VEYSEL AYHAN | YORUM
Uzak bir ormanda, bilge bir papağan yaşardı. İhtimamla üzerine titrediği tek bir yavrusu vardı. Her sabah ona hayatı öğretir, tehlikelerden nasıl korunacağını anlatırdı:
– Bak yavrum, tilkiden uzak dur, insana güvenme, yılanın fısıltısına kanma. Her tehlike yerde gizlidir, hep aşağıya dikkat et!
Yavru da her sabah başını sallar, annesini dikkatle dinlerdi. Fakat bir gün, gökyüzünden sessizce gelen bir avcı ağı, ağacın dallarına sarktı. Yavru kuşu ve annesini yakaladı. Yavru kuş annesine sitem etti.
– Bunu bana söylememiştin. Annesi gözyaşlarıyla:
– Ağ yukarıdan geliyorsa kimsenin yapacağı bir şey yok.
15 Temmuz böyle bir ağ gibi indi. Nerden geldi, nasıl geldi çözmek zor. Her geçen yıl yeni bilgiler öğreniyoruz. İki yüzlü değil 7 yüzlü bir madalyon gibi. Gün geçtikçe yeni bir yüzünü fark ediyoruz.
9 yıldır telkin edilen yüzü malum. Oysa bir arka yüzünde Tayyip Erdoğan, Hulusi Akar ve Hakan Fidan var. Bir alt yüzünde muhalefet ve Ergenekon kalıntıları. Ana yüklenici, garantör yüzünde uzak ve kuzey batı var. Bir başka yüzünde papa görüşmesi sonrası İslam’ın terörsüz yüzünün güç kazanmasını tehlike olarak gören dini-finansal güçler var.
15 Temmuz işte tüm bu güçlerin koalisyonu gibi duruyor. 15 Temmuz’da Erdoğan’ın kendini güvende hissetmesi ve rahat hareket etmesinin nedeni sırtını dayadığı yerli-küresel bu koalisyon. 15 Temmuz’da Erdoğan’ı ana aktör sanmak yanıltıcı olur. O olsa olsa en fazla 15 Temmuz koalisyonu eş başkanı olur. Daha ötesi değil…
Cemaat öncelikle silahlı kuvvetlerin; Nato ve ABD’nin sorgusuz sualsiz taşeronu olması önündeki en önemli engel olarak görüldü. Erdoğan bunu bertaraf etme sözü ile o koltukta. Meşhur 1 Mart tezkeresi ile ortaya çıkan “bağımsız meclis” ve “irade sahibi ordu” oldukça korkutucuydu.
Cemaat, bağımsız bir yapıydı. Bu bağımsızlık küresel güçler için az buz bir tehlike değildi. O tehlike ortadan kalkınca sonrası malum. Faturalar art arda geldi. Suriye ve Irak harekatlarında boşu boşuna şehit edilen yüzlerce asker, milyarlarca dolar para. Milyonlarca mülteci…
Oysa Cemaat bağımsız kalmayıp küresel güçlere ‘biat’ etseydi kimse hiçbir gönüllüsüne fiske dahi vuramazdı.
DAVUTOĞLU SİYASET BİLİMCİLİĞİ
Madalyonun tüm yüzlerini göz önüne almadan yapılan yapılacak yorumlar “Davutoğlu siyaset bilimciliği”nin ötesine geçmez. Madalyonun ön yüzüne bakarsanız Türkiye’de evrensel tanımına uygun bir devlet var sanırsınız. Oysa Türkiye’deki devlet menfaat şebekelerin eline geçmiş, mafyatik bir gecekondu yapısı. Tek kutsalı, taşeronu olunan ülkelerin emirleri.
Yüzeysel bakılırsa PKK’nın silah bırakma süreci, değişen dünya konjonktürünün dayatması değil Bahçeli ve Erdoğan sanılır. Öyle olunca da 23 yıllık Erdoğan-Bahçeli iktidarında bu barışı neden daha önce gerçekleştirmediği sorusuna cevap verilemez. Böyle olunca 1970’lerde askeri vesayet rejiminin silahsız Kürt siyasi fraksiyonları tek tek yok edip kanlı bir yapı olarak piyasaya sürdüğü PKK’nın hür iradesiyle adım atan bir yapı olduğunu sanılır. Bu da böyle yorumlar yapan siyaset bilimciliğinin tarih altyapısından yoksun olduğunu gösterir.
