NECİP F. BAHADIR | YORUM
“Bayramdan sonra grup toplantısı yapacağım.” dedi ama 2 haftayı pas geçti. Neden? Acaba sağlığında bozulma mı oldu? Herhangi bir açıklama da yok, bilen de… Meclis yaz tatili için geri sayıma girmişken MHP, bir gün önceden Bahçeli’nin grupta konuşacağını duyurdu. Randevu için “10.45” dedi. Bahçeli, Meclis’e erken geldi. Konuşmak için kürsüye çıktığında henüz saat dolmamıştı. Bir ‘ritim bozukluğu ve senkronizasyon sorunu’ var. Salonu dolduran milletvekili ve partililerin alkışları arasında konuşmasına başladı.
Süleyman Demirel gibi “Nerede kalkmıştık!” demedi. Kaldığı yerden başladı mı? Son konuşmasını tam 147 gün, kaba hesapla 5 ay önce yapmıştı. O günden sonra MHP grup toplantısı yapmadı. Bahçeli’nin hastane ve nekahet süreci başladı. Epey de uzun sürdü. Sessizliğe de gömülmedi. Mesajlarını yazılı olarak kamuoyuyla paylaştı. Söyledikleri sağlıklı halinden daha fazla gündem oldu. Çünkü iktidarın bir parçasıydı. Barış sürecini bile hasta haliyle yönetti.
Liderler veya genel başkanlar ‘sağlık sorunları’ nedeniyle aktif siyasete ara verebilir. Fakat yerine birini bırakır. Grup toplantıları ihmal edilmez. Parti faaliyetleri durmaz. Hem Genel Merkez, hem de Meclis’te ‘liderin yokluğu’ hissettirilmeyecek şekilde çalışmalar yürütülür. Erdoğan gibi güçlü ve karizmatik bir lider bile zaman zaman grup toplantısı ve konuşmasını kendisine ‘vekalet’ eden isme bırakır. Çünkü siyaset ‘boşluk’ kabul etmez.
MHP’nin sıra dışı bir parti olduğu 5 aylık süre içinde de açıkça görüldü. Sanki hasta olan MHP’ydi. Bütün faaliyetleri askıya alındı. En başta da siyasetin klasiği haline gelen haftalık grup toplantısı… Bahçeli’nin yerine vekâlet edecek bir yardımcısı yok mu? Her partide genel başkan vekili var. Öyle kağıt üzerinde falan da değil. MHP’de yaşanan neresinden bakılırsa bakılsan sağlıklı bir görüntü değil. Hiçbir parti bu kadar uzun süren boşluğu kaldıramaz. Bir anamoli bu…
Bahçeli ‘kaldığı yerden’ başlayamadı. Eski halinden eser yoktu. 5 ay önce de ‘yaş sorunları’ baş gösteriyordu. Fakat şimdi ilerleyen yaşının yanına bir de ‘sağlık sorunları’ eklendi. Yürüyüşü problemli… Bir bebek yürüyüşü gibi… Küçük ve ürkek adımlar… Her an düşecek tedirginliği içinde… Çevresi sürekli teyakkuzda… Lider sağlam yürüyecek ki arkasından partisini de sürükleyebilsin. Bir yorgunluk hali var. Hareketleri kısıtlı… Yüzü ve mimikleri zayıf…
Peki konuşması? Yürüyüşünden farklı değil. Bıraktığı yerden başlayamadı. 1 saati aşkın konuşurdu. Yarım saat ancak konuşabildi. Erdoğan’la görüşmesi de yarım saat sürmüştü. ‘Yarım saatlik’ enerji siyaset için çok yetersiz. Konuşmadı aslında okudu. Ortağı Erdoğan gibi… Vaktiyle ‘camdan okumaya’ ne çok karşı çıkmış, sert sözlerle eleştirmişti. ‘Camdan konuşma, candan konuş’ diye haykırmıştı. Sonunda ‘promter’a o da teslim oldu. Erdoğan gibi usta değil. Sağa sola bakışları çok suni… Bir metni okuduğunu belli ediyor.
MHP lideri, “Malum olduğunuz zorunlu hallerden dolayı grup toplantılarımıza bir süreliğine ara vermiştik. İşte ayaktayız. İşte buradayız. İlk grup toplantımızla kaldığımız yerden yolumuza coşkuyla devam ediyoruz.” dedi.
