ADEM YAVUZ ARSLAN | YORUM
ABD Dışişleri Bakanlığı’nın yıllık insan hakları raporu, sadece diplomatik bir belge değil; uluslararası siyaset ve ekonomi için bir referans noktasıdır. Raporda yer alan bulgular, ülkelerin demokrasi, hukukun üstünlüğü ve temel haklar alanındaki performansını uluslararası kamuoyuna aktarır.
Yabancı yatırımcılar, uluslararası kuruluşlar ve devletler bu raporları güven ve işbirliği kriteri olarak değerlendirir. Türkiye gibi NATO üyesi ve stratejik öneme sahip bir ülkenin sicili ise raporlar aracılığıyla dünya sahnesinde yakından takip edilir. Rapordaki eleştiriler, sadece diplomatik tartışmaları değil; ekonomik ilişkileri, yatırım iklimini ve uluslararası itibarı da doğrudan etkiler.
2024 raporu: Türkiye’de insan hakları alarm veriyor
ABD’nin 2024 raporu, Türkiye’de seçim özgürlüğü, basın özgürlüğü ve keyfi gözaltı konularında ciddi ihlalleri gözler önüne seriyor. Medya sansürü, gazetecilere yönelik yargılamalar, otosansür ve sivil toplum üzerindeki baskılar raporda ayrıntılı şekilde yer aldı. Ayrıca yurtdışındaki muhaliflere yönelik kaçırma, pasaport iptali ve seyahat kısıtlamaları gibi sınır ötesi baskılar, Türkiye’nin insan hakları sicilini uluslararası alanda zedeleyen somut örnekler olarak vurgulandı.
2024 raporunda Türkiye’ye 34 sayfa ayrıldı. Seçim süreçlerinde eşit olmayan rekabet koşulları, ifade ve basın özgürlüğüne getirilen kısıtlamalar, yargısız infaz ve işkence iddiaları, siyasi ve uzun tutukluluk, işçi ve çocuk hakları ihlalleri, sığınmacı politikaları ve sınır ötesi baskılar detaylı biçimde ele alındı.
Rapora göre yerel seçimlerde halk teknik olarak oy kullanabildi; ancak medya dengesizliği, sansür ve toplanma özgürlüğüne getirilen kısıtlamalar siyasal rekabeti zedeledi. Muhalefet, sınırlı başarılarla bazı belediye başkanlıkları ve parlamento koltuklarını kazanabildi. 2023 raporunda da benzer ihlaller tespit edilmişti; bu durum, Türkiye’nin demokratik sicilinin kronik bir sorun olduğunu ortaya koyuyor.
Basın özgürlüğü: Sessizlik yasası
ABD’nin raporuna göre AKP hükümeti, eleştirel sesleri sindirmek için “Cumhurbaşkanına hakaret”, “yanlış bilgi yayma” ve “terör propagandası” suçlamalarını silah olarak kullanıyor. 1 Eylül 2023 – 20 Temmuz 2024 arasında 366 gazeteci yargılandı; çoğu sadece haber ve yorumları nedeniyle hedef alındı. Binlerce internet sitesi ve sosyal medya paylaşımı engellendi. Kürtçe yayın yapan medya ve Kürt yanlısı gazeteciler ağır baskı altında. Gazeteciler, yayıncılar, akademisyenler ve vatandaşlar otosansür iklimiyle yaşamaya zorlanıyor.
Yasa keyfi gözaltıyı yasaklasa da uygulamada ihlaller yaygın. Terörle ilgili suçlarda gözaltı süreleri 6 ila 12 güne kadar uzayabiliyor; tutukluluk süreleri ise 18 ay ile 7 yıl arasında değişiyor. Eylül 2024 itibarıyla 52 bin 66 kişi tutuklu yargılanıyor; cezaevi nüfusunun yaklaşık yüzde 15’i. Siyasi gerekçeli davalar, hukukun sınırlarını hiçe sayıyor.
Sınır ötesi baskılar: Muhaliflere kapanan kapılar
Türkiye, yurtdışındaki muhaliflerini kaçırmak, ailelerini baskı altına almak, pasaport iptali ve seyahat kısıtlamaları ile sindirmekten çekinmiyor. INTERPOL kırmızı bültenler, siyasi gerekçelerle baskı aracı olarak kullanılıyor. Kenya, Türkiye’nin baskısıyla dört Gülen mensubunu iade etti. Orta Asya ülkeleri ile işbirliği, aktivistlerin Türkiye’ye sığınmasını engellemek için artırıldı.
Türkiye destekli işkenceciler
Hükümet veya hükümet adına hareket eden kişiler, keyfi infazlar ve hukuka aykırı öldürmelerle gündemdeydi. PKK ve bağlı unsurlarla süren çatışmalarda siviller hayatını kaybetti. Suriye ve Irak’ta yürütülen sınır ötesi operasyonlar masumları vurdu. Gazetecileri Koruma Komitesi, kuzey Suriye’de Türk SİHA saldırısında iki gazetecinin hayatını kaybettiğini bildirdi. BM raporları ise Türkiye destekli silahlı grupların gözaltı merkezlerinde işkenceye doğrudan katıldığını ortaya koydu.
Hukukun ve insan haklarının gölgesinde
Türkiye’de seçim özgürlüğü var gibi görünse de gerçek demokrasi ciddi yara aldı. Basın özgürlüğü ihlalleri, keyfi gözaltılar ve yurtdışındaki muhaliflere uygulanan baskılar, hukuk devleti iddiasını sorgulatıyor. ABD’nin raporu gibi uluslararası denetimler, Türkiye’nin dünya sahnesindeki yerini sorgulayan somut göstergeler sunuyor.
Eğer hukukun ve temel hakların korunması için adım atılmazsa, Türkiye’nin uluslararası itibarı daha da zedelenecek, sessiz çığlıklar duyulmayacak ve haklar tarih sahnesinden silinecek. ABD’nin raporunu bir son uyarı olarak görmekte fayda var.
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***