AHMET KURUCAN | YORUM
Geçtiğimiz hafta sonu Saylorsburg’da düzenlenen WISE Institute 2025 Çalıştayı’na katıldım. Üç gün boyunca devam eden program benim açımdan çok faydalı geçti. Sunulan tebliğlerden çok istifade ettim.
Bu yılki çalıştay, yakın zamanda ebediyete irtihal eden Fethullah Gülen Hocaefendi özelinde “İlim, Maneviyat, Liderlik” teması etrafında şekillenmişti. Benim de bir tebliğle katıldığım çalıştayda beni en fazla etkileyen husus, sunum başlıklarının tek başına bile bir zihniyet atlasını oluşturmasıydı.
Her bir tebliğ, Hocaefendi’nin ilmî ve manevî mirasını daha derinden anlamamıza ve anlatmamıza önemli katkılar sundu. O, sadece bir ‘hoca’ değil, aynı zamanda bir muallim, bir mürşid, bir mütefekkir ve gerçek bir liderdi. Elbette onun hayatını sadece üç başlıkta değerlendirmek sınırlayıcı olabilir, ancak bu başlıklar onun dünyasına giden yolları da aydınlatıyor.
Hocaefendi’nin 86 yıllık ömrünün üç temel damarını maneviyat, ilim ve liderlik oluşturuyor. Maneviyatı, kendi ifadesiyle kalbin zümrüt tepelerinde yapılan yolculuk olarak tarif etmek mümkün. ‘Marifetullah’ yolculuğunun sonunda Hz. Mâruf’a ulaşmak ve arif olabilmek hedefleniyor.
Hakikati Allah bilir elbette, ancak benim şahitliğim, Hocaefendi’nin bu yolculuğu hedeflenen şekilde tamamladığı yönünde.
Her güne bir başlık, her bir başlığa üç oturum ve toplamda 27 adet 9 tebliğ sunuldu. Tebliğleri ve ardından gelen soru-cevap bölümlerindeki açılımları burada tek tek değerlendirmem mümkün değil; ancak özellikle dikkatimi çeken bazı tebliğleri anmadan geçemeyeceğim.
Emine Eroğlu’nun “Evrensel Metafiziğin Dilini Kurmak”; Dr. Safiye Yiğit’in “Nebevî Aşk Olmadan İnsan-ı Kâmil Olunabilir mi?”; Ayşegül Gül’ün “Dua, Zikir ve Ruh Sağlığı: Fethullah Gülen’in Manevi Pratiklerinin Psikolojik Etkileri”; Dr. Emel Güney’in “Lâtife-i Rabbâniye ve Nabız Kesilen İnsan” ve ikinci gün Dr. Emine Zümrüt’ün “Hücreden Topluma Yolculuk” ile Prof. Dr. Nur Bilginer’in “İnovatif Eğitim Metotları” başlıklı sunumları gerçekten zihnimi derinden etkiledi.
Burada dikkat çekici bir ayrıntı var: Özellikle zikrettiğim bu isimlerin hepsi kadın ve hiçbiri İlahiyat mezunu değil! İçlerinde edebiyatçı, felsefeci, psikolog ve tıp doktoru bulunuyor. Bu isimler, Hocaefendi’nin eserlerinden yaptıkları seçkilerle müthiş açılımlar sundular.
Nitekim ikinci gün kendi tebliğimi sunmadan önce bu duruma dikkat çekerek hem teşekkür ettim hem de “beynimin devrelerinin yandığını” espriyle dile getirdim. Çünkü defalarca okuduğum metinlerde hiç fark etmediğim yorumlar ve açılımlar yapıldı. Bu durum, Hocaefendi’nin ansiklopedik bilgi birikimini ve disiplinler arası ilişki kurma becerisini bir kez daha gözler önüne serdi. Kendisinin İslamî ilimlerde (kelam, fıkıh, tefsir, tasavvuf) yaptığı çapraz atıfları biliyordum; fakat benzer bir çapraz ilişkiyi diğer bilim alanlarında da kurmuş olduğunu görmek beni hayretler içinde bıraktı.
Örneğin, kullandığı “gen” ve “kromozom” metaforları, yaptığı teşbihlerin ne denli bilgi temeline dayanan şuurlu tercihler olduğunu açıkça gösterdi…
İkinci gün Hocaefendi’nin ilmî yönünü merkeze alan oturumlarda sunulan 9 tebliğ de, en az ilk günkü kadar etkileyici ve derindi. Kerim Balcı’nın “Hocaefendi’de Hür Düşünce”; Dr. Osman Bodur’un “Müteşabih Ayetler Üzerine Değerlendirmeler”; Dr. Ahmet Özberk’in “İntihar Saldırıları”; Osman Karyağdı’nın “İhlas Risalesini Hizmet Risalesi Olarak Okuma” ve Dr. Alp Aslandoğan’ın çevre duyarlılığını Kur’an ve hadis çerçevesinde ele aldığı sunumlar, farklı perspektiflerin zihnimizde oluşturduğu zenginliği pekiştirdi.
Üçüncü gün olan liderlik oturumlarına şahsen katılma imkânım olmadı. Ancak programı incelediğimde ve katılan dostlarımdan duyduklarımdan hareketle Hocaefendi’nin liderlik anlayışının, özellikle rehberlik tarzı, kriz yönetimi ve toplumun çeşitli kesimlerine açılım yapma biçimleri üzerinden ayrıntılı olarak ele alındığını öğrendim.
Liderliği, ‘insanları peşinden sürüklemek değil, onlara yön ve istikamet kazandırmak’ olarak gören Hocaefendi, geride takip edilecek bir yol bıraktı. Bizlere düşen, bu yolu takip etmek ve izleri çoğaltmaktır.
Bu yıl üçüncüsü düzenlenen WISE Çalıştayı, gelenek hâline gelme yolunda sağlam adımlarla ilerliyor. Avustralya’dan Avusturya’ya, Almanya’dan Amerika’nın farklı eyaletlerine geniş bir coğrafyadan gelen katılımcılar, sadece fikirlerini değil, duygularını ve sorumluluklarını da paylaştılar.
Hocaefendi’nin ilim, maneviyat ve liderlik mirası üzerine inşa edilen bu zihin ve gönül buluşması, onun mirasını daha derin kavramamıza imkân tanırken, bize de yeni sorumluluklar yükledi.
Bu değerli platformu istikametli, seviyeli ve vizyoner bir anlayışla sürdürdüğü için WISE Institute’a teşekkür etmek gerekir. Çalıştayın her yıl daha da zenginleşerek devam etmesi, Hocaefendi’nin açtığı yolun düşünsel ve ahlaki derinliğini canlı tutmak adına önemli bir fırsat ve aynı zamanda hepimizin omuzlarında taşıdığı bir emanettir.
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***