ADEM YAVUZ ARSLAN | YORUM
Donald Trump’lı ABD, dünya gündemini meşgul etmeye devam ediyor. Başkan Trump, önce Elon Musk’la eşi benzeri görülmemiş bir kavgaya girişti. Ardından da Los Angeles’te yaşanan protestolar için orduyu sokağa indirdi. Askerin müdahalesi sonrası protestolar New York ve Chicago gibi şehirlere yayıldı.
California Valisi Gavin Newsom, “Trump Amerikan demokrasisini yok ediyor.” deyip herkesi Başkan Trump’a karşı durmaya çağırdı. Bu tartışmalar ya da olaylar nerelere evrilecek bilinmiyor ama Amerika kesinlikle sıradışı bir dönemi test ediyor.
Öte yandan son dönemde daha çok konuşulmaya başlayan ‘Teknolojik Sağ’ kavramı, Elon Musk ile Trump arasındaki kavgadan sonra daha yaygın tartışılıyor. Peki, nedir bu ‘Teknolojik Sağ’ ve Amerikan siyasetini yeniden dizayn etme iddiaları ne kadar gerçekçi?
SADECE ‘YENİ BİR PARTİ’ DEĞİL!
Dijital çağ, uzun süredir seçimleri veri, sosyal medya ve yapay zeka üzerinden etkiliyor. Ancak artık yeni bir evreye giriyoruz: Teknoloji devleri yalnızca seçim kampanyalarını şekillendirmekle kalmıyor, siyasal sistemin kendisini sorgulamaya başlıyor. Elon Musk’ın önerdiği “America Party” (Amerika Partisi) yalnızca bir üçüncü parti girişimi değil; Silikon Vadisi kültürünün ulusal siyasetle iç içe geçtiği en iddialı adım olabilir.
Musk’ın bu önerisi, geleneksel siyaset zemininden değil, yükselen bir ideolojik hareketin etkisinden doğuyor: Tech Right (Teknolojik Sağ). Bu hareket, Silikon Vadisi’nin girişimcilik ruhundan besleniyor; radikal bireycilik, minimum devlet müdahalesi, mutlak ifade özgürlüğü ve geleneksel medya ile akademiye yönelik derin bir şüphecilik üzerine kurulu. Dini ya da milliyetçi bir zeminden değil, dijital kültür ve teknolojik özgürlükçülükten besleniyor.
Musk, “woke” kültür karşıtı ve ifade özgürlüğü mutlakçısı olarak bu hareketin en görünür ve etkili figürü. Twitter’ı (yeni adıyla X) devralması ve sansür ile kültürel çatışmalar konusundaki kışkırtıcı tavırları, onu bu yeni sağ kuşağın kültürel lideri hâline getirdi. Musk, “America Party” fikrini ortaya atarken 5 milyondan fazla kişinin katıldığı bir X anketini referans gösterdi: “Ortadaki yüzde 80’i temsil edecek bir partiye ihtiyaç var mı?”
Cevap verenlerin yüzde 80’i “evet” dedi. Ancak bu sonuç, gerçekten toplumsal bir ihtiyaç mı yoksa algoritmaların ürettiği yankı odası mı, tartışmalı.
Zira ABD’de siyasal kutuplaşma öyle bir noktaya geldi ki, “merkez” artık tanımlı bir pozisyondan çok bir belirsizlik alanına dönüşmüş durumda. Musk’ın önerisi de bu muğlaklığı yansıtıyor: Bir programı, ideolojisi ya da somut politikası yok. Sadece “farklı bir şey” olma vaadi var. Bu yaklaşım da aslında teknoloji girişimlerinin mantığını andırıyor: Önce duyur, sonra ne olduğu ortaya çıkar.
TRUMP’TAN KOPUŞ; SİYASİ PROJE Mİ KİŞİSEL Mİ?
Musk’ın önerisi, eski Başkan Donald Trump’la yaşadığı büyük bir çatışmanın hemen ardından geldi. Yıllar boyunca Trump’ın kampanyalarına bağış yapan, America PAC üzerinden destek sunan Musk, son olarak Trump’ın dev bütçeli yasa paketlerinden birini “iğrenç bir sapkınlık” olarak niteledi. Trump da buna karşılık, Musk’ın şirketlerine verilen devlet kontratlarını iptal etmekle tehdit etti. Bu bağlamda “üçüncü parti” fikri, yalnızca politik değil, kişisel bir meydan okuma olarak da okunmalı. Musk artık yalnızca oyun kurallarını etkilemek değil, bizzat kuralları değiştirmek istiyor.
Soru şu değil: Musk viral bir kampanya başlatabilir mi? Elbette başlatabilir. Asıl mesele şu: Tech Right hareketi yorum yapmaktan yönetime geçebilecek mi?
Amerikan siyaset tarihinde üçüncü parti denemeleri hep oldu: Ross Perot’un Reform Partisi, Ralph Nader’ın Yeşiller Hareketi, Howard Schultz’un bağımsız girişimi… Ancak hepsi sürdürülebilirlik, ideolojik netlik ve taban örgütlenmesi açısından başarısız oldu. Musk’ın da aynı açmazlarla karşılaşma ihtimali yüksek. Çünkü onun gücü dikkat çekmekte ve sistem bozmakta, uzlaşı ya da koalisyon kurmakta değil. Andrew Yang’ın kurduğu Forward Party bu girişime sıcak baksa da, iki hareketin değer setleri oldukça farklı. Yang kurumsal reformları savunuyor; Musk ise doğrudan sistemi bypass etmek istiyor. Biri siyasetçi, diğeri disruptor.
TEKNOLOJİ MARKASI MI SİYASİ PARTİ Mİ?
“America Party”, klasik anlamda bir siyasi parti gibi davranmayabilir. Kullanacağı araçlar —anketler, algoritmalar, dijital kampanyalar ve influencer’lar— daha çok teknoloji kültürünün bir ürünü. Ancak demokrasi sadece “kod” yazmakla işlemez. Güven, müzakere ve yerel örgütlenme gerektirir. Ve Musk’ın yaklaşımı bu unsurların hiçbirini içermiyor.
Yine de bu çıkış önemli bir eğilimin işaretçisi: Tech Right artık sadece eleştiren bir topluluk değil, sistem kurmaya çalışan bir aktör. Bu dijital özgürlükçü kuşak; liberal değerlerle bağını koparmış, geleneksel sağla mesafeli ama dijital çağın ruhunu arkasına almış bir nesli temsil ediyor.
Elon Musk’ın üçüncü parti önerisi, kısa vadede bir seçim kazandırmayabilir. Ancak bu öneri, Silikon Vadisi’nin ideolojik uzantılarının siyasete fiilen girdiğini gösteren önemli bir eşik sayılmalı. Eğer başarılı olurlarsa, Washington’daki güç dengesini değiştirebilir, siyasi otoritenin ne anlama geldiğini yeniden tanımlayabilirler.
Şimdilik, “America Party” yalnızca bir siyasi proje değil; aynı zamanda kültürel bir meydan okuma: Demokrasiyi dijital çağın mantığıyla yeniden tasarlama girişimi.
Bu vizyon başarıya mı ulaşacak, yoksa kendi ağırlığı altında mı çökecek? Hep birlikte göreceğiz.
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***