Nedir bu ‘zorunlu’ hal? ‘Hastalık’ demek çok mu zor? Bir operasyon geçirdiğini söylemek ayıp mı günah mı? İnsan hastalık dönemi ve sağlığı üzerine iki cümle söylemekten niçin geri durur? ‘Zorunlu hal’ de ne demek? Hastalığını bir sır gibi saklamasını anlamakta zorlanıyorum. ‘Zorunlu halin’ içeriği konusunda ne MHP ne de kamuoyunun hiçbir bilgi ve malumatı yok.
Bahçeli düz bir çizgi gibi aynı ritimle konuşmazdı. İnişler çıkışlar olur, sesini ‘bağırma’ dozunda yükseltmekten geri durmazdı. Bu aynı zamanda ‘alkış beklentisinin’ de işaretiydi. Mesaj alınır, anında alkışlar yükselirdi. “O eski halinden eser yok şimdi.” ‘Coşkuyu’ ara ki bulasın… Yarım saat boyunca aynı ritimle sürdürdü konuşmasını. Düz bir yolda yürüyor gibi… Yürüyüşü gibi… Oysa siyasetin yolları düz değil. Engebeli ve bol virajlıdır. Yürümek de konuşmak da tempo ister. Canlılık ve dinamizm gerekir. Bahçeli’de var mıydı? Hayır yoktu.
Öteden beri kelime telaffuzlarında sorun yaşardı Bahçeli… Necip Fazıl’ın soyadını söyleyememesini ‘hastalığıyla’ ilişkilendirmek doğru olmaz. Üstad’tan mısralar okurken ‘Kısakürek yerine Kısayürek’ dedi. Dil sürçmesinden sonuç çıkarmak yanlış olur. Fakat biraz artış var sanki. Şiiri okurken çok zorlandı. Bahçeli, demokrasi ve ekonomi kelimelerini bile doğru telaffuz edemiyor. “Bisküvit…” diyemiyor. Bu bir lider için kusur değil. Toplum yerel ağzı anlayışla karşılar. Ki bu üslup ve dilin siyasi ustası Süleyman Demirel’dir.
Bahçeli ne söyledi? Mesajı neydi? Konuşmasının içeriğine girmeyeceğim. Fakat CHP’ye yüklenirken sağlıkla ilgili kelimeler kullanması dikkat çekti. “Muhalefetin omurgası kırık… Çürük ve çöküktür. Omurgasız vücut cesetten ibarettir. Biz dipdiri olmanın heyecanındayız.” dedi. Omurgaya ilişkin ‘Kırık, çürük, çökük’ kelimeler kullanmasına acaba psikolog veya psikiyatristler ne der? Normal bir ruh hali mi bu? ‘Dipdiri’ olmayan biri muarızları hakkında hastalıklı ifadeler kullanması bir soruna işaret etse gerek. Galiba bu benim değil tıbbın konusu…
Evet, bazı soru işaretleri cevabını buldu. Bahçeli Meclis’e geldi. Grup toplantısını yaptı, kürsüye çıktı, yarım saat konuştu. ‘Sağlık sorunu’ bitti mi? Tüm soru işaretleri ortadan kalktı mı? Bahçeli bu haliyle ‘genel başkanlık’ yapabilir mi? Nefes alıp vermek, minik adımlarla yürümek ve yarım saat konuşmak siyasi canlılık ve dinamizm için yeterli mi? Kalp problemi ortadan kalktı mı? Doktoru ne diyor bu konuda? Genel başkanlık yapabilir mi? Peki acele ederken ‘kalçasını kırdığı’ doğru mu? Kalp ve kalça kırığı 77 yaşındaki bir kişi için ‘büyük risk ve tehlike’ anlamına gelmiyor mu? Doktorları neden konuşmaz? MHP ve Bahçeli sağlığıyla ilgili iki cümle neden etmez?
MHP, ‘lideri kutsayan’ bir parti… Ama ‘tolere ve tahammül’ de bir yere kadar… Bu haliyle Bahçeli’nin ‘genel başkanlık’ gibi ağır ve canlılık, dinamizm isteyen yükü kaldırması bana pek kolay değil gibi geliyor. Miting yapabilir mi mesala? Saatlerce sürecek bir parti toplantısına başkanlık edebilir mi? Biraz zor. Ne dersiniz?
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***