TAŞERON DEVLET MEMURLARI
Ortada rehin alınmış bir devlet var. Belli ülkeler emrettiğinde siyasi iktidar dün “kara” dediğine bugün “ak” diyor. Dün Öcalan “bebek katili”, bugün “kurucu önder.” Eğer siz bir siyaset bilimci olarak madalyonun görünen yüzüyle yetiniyorsanız şöyle dersiniz: “Aaa ne güzel bakın barış süreci başladı. PKK ile barışılıyor. Cemaat de kendini feshetsin, barışsın.”
Koltuğunu Cemaat’le savaşmaya borçlu, hergün önüne geleni gözaltına alıp tutuklayarak “Bakın hala görevim bitmedi!” mesajı veren bir zavallıdan medet umar ve anlaşma beklersiniz. Anlaşma çift taraflı ve iki tarafın da birbirine ihtiyacı olduğu bir zeminde yapılır.
Diyelim ki ben zayıf durumdayım. Elimde karşı tarafı memnun edecek bir kart varsa anlaşma söz konusu olur. Aktör sanılan Saray’dan böyle bir talep var mı? “Artık siz de şunları şunları yapın veya şunları yapmayın”
Böyle talepler ulaşan kimse var mı? Yok.
Bilakis kapısına gidip, “Bari şu üçe ayırıp ‘ibadet’ diye isimlendirdiğiniz zümreyi muaf tutsak!” diyen, “Kadın ve çocuklara dokunmasak!” talebinde bulunanları yanından ve makamlarında uzaklaştıran bir taşeron akıl söz konusu.
Siz sizinle anlaşma talebi olmayan ve sizden hiçbir menfaati kalmamış birilerinin kapısına giderseniz bu gidişinizi en veciz anlatan cümle şu olur: “Aç canavara karşı tahabbüb, merhametini değil iştihasını açar. Hem de diş ve tırnağının kirasını da ister.”
YAHŞİ BATI
Cem Yılmaz’ın Yahşi Batı filminde bir sahne var. Kızılderililer kasabaya saldırmayınca Şerif Lloyd 3-5 kasabalıya desteyle dolar verir, Kızılderili gibi giydirir, makyaj yaptırır. Kasabaya saldırmalarını ister. Amacı kasabalılara, “Kızılderililerden yıldık!” dedirtmektir. Böylece şeriflik koltuğunu sağlamlaşacaktır.
Askeri vesayet nasıl eskiden düşmana ihtiyaç duyduysa Saray rejimi şimdi düşmana ihtiyaç duyuyor. Hitler’in içişleri Bakanı Heinrich Himmler’in rolünü Ali Yerlikaya üstlenmiş. Her gün dronlar, çakarlı arabalarla terörist peşinde. Gözaltına alacakları “terörist”lerden o kadar eminler ki davuylla dümbelekle operasyon yapıyorlar. Asıl mesele düşman üretmek.
Kız çocukları operasyonundaki gözaltı bahanelerine bakalım:
“Şüpheli A. G.’in Evine Gitmesi
Marmara Park AVM – Bowling Programı
No: 67 Sayılı Adrese Giriş-Çıkış
Şüpheli F. Ö. İsimli Şahıs ile Buluşması
Şüpheli A. K.’nın İkâmetinde Yapılan Program (Üç öğrenci beraber ders çalışıyor)
- Y.’ın Evinde Yapılan İftar Programı
Örgütsel Birliktelik (4 öğrenci kafede)
Perlavista AVM Sinema Programı ve Gıda Kolisi Vermesi
- T. ile Beyaz Eşya Hakkında Görüşmesi
Ev Kirası Para Alış-Verişi
- E.’in Evinde Yapılan Program ile E. G. ile Görüşme
Yurtdışı Gezisi ile Alakalı Görüşme
Pasaport Alıp-Verme Konusu
- A. ile Florya Sahile Gitmesi
Örgüt Evinde Kaldığına Dair Görüşme (3 kişi kalıca adı örgüt evi oluyor.)
Örgütün Romanya Ülkesine Düzenleyeceği Pasaport Randevusuna Dair Görüşmesi
Marmara Park AVM Gloria Jean’s Coffees Buluşması”
Başka neler var: Yurtdışına çıkmış olmak. Ev arkadaşına havale göndermek. “Araç cam sileceği ve su saati kutusuna” yardım parası bırakmak. Bu yardımların organize edilmesi için WhatsApp ve Signal kullanmak ve bunda aşırı dikkatli olmak. Daha büyük “suç” ise KHK’lı ailelerin çocuklarına harçlık dağıtmak. Derslerini takip etmek. Toplam 116 eylem var. Hepsi böyle.
