Pelin Ünker
DW Türkçe, İran-İsrail gerilimi sürerken İstanbul’da yaşayan İranlılarla konuştu. İran’daki ailelerinin güvenliği için endişeli olanlar hem rejime karşı eleştirilerini hem de dış müdahale korkularını dile getiriyor.
İsrail’in 13 Haziran’da Tahran’daki nükleer tesislere düzenlediği saldırı sonrası başlayan İran-İsrail hava çatışmaları sürerken, bölgede tansiyon düşmüyor. İran’a komşu olan Türkiye ise gelişmeleri yalnızca diplomatik açıdan değil, sınır güvenliği ve ülkede yaşayan İranlı nüfus açısından da yakından izliyor.
İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Başkanlığı’nın son verilerine göre, Türkiye’de ikamet izniyle yaşayan İran vatandaşlarının sayısı 76 bin 601. Bunun dışında, eğitim, çalışma veya uluslararası koruma statüsüyle Türkiye’de bulunan on binlerce İran vatandaşı daha bulunuyor.
Türkiye aynı zamanda İranlı turistlerin yoğun ilgi gösterdiği ülkelerin başında geliyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı verilerine göre, 2024 yılında Türkiye’yi ziyaret eden İranlı turist sayısı 3 milyon 277 bin 852 olarak kaydedildi. Yalnızca 2025’in ilk iki ayında yaklaşık 460 bin İranlı Türkiye’yi ziyaret etti.
Ancak İsrail-İran gerilimi sonrasında hareketlilik ters yönde işliyor. İstanbul’da İran’a dönmeye çalışan grupların otobüs terminallerinde bekledikleri, bazı uçuşların iptal edildiği, sınırda ise kitlesel bir göç dalgası yaşanmadığı aktarılıyor.
Gerilimin tırmanmasıyla birlikte, halihazırda Türkiye’de yaşayan İranlılar da ülkelerindeki gelişmeleri endişeyle takip ediyor; hem yakınlarının güvenliği hem de olası müdahalenin sonuçları konusunda kaygı duyuyor.
“Sevdikleriniz zorluk çekerken uzakta olmak çok ağır”
İstanbul’da yaşayan İranlı bir üniversite öğrencisi gazetecilik okumak için bu şehre geldiğini söylüyor: “Bu şehri seçmemin nedenlerinden biri de kız kardeşimin burada yaşıyor olmasıydı. Geçiş sürecini benim için kolaylaştırdı; yakında aile bireyinin olması büyük bir destek.”
DW Türkçe’ye konuşan, güvenlik gerekçesiyle isminin yazılmasını istemeyen öğrenci, ailesinin hâlâ İran’da, ülkenin kuzeyinde küçük bir şehirde yaşadığını belirterek, “Şu anda ne suya ne de elektriğe erişimleri var. Şehirler aşırı kalabalık ve durum gerçekten çok zor. Yanlarında olamadığım için çok üzülüyorum, hatta kendimi suçlu hissediyorum. Sevdikleriniz böylesine bir zorluk yaşarken uzakta olmak gerçekten çok ağır” diyor.
İstanbul’da yaşayan İranlı arkadaşlarıyla birlikte sürekli endişe içinde olduklarını dile getiren öğrenci, “Buradaki arkadaşlarımla birlikte neredeyse uyuyamıyoruz. Sürekli haberleri takip ediyoruz, biraz olsun iyi bir gelişme olur mu diye umutla bekliyoruz. Bu gerçekten acı verici bir dönem” ifadelerini kullanıyor.
“Ülkemin işgal edilmesini istemiyorum, hükümeti beğenmesem bile”
Yaklaşık 6,5 yıldır İstanbul’da yaşayan adını vermek istemeyen İranlı bir kadın moda tasarımcısı da DW Türkçe’ye, İsrail’in saldırılarına karşı duyduğu öfkeyi şöyle dile getiriyor:
“Yabancı bir ülkenin ülkemi işgal etmesi beni hem üzgün hem de öfkeli hissettiriyor. Tahran’da bir yere bomba isabet etti mi diye sürekli haberleri kontrol etmek zorunda kalmak çok endişe verici ve stresli.”
İran İslam Cumhuriyeti hükümetinden memnun olmadığını belirten tasarımcı, dış müdahaleye ise karşı:
“Ülkemizde her ne sorun varsa da yabancıların müdahalesini istemiyorum. Hükümeti, yani İran İslam Cumhuriyeti’ni beğenmesem de başka bir ülkenin onları yok etmek için topraklarımıza saldırmasını, egemenliğimizi ihlal etmesini istemem.”
