ADEM YAVUZ ARSLAN | YORUM
Dün Lahey’de başlayan NATO Zirvesi’nin gündemi oldukça yoğundu; Rusya tehdidi, İsrail-İran savaşı ve savunma harcamalarının artırılması. Ancak Türkiye’de kamuoyu, bu hayati başlıklar yerine Erdoğan’ın Trump ile verdiği “güler yüzlü” pozlara kilitlenmiş durumda.
Saray ve yandaş medya cephesi, Erdoğan’ın Trump’la tokalaşmasını diplomatik bir zafer gibi servis etti. Oysa gerçek çok daha farklı. Fotoğraf iyi ama içerik boş…
Zirvede aile fotoğrafında Erdoğan ile Trump’ın yan yana görünmesi, propaganda cephesinde “stratejik yakınlaşma” olarak sunuldu. Ancak bu kare, ne bir tercih ne de siyasi bir mesaj. NATO zirvelerinde liderlerin duruş sıralaması alfabetik olarak belirlenir. Yani bu ‘tesadüfi yakınlık’, Erdoğan’ın zihinlerde kurguladığı dostluk masalının kanıtı değil.
Bu yılki zirve, muhtemelen NATO tarihinin en kısa süren toplantısı olarak kayıtlara geçecek. Ev sahibi Hollanda, Trump’ı kızdırmamak için sonuç bildirgesini bile beş paragrafa indirdi. Çünkü Trump uzun metinlere, teknik tartışmalara ve diplomatik sabrı tahammülsüz. G7’de olduğu gibi zirveden erken ayrılma riski bile vardı.
Birikmiş sorunlar orada duruyor
Erdoğan için asıl mesele NATO gündemi değil; Trump ile aynı kareye girebilmekti! ‘Aile fotoğrafında’ elini bırakmamak için adeta yapıştı. Görüntü alındı, medya servise hazırdı. Bu poz üzerinden Türkiye’ye, “Amerika ile buzlar eriyor!” mesajı verildi. Ancak bu görsel propagandanın Washington’da hiçbir karşılığı yok.
Resmi yemekten sonra gerçekleşen Erdoğan-Trump görüşmesi, dostane karelerle sunuldu. Ancak masadaki dosyalar, ilişkilerin toz pembe olmadığını açıkça gösteriyor. Aksine, çözüm bekleyen ve Erdoğan’ın canını sıkacak pek çok başlık var:
S-400/F-35 Krizi: Türkiye, F-35 programından dışlanmış durumda. Trump ilk döneminde Erdoğan’a alan açmıştı ama artık Kongre bu konuda çok net. Aynı hoşgörü bu defa mümkün değil.
Halkbank Davası: Erdoğan, kendisi için ölüm-kalım meselesi haline gelen bu dosyayı Trump’la kapatmak istemişti. Şimdi ikinci şansı deniyor. Ama ABD yargısı ve kamuoyu bu konuda daha sert. Trump bile göze alamayabilir.
Suriye ve Kürtler: YPG ile işbirliği Trump döneminde başlamıştı. Erdoğan hâlâ bu politikayı değiştirmeye çalışıyor. Ancak sahadaki dengeler ve Pentagon’un pozisyonu değişmiş değil.
İsrail ve Gazze: Erdoğan içeride İsrail karşıtı nutuklar atıyor ama dış politikada ABD-İsrail çizgisine tek laf etmiyor. Gazze bombalanırken bile sesini çıkarmadı. İran’ın bombalanmasına kınama bile yayınlayamadı.
Rusya ve İran: Trump, Erdoğan’ı net bir safa zorlayacak. Erdoğan’ın alıştığı “ikili oynama” politikası artık karşılık bulmayabilir.
Trump’ın Seçenekleri
Washington’un havasına bakarak Trump‘ın Erdoğan’la ilgili üç seçenek arasında gidip geldiğini söylemek mümkün;
Realist Yol: Erdoğan’ı NATO içinde tutmak ama sınırlandırmak.
Pazarlıkçı Yol: İş adamı refleksiyle Erdoğan’dan taviz alıp bazı jestler yapmak. (Erdoğan’ın umudu bu.)
Sert Kopuş: S-400, Halkbank ve Rusya gibi başlıklarda sertleşmek, yaptırımları masaya koymak.
Erdoğan için “kişisel dostluk” kartı masada ama biriken krizleri çözmek için yeterli değil. Trump için bu üç seçenek de ihtimal dahilinde. Bu durum Erdoğan’ı fena halde tedirgin ediyor.
Öyle ki Erdoğan ve propaganda ekibi Trump’ı kızdırmamak için azami çaba sarf ediyor. Erdoğan, yakın zamanda Trump’tan Beyaz Saray daveti koparabilmek için yoğun kulis faaliyeti yürüttü. Ancak bugüne dek bu davet gerçekleşmedi. Hatta Saray’a yakın gazetecilerle bu beklenti “kulis haberi” diye pompalanmasına rağmen karşılık bulmadı.
İmaj siyaseti çözüm üretemez
Erdoğan’ın Trump ile verdiği fotoğraf, ilişkilerde yeni bir sayfa değil; eski defterin yeniden açılması. Kurumsal Amerika — Kongre, Pentagon, CIA ve Dışişleri — Erdoğan’a güvenmiyor.
Fotoğraf iyi, manşetlere uygun. Ama perde arkasında çözülmemiş dosyalar, karşılıklı güvensizlik ve ciddi bir belirsizlik var. Devasa problemlerin olduğu bir dönemde tek kare fotoğrafla övünen bir diplomasi değil,sonuç alan bir devlet adamlığına ihtiyaç var.
Fakat Erdoğan’ın tek derdi kendi PR’ı…
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***