Taşeron savcılar son gazeteci gözaltılarında ise bahane bile göstermeye ihtiyaç görmemişler.
Cemaat kendini feshetse hatta yeryüzünden tamamen kalksa yine Şerif Lloyd gibi yapar birilerini kitapla yakalayıp gözaltına alırlar. Geçenlerde yarbay, binbaşı, yüzbaşı onlarca askeri gözaltına aldılar. Siz bunların Cemaat’le ilgisi olabileceğini düşünüyorsanız oldukça naifsiniz demektir. Bunlar muhtemelen AKP’li olmadıkları veya kazara iktidarı eleştirdikleri tespit edilen askerlerdir. Çünkü Cemaat’le iltisaklı olduğu iddia edilen ama 15 Temmuz’da 12-13 yaşında olan çocukları bile 18 yaşına girdikleri gün tek tek gözaltına almışlardı.
HUDEYBİYE
Hudeybiye’yi bilmeyenler bu anlaşmayı bugünle karşılaştırıyor.
Allah Rasulü 1400 sahabi ile umre için yola çıkmıştı. Müşrikler de buna izin vermemek üzere Mekke’nin 22 km dışında onları durdurdu. Eğer Allah Rasulü (sav) onlarla savaşmak isteseydi daha kalabalık ve silahlı gelirdi. Çünkü 1 yıl önce Hendek’te Müslüman cephesinde 3000 asker vardı. Sadece umre niyeti taşıyorlardı. Anlaşmanın konusu savaşıp savaşmama veya barış değildi. Umre yapma izni idi. Yapılan anlaşma görünürde Müslümanların aleyhine idi. Hatta sahabiler savaşa o kadar istekli idi ki Efendimiz (sav) izin verse zorla Mekke’ye girecekler, kan dökülecekti. Ama Allah Rasulü (sav) kan dökülmemesi için aleyhte görünen bir anlaşmayı imzalamıştı.
Hudeybiye ile benzerlik aramak tarihle tenakuza düşürür.
2000 YILLIK DEVLET AKLI
Ama ben şahsen AKP ile veya “devlet” ile görüşmeye karşı değilim. Bu konuda devlete güvenen akademisyenler bu tezlerini makalelerle, deklerasyonlarla geçiştirmemeli; inisiyatif almalı ve başka meslek mensuplarını da yanlarına alıp bir heyet halinde Türkiye’ye gitmeliler. PKK ile bile görüşen devlet aklı onları terörist saymayacaktır. Devlete tam güvenemiyorlarsa bunu hiç olmazsa zoom üzerinden denemeliler.
Mesela bunu yapıp keşke şu tekliflerle dönseler:
“Tamam artık kadın ve çocukları tahliye ediyoruz. Şu isimler geri gelsin.”
“Operasyonları durduruyoruz siz de şunları yapın.”
Devletimizin 2000 yıllık rasyonel aklı umarım onları inkisara uğratmaz. Böylece “konfor içindeki tuzu kuruların” argümanları boşa çıkmış olur.
Geçen gördüğüm bir twit: “Hem annesi hem de babası içeride olan, 11 yaşında kardeşine bakan, üniversite 2. sınıftaki bir kız çocuğunu bu sabah almışlar. İlgilenebilecek avukat var mı?”
Böyle bir canavarla masaya oturmak yürek işi. Allah yardımcıları olsun.
SİNEĞİN VAKTİ
Baştaki fable geri döneyim. Ağ yukarıdan geldi. Ağ sahipleri kendilerinden emin, nemrutane dolaşıyor. Ama nemrutların birer sineklik canı vardır. Nemrut’a güç vehmederseniz, o sinek sizin için kanatlanmaz. Yegane gündeminiz ‘Nemrut’ olursa o zavallı güçle sınanmanız bitmez. Yapılacak iş bireysel olarak elimizden gelen her şeyi yapmak. Sonrasında her türlü siyasi-gayri siyasi “sebebi” elimizin tersiyle itip Hz. İbrahimî bir muvahhidliğe ulaşmak, yegane güç sahibine fiili ve kavli olarak yönelmek.
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***