yumruklamış ve mahkeme başkanı birkaç kez uyarmış.
Akın Öztürk, “Bugüne kadar kimseye yalvarmadım, kimseye de saldırmadım. Umut ettim ki yanlış hesap Bağdat’tan dönsün. Ama olmadı, olamadı, oldurmadılar…” dedi.
Hapishanelerin bu psikolojiyi yaşayanlarla dolu olduğunu tahmin etmek zor değil Suçlu ile masumu ayırt edemeyen bir devlet… Yıllarca çaresizlik içinde yanlış hesabın Bağdat’tan dönmesini beklemek…
Hulusi Akar o gecenin en karanlık ve kritik isimlerinden biri… Çok tutanak okudum, sanık ifadesi gördüm, bütün yollar Akar’a çıkıyor sanki. Öztürk’ün söyledikleri de farklı değil; “15 Temmuz’da tümüyle Hulusi Akar’ın verdiği talimatları yerine getirdim. Ama nasıl olduysa birimiz 15 Temmuz’un kahramanı, birimiz 1 numara olduk. Artık bu tiyatronun bir parçası olmak istemiyorum…”
Dönemin YAŞ Üyesi Akın Öztürk, 6 Ağustos 2025’te mahkemede verdiği ifadesinde, “Bugüne kadar kimseye yalvarmadım, kimseye de saldırmadım. Umut ettim ki yanlış hesap Bağdat’tan dönsün. Ama olmadı, olamadı, oldurmadılar…” dedi.
Bütün mesele ‘nasıl olduysa’ da saklı. Nasıl olduğunu Öztürk çözemediyse diyeceğim ama bu mümkün değil. Hemen sonrasındaki cümlede “Tiyatro…” diyerek bam teline basmış zaten.
Hulusi Akar o gece ‘boynundaki izle’ ekranlara çıktı. Darbecilerin kendisine şiddet uyguladığının kanıtıydı bu. Öztürk, Akar’ın yanında olanlardan biri. Mahkemede dedi ki; “Yemin ediyorum, Akıncı’da Hulusi Akar’ın boynunda kırmızılık yoktu. Yanağında tıraş kesiği gibi bir çizik olabilir ama boynunda bir şey yoktu. Derdest edildiğini söylüyor. Derdest edilen “Şapkamı getir!” talimatı verebilir mi? Söylenecek çok şey var da… Akar üs komutanının odasında derdest bir vaziyette değildi. İstediği anda odadan çıkabilirdi. Ne darbesi ya…? Adamlar karşısında put gibi duruyordu…”
Önemli bir tanıklık bu. Darbeciler karşısında ‘put gibi’ duruyorsa Akar’ın durumu çok tartışılır.
Öztürk’ün şu an Milli Savunma Bakanı olan dönemin Genelkurmay İkinci Başkanı Yaşar Güler’le ilgili söyledikleri de önemli; “Ey Allah’tan korkmaz, kuldan utanmaz. Ağlayan hatta, ‘Ben bunlara ne yaptım ki? Şimdiye kadar ne istedilerse karşıladım’ diyen de kendisi… Gerçek diye ‘fuhuş ve casusluk’ davasının en ateşli savunucusu olarak “Elimde binlerce resim ve film var” diye Genelkurmay koridorlarında bağıran oydu. Nerede şimdi o film ve resimler…Yaşar Güler buraya gelseydi, bunları soracaktım. Gelmeye cesaret edemedi. Alınması gereken tedbirler alınmamıştır. En hafif tanımlamayla görevi ihmal vardır. Bu darbe önlenirdi. 2,5 saat refleks göstermeyenlere yazıklar olsun…”
Peki neden önlenmedi? Darbe ihbarı o günün öğle saatlerinde yapılmadı mı? Niçin gerekli önlemler alınmadı? Ne beklendi? Nasıl bir oyun planı kuruldu?
Şu cümleleri Akın Öztürk mahkeme salonunda söyledi; “12 uçak ve birkaç helikopterle darbeye mi kalkışılır? O kadar geri zekalı değilim. Bunu kendime hakaret sayarım. 4-5 yarım akıllının haberinin olduğu, planlayanların 10 kişiyi geçmediği bir olay… Bu zeka yoksunu darbe hamlesinin hiçbir noktasında bulunmadım. İştirak etmedim, emir vermedim ve koordinasyon sağlamadım. Suçsuzum… F.töcü, darbeci değilim. Vatan haini hiç değilim. Masum bir insanın hayatıyla oynanıyor. Bu menfur darbe girişimine tuzak diyorum. TSK içindeki bazı personelin yanıltılarak kullanıldığına inanıyorum. Sonuçta dış güçler istediklerini elde etti…”
Akın Öztürk’ün söyledikleri bunlarla sınırlı değil tabii. Yaşadıklarını, gördüğü işkenceleri anlattı. 15 Temmuz’un Türkiye’ye kurulan nasıl bir tuzak olduğunun ipuçlarını verdi. Sanık kürsüsünde söyledikleri gerçeğin peşinde koşan ve 15 Temmuz’un sırlarını öğrenmek isteyenler için oldukça kıymetliydi.
Hulusi Akar ve Yaşar Güler’in bir cevabı olur mu? Sanmıyorum. Keşke konuşsalar da “Bir hakikat kalmasa alemde Allah’ım nihan…”
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***