Ailesiyle her gün iletişimde olduklarını anlatan tasarımcı, “Annem ve babam Tahran’da huzur içindeydi ama kız kardeşimin ısrarı üzerine evi terk etmek zorunda kaldılar. Şu anda daha güvenli olan İran’ın kuzeyine gittiler” diyor.
Tasarımcı, eşi ve oğluyla birlikte altı buçuk yıl önce İstanbul’a taşındıklarını, pandemiyle birlikte şehirde kalmaya karar verdiklerini anlatıyor. İstanbul’u çok sevdiklerini belirten tasarımcı, “Oğlum burada okula gidiyor ve Türkçeyi çok iyi konuşuyor. Ben de biraz öğrendim, eşim ise akıcı şekilde konuşuyor” diye konuşuyor.
İran’daki siyasi düzene ilişkin yorumunda temkinli bir ton kullanan tasarımcı, kendi ülkesindeki iktidardan memnun olmayanların bile ülkesine yabancı bir ülkenin saldırmasını istemeyeceğine dikkati çekiyor. İran hükümetine yönelik eleştirileri olsa da ülkesinin başka bir devlet tarafından hedef alınmasının kabul edilemeyeceğini vurguluyor.
Ayrıca, ABD’nin daha önce Afganistan, Lübnan, Suriye ve bazı Arap ülkelerine müdahalede bulunduğunu hatırlatarak, “bugün bu ülkelerin neredeyse yok olduğunu ve kaynaklarının Amerika tarafından kullanıldığını” savunuyor. İsrail’in ise “Amerika’nın kuklası” olduğunu ve bu müdahalelerin arkasındaki asıl gücün ABD olduğunu iddia ediyor.
Moda tasarımcısı “Tek dileğim, güzel ülkem İran ve halkı güvende ve zarar görmeden bu süreci atlatır” diyor.
“Halkın istediği bir yönetim değildi”
74 yaşındaki bir diğer İranlı ise ülkesindeki mevcut rejimi reddettiğini, 1974 yılında baskı nedeniyle İran’dan ayrıldığını, farklı ülkelerde yaşadıktan sonra 2021 yılında İstanbul’a geldiğini söylüyor.
1979’daki devrimin ülkenin felaketiyle sonuçlandığını düşünen İranlı, “Şah döneminde iyi bir hayatımız vardı. Ama devrimle birlikte ülkemiz cehenneme döndü. Şah’ı devirmek için dış müdahaleyle bugünkü mollalar iktidara getirildi. Bu hükümet, halkın istediği bir yönetim değildi” görüşünü dile getiriyor.
İran’ın kültürel yapısının tamamen değiştiğini söyleyen İranlı, “Bu İran değil. Arap tarzı bir yönetimle yönetiliyor. İran, dünyanın en köklü uygarlıklarından biriydi. Şu anki tabloyla bunun bir ilgisi yok” diye konuşuyor.
İran’da yıllarca inşaat sektöründe çalıştığını, ancak baskılar nedeniyle işlerini sürdüremediğini, eşinin ise kamusal alanda başını örtmek ve kıyafet kurallarına uymak zorunda bırakıldığı için kendisinden önce ülkeyi terk ettiğini anlatıyor. Çift daha sonra İstanbul’a yerleşme kararı almış. “İstanbul çok güzel bir şehir, insanları sıcak. Burada olmaktan memnunum” diyen İranlı, İran yönetiminin bölgesel söylemlerle provokasyon yaptığını, bunun da ülkeyi çatışmanın merkezine ittiğini savunuyor.
“Biz Şah dönemi İran’ına dönmek istiyoruz”
Şiddet olaylarından duyduğu üzüntüye rağmen, rejimin değişmesinin başka bir yolu kalmadığını düşünen İranlı, “Hükümetten, rejimden ve molladan kurtulmanın tek yolu güç kullanmak. Halkımı kaybetmek istemem ama başka çare kalmadı. Her yıl birçok insanı da idam ediyorlar” diyor.
Ailesinin büyük kısmının ABD’de yaşadığını, ancak kız kardeşi ile eşinin ailesinin hâlâ İran’da, Şiraz’da olduğunu belirten İranlı, özellikle başkent Tahran’ın hedefte olduğunu söylüyor. “Ülkeme dönmeyi çok isterim, ama şu an için bu mümkün değil” diyen İranlı, ekliyor:
“Umarım savaş kısa sürede biter ve hepimiz ülkemize dönebiliriz. Biz İran halkı olarak Şah dönemi İran’ına geri dönmek istiyoruz.”